Person:
TOKUÇ, AYŞE GÜLNUR

Loading...
Profile Picture

Email Address

Birth Date

Research Projects

Organizational Units

Organizational Unit

Job Title

Last Name

TOKUÇ

First Name

AYŞE GÜLNUR

Name

Search Results

Now showing 1 - 10 of 17
  • Publication
    Kanserli çocuklarda Türkiye'de ilk dalga sonrası COVİD-19 enfeksiyonu: TPOG ve TPHD çalışması
    (2021-11-07) EKER, NURŞAH; TOKUÇ, AYŞE GÜLNUR; KEBUDİ R., TUĞCU D., KURUCU N., EKER N., İNCE D., GÜLER KAZANCI E., TOKUÇ A. G., TOKGÖZ H., ÇEÇEN R. E., SEVİNİR B. B., et al.
  • Publication
    Covid-19 Infection in children with cancer after the first wave in Turkey: A study of the Turkish pediatric oncology (TPOG) and hematology (TPHD) societies
    (2021-10-24) EKER, NURŞAH; TOKUÇ, AYŞE GÜLNUR; KEBUDİ R., KURUCU N., TUĞCU D., EKER N., İNCE D., TOKUÇ A. G., ÇEÇEN R. E., SEVİNİR B., VURAL Ö., ERDEM M., et al.
  • Publication
    Çocukluk çağı vasküler benign tümörlerin değerlendirilmesi: Tek merkez deneyimi
    (2021-04-18) EKER, NURŞAH; TOKUÇ, AYŞE GÜLNUR; ARAS S., EKER N., Tufan Taş B., ŞENAY R. E., TOKUÇ A. G.
    Amaç: Vasküler benign tümörler arasında yer alan ve en sık olma özelliğini gösteren hemanjiomların sıklığı %5-10 arasında değişmektedir. En sık yerleştiği organ deri olan hemanjiomlar çoğunlukla tek lezyon şeklinde ortaya çıkar. Patogenezi tam olarak bilinmemektedir. Lezyonun yerleşim yeri ve boyutuna göre gelişebilecek major komplikasyonlar kanama, bası bulguları, organ işlev bozukluğu ve kasabach merit sendromudur. Tedavide steroid ve beta bloker en sık kullanılan ajanlar olup tedavi kararı, lezyonun yeri, boyut ve yarattığı disfonksiyonlara göre verilir. Bu çalışmada, polikliniğimizde, son on yılda hemanjiom nedeni ile takip edilen olgular geriye dönük olarak değerlendirilmiştir. Yöntem ve Gereç: Marmara Üniversitesi Çocuk Hematoloji Onkoloji Bölümünde Ocak 2011- Ocak 2021 yılları arasında başvuran hemanjiom tanılı olgularının dosyaları retrospektif olarak incelendi. Yaş aralığı 0-18 olan, 104 hasta çalışma kapsamına alındı. Hastaların demografik verileri ile prematürite, düşük doğum ağırlığı varlığı, eşlik eden genetik anomali varlığı, hemanjiom yeri, boyutu, sayısı, eşlik eden diğer organ tutulumları, tedavisi, tedavi komplikasyonları, tedavi ve/veya tedavisiz izlem sonuçları değerlendirildi. Bulgular: Yüzdört hemanjiom tanılı olguların kız/erkek oranı 59/45 idi. Yaş ortalaması 12.8 aydı.71 hastada(%68) tek bir hemanjiom mevcut iken;33 hastada(%31) birden fazla hemanjiom mevcuttu. En sık hemanjiom bölgeleri saçlı deri, yüz, dudak, göz kapağı, gövde, sırt, extremiteler, karaciğer idi. 20 hastada (%19) düşük doğum ağırlığı ve prematürite öyküsü mevcuttu. Tedavisiz izlemle takip edilen 58 hastanın,13’ünde (%12.5) lezyonlar tamamen kaybolurken, 27 hastanın (%25) hemanjiom boyutları stabil olarak izlendi.Lezyonun boyutu ve yarattığı organ disfonksiyonuna göre tedavi kararı verilen 45 hastaya ilaç tedavisi olarak propranolol, steroid,sirolimus tedavilerinden en az biri başlandı. 25 hastanın sadece propranolol tedavisi ile hemanjiom boyutu belirgin küçülürken, 12 hastanınki stabil olarak izlendi. Hiçbir hastamızda tedaviyi kesmeyi gerektirecek yan etki izlenmedi. Sonuç: Yaşamın ilk aylarından itibaren en sık görülen benign vasküler lezyon olan hemanjiomun tanı ve tedavisini düzenleyen hekimlerin farkındalıklarını arttırmak,olguların yönetimi,hastaların tedavi ve izlem planları için çocuk hematoloji ve onkoloji işbirliği içinde olmanın gereksiz tedaviyi önlemesi açısından önemli olduğunu belirtmek istedik.
  • Publication
    Pelvic ewing sarcoma: a single center experience
    (2022-11-01) EROL, BÜLENT; TOKUÇ, AYŞE GÜLNUR; EKER, NURŞAH; Baysal B., EROL B., TOKUÇ A. G. , EKER N., Senay R.
  • Publication
    Çocukluk çağı kanserlerinde epstein-barr virüs enfeksiyonunun rolü
    (2023-04-09) EKER, NURŞAH; TOKUÇ, AYŞE GÜLNUR; ARAS S., EKER N., YILMAZ B., TOKUÇ A. G.
    Giriş-Amaç: Epstein-Barr virüsü (EBV), human herpes virüs grubunda yer alan ve maligniteler ile ilişkisi gösterilen ilk virüstür. Çocukluk çağında ilk altı yaşta %90 oranında seropozitiflik saptanır. Tükürük ve boğaz salgıları ile yakın temasla, kan yoluyla ve bunlarla kontamine eşyalarla bulaşır. Çoğu kişi, enfeksiyonu asemptomatik geçirir ve virüs konakçıda ömür boyu kalır. Enfeksiyöz mononükleoz (EMN) gibi kendini sınırlayan benign bir hastalık kliniği beklenmekte iken epitel-lenfoid hücre kökenli malignitelere de neden olabilmektedir. Çocukluk çağında, EBV ilişkili kanserler arasında NonHodgkin lenfoma(NHL), Hodgkin Lenfoma(HL) ve Nazofarengeal Karsinom(NFK) yer almaktadır. Bu çalışmada kliniğimizde NFK, HL ve NHL tanısı ile izlenmekte olan hastaların EBV durumları ve hastalık prognozu ile ilişkileri incelenmiştir. Yöntem: 2011-2021 yılları arasında merkezimizde Non-Hodgkin lenfoma, Hodgkin Lenfoma ve Nazofarengeal Karsinom tanısı alan olguların dosya verileri retrospektif olarak incelenmiştir. Bulgular: Yüz yirmi dört olgu geriye dönük olarak incelendi. Kız:Erkek oranı 2/5(n=35:89)idi. Median yaş: 13 yaş idi. Ortalama izlem süresi 147 aydı. Olguların %48’i(n=60) NHL,%42’si (n= 53)HL,%8’i(n=11) NFK olgusundan oluşuyordu. Olguların %21’sinde(n=26) tanı anı primer tümör dokusu patolojik incelemesinde EBER pozitif saptandı. EBER pozitif saptanan olguların %34’ünde(n=9) tanı anında EBV PCR pozitifliği mevcuttu. Nüks ya da progresyon saptanan 5 olgunun 2’si NFK,3’ü HL idi. Nüks olan NFK olgularının hepsinde nüks/progresyon anında tedavi ile negatifleşen EBV titrelerinin tekrar yükseldiği saptandı. Remisyonda izlenen olgularda ise yeniden pozitif EBV PCR titresi saptanmadı. Eber pozitif olan olguların % 19’unda(n=5) relaps meydana gelmiştir. Bu hastalardan 4’ü tedavi sırasında kaybedilmiştir. Relaps olan bir NFK olgumuz ise tedavi sonrası yeniden remisyona girmiştir. Eber pozitif olan olguların %65’i(n=17) remisyonda izlenmekte, 2 hastanın tedavisi ise devam etmektedir. Sonuç: Çocukluk çağında sık görülen EBV enfeksiyonları maligniteye yatkınlık yaratabilmektedir. Özellikle nazofarenks karsinomu olguları EBV enfeksiyonu ile ilişkilendirilmiş olup hastalığın prognozunu belirlemede etkisi vardır. Biz bu çalışma ile başta nazofarenks karsinomu olmak üzere tüm EBV ilişkili kanser olgularında EBV PCR takiplerinin düzenli yapılması gerekliliğini vurgulamak istedik
  • Publication
    Pediatrik optik gliom olgularının görme keskinlikleri ile elektofizyolojik ve radyolojik bulgularının değerlendirilmesi
    (2022-04-23) DERİCİOĞLU, VOLKAN; EKER, NURŞAH; BUĞDAYCI, ONUR; YARGI, BERRU; KURŞUN, MELTEM; SEVİK, MEHMET ORKUN; TOKUÇ, AYŞE GÜLNUR; ŞAHİN, ÖZLEM; Dericioğlu V., Eker N., Buğdayci O., Yargi B., Kurşun M., Sevik M. O. , Tokuç A. G. , Şahin Ö.
    Amaç:Optik gliom nedeniyle takip edilen pediatrik hastaların en iyi düzeltilmiş görme keskinliği (EİDGK, logMAR), flaş görsel uyarılmış potansiyeller (fVEP) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) sonuçlarının karşılaştırılması.Yöntem:Marmara Üniversitesi Göz Hastalıkları, Pediatrik Onkoloji ve Radyoloji bölümlerince takip edilen 22 pediatrik optik gliom hastasının 38 gözü çalışmaya dahil edildi. Hastaların başlangıç ve son takipteki EİDGK’leri, MRG’deki optik sinir kalınlıkları (OSK), kontrast tutulumları, sinyal değişimleri ve fVEP’te P2 dalgasının amplitüd ve latansları değerlendirildi.Bulgular:Hastaların yaş ortalamaları 12±5.7 yıl ve kız/erkek oranı 13/9 idi. Ortalama takip süresi 63.95±24.5 ay olarak bulundu. Gözlerin ilk ve son EİDGK’leri sırasıyla, ortanca (1.ve 3. çeyrekler aralığı) 0.2 (0-2.18) ve 0.2 (0-2.3) logMAR (p=0.586); MRG’de ölçülen ortalama OSK’leri sırasıyla, 6.51±6.03 ve 6.31±7.84 mm (p=0.650); fVEP P2 dalga ortalama amplitüdleri sırasıyla, 16.68±14.21 ve 17.93±11.96 mV (p=0.577) ve ortalama latansları sırasıyla, 149.38±50.30 ve 133.39±29.78 ms (p=0.009) olarak saptandı. Son logMAR EİDGK ile OSK (r=0.434, p=0.015), P2 amplitüdü (r=-0.432, p=0.014)) ve P2 latansı (r=0.614, p<0.001) arasında anlamlı orta düzeyde korelasyon olduğu görüldü. fVEP P2 dalga parametreleri ile OSK arasında korelasyon saptanmadı (p>0.05). P2 latansı ile MRG’de görülen sinyal (r=0.426, p=0.013) ve kontrast tutulumu (r=0.386, p=0.027) değişiklikleri arasında anlamlı korelasyon olduğu görüldü.Sonuç:Optik gliom hastalarında fVEP P2 dalga amplitüdleri ve latansları EİDGK ile ilişkili gözükmektedir. Ayrıca, P2 dalga latansının MRG’de görülen sinyal ve kontast tutulumu değişiklikleri ile de ilişkili olduğu görülmektedir. Bu bulgular, özellikle preverbal yaştaki optik gliom hastalarının değerlendirilmesinde ve hastalık ilerlemesinin takibinde fVEP’in kulanılabileceğini göstermektedir.
  • Publication
    Çocukluk çağı hodgkın lenfomasında tek merkez deneyimi
    (2023-03-12) EKER, NURŞAH; TOKUÇ, AYŞE GÜLNUR; Tufan Taş B., ŞENAY R. E., BAYSAL B., YILMAZ B., ARAS S., EKER N., TOKUÇ A. G.
  • PublicationOpen Access
    An Astonishing Extrarenal Wilms Localisation; Spinal Cord
    (2022-06-01) TOKUÇ, AYŞE GÜLNUR; BOZKURT, SÜHEYLA; KAÇAR, KADRİYE EBRU; EKER, NURŞAH; SAKAR, MUSTAFA; TOKUÇ A. G., EKER N., Tas B. T., BOZKURT S., SAKAR M., Aras S., AKAR K. E.
    Wilms\" tumour is a renal tumour mostly seen during the first 5 years of life and it accounts for 95% of renal malignancies during childhood. Its origin is primitive metanephric cells and, very rarely, it may occur in places other than the kidneys. The estimated rate of nephroblastoma outside the kidneys is approximately 0.5 to 1% of Wilms\" tumour cases. In this article, we report on a 3-year-old female patient who first presented with spinal dysraphism and a mass in the lumbar spinal cord with a histopathological diagnosis of nephrogenic rest, and after one year, a Wilms tumour arose in this location. This is a very rare extrarenal Wilms\" tumour location. Here, we report on a case with immature renal cells located in the lumber spinal cord associated with spinal dysraphism and the development of Wilms\" tumour there after one year.
  • PublicationOpen Access
    Successful treatment of refractory graft-versus-host disease with ruxolitinib in a child after autologous stem cell transplantation
    (2022-06-01) TRUE, ÖMER; TOKUÇ, AYŞE GÜLNUR; KOÇ, AHMET; EKER, NURŞAH; Eker N., Tas B. T., Doğru Ö., Senay E., Tokuç A. G., Koç A.
    Autologous hematopoietic stem cell transplantation (AHSCT) is an increasingly used curative treatment for some solid tumors in children. Instead of allogeneic transplantation, the risk of developing graft-versus-host disease (GvHD) is much lower after AHSCT. Although the clinical findings of auto-GVHD are mild and self-limited in most cases, rare cases may be severe and need intensive immunosuppressive treatment. Here, we present a case who underwent autologous HSCT due to relapsed neuroblastoma, developed steroid-refractory GvHD after AHSCT, and achieved remission using ruxolitinib. A 12 years old female patient was diagnosed with relapsed neuroblastoma. After metaiodobenzylguanidine treatment, AHSCT was performed, and the status of the disease was a very good partial response at the time of transplantation. Our patient was diagnosed with severe and steroid-refractory GvHD with skin involvement after AHSCT. We used ruxolitinib with extracorporeal photopheresis because of the essential side effects of the other drugs and got a very good response. Over the following five months, there was no recurrence of GvHD. She was in complete remission of neuroblastoma after two years of AHSCT. It is crucial to keep in mind that GvHD may develop after AHSCT. Ruxolitinib is an effective treatment for GvHD also after AHSCT. Further studies and case reports are needed to understand the disease\"s pathogenesis and regulate appropriate treatment.
  • Publication
    Langerhans hücreli histiyositoz: 10 yıllık tek merkez deneyimi
    (2022-11-13) EKER, NURŞAH; TOKUÇ, AYŞE GÜLNUR; ARAS S., EKER N., YILMAZ B., TOKUÇ A. G.