Person: GÜNEŞ, FATMA ESRA
Loading...
Email Address
Birth Date
Research Projects
Organizational Units
Job Title
Last Name
GÜNEŞ
First Name
FATMA ESRA
Name
13 results
Search Results
Now showing 1 - 10 of 13
Publication Open Access Atletlerde Yeme Bozuklukları(2018) GÜNEŞ, FATMA ESRA; Tuğçe TUZGÖL;Elif EMİROĞLU;Fatma Esra GÜNEŞDünyada en yaygın görülen yeme bozuklukları anoreksiya nervoza ve bulimia nervoza olup;genel nüfusun yaklaşık %1'i anoreksiya nervoza, %4’ü ise bulimia nervoza belirtileri sergilemektedir.Anoreksiya nervoza çok düşük vücut ağırlığı, vücut ağırlığına ilişkin çarpık bir algı ve kilo almayadair yoğun korku ile karakterize bir yeme bozukluğudur. Bulimia nervozada ise kişiler gizliceçok büyük porsiyonlarda besin tüketerek, ardından duydukları pişmanlıkla sağlıksız bir şekilde bubesinleri geri çıkarmaya çalışmaktadırlar. Başka türlü adlandırılamayan yeme bozukluklarındanbiri olarak kabul edilen tıkınırcasına yeme bozukluğu ise kişinin yeme kontrolünü kaybettiği tekrareden tıkınırcasına yeme atakları ile karakterizedir. Yeme bozuklukları ve düzensiz beslenmeatletizm branşı sporcularında oldukça sık görülen durumlardandır. Atletlerde yeme bozukluğu görülmesıklığı %1-62 arasında değişmekte olup, kadınlarda bu sıklığın daha yüksek olduğunu gösterençalışmalar mevcuttur. Sporcunun beslenme ve kilo kontrolü davranışlarının geçici olupolmadığını belirlemek için erken teşhis ve tedavi atletik programlar için öncelikli olmalıdır.Yeme bozukluğunun erken dönemde saptanması, hem sağlık sorunlarının ortaya çıkmasını hemde atletin performansının olumsuz yönde etkilenmesini engellemektedir. Bu amaçla; Kadın AtletTarama Aracı, Atletik Ortam Anketi ve Fizyolojik Tarama Testi gibi kadın atletler için geliştirilmişbazı tarama testleri bulunmaktadır. Atletlere yeme bozukluğu tanısı konulduktan sonra,bilgili ve deneyimli sağlık çalışanları ile multidisipliner ve hasta merkezli bir bakım programı oluşturulmasıönem arz etmektedir. Özellikle kadınlarda olmak üzere, atletlerde yeme bozukluklarınınciddi sağlık sorunlarına yol açması ve spor performansını olumsuz şekilde etkilemesi, atletlere özgüyeni tarama araçlarının geliştirilmesi ve uygulanmasına daha da önem verilmesi gerektiğini göstermektedir.Publication Open Access İnek Sütü ve Prostat Kanseri İlişkisi(2019) GÜNEŞ, FATMA ESRA; Tuğba KAHVECİOĞLU;FATMA ESRA GÜNEŞProstat kanseri, prostat bezinin herhangi bir yerinde başlayabilen, ilk 5-10 yılında yavaş, sonrahızla büyüyen ve diğer organlara yayılabilen tedavi edilmesi güç bir hastalıktır. Türkiye’de 2014 yılındaerkeklerde en sık görülen 10 kanser sıralamasında akciğer kanserini takiben ikinci sıraya yerleşenprostat kanseri, tüm yaş grupları sıralamasında da ikinci sırada yer almaktadır. Bu derlemede, prostatkanserli bireylerin inek sütü tüketiminin hastalığın seyrine olan etkisi ve inek sütünün kanser hücre gelişimiüzerine etkisini açıklamak amaçlanmıştır. Bunun yanında, prostat kanseri görülme sıklığı ve ölümoranı ile ne kadar ilişkili olabileceği sorgulanmıştır. Süt tüketimi ve prostat kanseri ile ilişkili olduğu düşünülenmuhtemel mekanizmalardan kalsiyum, insülin benzeri büyüme faktörü, DNA metiltransferaz 1sinyalini zayıflatan süt kaynaklı mikroRNA’lar ve yüksek inek sütü tüketimi ile artan mTORC1 sinyalizasyonuaçıklanmıştır. Güncel sonuçlar çocukluk dönemindeki süt tüketimini prostat kanseri riski ile ilişkiligörmeyip, erişkinlikteki süt tüketiminin biyolojik bir temeli olabileceğine işaret etmektedir. DünyaKanser Araştırma Fonu’nda süt ve süt ürünleri üzerine mevcut kanıtlar sınırlı olarak raporlanıp, süt vesüt ürünlerinin prostat kanseri risk artışına neden olduğuna vurgu yapılmıştır. İnek sütündeki mikroRNA’larıninsan besin zincirinden çıkarılması, prostat gelişimi ve farklılaşmasının mTORC1'e bağlı gerçekleşenfazları sırasında inek sütü alımının kısıtlanması ve mTORC1 sinyallerini zayıflatıcı yönde diyetmüdahaleleri prostat kanserinden korunma amaçlı girişimler olarak uygulanabilir.Publication Open Access Energy and nutrient content of weight-loss diets published in high-circulation newspapers(ASOC ESPANOLA DIETISTAS NUTRICIONISTAS, 2021-09-30) GÜNEŞ, FATMA ESRA; Garipoglu, Gokcen; Aktac, Sule; Gunes, Fatma EsraIntroduction: The press is one of the most effective methods to provide the public with health education and to increase knowledge levels related to health in society. Nutritional advice and weight loss diets are also frequently featured in newspapers. However, diets in newspaper limit food groups and/or nutrients to achieve faster results. This study aimed to assess diet lists published in newspapers in terms of energy and nutrient contents and to compare levels with requirements. Material and Methods: From 1th February 2018 to 31th January 2019, nutritional and diet news included in 10 newspapers with high circulation in Turkey were investigated and diets published in these newspapers were investigated. The energy, macro, and micronutrient contents were compared with the Turkey Nutrition Guide recommendations. Results: It appeared diet lists met 55.5% of energy requirements for women and 44.5% of energy requirements for men. Carbohydrate and protein contents of diets were below recommendations, while fat contents were identified to be above-recommended levels. Dietary fiber was determined to meet 81.2% of recommendations. For micronutrients, calcium and iron contents were below recommended levels. Conclusions: It appears weight-loss diets in newspapers are insufficient in terms of energy and some nutrients. Though these diets, which are easily accessible by a large portion of society, without expert control they may cause nutrient deficiencies in the long term.Publication Open Access The Relationship Between University Students' Nutritional Status, Cardio-Metabolic Biomarkers and Physical Activity Levels(MARMARA UNIV, INST HEALTH SCIENCES, 2021-03-09) GÜNEŞ, FATMA ESRA; Icen, Hayrunisa; Gunes, Fatma EsraObjective: This study aimed to evaluate the relationship between nutritional status, cardiometabolic biomarkers and physical activity levels in university students. Methods: Firstly, fasting plasma total cholesterol, triglyceride, high-density lipoprotein cholesterol (HDL-C) levels were analyzed from participants' blood samples, and the homeostatic model assessment of insulin resistance (HOMA-IR) values were calculated after measuring fasting plasma glucose and insulin. Participants' weight, height, percentage of body fat, waist and hip circumference were measured and body mass index (BMI) was calculated. The International Physical Activity Questionnaire (IPAQ)and a questionnaire on socio-demographic characteristics were applied to participants. Energy and nutrient intakes were calculated from participants'24-hour dietary recall records. The statistical analysis of data was performed with SPSS version 21 software. For statistical significance, the total type-1 error level was determined as 5%. Results: Most of the participants' energy, dietary fibre, vitamins D and B1, folate, calcium and iron intakes were below recommended levels. HDL-C level was shown to be negatively correlated with total fat and saturated fatty acid intake (p<0.05). Omega-3 intakes of participants were negatively correlated with fasting plasma insulin and HOMA-IR (p<0.05).HDL-C was negatively correlated with BMI and waist-to-hip ratio, while fasting plasma insulin, triglyceride levels and HOMA-IR values were positively correlated with them (p<0.05). According to the IPAQ, it was found that 15.9% of participants had a low level of physical activity and 66.1% of them had a moderate level of physical activity. Conclusion: It is concluded that providing nutrition education and counselling services to students, improving campus facilities for physical activity are necessary for cardiometabolic health.Publication Open Access Development and Validation of a Semi-Quantitative Food Frequency Questionnaire to Assess Dietary Intake of Turkish School-Aged Children(INST ANIMAL REPRODUCTION & FOOD RESEARCH POLISH ACAD SCIENCES OLSZTYN, 2016-06-30) GÜNEŞ, FATMA ESRA; Gunes, Fatma Esra; Elmaciogiu, Funda; Aktac, Sule; Saglam, DuyguThe aim of this study was to develop and validate a food frequency questionnaire (FFQ) on the dietary intake of Turkish school-aged children. Fifty randomly selected students aged 7-12 from urban areas of Istanbul were included in this study. An FFQ, containing a list of 138 frequently consumed foods was developed. Dietary records (DRs) including three days, and FFQs were collected during autumn and spring. Daily consumption of each food group was assessed and the nutrient compositions of diet were calculated. The Pearson correlation coefficient, weighted kappa, the Bland-Altman scatter plots between averages of the reported (FFQ) and the references method (DR) were used as validity coefficient. The Pearson correlation, energy adjusted and attenuation coefficients of nutrient intake were calculated for energy (0.29; 0.11), protein (0.36-0.32; 0.21), carbohydrate (0.25-0.09; 0.15), fat (0.25-0.05; 0.13), and as for food groups, for meat group (0.29-0.21, 0.09), oil and margarine groups (0.21-0.02, 0.08), dairy group (0.52-0.58, 0.31), vegetable group (0.14-0.11, 0.09), fruit group (0.31-0.40, 0.09) and cereal group (0.33-0.34, 0.10), respectively. According to the kappa values, there is moderate and fair agreement between two methods. The Bland-Altman scatter plots showed an acceptable level of agreement between the two methods that DRs may be replaced with FFQ. The performance of the FFQ is likely to allow detection and sufficient assessment of nutritional status. The developed FFQ had validity coefficients similar to those of FFQs in previous studies.Publication Open Access The relationship between social media use, eating attitude and body mass index among nutrition and dietetic female students: A cross-sectional study(ASOC ESPANOLA DIETISTAS NUTRICIONISTAS, 2021-04-06) KARĞIN, DİCLE; Aktac, Sule; Kargin, Dicle; Gunes, Fatma EsraIntroduction: This study aimed to investigate the relationship between media using habits, frequency and duration, and body mass index on eating attitudes. Material and Methods: The cross-sectional study was conducted with female students who received nutrition and dietetics education in Istanbul. A questionnaire consisting of a socio-demographic questionnaire, Eating Attitude Test (EAT-40), and Social Media Attitude Scale was applied to 1248 female volunteers by the face-to-face interview method. Results: It was found that 35.7% of the participants had abnormal eating attitudes and 89.6% showed a positive attitude towards social media. 93.7% of the group with abnormal eating attitudes indicated a positive attitude towards social media, 0.4% had a negative attitude and the difference was statistically significant (p=0.001). It was observed that a significant difference between EAT-40 and thought of an eating problem, having a social media membership, and spending time on social media (p<0.05). Conclusions: Social media have an effect on nutrition dietetics students on abnormal eating attitude; it did not show a significant effect on BMI.Publication Open Access Determination of carbohydrate amounts of various cheese species presented to sale in the market(2018-11-30) CEBECİ, AYBİKE; YALÇIN, BAHATTİN; GÜNEŞ, FATMA ESRA; Aybike Cebeci, Mustafa Yaman, Bahattin Yalcin, Fatma Esra GunesThe aim of this study is to determine the amounts of lactose, glucose, galactose, starch and total carbohydrates in cheese types presented to sale in the market. In the study, from different points of sale in Istanbul province 15 different types of cheese were investigated. Carbohydrate amounts of the cheeses examined were determined in two ways as theoretically (by difference method) and analytically (by HPLC). The amount of analytically determined carbohydrate of white cheese types was lower than the theoretically calculated amount (P<0.05). However, there was no statistically significant difference between the theoretical and analytically calculated carbohydrate amounts of kashar and other cheese types (P>0.05). In addition, it was determined that the amount of carbohydrates of ripened cheeses was lower than carbohydrate amounts in fresh cheeses. Consequently, analytical calculation of carbohydrate amount gives more accurate results. This should be taken into account when evaluating the macronutrient content of cheese.Publication Open Access Nonalkolik Yağlı Karaciğer Hastalığı ve_x000D_ Mikrobiyota(2018) GÜNEŞ, FATMA ESRA; Elif EMİROĞLU;Fatma Esra GÜNEŞNonalkolik yağlı karaciğer hastalığı (NAYKH); siroz, karaciğer kanseri ve karaciğer hastalıkları ile ilişkili ölümlere kadar ilerleyebilen ciddi bir hastalıktır. Batı ülkelerinde kronik karaciğer hastalıklarının en yaygın sebebidir ve 2030 yılı itibarıyla karaciğer nakli için en sık görülenendikasyon hâline gelmesi beklenmektedir. On yıl kadar önce NAYKH’nin yalnızca karaciğerleilişkili mortalite ve morbidite yükü dikkat çekerken, günümüzde karaciğer dışı organları da etkileyebilen çok sistemli bir hastalık olduğuna dair kanıtlar artmıştır. Mikrobiyota; ağızdan kolona kadargastrointestinal alanda kolonize olan, bakteri, virüs, mantar ve parazit populasyonlarından meydana gelmektedir. Mikrobiyota dengesinin bozulması; obezite, malnütrisyon, nörolojik hastalıklar,inflamatuar bağırsak hastalıkları, kanser ve birçok hastalıkla yakından ilişkilidir. Bağırsak mikrobiyotası NAYKH’nin gelişiminde ve ilerleyişinde de rol oynamaktadır. Mikrobiyota; bağırsaklardaartmış geçirgenlik, endojen alkol üretimi, kolin metabolizmasında değişiklik, serum endotoksin düzeylerinde artış gibi birçok faktör ile NAYKH üzerinde etkili olabilmektedir. Bu çalışmada, NAYKHile mikrobiyota arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır.Publication Open Access Ağrı ve Beslenme(2020) GÜNEŞ, FATMA ESRA; Hanife Banu AYDIN;FATMA ESRA GÜNEŞAğrı, hemen her bireyin yaşamı boyunca belirli zamanlarda deneyimlediği, yaşam aktivitelerindeki bağımsızlık dengesini ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen gerçek ya da potansiyel bir doku hasarıyla ilişkili duyusal ve duygusal bir durumdur. Ağrının tedavisinde ve yönetiminde, günümüzde büyük oranda farmakolojik yöntemler kullanılsa da bütüncül ve disiplinler arası tedavi yaklaşımlarına göre uygun beslenme müdahaleleri ile hastaların genel sağlık sonuçları iyileştirilmekte, sistemik inflamatuar durumları azaltılmakta ve böylece ağrı tedavisine destek sağlanmaktadır. Besinlerin içerdikleri antioksidanlar, vazokonstriktör veya vazodilatör maddeler, beslenme durumunun metabolizmadaki inflamatuar ve oksidatif etkileri, bazı besin öğelerinin, ağrının iletim ve algılanma yollarındaki nörofizyolojik rolleri, ağrı ile beslenme ilişkisini önemli kılmaktadır. Dengesiz beslenmeyle oluşan adipozite artışı, doymuş yağ ve basit karbonhidrat oranı yüksek olan diyetler, beslenmenin vitamin, mineral ve antioksidan içeriğinin yetersiz olması sistemik inflamatuar süreçleri tetikleyerek, santral ve periferik sinirlerde ağrı duyarlılığını artırır, ağrının patolojik bir hâl almasına zemin hazırlar. Ağrılı bireylerin beslenme durumlarının düzeltilmesiyle, ağrıyı teşvik eden besin öğe/gruplarının diyetten elemine edilmesi/azaltılmasıyla ve bazı besinsel faktörlerin/takviyelerin kontrollü bir şekilde beslenmeye dâhil edilmesiyle ağrılı durumlarda iyileşme sağlanabilir, bireylerin yaşam kaliteleri ve işlevselliklerigeliştirilebilir. Beslenme durumunun, diyet modifikasyonlarının, besin öğeleri ve diğer besinsel faktörlerin ağrıyla ilişkilendirildiği çalışmalar, güncel araştırma konuları arasında önemli yer tutmaktadır. Bu çalışmada da beslenme ve diyeti, ağrıyla ilişkilendiren araştırmaların bir derlemesi sunulmaya çalışılmıştır.Publication Open Access Akdeniz Diyetinin Kognitif Fonksiyonlar Üzerine Etkileri(2019) GÜNEŞ, FATMA ESRA; Hayrunisa İÇEN;Simay FERELİ;İZEL AYCAN BAŞOĞLU;Fatma Esra GÜNEŞDünya nüfusunun gittikçe yaşlanmasına bağlı olarak demans ve Alzheimer hastalığı gibi kognitif fonksiyonların azalmasıyla ilişkili hastalıkların sıklığı yükselmekte ve bu hastalıklara sahip kişilerin bakımı, ekonomik ve sosyal yükü artırmaktadır. Günümüzde bu hastalıkların oluşmasınıgeciktirmek veya prognozunu yavaşlatmak için preklinik aşamalarda alınacak tedbirler önem kazanmaktadır. Bu hastalıkların etiyolojisi tam olarak bilinmemekle beraber kabul gören, kesinleşmişrisk faktörleri; yaş, kadın cinsiyet ve aile öyküsüdür. Kognitif fonksiyonlarda azalma çeşitli vasküler risk faktörleriyle ilişkilidir, buradan yola çıkılarak beslenmenin rolünü araştırmaya yönelik birçok çalışma yapılmıştır. Özellikle hastalığın önlenmesinde ya da başlamasının ertelenmesinde diyetönemli bir faktördür. Bu çalışmada, Akdeniz diyetine uyumun kognitif fonksiyonlardaki gerilemeyi geciktirmeye ya da önlemeye yönelik etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Akdeniz diyetinin kognitif fonksiyonlardaki azalmaya bağlı hastalıklarda ve bunlardan kaynaklanan ölümlerdeazalma sağladığı görülmüştür. Akdeniz diyeti özel bir diyet modeli olmayıp, Akdeniz’e kıyısı olanülkelerin geleneksel beslenme biçimidir. Bu beslenme biçimi yüksek meyve-sebze, tahıl ve kurubaklagil ile düşük doymuş yağ, kırmızı et ve et ürünleri, orta düzeyde balık ve alkol (özellikle şarap),düşük-orta düzeyde süt ürünleri tüketimi ile karakterize, çoklu besin ögesi alımı sağlayan en sağlıklı beslenme modellerindendir. Akdeniz diyeti bileşenlerinin sağlığı koruyucu etkisine dair tutarlıkanıtlar mevcuttur ve bu durum besin ögelerinin interaktif ve sinerjik kombinasyonlarından kaynaklanmaktadır. Bu açıdan sağlık üzerine etkisinin değerlendirilmesi için tek bir besin ögesinin etkisi yerine, besinlerin bir arada tüketildiğindeki etkileri değerlendirilmelidir. Son yıllarda birçokaraştırmada, Akdeniz diyetine uyumun kognitif fonksiyonlarda gerilemeyi azalttığı gösterilse denet sonuçların ortaya konulması gerekmektedir.