Person: ENGÜR, CEREN ÖZGE
Loading...
Email Address
Birth Date
Research Projects
Organizational Units
Job Title
Last Name
ENGÜR
First Name
CEREN ÖZGE
Name
22 results
Search Results
Now showing 1 - 10 of 22
Publication Metadata only POEMS sendromu FDG PET/BT bulguları(2022-05-01) KESİM, SELİN; ÖZGÜVEN, SALİH; ENGÜR, CEREN ÖZGE; FİLİZOĞLU, NUH; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Kesim S., Özgüven S., Engür C. Ö., Filizoğlu N., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Öksüzoğlu K., Şen F., Öneş T., et al.Amaç: POEMS sendromu, polinöropati, organomegali, endokrinopati, M-proteini, deri değişiklikleri ile karakterize, altta yatan bir plazma hücre diskrazisinin neden olduğu nadir görülen bir paraneoplastik sendromdur. Bu olgu sunumunda, POEMS sendromu şüphesi ile takip edilen ve sonrasında yapılan kemik iliği biyopsisi sonucunda plazma hücreli neoplazi raporlanan hastanın florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografi (PET/BT) bulguları sunulmaktadır.Yöntem: Kilo kaybı olan ve sol ayak üzerinde büllöz ekimotik lezyonu gelişen, yapılan tetkiklerinde bisitopeni ve monoklonal gamopati saptanan, 54 yaşındaki kadın hastaya malignite araştırılması amacıyla FDG PET/BT tetkiki yapıldı. Bulgular: F-18 FDG PET/BT tetkikinde; bilateral plevral efüzyon, hepatosplenomegali ve dalak/karaciğer metabolik aktivite oranında dalak lehine artış izlendi. Sol ayak dorsal yüzde deride izlenen kalınlaşma alanında orta düzeyde FDG tutulumu (SUVmaks =5,47) saptandı. Bu bulgulara eşlik eden aksiyel ve appendiküler iskelette diffüz intramedüller hipermetabolizma dikkati çekti. Hastanın PET/BT tetkiki sonrasında yapılan kemik iliği biyopsisi plazma hücreli neoplazi ile uyumluydu. Sonuç: POEMS sendromu, tanısı bir dizi klinik ve laboratuvar bulgulara dayanan multisistemik bir hastalıktır. F-18 FDG PET/BT tetkiki POEMS sendromundan şüphelenilen olgularda tanıda, tüm vücut metabolik görüntüleme avantajıyla hastalığın yaygınlığının saptanmasında ve tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde önemli role sahiptir. Anahtar Kelimeler: POEMS, F-18 FDG PET/BTPublication Metadata only Metastazı taklit eden brown tümörler: Paratiroid sintigrafisi ve PET/BT bulguları(2022-05-01) KESİM, SELİN; TUROĞLU, HALİL TURGUT; UĞURLU, MUSTAFA ÜMİT; ÖZGÜVEN, SALİH; ENGÜR, CEREN ÖZGE; FİLİZOĞLU, NUH; ÖNEŞ, TUNÇ; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Kesim S., Turoğlu H. T., Uğurlu M. Ü., Özgüven S., Engür C. Ö., Filizoğlu N., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Öksüzoğlu K., et al.Amaç: Kronik böbrek yetmezliğinde sürekli ve aşırı üriner kalsiyum atılımı, serum kalsiyum seviyelerini düşürerek parathormon düzeyinde artışa neden olur. Serum kalsiyum seviyelerini normal sınırlar içinde tutmak için kompansatuvar olarak oluşan hızlı osteoklastik kemik döngüsü brown tümörlerin oluşmasına neden olabilir. Bu olgu sunumunda, sekonder hiperparatiroidiye ikincil multipl brown tümörleri olan olgunun dual faz Tc-99m metoksiizobutilizonitril (MIBI) paratiroid sintigrafisi ve florodeoksiglukoz (F-18 FDG) pozitron emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografide (PET/BT) bulguları sunulmaktadır. Yöntem: Son dönem böbrek yetmezliği ile takip edilen, diyaliz bağımlı, serum fosfat, alkalen fosfataz ve paratiroid hormon seviyesi yüksek iken, serum kalsiyum seviyesi düşük olan, 57 yaşındaki kadın hastaya sekonder hiperparatiroidi etiyolojisi araştırılması amacıyla dual faz Tc99m MIBI paratiroid sintigrafisi yapıldı. Paratiroid sintigrafisi ile toraks BT görüntülemesinde kemik metastazlarını taklit eden osteolitik lezyonlarraporlanan olguya primer malignite araştırılması amacıyla F-18 FDG PET/BT görüntülemesi yapıldı. Bulgular: Tc-99m MIBI paratiroid sintigrafisinde erken ve geç fazda sağ ve sol alt paratiroid lojunda izlenen nodüler lezyonlarda multiglandüler paratiroid patolojisi ile uyumlu olarak değerlendirilen artmış aktivite tutulumu izlendi. Ek olarak, SPECT/CT (Tek foton emisyon bilgisayarlı tomografi) görüntülerinde sağ 4. ve 7. kosta anterolateralinde artmış MIBI tutulumu gösteren ekspansil osteolitik lezyonlar dikkati çekti (Şekil 1). Tanımlanan ekspansil lezyonların metastaz olma olasılığı açısından F-18 FDG PET/BT tetkikine refere edilen olguda; PET/BT görüntülemesinde aksiyel ve apendiküler iskelette yaygın yoğun hipermetabolik litik/yer yer ekspansil karakterde multipl lezyonlar izlendi. Ayrıca tiroid glandı her iki lob alt pol komşuluğunda yoğun hipermetabolik heterojen dansiteli nodüler lezyonlar saptandı (Şekil 2). Paratiroidektomi operasyonu yapılan hastada biyopsi sonucu paratiroid hiperplazisi ile uyumlu olarak raporlandı. Sonuç: Brown tümörler, neoplastik olmayan, hipervasküler kemik tümörleri olup hiperparatiroidizmin ciddi bir komplikasyonudur. Bu osteolitik lezyonların ayırıcı tanısısında dev hücreli onarım granülomu, metastaz, multipl myelom-plasmositom ve görüntüleme yöntemleriyle veya histolojik olarak ayırt edilemeyen dev hücreli kemik tümörü bulunur. Bununla birlikte, hastanın biyokimyasal profili tanı koymaya yardımcı olabilir. Brown tümörlerin kemik sintigrafisinde ve MIBI sintigrafisinde saptanabileceği gösterilmiştir. Ayrıca PET/BT tetkikinde osteoklast-benzeri dev hücreler ile makrafojlardaki artmış glukoz metabolizması sebebiyle FDG tutulumu gösterebilmektedir. Ayrıca, brown tümörlerin hiperparatiroidizm tedavisini takiben FDG afinitelerini kaybettiği bildirilmiştir. Kronik böbrek hastalığı ve hiperparatiroidi anamnezi olan olgularda; metastaz şüpheli osteolitik lezyonlar değerlendirilirken ayırıcı tanıda Brown tümörler göz önünde bulundurulmalıdır. Anahtar Kelimeler: Hiperparatiroidi, brown tümör, Tc-99m MIBI paratiroid sintigrafisi, SPECT/BT, F-18 FDG PET/BTPublication Metadata only Situs inversus totalisli pediatrik olguda aberan sol yerleşimli polispleninin selektif dalak SPECT/BT ile deteksiyonu(2022-05-01) ENGÜR, CEREN ÖZGE; KESİM, SELİN; ÖZGÜVEN, SALİH; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Balaban Genç Z. C., Şen F., Engür C. Ö., Kesim S., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Öneş T., Turoğlu H. T., et al.Amaç: Situs inversus totalis, majör viseral organların ve vasküler yapıların ayna görüntüsü halinde yer değiştirdiği, 10.000 canlı doğumda %0,1-0,6 oranında karşılaşılan, nadir görülen konjenital bir anomalidir. Polispleni sendromlu olgularının yaklaşık %20’sinde situs inversus mevcuttur. Selektif dalak sintigrafisi, olası situs varyasyonlarında polispleni saptamada, aksesuar dalak ve splenozisin atipik lokalizasyonlarını tespit etmede kullanılan en spesifik görüntüleme yöntemidir. Bu olgu sunumunda, sol yerleşimli polispleninin eşlik ettiği situs inversus totalis olgusunun selektif dalak sintigrafisi tek foton emisyon bilgisayarlı tomografi/bilgisayarlı tomografi (SPECT/BT) tetkiki bulguları sunulmuştur. Yöntem: Situs inversus totalis ile takipli 2 yaşındaki erkek hastadan, abdominal ultrasonografi tetkikinde sol kadranda aksesuar dalak/polispleni açısından şüpheli görünümler izlenmesi üzerine selektif dalak sintigrafisi SPECT/BT tetkiki istendi. Bulgular: Selektif dalak sintigrafisi SPECT/BT tetkikinde; batında sol yerleşimli karaciğer ile sol böbrek arasında en büyüğünün uzun aksı 35 mm olarak ölçülen 4 adet polispleni ile uyumlu işaretli denatüre eritrositlerin akümülasyonuna bağlı aktivite tutulumu izlenirken, sağ üst kadranda fonksiyonel dalak ile uyumlu aktivite akümülasyonu izlenmemiştir. Sonuç: Olası situs varyasyonları, situs solitus, situs inversus totalis, torakal veya abdominal situs inversus, sağ veya sol izomerizm olarak sınıflandırılmıştır. Embriyogenez aşamasında lateralizasyon defektlerinin neden olduğu çeşitli konjenital anomalilerin görüldüğü bu hastalık grubunda, fonksiyon gösteren dalak dokusunu taramak amacıyla, işaretlenmiş ve denatüre edilmiş eritrositlerin kullanılması esasına dayanan ve BT komponenti ile anatomik varyasyonları doğrulukla değerlendirme olanağı veren selektif dalak sintigrafisi SPECT/BT tetkiki, diğer görüntüleme yöntemlerine göre daha spesifik olup tanıda büyük katkı sağlamaktadır. Anahtar Kelimeler: Situs inversus totalis, polispleni, selektif dalak sintigrafisi, SPECT/BTPublication Metadata only F-18 FDG PET/BT’de pankreas karsinomunun izole plevral metastazı(2022-05-01) FİLİZOĞLU, NUH; ENGÜR, CEREN ÖZGE; KESİM, SELİN; ÖZGÜVEN, SALİH; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Filizoğlu N., Öksüzoğlu K., Engür C. Ö., Kesim S., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Özgüven S., Şen F., Öneş T., et al.Amaç: Pankreas karsinomları sıklıkla karaciğere, peritona, akciğerlere, kemiklere ve beyne metastaz yapar. Akciğer tutulumu olmayan izole plevral metastaz çok azdır. Bu olgu sunumunda pankreas kanserinin izole plevral metastazının F-18 florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografisi/ bilgisayarlı tomografi (PET/BT) bulgularını sunduk. Yöntem: İki yıl önce pankreas kanseri tanısı konan ve distal pankreatektomi ile tedavi edilen 68 yaşında kadın hasta nefes darlığı ve göğüs ağrısı şikayetleriyle başvurdu. Rutin kan testleri ve tümör belirteçlerinde hafif yüksek (81 U/mL, normal: 0-37 U/mL) CA19-9 dışında anormallik yoktu. Abdomen BT’de pankreasta nüks ile uyumlu patoloji saptanmadı. Ancak toraks BT’sinde sağ hemitoraksta plevral kalınlaşma ve plevral efüzyon izlendi. Hastaya yeniden evreleme amacıyla F-18 FDG PET/BT görüntüleme yapıldı. Bulgular: F-18 FDG PET/BT’de sağ hemitoraks boyunca çok sayıda plevral hipermetabolik lezyonlar izlendi (B; koronal PET görüntüsü, C; koronal BT görüntüsü, D; koronal PET/BT görüntüsü, E, H; transaksiyel PET görüntüleri, F, I; transaksiyel BT görüntüleri, G, J; transaksiyel PET/BT görüntüleri). Vücudun geri kalanında patolojik F-18 FDG alımı gözlenmedi (A; maksimum intensite projeksiyonu görüntüsü). Daha sonra plevral lezyonlardan biyopsi alındı ve histopatoloji pankreas karsinomu metastazı ile uyumlu bulundu.Sonuç: Pankreas karsinomu en ölümcül malignitelerden biridir ve yüksek metastaz oranına sahiptir. Pankreas kanseri genellikle erken evrede direkt invazyon veya lenfatik sistem yoluyla metastaz yapar. Hematojen yayılım genellikle daha sonraki bir aşamada ortaya çıkar. En yaygın metastaz yeri karaciğerdir, bunu periton, akciğerler, kemikler ve beyin izler. Akciğer birincil metastatik bölgelerden biri olmasına rağmen, akciğer tutulumu olmaksızın pankreas karsinomunun izole plevral metastazları çok nadirdir. F-18 FDG PET/BT’nin pankreas kanseri metastazını saptamadaki önemi iyi bilinmektedir ve literatürde F-18 FDG PET/BT ile saptanan testis, yumurtalık ve deri gibi nadir metastatik bölgeler bildirilmiştir. Ancak, F-18 FDG PET/ BT’de son derece nadir bir pankreas kanserinin izole plevral metastazı daha önce tanımlanmamıştır. Anahtar Kelimeler: FDG PET/BT, pankreas, karsinom, plevra, metastazPublication Metadata only Paraneoplastik serebellar dejenerasyon(2022-05-01) FİLİZOĞLU, NUH; ÖNEŞ, TUNÇ; ENGÜR, CEREN ÖZGE; KESİM, SELİN; ÖZGÜVEN, SALİH; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Filizoğlu N., Öneş T., Engür C. Ö., Kesim S., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Şen F., et al.Amaç: Paraneoplastik serebellar dejenerasyon (PSD), metastazdan ziyade neoplazmaya karşı gelişen immün aracılı yanıtın bir sonucu olarak ilerleyici serebellar disfonksiyon ile karakterize nadir görülen bir paraneoplastik sendrom türüdür. Bu olgu sunumunda florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografi’de (PET/BT) yaygın serebellar FDG tutulumu gösteren ve PSD ile başvuran bir okült meme kanseri olgusunu sunuyoruz. Yöntem: Altmış dört yaşında kadın hasta 2 haftadır ilerleyici dizartri, ataksi, nistagmus, baş ağrısı ve yürüme bozukluğu şikayetleri ile başvurdu. Klinik muayene serebellar bulgular açısından pozitifti. Vasküler etiyolojiden şüphelenilerek beyin BT çekildi ancak yaşına göre normal bulundu. Rutin kan tetkikleri ve beyin omurilik sıvısı incelemesinde speisifik bir bulgu yoktu. Beynin Kontrastlı Manyetik rezonans görüntülemesi (MRG) yapıldı ve serebellumda yaygın kontrast artışı görüldü. PSD’den şüphelenildi ve malignite araştırmak için torasik, abdominal BT ve mamografi çekildi ancak hepsi normal bulundu. Hastadan onkonöral antikorlar bakıldı ve PCD’ye özgü anti-Yo antikorları bulundu. Ardından, altta yatan maligniteyi bulmak için tüm vücut FDG PET/BT görüntüleme yapıldı. Bulgular: FDG PET/BT’de serebellar hemisferlerde ve vermiste difüz ve yüksek düzeyde FDG tutulumu ve sağ aksiller bölgede orta derecede hipermetabolik lenf düğümü görüldü; ancak meme parankiminde patolojik karakterde FDG tutulumu gösteren bir lezyon saptanmadı. Daha sonra sağ aksiller lenf nodundan biyopsi alındı ve histopatoloji cerb B2 pozitif, progesteron ve östrojen reseptörleri negatif meme kanseri metastazı ile uyumlu bulundu. Bu bulgulara dayanarak okült meme kanserine bağlı PSD tanısı konuldu ve doksorubisin-dosetaksel-trastuzumab-pertuzumab tedavisi başlandı. Dört kür kemoterapiden sonra, takip FDG PET/BT’de serebellar hipermetabolizmanın tamamen gerilediği görüldü. Sonuç: PSD, maligniteye karşı bağışıklık sistemi tarafından tetiklenen, nadir görülen bir merkezi sinir sistemi bozukluğudur. Hastalar tipik olarak subakut serebellar ataksi, dizartri, diplopi ve vertigo geliştirir. PSD, Purkinje hücrelerinin yoğun kaybı, serum ve beyin omurilik sıvısında oldukça spesifik antinöronal antikorların varlığı ile karakterizedir. Tümörler tarafından eksprese edilen proteinler, beyincikte Purkinje hücrelerinin T-hücresi aracılı yıkımına yol açan onkonöral antikorların üretimini indükler. Anti-Yo veya Purkinje hücre sitoplazmik antikor tip 1 (PCA-1), PSD’de en yaygın saptanan otoantikor olup, bunu anti-Hu, antiTr, anti-Ri ve anti-mGluR1 takip eder. FDG PET/BT, bilinmeyen primer tümörlerin erken saptanmasında çok önemlidir. Yakın zamanda yayınlanan çalışmaların çoğu, FDG PET/ BT’nin beyindeki hastalığın fonksiyonel nörolojik sonuçlarının ve terapötik müdahalelerden sonra gelen değişikliklerin değerlendirilmesindeki potansiyelini vurgulamaktadır. Bu olgu PSD’nin mevcut durumunu değerlendirmede, primer maligniteyi saptamada, hastalığın evrelenmesinde ve sonrasında takipte FDG PET/BT’nin önemini göstermektedir.Publication Metadata only Tüberküloz Lenfadeniti Tedavisi ve Takibinde F-18 FDG PET/BT’nin Klinik Önemi(2022-05-01) FİLİZOĞLU, NUH; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ENGÜR, CEREN ÖZGE; KESİM, SELİN; ÖZGÜVEN, SALİH; ÖNEŞ, TUNÇ; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Filizoğlu N., Turoğlu H. T., Engür C. Ö., Kesim S., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Şen F., et al.Amaç: Nötrofiller, lenfositler ve aktive makrofajlar gibi enflamatuvar hücreler, artmış F-18 florodeoksiglukoz (FDG) tutulumu gösterir. Granülomatöz hastalıkta enflamatuvar hücrelerin yüksek glukoz kullanımı nedeniyle, tüberkülozlu (TB) hastalarda pozitif F-18 FDG tutulumu beklenir. Bu nedenle aktif akciğer tüberkülozu ve ekstrapulmoner tüberküloz takibinde F-18 FDG pozitron emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografi (PET/BT) kullanılabilir. Biz de dokuz yıl önce uterin leiomyosarkom tanısı alan 62 yaşındaki kadın hastada tüberküloz lenfadenitin tedavi öncesi ve tedavi sonrası F-18 FDG PET/BT bulgularını sunuyoruz. Yöntem: Dokuz yıl önce uterin leiomyosarkom tanısı alan ve total abdominal histerektomi ve bilateral salpingo-ooferektomi uygulanan 62 yaşında kadın hasta; dispne ile başvurdu. Toraks BT’de büyümüş mediastinal lenf nodları görüldü. Hastaya malignite şüphesi ile F-18 FDG PET/BT görüntüleme yapıldı. Bulgular: F-18 FDG PET/BT’de, sol supraklaviküler bölgede, mediastende ve bilateral iliak lenfatik zincirde, yüksek oranda lenfatik metastaz düşündüren hipermetabolik lenf nodları görüldü. Ardından sol supraklaviküler lenf nodundan biyopsi alındı ve histopatolojisinde epiteloid hücreler, kazeöz nekroz ve enflamatuvar hücrelerden oluşan granülomatöz nodüller görüldü. Pozitif saflaştırılmış protein türevi deri testi ve serum polimeraz zincir reaksiyonunda mikobakteri TB varlığı, aktif tüberküloz lenfadenit tanısını kanıtladı. Bunun üzerine hemen anti-TB tedavisi başlandı. Tedaviden sekiz ay sonra, tedavi yanıtını değerlendirmek için F-18 FDG PET/BT tekrarlandı. Tedavi sonrası çekilen F-18 FDG PET/BT’de tüm hipermetabolik lenf nodlarının kaybolduğu izlendi. Anti-TB tedavi ile bu lenf nodlarının gerilemesi tüberküloz lenfadenit tanısını doğruladı. Sonuç: Tüberküloz lenfadenit, ekstrapulmoner TB’nin en sık görülen prezentasyonudur. Tüberküloz lenfadenit, yavaş ilerleyen, ağrısız bir hastalıktır ve nadiren sistemik semptomlarla ilişkilidir. Enfeksiyonu tamamen ortadan kaldırmak için birden fazla ilaç kombinasyonu ile uzun süreli tedavi gereklidir. Tedaviye yanıtın değerlendirilmesi klinik kriterleredayanmaktadır. Bununla birlikte, özellikle tedavi başarısızlığı meydana geldiğinde veya çoklu ilaç dirençli TB’den şüphelenildiğinde bu kriterler tam olarak yeterli değildir. F-18 FDG PET/BT’nin TB’nin başlangıç evrelemesindeki önemi, pulmoner ve ekstrapulmoner TB için iyi bilinmektedir. Ancak, tüberküloz lenfadenitin terapötik yanıtını değerlendirmede F-18 FDG PET/ BT’nin kullanımı tam olarak belirlenmemiştir. F-18 FDG PET/BT görüntüleme, TB yükünün daha iyi karakterize edilmesine izin verir ve özellikle akciğer dışı TB için diğer görüntüleme modalitelerine kıyasla daha kapsamlı bir yöntem olduğu düşünülmektedir. Bu olgu, aktif tüberküloz lenfadeniti olan bir hastada aktif TB ile ilişkili lenf nodlarının yaygınlığını belirlemede ve tedavi etkinliğini değerlendirmede F-18 FDG PET/BT’nin değerini göstermektedir. Anahtar Kelimeler: FDG PET/BT, tüberküloz lenfadenitiPublication Metadata only Hepatik Tutulum ile Giden Pulmoner Sarkoidozis Olgusunda FDG PET/BT Bulguları(2022-05-01) KESİM, SELİN; ENGÜR, CEREN ÖZGE; FİLİZOĞLU, NUH; ÖZGÜVEN, SALİH; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Kesim S., Şen F., Engür C. Ö., Filizoğlu N., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Öneş T., et al.Amaç: Sarkoidozis, en sık toraks içi lenf nodları ve akciğerler olmak üzere çok sayıda organı etkileyebilen, kronik enflamatuvar sistemik bir hastalıktır. Bu olgu sunumunda, pulmoner ve ekstrapulmoner tutulumun izlendiği sarkoidozis tanısı alan bir olgunun F-18 florodeoksigukoz (FDG) pozitron emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografi (PET/BT) görüntüleme bulguları sunulmuştur. Yöntem: Ateş, kuru öksürük, gece terlemesi şikayeti olan, toraks BT’de pulmoner nodüller saptanan 36 yaşındaki kadın hastaya malignite araştırılması amacıyla F-18 FDG PET/BT görüntülemesi yapıldı. Bulgular: F-18 FDG PET/BT tetkikinde mediastinal lenfatik istasyonlarda ve bilateral hiler/peribronşial alanlarda yoğun hipermetabolik multipl lenf nodları izlendi. Aynı zamanda her iki supraklaviküler bölgede, portal hilusta, peripankreatik alanda ve paraaortakaval bölgede izlenen multipl lenf nodlarında artmış FDG tutulumu gözlendi. Sağ akciğer parankiminde yoğun artmış FDG tutulumu gösteren büyüğü 13 mm çaplı birkaç adet nodüler lezyon dikkati çekti. Hepatomegali izlenen olguda, karaciğer her iki lobunda non-diyagnostik BT kesitlerinde seçilebilir hipermetabolik bir lezyon izlenmemekle birlikte tama yakın diffüz yoğun hipermetabolizma saptandı. Hastanın pulmoner lezyonu için yapılan bronkoskopik biyopsi sonucunda histomorfolojik ve immünohistokimyasal bulgular ile ön planda sarkoidoz lehine değerlendirilen non-nekrotizan granülom formasyonları raporlandı. Sonuç: Sarkoidozis, histolojik olarak nekrotizan olmayan granülomlarla karakterize etiyolojisi bilinmeyen multisistemik bir hastalıktır. Pulmoner sarkoidoz olguların %90’ında mevcuttur, ancak hastaların %30’unda ekstrapulmoner bulgular görülebilir. Pulmoner sarkoidoz, genellikle hiler adenopati ve retikülonodüler opasiteler ile karakterize olmakla birlikte pulmoner nodül/nodüller ile de ortaya çıkabilir ve maligniteyi taklit edebilir. Karaciğer ve dalak sarkoidozu ile ilgili çalışmalar sınırlıdır. Hepatomegali ve abdominal lenfadenopatiler en sık görülen bulgulardır. F-18 FDG PET/BT tetkiki sarkoidozis ayırıcı tanısında, hastalık yaygınlığının değerlendirilmesinde ve tedavi sonrası takiplerde önemli bir role sahiptir. Anahtar Kelimeler: Sarkoidozis, pulmoner sarkoidozis, hepatik sarkoidozis, F-18 FDG PET/BTPublication Metadata only Derin ven trombozu FDG PET/BT bulguları(2022-05-01) KESİM, SELİN; ENGÜR, CEREN ÖZGE; FİLİZOĞLU, NUH; ÖZGÜVEN, SALİH; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Kesim S., Öksüzoğlu K., Engür C. Ö., Filizoğlu N., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Özgüven S., Şen F., Öneş T., et al.Amaç: Kanser hastaları, önemli bir mortalite ve morbidite nedeni olan venöz tromboembolizm açısından belirgin şekilde yüksek risk altındadır. Florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografi (PET/BT) görüntülemesi onkolojik kullanım alanları dışında makrofaj, endotel ve lenfosit metabolik aktivitesini göstererek makrofajdan zengin aterosklerotik lezyonlarda ve büyük damar vaskülitlerinde olduğu gibi bazı vasküler hastalıkların saptanmasında da faydalıdır. Bu olgu sunumunda, akciğer kanseri tanılı hastada rastlantısal olarak saptanan derin ven trombozu FDG PET/BT bulguları sunulmaktadır. Yöntem: İki yıl önce akciğer kanseri tanısı alan 55 yaşındaki erkek hastaya, kemoterapi ve radyoterapi sonrası tedaviye yanıtın değerlendirilmesi amacıyla FDG PET/BT tetkiki yapıldı. Bulgular: F-18 FDG PET/BT tetkikinde; sol akciğer üst lob anterior segmentte patolojik FDG tutulumu göstermeyen konsolidasyon sahası, mediastende ve interaortokaval alanda malign karakterde hipermetabolik lenf nodları, karaciğer parankiminde yeni gelişen metastatik hipodens lezyonlar ve iskelet sisteminde yeni gelişen metastatik lezyonlar izlendi. Ek olarak, sol uyluk mid-distal kesimde femoral ve popliteal vasküler trasede yeni gelişen lineer orta düzeyde [standart tutulum değeri (SUVmaks )=4,1] FDG tutulumu dikkati çekti. Bilateral alt ekstremite venöz Doppler ultrasonografi incelemesinde sol yüzeyel femoral ven distal 1/3 ve popliteal vende DVT lehine değerlendirilen kompresyona yanıt vermeyen trombüs izlendi. Sonuç: Endotelyal hasar veya hücre adezyon moleküllerinin artması sonucu oluşan derin ven trombozuna zamanla nötrofil ve makrofajlar da göç eder. Bu güçlü enflamatuvar yanıt nedeniyle, septik veya aseptik derin ven trombozunda PET incelemelerinde artmış FDG tutulumu gösterilebilir. Aynı zamanda, tromboze damarlardaki metabolik aktivite zamanla azalır, bu da hastalığın akut/kronik evresinin değerlendirilmesinde yol göstericidir. Venöz tromboemboli için yüksek risk altındaki malignite tanılı hastalarda bu görünüm akılda bulundurulmalıdır. Anahtar Kelimeler: Derin ven trombozu, F-18 FDG PET/BTPublication Metadata only Kolorektal kanser için geç kalibre cam mikroküreler ile tedavi etkinliğinin kantitatif PET/BT tabanlı değerlendirilmesi(2023-04-26) KESİM, SELİN; SOYDEMİR, EFE; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; BALTACIOĞLU, FEYYAZ; ÖZDEMİR, BERDAN; ÖZGÜVEN, SALİH; FİLİZOĞLU, NUH; ENGÜR, CEREN ÖZGE; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; ÇİMŞİT, NURİ ÇAGATAY; ÖNEŞ, TUNÇ; Kesim S., Soydemir E., Balaban Genç Z. C., Baltacıoğlu F., Kıssa T. N., Özdemir B., Özgüven S., Filizoğlu N., Niftaliyeva K., Engür C. Ö., et al.Amaç: Transarteriyel radyoembolizasyonda (TARE) kullanılan Y-90 ile işaretli cam mikroküreler, kalibrasyon tarihinden 12 gün sonrasına kadar kullanılabilir. Metastatik kolorektal kanser (mKRK) olgularında yarı ömrü uzadıkça daha düşük spesifik aktivitede ve daha fazla sayıda mikroküre ile farklı bir tedavi opsiyonu sunan bu geç kalibreY-90 cam mikroküreler için literatür bilgisi sınırlıdır. mKRK olguları için tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografi (PET)/bilgisayarlı tomografi (BT) ve bu görüntüleme yöntemi ile elde edilen kantitatif değerlendirme kriterleri olan metabolik tümör volümü (MTV) ve total lezyon glikoliz (TLG) kavramları nekrotik tümör dokusundan bağımsız olarak tümör yükünü daha doğru bir biçimde saptamaktadır. Bu çalışmada, geç kalibre Y-90 cam mikroküreler ile TARE uygulanan olgularda tedavi etkinliğini tedavi öncesi/sonrası FDG PET/BT görüntülemelerinden elde edilen kantitatif ölçümler ile değerlendirmeyi amaçladık. Yöntem: Çalışmaya geç kalibre Y-90 cam mikroküreler ile tedavi edilen toplam 77 mKRK olgusu/93 TARE seansı dahil edildi. Tüm tedaviler için SimplicitY-90™ yazılımı kullanılarak gerekli dozimetrik hesaplamalar yapıldı (Şekil 1). Tedavi öncesi ve tedavi sonrası 9-10. hafta FDG PET/BT görüntülemeleri gerçekleştirilerek \"bazal\" ve \"takip\" MTV ve TLG değerleri hesaplandı. (MTV/Gray)x100 ve (TLG/Gray)x100 değerleri (birim MTV/TLG için absorbe edilen doz sabit değeri) hesaplandı. Olgular \"Tedaviye Tam Yanıt-TY\", \"Parsiyel Yanıt-PY\", \"Stabil Hastalık-StH\" ve \"Progrese HastalıkPH\" olmak üzere 4 ayrı grupta değerlendirildi ve \"Hastalık Kontrol OranıHKO\" hesaplandı(Şekil 2). Genel sağkalım (GS) ve ilk tedavi sonrası sağkalım (İTSS) süreleri belirlendi. Doz/toksisite profili için olgular tedavi sonrası 2, 4, 8. haftalarda CTCAE skorlama sistemi ile değerlendirildi. TARE’ye bağlı kronik hepatotoksisite olasılığı açısından olgular tedavi sonrası en az 6 ay takip edildi. Bulgular: Doksan üç tedavi için: On olguda TY; 36 olguda PY; 33 olguda StH; 14 olguda PH saptandı. HKO %84,9 olarak bulundu. Tedavi öncesi birim TLG ve MTV değeri için absorbe edilen doz maruziyeti arttığında tedaviye yanıt oranında istatistiksel olarak anlamlı artış saptandı (p=0,004 vep=0,005). Karaciğere ulaşan mikroküre sayısında artış ile tedavi yanıtı arasında tüm olgular birlikte değerlendirildiğinde anlamlı bir istatistiksel ilişki kurulamazken(p=0,131)TY ve PY olgularında; StH ve PH olgularına kıyasla karaciğere ulaşan mikroküre sayısında anlamlı bir artış dikkati çekti (p=0,022). Tedavi öncesi birim TLG ve MTV değeri için absorbe edilen doz maruziyeti arttığında gerek GS gerekse İTSS sürelerinin istatistiksel olarak anlamlı bir artış gösterdi (p=0,003 ve p=0,007, Şekil 3). Doz/toksisite profili için yapılan değerlendirmede geç postkalibre Y-90 cam mikroküre tedavisinin klinik olarak anlamlı sayılabilecek ek yan etki/hayati risk oluşturmadı görüldü. Bununla birlikte, karaciğere ulaşan mikroküre sayısı arttıkça sağlıklı karaciğer parankiminin radyasyon maruziyetinin artış gösterdiği dikkati çekti (p<0.001). Sonuç: Çalışmamız, geniş bir kohortta geç postkalibre Y-90 cam mikrokürelerin tedavi etkinliğini/güvenliğini göstermiştir. F-18FDG PET/BT ile elde edilen kantitatif ölçümler ışığında, etkin bir tedavi/daha uzun GS elde edebilmek için güvenilir absorbe edilen doz maruziyetinin ve karaciğere ulaşan mikroküre sayısının MTV ve TLG kavramları ile olan ilişkisi, geç kalibre cam mikroküreler için literatürde ilk kez ayrıntılı ve net bir şekilde ortaya konmuştur. Anahtar Kelimeler: Transarteriyel radyoembolizasyon, metastatik kolorektal kanser, geç kalibre Y-90 cam mikroküreler, total lezyon glikolizi, metabolik tümör volümüPublication Metadata only Levator palpebra süperioris kasının IgG4 ile ilişkili miyoziti(2022-05-01) FİLİZOĞLU, NUH; ÖZGÜVEN, SALİH; ENGÜR, CEREN ÖZGE; KESİM, SELİN; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Filizoğlu N., Özgüven S., Engür C. Ö., Kesim S., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Öksüzoğlu K., Şen F., Öneş T., et al.Amaç: İmmünoglobülin G4 (IgG4) ile ilişkili hastalık dokuların hiperplazisi ve tümör benzeri oluşum ile ilişkili sistemik, immün aracılı fibro-enflamatuvar bir durumdur. IgG4 ile ilişkili hastalık tükrük bezleri, lenf düğümleri, pankreas, böbrek ve retroperitoneal dokular dahil olmak üzere çeşitli organları etkiler. Orbita tutulumu özellikle IgG4 ile ilişkili oftalmik hastalık olarak adlandırılır. Bu olguda bilateral levator palpebra süperioris kasının IgG4 ile ilişkili miyozitine ait florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografi/bilgisayarlı tomografi (PET/BT) bulgularını sunuyoruz. Yöntem: On yıldır ağız kuruluğu, kuru göz şikayeti olan ve daha önce parotis bezinden alınan biyopsi ile Mikulicz hastalığı tanısı konulan 66 yaşında kadın, üç aydır üst göz kapaklarında olan bilateral şişlik şikayeti ile başvurdu. Bulgular: Orbital manyetik rezonans görüntüleme T1 ağırlıklı görüntülerde ve T2 ağırlıklı görüntülerde levator palpebra süperior kaslarının miyoziti ile uyumlu bilateral periorbital yumuşak doku kitlesi ve bilateral levator palpebra süperioris kaslarında belirgin simetrik genişleme gösterdi. Periorbital yumuşak doku kitlesinin histopatolojisinde bol miktarda IgG4-pozitif plazma hücreleri ve storiform bir fibroz paterni ile yoğun lenfoplazmasitik infiltrat görüldü. Böylece, klinik, görüntüleme ve histolojik bulgulara dayanarak IgG4 ile ilişkili oftalmik hastalık tanısı konuldu. Hastalığın sistemik tutulumunu değerlendirmek için FDG PET/BT görüntüleme yapıldı. FDG PET/BT’de, bilateral levator palpebra süperioris kaslarında difüz FDG tutulumu ve vücudun geri kalanında fizyolojik FDG dağılımı izlendi. Sonuç: IgG4 ile ilişkili hastalık yüksek serum IgG4 konsantrasyonu ve IgG4pozitif plazma hücrelerinin infiltrasyonunun bir sonucu olarak birden fazla organın genişlemesi ile karakterize immün aracılı bir fibro-enflamatuvar durumdur. IgG4 ile ilişkili hastalık hepatobiliyer kanallar, tükrük bezleri, periorbital dokular, böbrekler, akciğerler, lenf düğümleri, retroperiton ve aort dahil olmak üzere çeşitli organları etkiler. Orbita tutulumu özellikle IgG4 ile ilişkili oftalmik hastalık olarak adlandırılır. Orbital patolojik numunelerde pozitif IgG4 plazma hücrelerinin saptanması nedeniyle önceden Mikulicz hastalığı tanısı konan hastalarda altta yatan neden olarak IgG4 ile ilişkili oftalmik hastalık düşünülür. IgG4 ile ilişkili oftalmik hastalık sıklıkla gözyaşı bezini, orbital yumuşak dokuyu, ekstraoküler kasları ve orbital periferik sinirleri etkiler. IgG4 ile ilişkili oftalmik hastalık tanısı hem klinik hem de histolojik bulgulara bağlıdır. FDG PET/BT’de lakrimal bezleri tutan birkaç IgG4 ile ilişkili oftalmik hastalık olgusu bildirilmiş olmasına rağmen, IgG4 ile ilişkili orbital miyozit daha önce bildirilmemiştir. Anahtar Kelimeler: FDG PET/BT, IgG4, miyozit
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »