Person: BENLİ, ALİ
Loading...
Email Address
Birth Date
Research Projects
Organizational Units
Job Title
Last Name
BENLİ
First Name
ALİ
Name
1 results
Search Results
Now showing 1 - 1 of 1
Publication Open Access Abdülahad Nûrî Sivâsî ve Huccetü'l-Vidâd ve Hiccetü'l-Fu'âd adlı risalesinin tahkik ve tahlili(2021-01-01) BENLİ, ALİ; BENLİ A.Bu çalışmada Osmanlı mutasavvıflarından Abdülahad Nûrî (ö. 1061/1651) tarafından telif edilen Huccetü’l-vidâd ve hiccetü’l-fu’âd adlı risale tahkik edilip incelenmektedir. Meşhur mutasavvıflar yetiştiren Sivâsîler ailesinden olan Abdülahad Nûrî eserlerinin çoğunu döneminde Kadızâdelilerin tasavvuf ehline yönelik eleştirilerine cevap olarak kaleme almıştır. Bunlar arasında Hz. Peygamber’in anne-babasının imanı, devranın caiz olması, zikrin fazileti ve faydaları, tayy-i mekân meselesi, vefat etmiş müminlere amellerin sevabını bağışlama meselesi, velilerin tasarrufu gibi konular zikredilebilir. İlahi sevgiyi konu edinen Huccetü’l-vidâd de müellifin döneminde tartışılan bir meseleye, kulun Allah’a, Allah’ın kula karşı sevgisinin niteliği konusunda tasavvuf ehlinin görüşlerini ortaya koyan bir eserdir. Kelam âlimleri Allah Teâlâ’nın kullarına karşı muhabbetini onlardan hoşnut olması ve rızası, kulların Allah Teâlâ’ya karşı muhabbetlerini de O’na boyun eğmeleri olarak tevil etmektedirler. Tasavvuf ehli ise eserde ortaya konulduğuna göre muhabbet sıfatının hem Allah Teâlâ hem de kullar için geçerli olduğunu düşünmekte ve Allah ile kul arasındaki muhabbeti hayatın merkezine yerleştirmektedirler. Makale inceleme ve tahkik kısmı olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. İnceleme bölümünde Arap edebiyatında muhabbet konusunu bağımsız olarak veya bölümler içerisinde ele alan literatüre kısaca temas edilmiş, farklı düşünce ekollerinin Allah ile kul arasındaki muhabbetin mahiyetine dair yaklaşımları genel olarak tanıtılmıştır. Ardından eserin yazarı Abdülahad Nûrî’nin biyografisi verilip eserleri kısaca tanıtılmış ve elyazması olanların bazı nüshalarının künyeleri verilmiştir. Tahkik edilen risâlenin içeriği özetlenmiş, metnin kaynakları belirlenmiş, içerdiği tartışmalara temas edilmiş ve yazarın görüşleri ortaya konulmuştur. Son olarak eserin tahkikinde kullanılan yazma nüshalar tanıtılmıştır. 1033/1624 yılında telif edilen eser, ilahi sevgi ve sevginin Allah ile kul arasındaki farklı boyutlarını konu almakta ve kısa bir mukaddime ile üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde kulun Allah’a karşı sevgisi, ikinci bölümde Allah’ın kullarına karşı sevgisi ile ilgili görüşlere yer verilmekte, üçüncü bölümde tasavvuf ehline göre muhabbetin türleri tanıtılmaktadır. Eserde edebiyat ve tasavvuf literatüründe muhabbetle ilgili temel tanım, taksim ve nakiller derlenmiş; kelamcıların Allah’ın kula karşı sevgisi ve kulun Allah’a uyduğu sevginin mahiyeti hakkındaki görüşlerine cevap vermek amaçlanmıştır. Müellife göre Allah’a yakınlaştıran yolların aslı Allah ve peygamber sevgisidir. Âşıklar, âbidlerin ibadet ve riyazetle uzun zamanda ulaşamadıkları mertebelere aşk ve muhabbetin cezbesiyle bir anda ulaşabilirler. Kelam âlimleri kulun sevgisinin ancak mümkün varlıklarla ilgili olabileceğini, insanların bununla tat almak veya bir zararı ortadan kaldırmak gibi bir amaç beslediklerini söyleyerek kulların Allah’a karşı sevgilerini onun rızasını istemeleri olarak tevil etmektedirler. Müellife göre ise kulun Allah’ı sevmesi ondan başka bir lezzet beklemesi sebebiyle değil onun kemaline duyulan tabii meyil sebebiyledir. Allah’ın kulları sevmesiyle ilgili olarak da mütekellimler muhabbetin bir meyilden ibaret olduğunu ve bunun cismani tabiata ait bir özellik olup sevginin Cenâb-ı Hak hakkında kullanıldığı âyet ve hadislerde kullarına karşı rızası anlamına geldiğini söylemişlerdir. Buna karşılık müellife göre ehl-i tasavvuf nezdinde muhabbet Allah’ın Vedûd isminin gerektirdiği ezelî bir sırdır. Bu sırrın keyfiyeti tam olarak bilinemez. Allah Teâlâ’nın velilerine olan muhabbeti bütün varlığın sebebidir. Bizim ona karşı muhabbetimiz aslında onun bize karşı muhabbetinin bir katresidir. Onun zatını bilmeleri için mahlukat zuhura gelmiş, onun zatının vahdaniyetine dair marifetleri onun zatını sevmelerini gerektirmiştir. Müellif eserinde kulun Allah’a duyduğu muhabbetin çeşitlerine dair ayrıntılı bir tasnif sunmuştur. Öncelikle muhabbeti failine göre avamın, havâssın ve ehassu’l-havâssın muhabbeti olmak üzere üç kısma ayırmıştır. Avâmın muhabbeti dünya (dünyevî) veya yani ahiret (uhrevî) saadetine ulaşma amacına matuf olabilir. Havâssın muhabbeti kaynağına göre sonradan kazanılmış (kesbî) veya ilahî bir ihsan (vehbî) olabilir. Muhabbetin en yüksek seviyesi karşılıksız ve tabiî olan ehassu’l-havâssa ait olanıdır. Eserde her başlık altında âyet ve hadisler delil olarak kullanılmış, tefsir kaynaklarından yararlanılmış, özellikle tasavvuf ehlinin görüşlerini verirken Hallâc-ı Mansûr (ö. 309/922) ve İbnü’l-Fârız (ö. 632/1235) gibi şairlerin beyitlerine geniş ölçüde yer verilmiştir. Biri yazarın kendisine ait olmak üzere bu kısa risalede 63 beyit zikredilmiştir. Kelam âlimlerinin görüşleri verilirken genelde tefsir kaynaklarına müracaat edilmiştir. Müellifin eserinde sade, akıcı ve anlaşılır bir üslup sergilediği görülmektedir. Bütün bu sayılan özellikleriyle eser Allah ile kul arasındaki sevgi konusunda tasavvuf ehlinin görüşlerini derleyerek bu konudaki itirazlara cevaplar sunan derli toplu bir çalışma niteliğindedir. Eserin tahkikinde üç yazma nüsha kullanılmış, eserde müellif tarafından yapılan alıntıların kaynakları elden geldiğince tespit edilmiş, yazma nüshalardaki kenar notlarından bazıları yazılarak eserin daha iyi anlaşılması amaçlanmıştır. Çalışmada ayrıca müellifin nüshası tespit edilememiş olan el-Erbeîniyyât fi’l-âyât ve’l-ehâdîs ve’l-hikâyât ve Şerhu kelimâti Kümeyl b. Ziyâd adlı eserlerinin nüshalarına da ilk kez işaret edilmiştir