Tez Koleksiyonu
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Tez Koleksiyonu by Sub Type "artThesis"
Now showing 1 - 20 of 284
Results Per Page
Sort Options
Publication Metadata only 15. ve 19. yüzyıllar arasında Osmanlı-İtalya jakarlı kumaşların karşılaştırılması(2024) Tecir, Elif Tuğçe; Arslan, Sevim; Marmara Üniversitesi; Güzel Sanatlar Enstitüsü; Geleneksel Türk Sanatları Anasanat DalıTürk kumaşları desen, malzeme ve renkleriyle dünya kumaş sanatı içerisinde önemli bir yere sahiptir. Özellikle Osmanlı Saray Kumaşları, malzeme ve teknik özelliklerine bağlı uygulanan desenlerle güçlü bir etki yaratmaktadır.Devlet gücünün bir sembolü olan bu kumaşlar, kendine özgü özellikleriyle ticari ve kültürel ilişkilerde imparatorluğun temsilcisi olarak kabul edilir. İpek ve ipekli kumaşlar, devletler için siyasi bir güç ve sağladığı gelir nedeniyle stratejik kararlarda önemli bir yer tutmaktadır. Osmanlı Devleti dokuma kumaşları içinde yer alan, saray kumaşları, önemli örnekleri oluştururken, Batı ile sürdürülen ilişkilerde bir prestij olarak kullanılma özelliğine sahiptir. Osmanlı Devleti ile İtalya arasında uzun yıllar ayrıcalıklar ile sürdürülen ticari ilişkiler, sanatsal anlamda kumaşları süsleyen motif ve desenler üzerinde karşılıklı etkileşimleri ortaya çıkarmıştır. İtalya’nın Lucca kentinde, 1250’ler gibi çok erken birtarihe dayanan dokumacılık, zamanla Venedik, Floransa ve Cenova gibi önde gelen şehir devletlerinde gelişerek, İtalya’yı dokumacılığın merkezi haline getirmiştir. Özellikle, Venedik kadifeleri teknik özellikleri ile diğer kadifelerden ayrılarak, İtalyan dokuma kumaşları arasında öne çıkmaktadır. Venedik kadifelerinin Osmanlı saray erkanı tarafından beğenildiği ve Osmanlı Devleti’nin kadife kumaşlar için ödediği yüklü miktarlar, günümüz kaynaklarından ve Topkapı Sarayı’nda bulunan örneklerden anlaşılmaktadır. 18. yüzyılda, teknoloji ve sanayi alanında önemli gelişmeler yaşayan Avrupa’da jakar tezgâhının geliştirilmesi ile dokumacılık alanında çığır açan bir gelişme yaşanmıştır. Dokuma tezgâhlarını makineleştirerek seri üretime geçilmesi sonucunda, ürünlerin Osmanlı pazarında büyük bir yer tuttuğu bilinmektedir. Batılılaşma etkisi altındaki imparatorluk ise Avrupa ile aynı seviyeye gelebilmek için yeni çözümler geliştirmiştir. Fabrikalaşma alanında atılan adımlardan biri olan, ilk büyük dokuma fabrikası Hereke Fabrika-i Hümayunu kurulmuştur. Sarayın birçok tekstil ihtiyacını karşılayan fabrika, Batı tarzı desen anlayışını dokuma kumaş yüzeylerinde uyguladığı örneklerde görülmektedir.Osmanlı Devleti ile İtalya arasında ticari ve diplomatik ilişkiler sonucunda ortaya çıkan karşılıklı etkileşimler dokuma kumaşlar üzerinde motif, desen, renk ve kompozisyon düzenlemelerinde benzerlikler oluşmuştur. Hereke fabrikasının kurulmasıyla kumaş desenlerinde görülen Batılılaşma etkisi saray kıyafetlerinde ve döşemelik, perdelik gibi sarayı süsleyen tekstiller üzerinde görülmektedir.Item Metadata only 19. y.y. sonrası Türk resim sanatında yenilikçi gelişmeler(Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1993) Dinçeli, İbrahim; İnan, Ergin; Resim Anasanat DalıItem Metadata only 19. yüzyıldan günümüze plastik sanatlarda imgelerin temsiliyeti(Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, 2011) Çetin, Ayhan; Kara, Devabil; Resim Anasanat DalıAnahtar Kelimeler : İmge, Gösterge, Temsil, Dil, SimülasyonÖZET19. YÜZYILDAN GÜNÜMÜZE PLASTİK SANATLARDA İMGELERİN TEMSİLİYETİİmge, insanoğlunun etrafını saran tüm yaşamsal unsurlardan fark edebildiği nesnel gerçekliklerin kendine ait düşünsel dünyasında yorumlanmış halidir. Taklit, kopya anlamında da kullanılmış olan imge, Latince imago sözcüğünden gelmektedir. İmgenin ilk çoğaltımı, varolana benzetilerek yapılan kopyası ile olmuştur. Mağara resimleri, hayvanlara benzer görüntüler sunmakla tanınan ilk resimsel imge çoğaltımlarıdır.Ortaçağ sanatında egemen olan düşünceye göre, imge ve model tek bir bütün oluşturur, ancak model burada imge taşıyıcısı olan panodan ve boyadan ayrı bir şey olarak düşünülmüştür. Yeniçağ’ın imge anlayışına göre ise model ve imge, görünen ve görünmeyen, gösteren ve gösterilen birdir. Camera obscura, imgeyi bakışa açılan ve gözü edilgin hale getiren bir pencereye dönüştürerek görünen imgenin ardında yatan görünmeyen gerçeğini göz ardı etmiş ve görünenle görünmeyeni eşitlemiştir. Yeniçağ ile birlikte gözün gördüğü şeyle, hakikatin bir ve aynı olduğu anlayışı egemen olmuştur. Perspektif içerisinde verilen her şey, hızla bakan göze doğru çekilir; görünenler artık Tanrı’ya göre düzenlenmiş halinden çıkar.İmge, 20. yüzyılda büyük bir patlama yapar. Fotoğrafın gelişmesi, yüksek hızlı filmin, renkli baskı yöntemlerinin çıkışı, her şeyin resminin her yerde görülebilmesine olanak verir. 90’lı yıllardan günümüze sanatçılar, nesnelere, anlama giden süreci araştırmakta ve sergilemektedirler. Güncel sanatta seyirci gitgide daha çok hesaba katılır. Sanatsal aurayı seyirci yaratmaya başlar. İmgenin karşısında kümelenen topluluk, auranın kaynağı olur. Sanatın aurası, yapıtın temsil ettiği arka dünyada ya da formun kendisinde değil, yapıtın karşısında, sergilenmekle ürettiği geçici kolektif formun bağrında yer alır. Dolayısıyla çağdaş sanat, modern sanata kıyasla sanat yapıtının aurasını inkar etmek yerine, onun kaynağının ve sonucunun yerini değiştirmesi bağlamında apayrı bir noktaya kayar. Keywords : Image, Indicator, Represent, Language, Simulation ABSTRACTTHE REPRESENTATION OF THE IMAGES IN PLASTIC ARTS FROM THE 19. CENTURY TO THE PRESENT DAYThe image is the interpretation of people’s own intellectual world that they can realize this as the reality of life from the vital factors around them. The image has been used as imitation, copy and comes from Latin word “imago”. The first reproductions of the image made by simulation of copies to existing thing. The cave paintings are known as represantation pictures like animals.According to the prevailing thought in the Middle Ages, the image and model create a single whole but the model is thought as a different thing from the board and paint. On the other hands according to the New Age’s image understanding, the model and image, the visible and invisible, the showing and shown thing are the same things. Camera Obscura has ignored the invisible image that appears behind the real by turning the image into a window for a drop-down perspective and he has equalized the visible and invisible with the New Ages the idea which defends that the reality is same with the visible things is dominant. Everything that are given in the perspective, have pulled toward the looking eyes and the visible things are not anymore ordered according to God.The image has had an explosion in the 20. Century. With development of photo, high-speed film, color printing methods , the pictures can be seen everywhere. From 90s yo nowadays the artists have been searching and showing the process to the objects and meaning. In the contemporary art the audiences are more important. The audience begins to create artistic aura. The community clustering against the image is the source of the aura. The aura of art takes place in the face of the work, at the bottom of contemporary collective form, not at the back of the world represented by work or at the form itself. Thus, the contemporary art is at a different point about the change of art aura’s result and source instead of refusing the aura of art compared to modern art.Item Metadata only 19. yy. sonrası Türk resim sanatında kültürel değişim ve yapılanma çabaları(Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1996) Dinçeli, İbrahim; İnan, Ergin; Resim Anasanat DalıItem Metadata only 19.yüzyılda İstanbul’da kamu yapıları cephe düzenlemeleri (İstanbul neo-klasik dönem eğitim yapılarında cephe süslemeleri)(Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, 1998) Kafkas, Metin Erkan; Eti, Erol; Tezhip-Süsleme Anasanat DalıItem Metadata only 19.yüzyılda Osmanlıda Batı anlayışı doğrultusunda manzara resmi(Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1996) Özel, Ahmet; İnan, Ergin; Resim Anasanat Dalı Resim Sanat DalıItem Metadata only 1923’ten günümüze Türkiye’deki toplumsal ve kültürel değişimlerin afiş tasarımına yansıması(Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, 2010) Bürge, Zeynep Eda; Temel, Sema Ilgaz; Grafik Anasanat DalıÖZETBu çalışmada 1923’ten itibaren Türkiye’de yaşanan toplumsal ve kültürel devrimler, tekpartili sistemden çok partili sisteme geçiş, darbeler, anayasa değişiklikleri, gün geçtikçefarklılaşan yaşam koşullarının ve alışkanlıklarının birer göstergesi olarak afiştasarımları incelenmiştir.Kentlerde, duvar, sokak ve yol kenarlarına asılan afişlerle, günlük yaşamda sıkçakarşılaşırız. Afiş, kent dokusunun bir parçasıdır. Afişler, görsel bir iletişim biçimiolarak, üretildikleri dönemlerin toplumsal ve kültürel değişimlerini yansıtmalarıyönünden somut birer örnektir. Açık, yarı açık veya kapalı mekanlarda insanlarınrahatlıkla görebilecekleri yerlere konulan bu grafik ürünlerle birçok mesaj iletilir.Basın-yayın, moda, endüstri, kurumsal reklamcılık, gıda, turizm sektörlerinde yaygınolarak kullanılan Reklam Afişleri, festival, seminer, sempozyum, balo, sinema, konser,tiyatro, sergi ve spor gibi kültürel etkinlikleri tanıtan Kültürel Afişler, sağlık, ulaşım,sivil savunma, trafik, çevre, gibi konularda eğitici ve uyarıcı nitelikteki afişlerin yanısıra, politik bir düşünceyi ya da siyasi bir partiyi tanıtan Sosyal Afişler farklı afiştürlerini oluşturur.Afiş tasarımı; vuruculuk, inandırma gücü ve kolay algılanabilirlik gibi özellikleri içindebarındırmalı ve en uzak mesafeden dahi fark edilmelidir. Karmaşık olmayan sadetasarımlarla sağlanan yalın anlatım, kolay anlaşılır olduğu ve mesajı hedef kitleye kısasürede aktarabildiği için daha etkilidir. İletilmek istenilen mesajın akılda kalıcı olmasıgerekir. Yaşadığımız çağ; bir teknoloji çağıdır ve gelişen teknolojiyle birlikte afiştasarımı için gerekli her türlü tekniğin ve malzemenin varlığı geçmiş dönemlere görebüyük olanaklar sağlamaktadır. Teknolojik gelişmeler, afiş tasarımını dil ve biçimyönünden etkilemektedir. Teknolojinin gelişmesi ve hızlı iletişim nedeniyle dünyadamesafe kavramı, ülkeler arasındaki sınırlar ortadan kalkmıştır. Küreselleşmeninetkisiyle, toplumların birbirine yakınlaşması ve uluslararası ilişkilerin çoğalması afiştasarımlarında evrensel bir dilin oluşmasına ve kolay algılanabilen, net bir anlatımtarzına sahip olan evrensel anlatım dilinin, afişlerde işaretler ve sembolik anlatımyoluyla günümüzde yaygın biçimde kullanılmasına neden olmuşturIIIBu araştırmada, Cumhuriyet dönemi sonrası ve günümüz Türkiye’sindeki toplumsal vekültürel değişimler ışığında, toplumsal, kültürel ve reklam afişleri incelenmiş ve afişinsosyal, kültürel ve politik iletişim sağlama yönündeki etkileri, anket uygulamasındançıkan verilerle desteklenerek sonuca ulaşılmıştır.IVSUMMARYPoster is an effectual medium that reflects social and cultural variation in Turkey since1923. Social and cultural revolutions, transition from one political system to multiplepolitical system, strokes, changes of law constitution and circumstances, way of livingconditions are the indicators of poster design.In daily life time, we are always run across with the posters that hang on city, wall,street and wayside. Poster is part of a city tissue. Posters are the styles of visualcommunication and perceptible model of social and cultural variation produced in theperiod of time. Open, ajar and covered locatios that can see easily by human beingsattempt transmit messages with these graphic products. Advertising Posters use as,press and broadcast, fashion, industry, institutional advertising, nourishment, tourismsector. Cultural posters use as introducing cultural efficiency like festival, symposium,prom, cinema, concert, theatre, exhibition and sport. Social Postes, issues like health,communication, civil defense, traffic, environment educational and stimulativequalification posters right alongside present a political party or a political idea.Poster design must keep back convince ability, easy perceive and can easily realisedfrom away distance. Simplificative expression that is gained with the designs which arepurified from plain and complex formation make a sensation on viewer moreimpressively. Message that is transmitted must be always remembered.The period of time that we live through is a technology era. Poster design providesresource massive utility about techniqual and material circumstances with theimprovement of technology than old terms. Technological improvements effect the wayof language and form on poster design. Distance conception between nations in theworld dissapeared with technological improvements. World decreases and turns into asmall country is a view that is defended. Global language is formed on poster designwith the efficiency of globalisation community get close with each other boundaries areremoved and increase on international communication. Global language has easyperceive and definite phrase cause of sign and symbol expression common use onposter design.VIn this research, start from republic term and till present day in the light of social andcultural variation in Turkey social posters, cultural posters and advertising posters areanalyzed and it is supported with statistical study. This research extrapolate with thesestatistical study.Item Metadata only 1950’den günümüze heykel sanatında değişen üç boyut(Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, 2013) Doruker, Funda Gülay; Büyükişleyen, Nilay Kan; Heykel Anasanat DalıT.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR ENSTİTÜSÜHEYKEL ANASANAT DALI1950’DEN GÜNÜMÜZE HEYKEL SANATINDA DEĞİŞEN ÜÇ BOYUTSanatta Yeterlilik TeziFunda Gülay DORUKERÖZET1950’li yıllarda sanat ortamı, Dünya savaşlarının yarattığı kaos, bireycilik, yalnızlık, teknoloji ve bilimin hızlı ilerleyişi, 1968 öğrenci hareketleri, ekonomik gelişmelerin ortaya çıkardığı tüketim toplumu, eşcinsellik, lezbiyenlik, feminizm, kadın hakları gibi etkilerle açığa çıkarken sanatçılar resim ve heykele alternatif yaklaşımlarla yeni deneyimlere yönelmişlerdir. 1960’lı yıllardan itibaren bir çok sanatçı üç boyutlu minimal eserler üretmişlerdir. 1970’li yıllara doğru endüstrileşen toplumların çevreye verdiği zarar nedeniyle bazı sanatçılar galeri ve müzelere karşı bir tavır alarak, sanatın uygulama alanını doğaya yöneltmişlerdir. Sanatın meta değerine karşı olan İtalyan Arte Povera sanatçıları, eserleriyle sanat ve yaşam arasında bir bağ kurmak istemişler ve o ana değin kullanılmamış malzemeleri sanatın içine dahil etmişlerdir. 1970’li yıllardan günümüze kadar sanatçılar gündelik yaşamda karşımıza çıkabilen sıradan insanların gerçeğe tıpatıp benzeyen hiperrealist heykelleriyle izleyenlerde hem şaşkınlık yaratmış hem de figür sanatının anlamını sorgulatmayı amaçlamışlardır.1980’li yıllarda sanat literatürüne giren postmodern terimi ile, resim, heykel, fotoğraf sanatlarının birliktelikleri, sanat kavramı alanını oldukça genişletmiştir. 1980’lerden günümüze post-pop nesne eserlerinde yeni deneyimlere yönelimler görülürken, dijital heykel sanatı ise bilgisayar yazılım ürünlerini kullanan çeşitli sanatçıların öncülüğünde hızla yayılmış ve heykel sanatının alanını genişletmiştir. T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR ENSTİTÜSÜHEYKEL ANASANAT DALITHE CHANGING THREE-DIMENSION IN SCULPTURE FROM 1950 TO PRESENT(1950’DEN GÜNÜMÜZE HEYKEL SANATINDA DEĞİŞEN ÜÇ BOYUT)Sanatta Yeterlilik TeziFunda Gülay DORUKERSUMMARYIn the 1950s, the art environment was revealed with the effects like chaos created by the World’s wars, individualism, loneliness, the effect of leading movements, the rapid development of science and technology, student movements in 1968, the consumer society created by the economic rise, homosexuality, feminism, women's rights etc. Artists turned to new experiences with alternative approaches to painting and sculpture. From 1960s, the artists produced three-dimensional minimal artworks. Because the environmental damage caused by industrialized societies towards 1970s, taking a stance against galleries and museums the artists directed the scope of application of the art to the nature. The Italian Arte Povera artists against the commodity value of the art wanted to establish a link between the art and the life in their works and incorporated the materials that had never been used before into the art. From the 1970s to the present, the artists aroused astonishment in the audience with their photo-realistic sculptures that looked exactly like ordinary people we may encounter in everyday life and also aimed to question the meaning of the art of the figure.In the 1980s, the postmodern term entered the art literature and the painting, sculpture and photography arts extended quite the field of the concept of the art. From the 1980s to the present, many artists turned to new experiences in their the post-pop object works. Recently, the digital sculpture was spread rapidly under the leadership of some artists who used computer software products and they expanded the field of sculpture.Publication Metadata only 1960 sonrasi teksti̇l sanatı kavramı ve di̇si̇pli̇nlerarası etki̇leşi̇m(2023) Dikeç Ada, Bahar; Arslan, Sevim; Marmara Üniversitesi; Güzel Sanatlar Enstitüsü; Gelenekseş Türk Sanatları Anasanat DalıÖzetBu tez, 1960’lı yıllarda tekstilin ‘Lif Sanat’ı’ (Fiber Art) adıyla çağdaş sanatta yer edinme sürecini ve bu sürece etki ettiği düşünülen tüm hareketlenmeleri incelemektedir. Sanatçılar ve üretimleri örnek gösterilerek, lif sanatının tanımı, kapsamı ve oluşumuna dair geniş bir bakış sunulmaktadır. Çalışmanın temelini oluşturan lif sanatının kökenlerinin dayandığı düşünülen tapestrylerden bahsedildikten sonra, lif sanatının oluşum sürecine etkisi olduğu bilinen Arts and Crafts, Art Nouveau, Bauhaus Okulu, Bienal ve Sergiler gibi sanatsal etkinlikler ile dönemin sanatçıları ayrıntılı olarak incelenmiştir. Türkiye’de tekstilin sanata dönüşümü ayrı bir başlık altında ele alınmıştır. Literatür taraması sonucunda, lif sanatı ile tekstilin sanat nesnesi olarak kullanımının iç içe geçtiği yönünde bir izlenime varılmıştır. Bu nedenden dolayı, tezin son kısmında ‘tekstilin sanat nesnesi olarak kullanımı’ üzerinde ayrıca durulmuştur. Bu iki farklı alan arasındaki ayırt edici özellikler ortaya konmaya çalışılmıştır.Publication Metadata only 1960 sonrası duvar resmi(2024) Mertcan, Şükran; Mintaş, Zafer; Marmara Üniversitesi; Güzel Sanatlar Enstitüsü; Resim Anasanat Dalı1960 Sonrası dünyada kamusal alanı dönüştüren ekonomik, politik, kültürel ve sanatsal faktörler ve bunların değerlendirildiği kuramsal çalışmaların çerçevesinde duvar resminin bunlardan nasıl etkilendiği ve aynı zamanda nasıl etki ve katkılar sunduğunu incelemek, duvar resminde oluşan yeni paradigmaları anlamak ve bu paradigmaların yönelimlerini ve değişim potansiyelini keşfetmek için gereklidir. 1960 sonrası kamusallık ve kamusal alan bağlamında düşünce ve eser üreten düşünürlerin çizdiği kuramsal çerçeve ile kamusal alanda eser üreten duvar resmi sanatçılarının ve sanatçı topluluklarının pratik çabasını ortak bir metin içinde değerlendirmek, duvar resminin bundan sonrasında nereye ve ne şekilde evrileceğini öngermeye katkı sağlayacaktır. 1960 sonrası dönemde sanatın ulaştığı zengin aşamaların duvar resmindeki yansımaları ve duvar resminin tarihsel olarak yaşadığı bu önemli sıçramanın nasıl ve neden ‘yeni paradigmalar’ olarak adlandırılması gerektiğini ortaya koymak bu tezin amaçlarının başında gelmektedir. Bu amaçla, öncelikle kuramsal çerçevede kavram ve olgular tanımlandıktan sonra sanatçı ve eser örnekleriyle bu tanımların nasıl görünür hale geldiği ortaya konulmaya çalışıldı. Sanatçı ve sanatçı topluluklarının üretim pratiklerinin yanısıra sürece kuramsal katkılarının neler olduğu incelenirken, bu katkıların ileriye doğru olası etkileri ile ilgili öngörüler geliştirilmeye çalışıldı.Item Metadata only 1960 sonrası kamusal alanda sanat ve ‘’geçicilik’’(Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, 2005) Sullam, Betsi; Ergin, Nilüfer; Heykel Anasanat Dalı Heykel Sanat DalıÖZET1960'lar plastik sanatlarda dönüm noktalarından biridir, heykele ilişkin kübizm, fütürizm, dada, konstrüktivizm gibi sanatsal yaklaşımların ardından dış mekan heykeline ilişkin temel tartışmaların yoğunlaştığı bu süreçte geleneksel heykel tanımı değişmeye başlamakta, heykel-mekan bağlantısı, kuramı gibi konular üzerine yeni düşünceler ortaya konmaktadır.Modernleşme sürecine bakarsak; onsekizinci yüzyılda Aydınlanma düşünürleri tarafından formüle edilen Modernlik Projesi'nin nesnel bilimi, evrensel ahlakı, yaşayışı ve sanatı yaşamın temel unsurlarından biri haline getirme çabalarından oluştuğunu görürüz. Aydınlanma düşünürleri, gündelik hayatın zenginleştirilmesini, bir anlamda sanatı ve akılı kullanarak dünyanın ve benliğinin anlaşılmasını, tek-evrensel mantığı, insanların daha rasyonel ve demokratik biçimde yaşamalarını amaçlıyorlardı. Aydınlanma dönemi; Modernizmin ilkelerinin belirginleştiği, sosyolojik, felsefi ve kültürel temellerine oturduğu bir dönemdir, bir başka deyişle modernizmin temel ilkelerinden olan evrenin birliği ilkesinin, ilerlemenin, akılcılığın ve laikliğin belirginleştiği bir dönemdir.Modernizm, felsefi ve düşünsel temellerinin yanı sıra sosyal ve kültürel temeller üzerine de kuruludur; Ortaçağın skolastik felsefesine, kilisenin otoritesine karşı verilen sosyal ve siyasal mücadeleler, coğrafi keşifler, sanayii devriminin yarattığı yeni kentler, bilimsel ve kültürel dönüşüm sonucu ortaya çıkan değer yargıları bunlara örnektir. Gelenekselden moderne giden geçiş sürecinde tarım toplumlarının sanayiye dayalı toplumsal bir yapıya geçmeleri ile sanayileşme, teknolojinin yayılması, ekonominin gelişmesi, kırsaldan kente geçiş, kültürel değişim modernleşmenin gelişim sürecinin temel belirleyicileri olmuşlardır.Heykel sanatının da bu süreçten etkilendiğini görmekteyiz. 1800'lerin sonlarında anıt mantığı (temsiliyet, işaret etmek, anmak) zayıflamaya başlar. Akla gelen ilk örnek Rodin'in 1880 yılında Dekoratif Sanatlar Müzesinin giriş kapısına yerleştirilmek üzere tasarlanan 'Cehennemin Kapıları' (Resim 01) ve 1891 yılında Paris şehrinde belirlenen bir yer için yapılan 'Balzak' (Resim 02) heykeli anıt işlevini -temsiliyet, anmak- yerine getirememişlerdir. Rosalind Krauss'a göre bu iki heykel projesi ile anıt mantığının eşiği geçilmiş ve modernizme girilmiştir. "Modernist heykelin konumunun ve dolayısıyla anlamının ve işlevinin esasen göçebe olduğunu işte bu iki özelliği beyan eder. Heykel, kaideyi fetişleştirerek, onu kendi bünyesine katmak için aşağıya uzanır ve bulunduğu fiili yerden uzaklaşır; kendi malzemelerini ve inşa ediliş sürecini temsil ederek kendi özerkliğini betimler." Yirminci yüzyılda sanatta yeni bir biçim-dilinin yaratılması 1900'lerin başında Kübizm ile başlamış, Piet Mondrian'ın oran ve denge arayışları, Kazimir Maleviç'in 'nesnesiz-sanat' denemeleri, Konstrüktivizm ile insanların eşitlik içinde yaşayabilecekleri, sanat ve yaşamın birbirlerinden ayrı olmadıkları söylemleri, Fütüristlerin 1909'da yayımlanan birinci manifestolarında teknik ve bilim alanındaki gelişmelerin önemini vurgulamaları, 1917'de uluslararası bir üne kavuşan Dada akımının temelindeki yenilikçiliği benimsemesi ve sanatın ne olduğu, ne olması gerektiği hakkında yerleşmiş, kalıplaşmış görüşlere karşı çıkması, Kinetik sanat ile havanın ya da dokunmanın etkisi ile hareket eden mobil heykeller ve teknolojinin olanaklarından yararlanılan, elektrik kullanılarak hareket ettirilen kinetik heykeller ile örneklenebilir.Yirminci yüzyıl sanatında bilinen üsluplarla ifade edilen heykel sanatına Marcel Duchamp ile yeni bir perspektif getirilmiştir. Duchamp'ın 'Çeşme (1917)'si (Resim 32) ile başlayan bu yeni anlatım geleneksel ifadenin -nesneyi anlamlandıracak yaratıcılık ve ustalığı kullanmak- ve malzemelerin -rastgele seçilen seri üretim ürünü- dışına çıkılması, yapıt-mekan -izleyici arasında yeni, farklı bir ilişki kurulmasını sağlamıştır. "Sanat seyircisi, böylece sanattan beklemeye hakkı olduğunu sandığı bir doyumdan yoksun kalmış oluyor, her zaman olduğu gibi sanat yapıtını benimsemek yerine sergilenen yapıtın sanat olup olmadığını kendine sormak zorunda bırakılıyordu." 1900'lerde başlayan modernist heykel anlayışı 1950'lerde değişime uğramıştır. Yerini ne geleneksel ne de modernist anlamı ile tanımlanamayan bir üretim çeşitliliğine bırakır. Bu çeşitlilik içinde örneğin; spesifik nesne: ne resim ne heykel olan ama ikisinden de öğeler barındıran yapıt, çevre sanatı: doğada üretilen yapıtlar, mekan düzenlemesi / yerleştirme: mekan bağlantılı üretimler gibi pek çok farklı tanım ortaya çıkmıştır.Batı sanatında bu değişim sürecinin minimalizm ile başladığı öngörüldüğünde; minimalistlerin çalışmalarında biçimi ve rengi en temel öğelerine indirgemeyi amaçlayan bir tutum içerisinde ve "…bina içleri ve açık havada sergilenebilen büyük, heybetli yapımlardan, bunlardan oldukça farklı, boşluğa karşı biçim oyunlarıyla ya da bazen basit biçimlerin önceden düşünülmüş bir kural ya da sisteme göre oluşturulmuş biçimsel düzenlemeler…" olarak günlük yaşam ve 'sanat' arasındaki sınırları yok edecek çalışmalar ortaya koyduklarını hatırlamak gerekmektedir. Bu çalışmalara örnek verecek olursak; Donald Judd'ın 1968 yılında yaptığı isimsiz yapıtında mimimalizmin önemli değerlerinden biçim ve rengin temel ögelerine indirgenmesini izleyebiliriz. (Resim 03)"Minimalizm, mekanın fiziksel boşluğunu sanat yapıtından ayrılmaz bir öğe haline getirerek ne resim ne heykel olan yeni bir sanatsal pratiği gündeme getirdi…" Tony Smith, Robert Morris, Donald Judd, Dan Flavin gibi minimalistlerin açtığı yolda başlayan bu değişim süreci 60'ların sonu 70'lerde Avrupa ve Amerika'da başlayan toplumsal hareketler, politik değişimler, değişen düzenler ve toplumsal değerler ile belirginleşmiştir. A.B.D ve gelişmiş Avrupa kendilerini güvenceye almak için sanayileştirme hamlesi yaparlar. Aslında sanayileşme yardımı, modernleşme kuramı 1945'lerde başlar, bir başka deyişle 1960'ları şekillendiren 1945'lerdir. Bu sürecin başlangıcı modern batı toplumlarının, sanayileşmemiş batı dışı toplumları sanayileştirme çabası idi. II.Dünya Savaşı sonrası soğuk savaşın stratejisi olan bu sanayileştirme çabası gelişmemiş batı dışı toplumların aynı süreçten geçmelerini sağlayarak yani endüstrileşme, sanayileşme ve kültür ilişkisi sonucu "modern toplum"u yaratmaktı. Ancak, 'modern toplum tektir' - 'evrenseldir' düşüncesi ile ortaya konulan ve modernleşme sürecine giren ama birbirlerinden farklı geçiş dönemleri yaşayan toplumlar ortaya çıktı. Evrensel kültürün amacı modern toplumların, sanayii toplumlarının oluşmasıydı. Geleneksel toplumlar bu süreci tamamlayamayıp geçiş toplumu olarak kalınca evrensel kültür boyutu da geri plana gitmiştir. Ortaya çıkan çok parçalı kültürel yapıdır. Tüm benzerliklerin ve tüm benzemezliklerin bütünlüğü postmodernliktir.Doğru kabul edilen değerler ile yanlış kabul edilen değerlerin içiçe geçtiği bu değişim sürecinde sanatçının yaklaşımı ve üretimi de değişim içine girmiştir. İşte bu karmaşık döneme girerken minimalizmin etkilerinin ardındaki süreçte heykel ile ilişkilendirilen mimari ile paralellik taşıyan yapıtlar için mimari heykel (manzarada olan ama manzara olmayan/ mimaride-binada olan ama mimariye dahil olmayan), doğada üretilen yapıtlar için çevre sanatı, mekan ile bağlantılı üretilen yapıtlar için yerleştirme/enstallasyon gibi pek çok farklı anlatım biçimleri de ortaya çıkmıştır.Krauss'un ifadesi ile 1960 sonrası süreçte heykelin tanımını manzarada olan ama manzara olmayan ile mimaride olan ama mimari olmayanın birleşimi olarak yaptığımızda karşımıza çıkan şema şöyledir; manzara -olmayanmimari -olmayan heykelGünümüz sanat ortamının içinde bulunduğu durum; Farklı olguların öne çıktığı, medya sisteminin gelişerek, haberleşmenin yaygınlaştığı, toplumların çok kültürlü olma sorunları ile karşı karşıya geldiği yani küreselleşme bilincinin yaygınlaştığı bir dönemdir. 1960 sonrası değişimler, karmaşık sanat ortamı, farklı tepkiler sonucu ortaya çıkan çeşitli akım ve eğilimler içinde bulunduğumuz bu duruma geliş süreci içinde üzerinde durulması gereken noktalardır. Bu sanat ortamı içinde kamusal alanın kullanımı fikrini de kapsayan kimi sanat etkinlikleri ve bienaller "geçicilik" bağlamını gündeme getirmiştir. Bunlardan İtalya'da yapılan "Arte all'Arte" ve Almanya'nın Munster şehrinde yapılan 'Munster Sculpture Project" gibi etkinlikler doğrudan geçicilik üzerine inşa edilmiş etkinliklerdir. Sanat etkinliği ile sanatın yapıldığı mekan arasında kurulan diyalog, zaman ve mekan ilişkisi, toplumsal ve maddi değerler, nesnenin ve mekanın belleğinin yüklendiği anlamlar, sanatçının mekan ile hesaplaşması geçiciliğin önemle üzerinde durduğu problemlerdir. Çağımız sanatında yapıtın kendi bağlamı ile tutarlı bir ilişki içinde olması yani yapıt- mekan- izleyici diyaloğu sonucunda tek tek yapıtın, mekanın ve izleyicinin belleklerine eklemlenen değerlerin ortaya konulması önemlidir. Bu bakış açısı ile kamusal alanda sanat yapıtının geçici olma durumunun çağdaş sanat içindeki yerini vurgulamak ve değerlendirmek üzere çeşitli etkinlikler ve yapıtlar özelinde incelemek gerekmektedir.Bu bakış açısı ile Arte all'Arte, Uluslararası İstanbul Bienali, Documenta, Munster Sculpture Project ve Yaya Sergileri 1- Nişantaşı adlı etkinlikler inceleme yapılmak üzere seçilen etkinliklerdir. Belirlenen bu sanat etkinliklerinde D.Buren, A.Garutti, A.Erkmen, C.Meirelles, D.Salcedo, J.Kosuth, Sarkis, M.Elmgreen & I.Dragset, G.Orozko, E.Aksel, G.Avcıoğlu, G.Paolini, T.Rehberger, G.Herold, F.Şahinler, M.Şahinler, & A.Soysal, A.Sarıyer & D.Sarıyer, U.Eryavuz & Ç. Turgul ve K.Ergun' un seçilen yapıtları özelinde geçicilik bağlamı irdelenmiştir.SUMMARYThe 1960's are a turning point for modern art, after the different attitudes of the art movements such as cubism, futurism, Dadaism and Constructivism related to sculpture, the base discussions about outdoor sculpture have surfaced changing the traditional description of a sculpture as well as putting down new ideas and thesis about the sculpture-location relationship and the relativity between the two variables.If we look at the evolution of the modernity process, we can see that during the eighteenth century thinkers of the Enlightenment period created the formulate of the Modernity Project which tried to change art in terms of material science, universal morality, lifestyle and its own internal logic. These philosophers intended that the ordinary, everyday existence could be enriched using art and intelligence and in a sense by understanding the world and its' personality, by the unique, universal logic, people could live in rational and democratic manners. The Enlightenment is a period during with Modernization principles became more apparent and lodged itself into the principles of sociology, philosophy and art. In a sense it is a period during which rationalization, secularism, advancement and universal unity; all solid ideal of the modernization; became more and more visible.Modernization, apart from being based on philosophical principals is also many social and cultural ideas. The socio-political battle against the Anglican Church and its' scholastic opinions; new geographical discoveries, new cities developed with the industrial revolution and the consistent change in social behavior at a remarkably fast rate are prime examples of this. The industrialization of farming based communities, the quick fire spread of the use of technology; advancement of the economy, urbanization and cultural change have been the primary determinants of modernization.We can easily see that sculpture was also affected by all these. At the end of 1800's the logic of monuments (to edify, to mention) began to weaken.. The first two examples which occur in mind, are Rodin's "Doors of Hell" (picture 01) which was produced for the entrance of Museum of Decorative Arts in 1881 and the "Balzac" sculpture (picture 02) which was meant to take a place somewhere in Paris in 1891, could not satisfy the monumental identification role of sculpture. According to Rosalind Krauss with these two sculptures the threshold of the monument was crossed and sculpture entered to modernism."The migrant nature of modernist sculpture's stature and therefore meaning and use is expressed in these two specialist points. The sculpture, in order to absorb the principle, to fetish it and to assimilate it into its' own being will reach downwards, moving away in a metaphysical sense from its own location; therefore defining its' own equipment and the creation period." The creation of a new shape-language can be attributed to Cubism in the beginning of the 1900's, Piet Mondrian's balance and scale researches, Kazimir Malevic's 'objectless-art' experimenters, 'Constructivist's decree that people could live in equality and that art and social life were not necessarily separate entities, Futurists first manifesto published 1909 which express the importance of advances of technical and scientific inventions, the basic expression of accepting the new which formed the foundation of the internationally accepted Dada movement, the desire to challenge accepted, archaic thought patterns and the creation of kinetic sculptures that moved by using art or air or touch or even available technology and electricity.Into the traditionally expressed twentieth century sculpture, a new perspective was introduced with Marcel Duchamp. Starting with 'Fountain' (1917) (Picture 32), this new way of expression, using creativity and mastery, and instead of equipment choosing random basics in order to escape the factory-line feel, created a new relationship between audience, location and the piece. "Therefore the art crowd was derived from the feeling of fulfillment which they had come to expect and demand and instead of accepting and assimilating blindly were forced to question whether the piece was art at all." In modern art the modern sculpture movement which started in the 1900's had began to change by the 1950's. The creative process during this period turned itself to a diversity of production which can not be described by neither the traditionalist nor the modernist labels. In this poly-creative period, artists have come forward with work as diverse as specific objects: a hybrid painting-sculpture, having points of both, and environmental art: art created within nature and location specific installations: directly related to their existing location.Since in Western art the emergence of this movement is usually intended to be connected to the Minimalists, we have to remember that Minimalists had a intention to reduce the form and the color to their basic elements in their works and "…an intention to move away from big, imposing sculptures that could be exhibited in galleries or open air to arrangements that have been created without any pre decided rules or system; or playful variations on form and shape..." If we give an example to these, in Judd's "nameless" sculpture in 1968 we can follow the reduction of the form and the color to their basic elements as one the the main value of Minimalism. (Picture 03) "Minimalism; united physical emptiness of space to the piece of art itself, so that a new practice of art which is neither painting nor sculpture was brought to daylight…" Minimalists such as Richard Serra, Donald Judd and Dan Flavin led the movement which allowed the process of change in the late 60's and early 70's in social movements, political revolutions and social values. Europe and U.S.A make a desperate attempt at further industrialization to secure their positions. In reality such an assisted industrial revolution process starts in the 1945's, meaning that what really fuels the 1960's is the 1945's. The beginnings of this procedure's beginnings lie in the West's attempt at industrializing non-industrialized countries and communities. As a strategy of the cold war after the Second World, the west was hoping the put the non-western countries through the same process and create a 'modern society' with similar socio-political and cultural links. But such a procedure, enabled by the belief that 'the modern society is universal -is singular', only exposed countries which were at different stages in modernization. The purpose of the universal culture was to make modern societies industrial based. Since some traditional societies did not manage to make the transition entirely ending up as 'temporary' societies, the universal society concept was pushed into the background and the emerging is a multi-tiered culture. All similarities and non-similarities are post-modern.In this variation process, values considered both correct and incorrect tangle and the artist's approach and creativity enters a changing transition. In this confused period with the effects of minimalism many different ways of expression like architectural sculpture which is related with sculpture, installations and environmental art have flourished.In Krauss's words if we were to look at the definition of sculpture post 1960 in terms of non-landscape architecture and non-architectural landscapes, the diagram that we will have received will look as follows.non-landscapenon-architecture SculptureContemporary environment of arts is a totally different one in which media systems have been improved, communications have become more common and communities have faced the problems of becoming multi cultural, in short where the need to push for globalization as become important. The changes that occurred in the decades that followed 1960's, the mixed art scene and movements created as a result of different reactions are primary points which we should consider whilst tracing the transition to the current point. Within this art community, certain cultural exhibitions and events which encompass the idea of using public spaces have been happening more often, bringing forth the point of 'temporality'. Events such as 'Arte all'Arte' in Italy and "Munster Sculpture Project' held in Munster, Germany touch upon the idea of 'temporality' in a direct manner. The relationship established between the event and the space in which the event occurs, the time and space relation, social and material values and the meanings that the material and the memory of the space assumes, and the artist faces his confrontation with the space are problems of 'temporality'.In contemporary art, the importance of the relationship between the piece and its own context must be stressed upon. This context being the result of the interaction between audience, location and the piece, it must be stressed in terms of the values that are added to the audience's memory as a direct result of the occurrence. Within this viewpoint, in order to emphasize the idea of the context within the temporality of contemporary art and to evaluate it, different events and exhibitions must be held.With this viewpoint Arte all'Arte, International İstanbul Biennale, Documenta, Munster Sculpture Project and Pedestrian Exhibitions 1- Nişantaşı are events chosen for inspection. In these chosen events the works of artists as diverse as D.Buren, A.Garutti, A.Erkmen, C.Meirelles, D.Salcedo, J.Kosuth, Sarkis, M.Elmgreen & I.Dragset, G.Orozko, E.Aksel, G.Avcıoğlu, G.Paolini, T.Rehberger, G.Herold, F.Şahinler, M.Şahinler, & A.Soysal, A.Sarıyer & D.Sarıyer, U.Eryavuz & Ç. Turgul ve K.Ergun were used to discuss the context of temporality.Item Metadata only 1960’tan günümüze sanat - kavram ilişkisi ve bu bağlamda yapıtlarımın temellendirilmesi(Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, 1999) Nalça Reisoğlu, Şeyma; Öktem, Tankut; Seramik ve Cam Anasanat DalıItem Metadata only 1980 sonrası konutların mekânsal dönüşüm analizi : İstanbul örneği(Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, 2011) Özker, Serpil; Ilgın, İnci Deniz; İçmimarlık Anasanat DalıÖZET“1980 Sonrası Konutların Mekânsal Dönüşüm Analizi: İstanbul Örneği”, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, İçmimarlık Anasanat Dalı, Sanatta Yeterlik Tezi, İstanbul, 2011Bu tez çalışmasında, 1980 öncesi ve sonrası İstanbul’da yaşanan mekânsal dönüşümün günümüzdeki durumu ve gelecek konut tasarımlarına olası etkileri araştırılmıştır. Tanzimat döneminden günümüze sosyo-kültürel gelişimin konut çevrelerine yansımasının ele alındığı çalışmada; konutun toplumsal, ekonomik ve sosyo-kültürel değişimlerin etkisi ile işlevsel, biçimsel ve anlamsal değerlere bağlı olarak karşılaştırmalı analizi yapılmıştır.Birinci Bölümde;1839 yılından günümüze dönemlerin sosyo-kültürel, teknolojik, ekonomik ve siyasal gelişimi araştırılmıştır. Batılılaşma ile başlayan toplumsal gelişmelerin konut tasarımına yansıması ve batı etkileriyle biçim kazanan toplum değerlerinin konut mekânına etkisi irdelenmiştir.İkinci Bölümde;1980 sonrası dönemden günümüze konut kavramının İstanbul ölçeğindeki durumu incelenmiştir. Toplumsal olayların gelişimi paralelinde kentleşme, nüfus artışı, sosyal, kültürel ve sınıfsal farklılaşmanın konut tasarımlarına yansıması ele alınmıştır. Bu sürecin ortaya çıkardığı kent merkezi ve periferisindeki yerleşim birimlerinin günümüz konutuna etki eden biçim, işlev, anlam kavramlarıyla konut tüketim biçimindeki mekânsal dönüşüme etkileri araştırılmıştır.Üçüncü Bölümde;Tarihi Yapılar, Yalılar, Siteler-Toplu Konutlar, Villalar, Loftlar, Rezidanslar, Teras Evler ve Tek Evler (Bağımsız Konutlar) olmak üzere sekiz başlık altında, günümüz İstanbul’unda konut biçimindeki yerleşimler mekânsal anlamda irdelenmiş, belirlenen kavramlar ışığında karşılaştırmalı analizleri yapılmıştır.Sonuç;Geçmişten günümüze yaşanan sosyo-kültürel, ekonomik ve teknolojik gelişmelerin etkisiyle ortaya çıkan toplumsal talepler karşısında konut sürekli olarak değişime uğramıştır. Bu nedenle tez çalışmasında konut tipolojileri bölümlere ayrılarak incelenmiş ve örneklerle irdelenmiştir. Araştırmalar sonucunda konunun değerlendirilmesi yapılmış, konut birimlerinin irdelenmesiyle ortaya çıkan kavramlar karşılaştırmalı olarak bir tablo halinde sunulmuştur. Elde edilen verilerle, konut üretiminin günümüzdeki durumu analiz edilmiş, bu analizler sonucunda konut tasarımındaki değişimler ve eksiklikler belirtilmiştir.ABSTRACT“Spatial Transformation Analysis of Housing After 1980: Example of Istanbul”, Marmara University Institute of Fine Arts, Art Branch of Interior Architecture, Thesis of Sufficiency in Arts, Istanbul, 2011In this study both the current status of spatial transformation in Istanbul before and after 1980 and concepts that may influence future housing designs were studied. In the study in which socio-cultural development from Tanzimat Period till now was regarded together with the reflection to housing surrounding; comparative cognitive analysis of the effects of social, economic, public, cultural change on housing settlement and housing examples according to functional, structural and semantic values were done. In the First Section;Socio-cultural, technological, economic and political development of the period from 1839 till now was studied. The reflection social developments which began with westernization on housing design and the effect of social values which was formed with western influences on housing place were studied. In the Second Section;The condition of housing concept in the scale of Istanbul from the period after 1980 till now was analyzed. In the parallel of development of social events, the reflection social, cultural and class differentiation on space which emerged with the reflection of urbanization and population growth on housing design was studied. Concepts of form, function, meaning that urban and rural allocation units influenced to the current housing and their effects on spatial transformation in the form of dwelling consumption were studied. In the Third Section;Settlements in the form of residence in today’s Istanbul were analyzed in spatial sense under eight titles being Historical Constructions, Seaside Residences, Sites-Housing Estates, Villas, Lofts, Residences, Terraced Houses and Detached Houses (Independent Houses); their comparative analyses were done conceptually. Conclusion;As a result of social demands which emerged with the effect of socio-cultural, economic and technological developments, residential places have continuously transformed. Therefore in this study while residential typologies were examined they were separated into sections and transformation was analyzed with examples. As a result of the researches; assessment of subject was done, and concepts that arose with the analysis of allocation units were presented in comparison as a table. The results of the data obtained, current condition of dwelling production was presented, and moreover predictions were made for future dwelling productions.Item Metadata only 1980 sonrası Türk sinemasında yaşlılık ve yalnızlık filmleri “elveda istanbul”(Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, 2015) Emek, Orhan; Kavruk, Nigar Çapan; Sinema Ve Televizyon Anasanat Dalı1980 SONRASI TÜRK SİNEMASINDA YAŞLILIK VE YALNIZLIK FİLMLERİ“ELVEDA İSTANBUL”ÖZETToplumlar ne kadar saklamaya ve kabullenmemeye çalışırsa çalışsın, dünyanın hızla yaşlandığını ve yeni bir “yaşlı sınıfının” ortaya çıkmaya başladığı ve gelecekte toplumların nüfuslarında hâkim hale gelecekleri artık bir gerçek.2030 yılında dünyada 65 yaş ve üzerindeki nüfusun 1,4 milyara ulaşacağı ön görülmektedir.DPT tarafından hazırlanan projeksiyonlara göre; Türkiye’de 60 yaş ve üzerindeki kişilerin sayısının, 2025 yılında 12.055.400 civarında olacağı bildirilmektedir. Türkiye, bu gün olduğu gibi gelecekte de yaşlı nüfus ve yaşlılık sorunlarıyla yoğun olarak karşılaşacaktır.Bu durum;üretimi, tüketimi, toplumsal iş bölümünü, siyaseti, aileyi, eğlence kültürünü, şehir mimarisini, felsefeyi,dini inançları,ahlakı, sanatı ve sinemayı da çok değişik boyutlarda etkileyecektir.Türk sinemasında, 1980’lerden başlayarak ”yaşlılık” olgusunun farkına varılmış ve önceki dönemlerde görülmemiş sayıda “yaşlı filmleri” çekilmiştir.Bu çalışmada ele alınan 9 Türk filminin ortak özelliği “yaşlılık” üzerinden gelenek ile modernitenin, aile değerlerinin ve “yeni orta sınıf ahlakının” sorgulanmasıdır. Bu filmlerin çoğu karakterlerini etken değil, edilgen ve sorunlu bir yaşlı portresi olarak çizmişlerdir. Bugünkü bakış açısı, bakıma muhtaç yaşlı ve onlara bakamayan aileler ile çocuklarının karşılaştıkları zorluklar, günlük hayatlarına yansıyan sorunlar şeklindedir.Çalışmanın amacı; yaşlı nüfusun çoğalmasıyla, yaşlılık olgusunun önümüzdeki yıllarda tüm dünyayı ve Türkiye’yi de etkileyeceğine ve bu değişimin sinemaya da yansıyarak daha çok “Yaşlılık Filmleri” nin çekileceğine ve yaşlılık filmlerinin sinemada yeni bir tür olduğuna dikkat çekmektir. OLD AGE AND LONELİNESS FİLMS İN TURKİSH CİNEMA AFTER 1980, "GOODBYE İSTANBUL"ABSTRACTNo matter how much societies try to hide or deny, it is a fact that the world is rapidly getting older, and a new "old-people class" is emerging, and they will dominate the populations of the societies in the future.By the year 2030, the number of people 65 and above will reach 1.4 billion.According to the projections made by DPT, the number of people 60 or older in Turkey will reach 12,055,400 by the year 2025.As in today, Turkey will experience great problems in relation to old population and old age in the future as well. This situation will affect production, consumption, social division of labor, politics, family, entertainment culture, urban architecture, philosophy, religious police, models, art and cinema on very different levels. Starting in 1980s, Turkish cinema became aware of the phenomenon of "old age", and started to make "old people films” in unseen numbers. The common characteristic of the 9 Turkish films analyzed in this study is the their examination of modernity, family values and the new middle-class morals based on the phenomenon of old age.Most of these films include old characters who are passive and who are problematic. The modern point of view is that old people need care and their families are unable to look after them, that their children experience great difficulties, and that they encounter many problems which are reflected in their daily lives.The purpose of this study is to draw attention to the fact that as the old population increases, the phenomenon of old age will affect the entire world and Turkey, and that this change will be reflected in the cinema, and more "old people films” will be made in the future.Item Metadata only 20. yüzyıldan günümüze malzeme ve üretim teknolojileri bağlamında sandalye tasarımının gelişimi(Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, 2020) Uludüz, Çağrı; Paktaş, Müge Göker; İç Mimarlık Anasanat Dalıİnsanların fiziksel ve sosyal gereksinimlerini karşılayan eşyalar olanmobilyalar, zaman içerisinde malzeme ve üretim teknolojileri paralelinde değişim vegelişim göstermiştir. Tarihsel süreçte bulunduğu toplumların sosyal yaşam koşullarıiçerisinde değişen ihtiyaçlar ve ölçüler doğrultusunda evrilen sandalye tasarımları,tasarımcısının düşüncesiyle malzeme ve üretim teknolojilerinin yakın ilişkisi içerisindegelişimini sürdürmeye devam etmiştir. Günümüzde gelinen noktada bir oturma mobilyasıolan sandalyeler, tasarımcının yeniyi arama serüveni içerisinde yapay zekanın datasarım sürecine katıldığı, yenilikçi malzeme ve üretim teknolojilerinin kullanıldığıtasarımlar olarak üretilmektedirler. Yapay zekanın tasarım sürecine katıldığı “üretkentasarım” olarak adlandırılan bu tasarım yönteminde, malzeme ve üretim teknolojilerininkatkıları merak konusudur.Giriş bölümünde, çalışmanın kapsam ve amaçlarının açıklandığı bu çalışmada;ikinci bölümde, mobilya kavramı ve mobilya tasarımında sürece değinilmiş ve tarihselsüreç içerisinde bir oturma mobilyası olarak sandalye tasarımları ele alınmıştır.Üçünde bölümde, çalışma kapsamı içerisinde 1900 ve sonrası yıllarda yaşanılangelişmelerin tasarıma etkileri sosyokültürel, savaş-teknoloji ilişkisi, malzemede ve üretimteknolojilerinde yaşanılan gelişmeler doğrultusunda dört farklı başlık üzerindenirdelenmiştir.Dördüncü bölümünde, çalışmanın yöntemi açıklanarak insanın ilk kez yapayzekadan faydalanılarak tasarladığı, yapay zeka-insan ortak tasarımı, A.I. sandalyesinde(2019, Philippe Stark & Autodesk) kullanılan bilgisayar programı olan Autodesk Fusion360 ile günümüzde tasarımda gelinen noktada malzeme ve üretim teknolojilerininkatkısının irdelenmiş; bu çalışmadan elde edilen bulgular tablolar ile açıklanmayaçalışılmıştır.Sonuç bölümünde, günümüzde tasarımda gelinen noktada malzeme ve üretimteknolojilerinin tasarıma katkısına değinilmiş ve mobilya tasarımının geleceği ile ilgiliöngörülerde bulunulmuştur.--------------------Furniture, which meets the physical and social needs of people, has evolved overtime in parallel with materials and production technologies. Chair designs, which havebeen evolving in line with changing needs and measures within the social life conditionsof societies in the historical process, continued to develop in close relationship with thethought of the designer and the materials and production technologies. Chairs, as aseating furniture, are produced as designs where innovative design and productiontechnologies are used, in which the artificial intelligence is also involved in the designprocess in the adventure of searching for the new. In this design method, which is called“generative design” in which artificial intelligence participates in the design process, thecontributions of materials and production technologies are a matter of curiosity.In this study, the scope and objectives of the study are explained in theintroduction section; in the second chapter, the concept of furniture and furniture designis mentioned and chair designs as a seating furniture are discussed in the historicalprocess.In the third chapter, the effects of the developments experienced in the scope ofthe study in the years 1900 and afterwards have been examined over four different topicsin line with the sociocultural, war-technology relationship, developments in the materialand production technologies.In the fourth chapter, the method of the study explained. A.I. chair (2019,Philippe Stark & Autodesk) which was designed by collaboration of human and artificialintelligence for the first time using Autodesk Fusion 360 program, the contribution ofmaterials and production technologies to the point reached in the design today has beenexamined; and the findings obtained from this study are explained with tables.In the conclusion section, the contribution of materials and productiontechnologies to design has been mentioned at the point reached and predictions about thefuture of furniture design have been made.Item Metadata only 20. yüzyıldan günümüze plastik sanatlarda mizah ve eğlence(Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, 2011) Taralp, Ebru Acar; Kara, Devabil; Resim Anasanat DalıÖZETHippokrates gülmeyi klinik olarak inceleyip delilikle arasına sınır koyarken, mizaha karşı eleştiriler Platon ile başlamış ve toplum dışı olarak kabul edilmiştir. Fallik gösterilerle başladığı varsayılan mizahı, Freud da ahlaki açıdan kabul edilmeyen isteklerin dile getirilmesi olarak görmüştür. Zaman içinde değişen ahlak anlayışıyla birlikte, insan düşüncesi üzerindeki baskılar kalkmış (ya da göreceli azalmış), ifade biçimleri gelişmiştir. Bu dönüşümün örnekleri, eğlence biçimlerinde ve mizah anlayışında ortaya çıkmaktadır. Konu incelenirken önce kavramsal bir zemin hazırlamak için mizah ve eğlencenin ne olduğu üzerinde duruldu. Mizah kavramının içine giren espri ve karikatürü ayrı başlıklarda incelemek, aralarındaki ilişkiyi ortaya koymayı kolaylaştırdı. Eğlence kavramını açıklarken eğlenceden ayıramayacağımız haz ve oyun kavramlarıyla birlikte, eğlence kavramını yaratıcılık bağlamında inceleyen Bergson, konunun sanat çerçevesinde toplanmasına yardımcı oldu. Bu kavramsal çerçeveyi çizdikten sonra, 20. yüzyıldan bugüne sanat üç bölümde incelendi: modern sanatta mizah ve eğlence, postmodern sanatta mizah ve eğlence, günümüz sanatında mizah ve eğlence. Modern sanatta mizah ve eğlencenin ne şekilde var olduğu incelenirken iki alt başlık kullanıldı: modernite, modern sanat akımlarında mizah ve eğlencenin kullanımı. Modernite incelenirken kısa bir açıklamanın ardından sanatın ayrılmaz parçalarından olan birey ve izleyicinin durumuna ilk olarak değinildi. Her dönemin farklı estetik özellikleri mizah ve eğlenceyi etkilediği için estetiğe ayrı bir başlık açıldı; ardından sanat eserinin konumu incelendi. İkinci alt başlıkta, modern sanat akımlarında mizah ve eğlenceyi kullanmış sanatçılardan ve sanat eserlerinden önemlilerine değinildi. Modern sanat ile postmodern sanatın mizah ve eğlenceye bakışı farklı olmuştur. Postmodern dönemde oyun ve ironi, mekansızlık, melezlik, alt kültürler, pop ve yüksek kültürün karışımı gibi farklılıklar sanata yeni olanaklar sunmuştur. Tüm bunların ele alındığı üçüncü bölüm altı alt başlıkta toplandı. Önce dönemler arası geçişi sağlayabilmek için modernizmden postmodernizme mizah ve eğlence ile başlandı. Ardından hızla ilerleyen ve dönüşen iletişim sisteminin etkilediği popüler eğlencenin sanatçı tarafından kullanılışını, postmodernitede sanat ve popüler eğlence alt başlığında incelendi. Sanat ve estetiğin durumu üçüncü alt başlık olan postmodernitede sanat, estetik, mizah ve eğlence bölümünde ele alındı. Modern sanattaki farkından dolayı bu bölümde estetik nesneye ayrıca yer verildi. Dördüncü alt başlıkta yer alan mizah ve eğlence bağlamında postmodern sanat ve sanat eserleri ve beşinci alt başlıkta yer alan postmodern dönem sanatçılarında mizah ve eğlence, birbirlerine çok yakın gözükmelerine rağmen ayrı olarak değerlendirildi. İlkinde genel olarak sanat ve sanat eserleri ele alınırken, ikincisinde sanatçılar üzerinde de durma gereği hissedilmesi bu ayrımın yapılmasına neden oldu. Son olarak izleyicinin durumu incelendi.Günümüz sanatında mizah ve eğlencenin ele alındığı dördüncü bölümde hiçbir alt başlık kullanılmadı. Ele alınan eserlerin, çağı kendi içlerinde açıkladıkları düşünüldüğü için, diğer iki bölümde yapıldığı gibi genel olarak dönemi açıklayan bir giriş yapılmadı. SUMMARYHippocrates treated laughter as a clinical subject of study and made the distinction between it and mental illness, in contrast to Plato who led in the derision of humor and subsequently the social unacceptability of laughter. Phallic symbols, assumedly the earliest examples of humor led Freud to believe that humor is the expression of morally unacceptable desires. With the passage of time and changes in moral standards the limitations on expression of thought diminished and forms of expression flourished. This transformation is reflected in the various forms of fun and sense of humor.In order to lay down a foundation for this subject it was first necessary to define what is meant by humor and fun. By examining the jest and the caricature aspects of humor separately it was then easier to put forth the relationship between these two aspects. The subject of fun became a topic of examination by artists starting with the works of Bergson who examined fun as both an inseparable part of pleasure and play and as a form of creativity. Having laid the groundwork, art from the beginnings of the 20th century to the current day was examined in three periods: humor and fun in the modern era, in the postmodern era, and in the contemporary era.The examination of humor and fun in modern art was divided into an examination of modernity, and the use of humor and fun in modern schools of thought. In the first section, in treating the topic of modernity the topics of the individual and of the observer were touched on. The aesthetic values of the era as they have an effect on humor and fun were then examined. In the second section important artists of the modern era and their works making use of humor and fun were described.Modern art and postmodern art view humor and fun differently. The postmodern era opened new avenues for art due to the use of play and irony, disassociation, hybrids, sub cultures, pop and elite culture fusions. These topics were examined in the six sections comprising the third chapter. The chapter begins with the changes witnessed in humor and fun between the modern and postmodern eras. Next under the section on art and popular entertainment, the use of popular entertainment as a product of newly developing forms of communication by the artist was examined. Under the third section on postmodern art, aesthetics, humor and fun, the state of art and aesthetics were examined. The differences between aesthetic objects of modern and postmodern times were also touched on in this section. Postmodern art and artworks from the viewpoint of humor and fun as subject of the forth section, and humor and fun of postmodern era artists as subject of the fifth section, although appearing superficially alike, were treated separately. While the forth section took to task art and artworks the fifth section looked more at the artists themselves. In the final section the role of the observer was examined.Chapter four covers humor and fun in contemporary times in one section. The examples of artwork representing contemporary times inherently reflect the contemporary era and thus an explicit introduction to the era was not presented as was done in the previous two chapters.Item Metadata only 20. yüzyıldan günümüze sanatta boşluk kavramı ile üç boyut ilişkisi(Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, 2011) Keyvanklı, Demet Deniz; Büyükişliyen, Nilay Kan; Heykel Anasanat DalıÖZETBu çalışmada 20. Yüzyıldan günümüze boşluk kavramı ve üç boyut ilişkisi araştırılmış, boşluk kavramının heykel disiplini açısından yeri ve önemi üzerinde durulmuştur.Yirminci Yüzyılda Değişen Sanat Anlayışı başlığı altında önce geçmişten günümüze boşluğun plastik sanatların bir dalı olan heykel disiplini açısından dönüşümü ele alınmış, bu dönüşüm içersinde boşluğun edilgen yapısından kurtularak, nasıl kompozisyonu kuran asal öğelerden biri haline geldiği açıklanmıştır. Ardından boşluğun değerlendiriliş tarzına göre bölüm üçe ayrılmış, her başlık kendi içerisinde savını ortaya koymuştur.Yirminci Yüzyıl Heykelinde Boşluk Kavramı alt başlığında heykelin birim parçalarının boşluğun içersinde birbirine göre yapılandığı ve bunun sonucunda meydana gelen örüntünün boşlukla beraber heykeli oluşturduğu söylemi üzerinde durulmuştur. Bu heykelleri tanımlayan kütleleri değil, boşlukta meydana getirdikleri strüktürel yapısı ve uzamsal ilişkileridir.İç boşluk alt başlığında belli bir kütleyi barındıran heykelin içersinde yer alan boşluklara değinilmiştir. Bu kategorideki heykeller dolu ve boş alanların birlikteliğine dayanmaktadır. Mekân Bağlantılı Üretimler de ise 1960 sonrası yapıtların mekân ve izleyiciyle ilişkileri ele alınmakta, seyircinin heykele dışarıdan bakan biri değil, direkt yapıtın mekanına aktif olarak katılan bir özne durumuna gelişi anlatılmakta; ayrıca Minimalizm, Yeryüzü Sanatı, Anarchitecture gibi terimler irdelenmektedir.SUMMARYThis study is designed to explore the concept of void and its relations to the three-dimensions throughout the 20th century until today; focusing on the importance of void and where it stands in the discipline of sculpture.Under the title The Evolving Understanding of Art in the 20th Century, the evolution of void throughout time is considered with regard to the sculpture discipline which is a branch of plastic arts, explaining how void became an essential element that structures the composition leaving its passivity behind. Following this, the chapter is divided into three sub-chapters according to the utilization of void in which each chapter presents its own thesis.In the The Concept of Void in the 20th Century sub-chapter, the focus is on the claim that units of a sculpture structure themselves with compliance to each other resulting in a pattern that constitutes the sculpture together with the void. These sculptures are not defined by their mass but rather with the structure they create in void and their spatial relations.Inner Void discusses the void inside a sculpture that has a mass. The sculptures in this category rely on the association of filled and empty spaces.Finally the Space Related Productions sub-chapter considers the relations of the post-1960 works with the location and the audience; how the audience became a subject actively being a part of the space of the work instead of just an observer. Furthermore, terms similar to Minimalism, Land Art, Anarchitecture are also investigated in this sub-chapter.Publication Metadata only 20. yy.’dan günümüze kadın mayo (yüzme giysisi) tasarımlarındaki hızlı değişimin incelenmesi(2023) Genç, Şenel; Atalayer, Günay; Marmara Üniversitesi; Güzel Sanatlar Enstitüsü; Tekstil Anasanat Dalı; Tekstil-GiyimMayo son yüzyıllarda adından sıkça bahsedilen bir giysi gurubudur; tekstil sektörü ve teknolojik gelişmelere paralel olarak geliştirilen yeni kumaşlar ve elastik lifler sayesinde formu ve kullanım alanı belirginleşmiş ve modern mayo insanların vazgeçilmez bir giysisi haline gelmiştir. Mayoyu basit manada bir su giysisi veya yüzme giysisi olarak adlandırabiliriz. Buna karşın mayo, günümüz giysi modasında birçok alanda ve farklı formlarda karşımıza çıkmaktadır. Mayo temel kullanım alanı dışında özellikle bazı sosyo ekonomik toplumlarda farklı ve özel olmanın, dolayısı ile zenginliğin, seksi gözükmenin, sportif olmanın ve hatta dini inanışları yansıtmanın bir ifade aracı olmuştur. Tüm bu olguların mayo tasarımlarını görsel ve işlevsel olarak etkilediğini ifade edebiliriz. 20. yüzyıldan günümüze kadın mayo tasarımlarındaki hızlı değişimi inceleyen bu çalışma altı bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm “Giriş” başlığı altında sunulmuş ve bu bölümünde konu ile ilgili genel bir açıklama yapılmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde kadın mayolarının geçmişten günümüze geçirmiş olduğu tarihsel süreç incelenmiştir. Günümüzde mayo olarak adlandırdığımız giysilere geçmişte ne zaman, neden, ne tür kumaşlardan ve hangi formlarda ihtiyaç duyulduğu araştırılmıştır. Bu bölümde özellikle 20. yüzyıldaki gelişmelere daha geniş yer verilmiştir. 20. Yüzyıl on yıllık dönemler halinde incelenmiş ve her on yıllık dönemin en belirgin mayo formlarının çizimleri hazırlanmıştır. Üçüncü bölümde sanat ve tasarım arasındaki etkileşimden yola çıkarak, sanat akımlarının kadın mayo tasarımları üzerindeki etkisi incelenmiştir. Özellikle desen, renk ve biçim gibi tasarım öğelerinde sanat akımları ile mayo tasarımları arasında bir etkileşim olduğu ifade edilmiş ve bu durum çeşitli görsellerle desteklenmiştir. Dördüncü bölümde günümüzde kullanılan belli başlı mayo formları kullanım alanları ve biçimlerine göre sınıflandırılmıştır. Beşinci bölümde günümüzde kullanılan mayoların kumaş, malzeme ve dikiş özellikleri gibi teknik özelliklerine yer verilmiştir. Bu çalışmanın son bölümünde geri dönüştürülmüş polyamidden üretilen kumaşlar kullanılarak doğa dostu bir mayo koleksiyonu tasarlanmış ve bu koleksiyondaki tasarımların uygulamalarına yer verilmiştir.Sonuç olarak özellikle son yıllarda yaşadığımız covid 19 salgını ve etkileri de düşünülerek doğaya atılmış plastiklerin geri dönüştürülmesi ve tekrar tasarlanıp yeni ürün olarak tüketicilere sunulması ele alınmıştır. Bu bağlamda tüketicilerin yeni ürün kullanma arzu ve ihtiyacı giderilirken, doğaya atılan plastik atıkların dönüşümüne katkıda bulunulabileceği iddiası üzerinde durulmuştur. Bu iddiayı kanıtlamak amacı ile gerçekleştirilen koleksiyon ile geri dönüşümlü kumaşlardan oldukça estetik, konforlu, farklı kullanım alanlarına ve güncel modaya uygun mayo tasarımları yapılabileceği öngörüsü ile tez tamamlanmıştır.Item Metadata only 20.yüzyıl sanatında yeni bir ilham kaynağı Primitivisme(Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1999) Kalaycı, Lütfiye; Erimez, Dinçer; Resim-İş Eğitimi Anasanat DalıItem Metadata only 3 boyutlu açıkhava reklamlarında gerçekliğin yeniden üretimi ; mekana dayalı görsel algı deneyimi(Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, 2011) Aktaş, Özgür; Becer, Emre; Grafik Anasanat DalıÖZET20. yüzyılla birlikte, özellikle yirminci yüzyılın ikinci yarısında ivme kazanarak devam eden gelişmeler, kültürel üretim alanları, dolayısıyla da toplumsal yapı üzerinde etkili olmuşlardır. Grafik tasarım alanı da, bu gelişmeler doğrultusunda durağan kalmamış; sürekli ve hızla değişen toplumsal algıya hangi biçim ve yöntemle yaklaşılması gerektiğinin cevaplarını aramıştır. Dolayısıyla, ‘Mesajı en etkili biçimde kitlelere nasıl ulaştırabilirim?’ sorusu, grafik tasarım alanı için her dönemde cevaplanması gereken bir soru olmuştur. Tüm kültürel üretim biçimleri için geçerli olan bu sorunun grafik tasarım alanı için cevaplanması, toplumsal değişim dinamiklerinin göz önünde tutulması ile gerçekleşmiş, grafik ürünler dört tarafı sınırlandırılmış yüzeyden ya da ciltlenmiş mekanından taşmaya başlamış; kentsel mekanlarda çevresinde dolaşılabilen, deneyimlenen, üç boyutlu yapılara dönüşmüşlerdir. İletinin izleyici özneler tarafından etkili bir biçimde içselleşmesini sağlayan üç boyutlu grafik ürünler, toplumsal olana ulaşmada yeni ve başarılı bir yöntem olarak kabul edilebilir. Geleneksel pazarlama yöntemlerini kullanan grafik ürünlerin hedef kitlesine sadece öneri getirmesine karşılık, gerilla pazarlama yöntemlerinden faydalanan üç boyutlu grafik ürünler, mekanın gerçekliğiyle birleşerek yeni bir gerçeklik olarak algılanır. Kendini deneyimlemeye sunan tasarım, izleyici öznelerde duyu algısal bir derinlik yaşatır. Üç boyutlu grafik ürünlerin görünürlüğü, görünürlüğünden öte yaşanırlığı/ yaşantıya katılımı, onu deneyimleyen ile duyu algısal/duygulanımsal bir anlama bürünür. Anlam, izleyici öznenin deneyimlediğini sahiplenmesinin, kendisinin kılmasının sebebi olur. Bugünkü anlamıyla üç boyutlu açıkhava reklamları, yaşantıya katılan, kendisi de yaşayan imgelerden oluşan etkili bir iletişim yöntemidir. O’nun gerçekliği, imgenin yaşayan bir varlık olarak mekan(lar)da yer edinmesi; mekan içerisinde kendi ‘yer’ini oluşturması olarak kabul edilebilir. Sözü edilen gerçekliğin izleyici özneler tarafından deneyimlenmesi demek, deneyimlerin izleyici için gerçek ve anlamlı olması demektir. Anlamlı kişisel deneyimler yaşayan özneler, deneyimlerine önerilerden daha çok güvenir: Deneyimlerin önerilerden daha etkili bir yöntem olduğu söylenebilir. Anahtar kelimeler: Gerçeklik, Algı, Gerilla Pazarlama, Mekan, DeneyimSUMMARYWith the twentieth century, especially gaining accelarion in the second half of the twentieth century, the ongoing developments become effective on the fields of cultural production and therefore on social structure. Meanwhile, graphic design domain was not stagnant; kept on searching the answers of which form and method should be used to approach the continually and quickly changing social perspectives. Hence the question of how to convey the message to the masses by the most effective way is a question for the graphic design domain which needs to be answered in every period.Answering this question which is valid for all forms of cultural production for the graphic design domain occurred by the consideration of the dynamics of social change, graphic products began to overflow from the surface limited in four directions or the volumes they were bound at and been transformed into experienced, traveled around three dimensional structures in the urban areas.Three dimensional graphic products which make the message become effectively internalised for the audience subjects can be accepted as a new and successful method for achieving what is social. Graphic products using traditional marketing methods in response to bringing only suggestions to the target audience, three dimensional graphic products benefited from guerilla marketing methods combining with the reality of space be perceived as a new reality.Design which offers itself to be experienced, create a perceptual sense of depth in viewer subjects. The visibility of three dimensional graphic products, beyond visibility their liveability / their participation in life with the one who experienced it, becomes a perceptual sense/ affective meaning. Meaning is rendered the reason of the what the observer experiences and which he/she wishes to make his/her own.In today’s context, three dimensional outdoor advertisement which participates in life and being itself composed of living images, is an effective method of communication. Its reality can be accepted as the image having a place in locations as a living entity; thus creating its “space” in a location. Aformentioned reality experienced by audience subjects means that experiences are reals and meaningfuls for the audiences. Subjects living meaningful experiences trust their experiences rather than suggestions. It can be said that experiences are more effective methods than suggestions.Keywords: Reality, Perception, Guerilla marketing, Location, Experience.