Person:
ALSAN ÇETİN, İLKNUR

Loading...
Profile Picture

Email Address

Birth Date

Research Projects

Organizational Units

Organizational Unit

Job Title

Last Name

ALSAN ÇETİN

First Name

İLKNUR

Name

Search Results

Now showing 1 - 2 of 2
  • Publication
    Concurrent chemoradiotherapy with low dose weekly gemcitabine in medically inoperable muscle-invasive bladder cancer patients
    (SPRINGER-VERLAG ITALIA SRL, 2014) ATASOY, BESTE MELEK; Atasoy, B. M.; Dane, F.; Cetin, I. Alsan; Ozgen, Z.; Kefeli, A. Ucuncu; Ibrahimov, R.; Turhal, N. S.; Abacioglu, U.; Turkeri, L.
    We aimed to determine the efficacy and the toxicity of low dose weekly gemcitabine with radiation therapy in medically unfit muscle-invasive bladder cancer patients. Twenty-six patients were included into the retrospective analysis. Weekly gemcitabine was administered 75 mg/m(2) with a median dose of 63 Gy radiation therapy. Clinical target volume was defined as the urinary bladder only in conformal treatment planning. Median follow-up was 51 months (range 14-118 months). Complete response rate was 62.5 %. The 5-year local progression-free survival, disease-specific survival and overall survival rates were 40.6, 59.5 and 58.5 %, respectively. Concurrent chemotherapy was continued in 80.7 % of patients without any interruption. Gemcitabine was stopped due to grade 3 thrombocytopenia (n = 1), cardiac angina (n = 1), chronic obstructive pulmonary disease exacerbation (n = 1) or patients' reluctance (n = 2). Low dose weekly gemcitabine with concurrent radiotherapy is a tolerable regimen and have comparable outcomes with platinum-based combined treatments in muscle-invasive bladder cancer. Prospective randomized trials can help in understanding the safety and efficacy of this treatment specially in medically unfit patients.
  • Publication
    Nüks yüksek gradli gli̇al tümörlerde bevasi̇zumabin sağkalim üzeri̇ne etki̇si̇
    (2012-04-19) DANE, FAYSAL; ATASOY, BESTE MELEK; ÖZGEN, ZERRİN; ALSAN ÇETİN, İLKNUR; YUMUK, PERRAN FULDEN; Dane F., Atasoy B. M., Aktaş B., Özgen Z., Alsan Çetin İ., Abacıoğlu U., Yumuk P. F.
    Amaç: Bu çalışmada, yüksek gradlı glial tümör tanısı alarak standart tedaviler sonrası nüks etmiş hastalarda tedaviye bevasizumab eklenmesinin sağkalıma etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç-Yöntem: Şubat 2005-Temmuz 2010 tarihleri arasında 17’si glioblastoma olmak üzere yüksek gradlı glial tümör tanısı almış ortanca yaşı 50 (aralık, 25-62 yaş) toplam 21 (12K:9E) hastanın geriye dönük verileri incelendi. Subtotal eksizyon yapılmış iki ve biyopsi ile tanı konmuş bir hastanın dışında tüm hastalarda (n=18) primer tümör total olarak eksize edilmişti. Postop radyoterapi, eş zamanlı temozolamid 75 mg/m2 ile ortanca 60 Gy olarak uygulanmıştı. Adjuvan dönemde temozolamid 150-200 mg/m2/1-5.günler/28 günde bir olmak üzere ortanca 8 kür (aralık 2-19 kür) devam etmişti. Klinik ve radyolojik progresyon izlenen hastalarda bevasizumab (10 mg/kg/1-14. günler 28. günde bir) tek başına (n=19) ya da irinotekan (n=2) ile birlikte uygulandı. Sağkalım sonuçları Kaplan-Meier eğrisi çizdirilerek elde edildi. Bulgular: Tüm hastalarda cerrahiden itibaren ortanca takip 25 ay (aralık 12-68 ay) idi. Nüks eden hastalardan dördüne cerrahi, altısına Gamma Knife ile stereotaktik radyocerrahi ve altısına da adjuvan temozolamid sonrası yeniden temozolamid (2-10 kür) uygulandı. Standart adjuvan tedavi (kemoradyoterapi ve adjuvan temozolamid) sonrası nüks durumunda doğrudan bevasizumab başlanan dokuz hasta vardı. Nüksten sonra bevasizumab ortanca 6 kür (aralık, 2-27 kür) uygulandı. Hiçbir hastada bevasizumaba bağlı ölüm izlenmedi. Tüm hastalarda cerrahiden itibaren iki yıllık genel sağkalım %62.5 idi. Bevasizumab sonrası ortanca progresyonsuz sağkalım 5 ay (%95 güven aralığı 2.2- 7.8 ay) ve ortanca genel sağkalım 8 ay (%95 güven aralığı 5.1-10.9 ay) idi. Altı aylık progresyonsuz sağkalım %49.1, 6 ve 12 aylık genel sağkalımlar sırasıyla %73.7 ve %39.3 oldu. Sonuç: Nüks yüksek gradlı glial tümörlerde bevasizumab uygulaması diğer tedavilere göre daha yüksek progresyonsuz sağkalım ve genel sağkalım sonuçlarıyla ümit verici bir tedavi olma özelliği göstermektedir.