Person:
BEKİROĞLU, GÜLNAZ NURAL

Loading...
Profile Picture

Email Address

Birth Date

Research Projects

Organizational Units

Organizational Unit

Job Title

Last Name

BEKİROĞLU

First Name

GÜLNAZ NURAL

Name

Search Results

Now showing 1 - 10 of 53
  • Publication
    Knowledge and attitudes concerning diet and dental health in a group Turkish students
    (2006-09-07) BEKİROĞLU, GÜLNAZ NURAL; KARGÜL, BETÜL; Erzengin Ö. U., Kargül B., Alyan M., Öktem S. N., Bekiroğlu G. N.
  • Publication
    The importance of biostatistics and scientific research in evidence- based medicine
    (2022-12-16) BEKİROĞLU, GÜLNAZ NURAL; Özgür E. G. , Bekiroğlu G. N.
    ÖZETKanıta Dayalı Tıp terimi 1990’ların başında ilk kez Guyatt ve arkadaşlarının çalışmasında yayınlanmıştır. Daha sonra ise Kanada Ontorio McMaster Üniversitesinden Sackett ve arkadaşları yeni bilgiye ulaşmak için klinik deneyim ve hastaya ait tercihlerin önemini vurgulamıştır.Kanıta Dayalı Tıp, sistematik araştırmalardan elde edilen klinik dışı kanıtların, klinik tecrübe, mesleksel deneyim ve olgunun özellikleri ile birleştirilmesi ve bunun tıp etiği çerçevesinde yapılmasıdır. Hekimlerin hastaların tedavi sürecinde en iyi kararı vermesi için kanıtların dikkatli, açık ve akıllıca kullanılması gerekir. Bireysel klinik deneyime dayanan karar verme yaklaşımının yaratmış olduğu değişkenlikler ve tutarsızlıklar ile sağlık alanında sürekli olarak yeni kanıtların ortaya çıkması ve büyüyen literatürü takip etmenin zorlaşması ile klinik uygulama ve tıbbi araştırmalar arasında kopukluğun artmasından dolayı Kanıta Dayalı Tıp yaklaşımı önemli hale gelmiştir. Kanıta dayalı tıp yaklaşımında en iyi kanıtı belirlemek epidemiyolojik ve biyoistatistiksel düşünme yollarını kullanmak anlamına gelir. Bununla birlikte elde edilen kanıtların geçerliliği ve güvenilirliği test edilir. Randomize kontrollü çalışmalar, sistematik derleme ve meta analizler en iyi araştırma kanıtlarıdır. Yine biyoistatistiksel yöntemlerden tanı testleri, çok değişkenli modeller ve uzunlamasına modeller ile en iyi tanı yöntemleri, ilgili araştırmadaki risk faktörleri ve yapılan müdahalelerin uzun dönem etkileri elde edilir.Sağlık alanında tanı ve tedavinin gelişmesi insan sağlığı açısından çok önemlidir. Bunun için yapılan çalışmalarda da bir biyoistatistik uzmanı ile çalışmak ve biyoistatistiksel yöntemlerin kullanılması hem çalışmanın geçerlilik ve güvenirliğini arttıracaktır hem de zaman açısından önemli kazançlar sağlayacaktır.Anahtar Kelimeler: Kanıta Dayalı Tıp, Biyoistatistik, Bilimsel Araştırma,
  • Publication
    An approach to clinical decision making
    (2003-01-12) BEKİROĞLU, GÜLNAZ NURAL; Bekiroğlu G. N., Yıldızeli B., Mergen O.
  • Publication
    Where is the place of biostatistics in education and in medical sciences
    (1997-08-12) BEKİROĞLU, GÜLNAZ NURAL; Bekiroğlu G. N., Şahin Ş.
  • PublicationOpen Access
    Sleep assessment in preterm infants: Use of actigraphy and aEEG
    (2022-11-01) BEKİROĞLU, GÜLNAZ NURAL; Ülgen Ö., Barış H. E. , Özbörü Aşkan Ö., Küçük Akdere S., Ilgın C., Özdemir H., Bekiroğlu G. N. , Gücüyener K., Özek E., Boran P.
    Objective: Objective methods to monitor the sleep of preterm infants at the neonatal intensive care unit (NICU) are required to prevent potentially adverse neurodevelopmental outcomes. This study aimed to determine the concordance of actigraphy and amplitude-integrated electroencephalogram (aEEG) against gold standard direct observation (DO) in assessing sleep/wake states of typically developing preterm infants. Methods: This prospective observational study was conducted in a single center level III NICU. Sleep variables were measured using Philips Respironics Mini-Mitter® Actiwatch-2 for 24 h and compared with 8-h matched data of aEEG and DO. Sensitivity-specificity analysis, Cohen's kappa, prevalenceadjusted and bias-adjusted kappa (PABAK), and Bland Altman plots were generated. Results: Seventeen preterm infants were recruited. A total of 11252 epochs were studied. Sensitivity (86.4%), agreement rate (67.9%), and predictive value for wake (47.9%) for the actigraphy were highest at the automatic activity threshold whereas specificity (54.5%) and predictive value for sleep (75.5%) were highest at low threshold. The sensitivity of aEEG was 79.3% and the specificity was 54.3%. At all thresholds, the agreement was largely equivalent with low kappas (0.14e0.17) and PABAK coefficients (0.22e0.35) for actigraphy and DO. Moderate agreement was observed between aEEG and DO according to the PABAK coefficient (0.44). Mean differences in sleep parameters were not different between DO and aEEG as well as DO/aEEG and actigraphy at medium threshold (p > 0.05). Conclusions: Actigraphy at medium threshold can be used in depicting sleep in typically developing preterm infants at NICU. aEEG may be an alternative adjunctive method to actigraphy for the evaluation of sleep/wake states in the NICU setting
  • PublicationOpen Access
    Açık ve laparoskopik kolesistektominin erken postoperatif dönem sıvı faz mide boşalmasına etkileri (ön çalışma)
    (1996-06-01) BEKİROĞLU, GÜLNAZ NURAL; Günal Ö., Değirmencioğlu L., Çaşkurlu U., Akkaya L., Bekiroğlu G. N.
    Today, laparoscopic cholecystectomy (LC) as a gold standard operation in the treatment of the gallbladder stones, has not been known enough how it does effect to earty postoperative period (EPP) liquid phase gastric emptying, comparing with the open cholecystectomy (OC). Gastric empyting scintigraphy (Tc 99m-DPTA) has been done to 12 laparoscopically, 6 conventionally treated cholecystectomy patients in prospective, randomized manner. Pre-operative, postoperative 1st and 7th day scintigraphic gastric empyting values (GEVs) were compared with each other. As compared with OC, decreasing GEV in LC at post-op 1st day 60.min was found to be increased at 7th day 0. and 30. min. significantly (p<0.05). However, both LC and OC groups GEVs were found to be statistically the similar levels at 7th day 60. min. We could not find a clinically reasonable difference between the effects of LC and OC on the liquid phase gastric empyting.
  • Publication
    Statistical evaluation of the relationship between house dust mold and mould comtaminations of non-sealed opened and used medicaments
    (1994-07-03) BEKİROĞLU, GÜLNAZ NURAL; Özyaral O., Johansson C. B., Bekiroğlu G. N.
  • Publication
    Meta-analiz yönteminin tıp teknolojisindeki önemi ve bir uygulaması
    (1997-11-24) BEKİROĞLU, GÜLNAZ NURAL; Bekiroğlu G. N.
  • Publication
    Küresel Salgın Tarihine İstatistiksel Bir Bakış
    (Üniversite Yayınları, 2022-10-01) BEKİROĞLU, GÜLNAZ NURAL; Bekiroğlu G. N.
    Epidemi bir bölgede, bir toplumda veya bir grup insanda bir hastalığın salgın olarak yaygınlaşması olarak kabul edilirken, pandemi ise WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından ilan edilen bölgeler ve gruplar üstü coğrafi bir salgın anlamına gelir. Salgın hastalıklar görünmez bir düşmanla savaşmak gibidir, Hastalığın kaynağı ve tedavisi bilinmediğinden, bir çaresizlik ve bilinmezlik durumu söz konusudur. Ayrıca hastalığa sebep olan virüslerin sürekli mutasyona uğraması ve bu virüslerin her seferinde farklı bir şekilde toplumları tehdit etmesi salgınların korkutucu tarafını oluşturmaktadır. Dünya tarihinde birçok salgın hastalık görülmüştür, ancak en çok bilinen salgın hastalıklar (pandemiler); genel olarak veba, kolera ve griptir. Veba deyince ilk akla gelen Kara Veba’dır. Bu salgın Avrupa’yı sarsmış ve özellikle de İtalya nüfusun yarısının hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Sonrasında tek muktedir olan kilisenin otoritesi sarsılmış, böylece salgın ile dinde reform ve hayatın pek çok alanında Rönesans başlamıştır. Kolera salgınında ise, 1852-1859 yılları arasında yaşanmış olan üçüncü kolera pandemisi, pandemiler içerisindeki en ölümcül pandemi olmuştur. Hindistan’dan yayılan salgın, Asya, Kuzey Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika ve Afrika’da etkili olmuştur. Pandemi sırasında İngiliz doktor John Snow, hastalığın bulaşma yolunun kirli sular olduğunu belirlemiş ve korunmak için içme suyunun arıtılması ve kaynatılması gerekliliğini savunmuştur. Buna bağlı olarak, modern halk sağlığı düşüncesi doğmuş, uygulamalarıyla kurumsallaşmıştır . Gripte ise, geçen yüzyılın başında yer alan İspanyol gribi en bilinen grip salgınıdır. Üç dalga halinde gerçekleşen salgın, dünyada 40-50 milyon kişinin hayatını kaybetmesine yol açmıştır. Günümüzde yaşanmakta olan COVİD-19 pandemisi ise, hızını kesmisine rağmen dünya genelinde 5 milyon 500 bin, Türkiye’de ise yaklaşık 100.000 kişi (97666 kişi) hayatını kaybetmesine sebep olmuştur.Bu çalışmada, eski çağlardan beri süregelen pandemilerin toplumda nüfusu nasıl azalttığına dikkat çekerek açtığı sosyo, ekonomik ve kültürel hasarlar ile pandemi sonrasında toplumlarda meydana gelen değişim ve dönüşümlerin incelenmesi amaçlanmıştır.
  • Publication
    Reliability of Gordon Lateral Rotation Percentage and Prabhakar Percentage of Metaphyseal Overhang for Pediatric Supracondylar Humerus Fracture; Is it Clinically Reliable for John Hopkins Classification Coronal Fracture Subtypes?
    (2023-11-01) BEKİROĞLU, GÜLNAZ NURAL; Şahbat Y., Bekiroğlu G. N., Çat G., Gündoğdu M., Onay T., Akgülle A. H.
    TRAUMAReliability of Gordon Lateral Rotation Percentage and Prabhakar Percentage of Metaphyseal Overhang for Pediatric Supracondylar Humerus Fracture; Is it Clinically Reliable for John Hopkins Classification Coronal Fracture Subtypes?Şahbat, Yavuz MD*; Bekiroğlu, Gülnaz Nural PhD†; Çat, Görkem MD*; Gündoğdu, Mert MD*; Ağirdil, Yücel MD*; Çayir, Hüseyin PhD‡; Onay, Tolga MD§; Akgülle, Ahmet Hamdi MD*Author InformationJournal of Pediatric Orthopaedics43(10):p 603-607, November/December 2023.|DOI:10.1097/BPO.0000000000002512MetricsAbstractBackground:Rotational malalignment is a common problem in pediatric supracondylar humerus fractures (SCHF). Several techniques have been described to evaluate the true rotation value. Although the Prabhakar and Gordon techniques are used frequently, their superiority to each other in terms of measurement quality is unknown.Questions/Purposes:The aim of this study was to investigate the clinical compatibility of the 2 techniques and to evaluate whether they are suitable for all subtypes.Methods:This cross-sectional study included 40 patients with SCHF (including subtypes; Typical, Medial Oblique, Lateral Oblique, and High fracture pattern). The Gordon lateral rotation percentage and Prabhakar percentage of metaphyseal overhang were measured twice by 4 experienced Orthopedics and Traumatology surgeons at 8-week intervals. The interobserver and intraobserver reliability were examined using the intraclass correlation coefficient.Results:The interobserver reliability for Gordon and Prabhakar technique was 0.816 and 0.762 for the first measurement and 0.811 and 0.811 for the second measurement, respectively.The medial oblique fracture pattern was determined to have the best interobserver agreement among the subtypes. The result was excellent for the medial and lateral oblique subtypes, good for the typical fracture pattern, and fair for the high fracture pattern. The intraobserver reliability for Gordon and Prabhakar technique was excellent, 0.924 and 0.922, respectively.Conclusion:The main finding of this study was that the Gordon and Prabhakar techniques have similar interobserver and intraobserver reliability. Although the Gordon technique tends to have higher interobserver reliability, the difference was clinically insignificant. These measurements should not be relied upon in cases of SCHF with a high fracture pattern because of the different anatomic features of that region.