Kümbetoğlu, Fatma BelkısErtem, Haşim Emre2021-09-092021-09-092007https://katalog.marmara.edu.tr/veriler/yordambt/cokluortam/A/D/E/D/A/T0056699.pdfhttp://hdl.handle.net/11424/190212ÖZETBu çalışma 1990’lar sonrası gündeme gelen Avrupa Birliği’nin Mülteci Politikasının uyumlaştırma sürecini ve İspanya ile Almanya’daki yasal pratikleri konu edinmiştir. Göç, dünya tarihinin temel fenomenlerinden biridir ve insan yaşamının normal süreçlerinden biridir. Sosyal gelişim göç unsuru olmadan düşünülemez. Göç, toplumları değiştirmiş ve süreçlerin karakterlerini değiştirmiştir. 1990’lara kadar “soft” güvenlik politikası unsuru olan göç, özellikle Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’daki sosyalist rejimlerin çözülmesinden sonra Batı Avrupa devletleri için önemli bir “hard” güvenlik politikası unsuru haline dönüşmüştür. Doğu Avrupa ve Afrika ülkeleri kaynaklı göç dalgaları nedeniyle bir çok Avrupa Birliği ülkesinde mülteci politikası sertleşen yönde bir seyir izlemeye başlamıştır. Avrupa Birliği düzeyinde imzalanan Schengen ve Dublin anlaşmaları bu değişimin bir sonucunu yansıtmaktadır. 1990’lardan beri bir güvenlik sorunu haline dönüşmeye başlamış olan göç, artık insani bir mesele olarak algılanmaktan uzaklaşmıştır. Bu yeni güvenlik anlayışına göre göçmenler artık sadece yabancı olarak algılanmamakta, düzeni bozan sorunlu insanlar olarak görülmektedir, ama göçmen toplum düzenini tehdit eden bir tehlikeden daha ileri düzeyde bir tehdit olarak görülmeye başlanmıştır. Yasadışı göçe karşı çıkarıldığı ileri sürülen yeni yasalar ve uygulamaya konan yeni düzenlemeler, biyometrik kimlik dokümanları, parmak izi içeren pasaportlar (Almanya örneğinde), kamusal mekandaki gözetleme aygıtları ve ulusal hükümetler yerine Brüksel’e bağlı olan Avrupa Polis Gücü, insan hakları örgütleri ve sendikal organizasyonlar tarafından Avrupalı toplumların güvenlikleştirilme sürecinin bir parçası olarak değerlendirilmektedir. ABSTRACTThis study examines the europeanization process of the European Union’ asylum process after 1990s and the legal practices in Kingdom of Spain and Germany. Migration is an elemental phenomenon in the world history and a normal part of human-beings lives. The social progresses are conceivably without migration. Migration has characterized the epochs and changed the societies. Until 1990’s was the migration a soft-politics issue, but especially after the collapse of Soviet Union and East European socialist regimes, the migration became an important hard-politics issue for West European countries. Due to the migration waves from East Europe and African countries, it came in several European Union states to a restrictive course change in the asylum politics. The agreements of Schengen and Dublin on the level of the European Union were a result of this course change. Since 1990s is the migration not a humanitarian issue anymore, it is a security issue. According to this new security understanding of the migration are immigrants not only foreigners anymore. They are strange people, who disturb the order, but the immigrant is not only a danger for the order in the society. The new laws and new regulations against the “illegal migration”, biometric identity documents, new passports with fingerprint (in case of Germany), observation systems in public places and European police force, which is responsible to Brussels instead of the national governments, which are responsible to their citizens are seen by civil rights and labor organizations as a process of “securitization” of European societies.VIII,185y.; 28sm.enginfo:eu-repo/semantics/openAccessAvrupa BirliğiMültecilerSiyaset ve YönetimGöçİspanyaGöçAlmanyaİspanyaUluslararası İlişkilerAlmanyaIllegal immigration to eu countries; new asylum policies in spain and germanymasterThesis