Person: ÖZGEN, ZERRİN
Loading...
Email Address
Birth Date
Research Projects
Organizational Units
Job Title
Last Name
ÖZGEN
First Name
ZERRİN
Name
9 results
Search Results
Now showing 1 - 9 of 9
Publication Metadata only Primer radyoterapi uygulanan ewing sarkomalı hastalarda tedavi sonuçları(2021-11-27) ÖZGEN, ZERRİN; Özgen Z., Özden G., Karaçam K. A.PS-141 PRİMER RADYOTERAPİ UYGULANAN EWİNG SARKOMALI HASTALARDA TEDAVİ SONUÇLARI Zerrin Özgen1 , Gülşah Özden1 , Kadriye Ayşenur Karaçam 2 1 Marmara Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı 2 M.ü. Pendik Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Kliniği Amaç: Primer radyoterapi uygulanan Ewing Sarkomu (ES) hastalarında lokal kontrol ve genel sağkalım sonuçlarını incelemek. Materyal ve Metod: Hastanemizde Ewing sarkoma tanılı tamamı pelvik yerleşimli ve neoadjuvan kemoterapi (VAC-IE) sonrası morbidite nedeniyle inoperatif olarak değerlendirilip primer radyoterapi uyguladığımız 13 hastanın verileri retrospektif değerlendirildi. Bulgular: İzlem süresi ortalama 3 yıl (0-6) olan 13 hastanın Kadın/Erkek oranı 7/6; tanı anındaki medyan yaş 17 (6-44) idi. Hasta-ların tamamında tümör hacmi 400 ml’den fazlaydı. Altı (6) hastada (%49) uzak metastaz ve bu hastalardan bir tanesinde aynı zamanda lokal nüks (%7,6) gelişti. Lokal nüks gelişen hastada tümör çapı 18 cm idi ve çevre organlara infiltrasyonu vardı. Radyoterapi dozu 56 Gy(54-60 Gy) ve tedavi planlamada vMAT yöntemi uygulandı. Ortalama progresyonsuz sağkalım ve genel sağkalım oranları sırasıyla 3,14 yıl (%95 CI 1,72-4,5) ve 4,16 yıl (%95CI 2,92-5,40) idi.5 yıllık PFS %39, OS %49 idi. Sonuç: Primer radyoterapi ile Ewing sarkomlarında iyi bir lokal kontrol edilebilmesine rağmen genel sağkalıma ve progresyonsuz sağkalıma bu sonuçlar yansımamaktadır. Radyoterapiye gelen hastaların tümör yüklerinin fazla olması, kemoterapi yanıtının zayıf olması, radyoterapiye yönlendirilen hastalardaki bias nedenler olarak sıralanabilir. Ewing sarkomunda etkili sonuçlar için multidisipliner bir yaklaşımla ve yoğun olarak tedavi edilmelidir. Bizim sermizde de lokal kontrol oranları yüksek ve sağkalım oranları da literatür ile benzerdir. Anahtar kelimeler: Ewing Sarkoma, radyoterapiPublication Metadata only Meme kanserinde neoadjuvan tedavi yanıt oranları ve hipofraksiyone radyoterapi akut toksisitesi (TROD 06-015)(2023-12-07) ÖZGEN, ZERRİN; Tepetam H., Karabulut Gül Ş., Altınok A., Özgen Z., Kandemir Gürsel Ö., Yüksel İ., Özsaran Z.Amaç: Pandemi şartlarında hastaneye ziyaretler, hastalarda ve yakınlarında endişe ve anksiyetede artışa neden olmaktadır. Hastaneye gelişleri en az sayıya indirmek ve onkoloji merkezlerindeki hasta yükünü azaltmak için hipofraksiyone radyoterapi (HFRT) seçeneklerine yönelim olmuştur. Neoadjuvan sistemik tedavi (NST) uygulanmış meme kanserli hastalarda hipofraksiyone radyoterapi uygulaması ile ilgili veri, literatürde sınırlı sayıda yer almaktadır. Birkaç çalışmada istatistiki sonuçları verilmeyen küçük bir grup olarak göze çarpmaktadır. Çalışmamızda pandemi şartlarında NST uygulanan meme kanserli hastalarımızda yanıt oranlarını ve adjuvant HFRT tedavisinin akut toksisitelerini değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmamız çok merkezli olarak verilerin toplandığı TROD 06-015 çalışmasıdır. Çalışmaya katılan merkezlerin verileri ortak veri havuzunda toplandı ve değerlendirme yapıldı. Toplam 160 hasta çalışmaya dahil edildi. Kemoterapi öncesi hastalarda tümör boyutu ortalama 29,3 mm (10- 110), lenf nodu radyolojik olarak 137 hastada (%85,6) pozitif olarak görüldü. Biyopsi ile değerlendirilen 83 hastanın (%51,9) 76'sında (%91,5) aksillada patolojik pozitif lenf nodu saptandı. Operasyon, 75 hastada (%46,9) mastektomi, 68 hastada (%42,6) aksiller lenf nodu diseksiyonu (ALND) şeklindeydi. Çıkartılan lenf nod sayısı ALND yapılanlarda medyan 9,5 (5-16), sentinel lenf nodu diseke edilenlerde medyan 3 (1-8) olarak bulundu. Bölgesel lenf nodu radyoterapisi uygulanan 137 hastanın (%85,6), 69 tanesi (%43,1) göğüs duvarına, 68 hasta (%42,5) memeye yönelik radyoterapi aldı. Sadece 23 (%14,4) hastaya lenfatik radyoterapi uygulanmadı. Boost tedavisi de alan 86 (%53.8) hastada total radyoterapi dozu ortalama 51,2 Gy (48-58,6), göğüs duvarına yönelik RT alan olgularda total doz ortalama 41,74 (40-42,6) Gy’di. Hastaların HFRT tedavisi bitimi ve en az 3 ay sonrası akut yan etkileri değerlendirildi ve kayıt altına alındı. Verilerin analizi SPSS 25 paket programı kullanılarak yapıldı. Bulgular: Medyan yaş 52 (aralık:28-91) olup, 93 olgu postmenapozal ve 93 olguda (%58,1) tümör sol taraf yerleşimliydi. Histopatolojik değerlendirmede 152 olgu (%95) invaziv duktal, 8 olgu (%5) invaziv lobüler karsinomdu. Reseptör durumuna göre, 56 olgu (%35) HER2+ hastalık, 30 olgu (%18,9) üçlü negatif olarak tespit edildi. NST sonrası ypT0 (pCRT) 60 olgu (%37,5), ypN0 (pCRN) 89 olgu (%55,6) ve tam yanıt (pCR) 54 olgu (%33,8) olarak saptandı. HER2+ ve üçlü negatif hastalarda tam yanıt oranları luminal hastalığa göre daha yüksek olup sırasıyla %63,2 ve %53,3 olarak bulundu. Gruplar arasında pCR oranları açısından fark istatistik olarak anlamlı idi (p=0,000055). Bu anlamlılık ypT0 ve ypN0 olanlarda da devam etmekteydi (sırasıyla p=0,001 ve p=0,000002). Radyoterapi sonrası MKC yapılan hastalarda cilt için; grade1, 2 ve 3 toksisite sırasıyla %37,6, %18,8 ve %5,9 oranında saptanırken, MRM yapılanlarda %33,3, %8,6 ve %1,4 idi. Desquamasyon sadece 9 hastada (%5,7) görüldü. Disfaji; bölgesel lenfatik radyoterapi uygulanan hastaların %34,3’ ünde grade1, %8,9’unda grade 2 düzeyinde idi. Sonuç: NST uygulanan meme kanserli hastalarda tedavi yanıtı özellikle HER (+) ve üçlü negatif olgularda yüksek bulunmuş olup, hipofraksiyone radyoterapinin akut toksisiteleri literatürdeki adjuvan radyoterapi sonuçlarıyla benzer ve tolere edilebilir olarak saptanmıştır.Publication Metadata only Neoadjuvan KT sonrası operasyonda slnb yapılan hastalarda radyoterapinin etkisi: çok merkezli TROD 06-010 çalışması(2021-11-21) ÖZGEN, ZERRİN; Ay Eren A., Tepetam H., Özgen Z., Alço G., Altınok A., Güzelöz Z.SS-05 NEOADJUVAN KT SONRASI OPERASYONDA SLNB YAPILAN HASTALARDA RADYOTERAPİNİN ETKİSİ: ÇOK MERKEZLİ TROD 06-010 ÇALIŞMASI Ayfer Ay Eren1 , Hüseyin Tepetam1 , Zerrin Özgen2 , Gül Alço3 , Ayşe Altınok4 , Zeliha Güzelöz5 , Mehmet Fuat Eren2 , Pelin Altınok6 , Senem Alanyalı7 , Şule Karabulut Gül1 , Eda Erdiş8 , Bilge Gürsel9 , Nuran Beşe4 1 Kartal Dr. Lütfü Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Kliniği 2 Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Kliniği 3 Demiroğlu Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyasyon Onkolojisi Bölümü 4 Acıbadem Senoloji Enstitüsü, Radyasyon Onkolojisi Bölümü 5 Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Kliniği 6 Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Kliniği 7 Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyasyon Onkolojisi Ana Bilim Dalı 8 Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyasyon Onkolojisi Ana Bilim Dalı 9 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyasyon Onkolojisi Ana Bilim Dalı Amaç: Meme kanserinde neoadjuvan kemoterapi (NAK) sonrası sentinel nodu negatif olgularda aksiller diseksiyondan (AD) vazgeçilmesi tartışmalıdır. NAK sonrası sadece sentinel lenf nodu biyopsisi (SLNB) uygulanan AD yapılmamış radyoterapi (RT) alan hastalarda aksiller nüksü etkileyen faktörler incelendi. Gereç ve Yöntem: Dokuz merkezde 2011-2019 yılları arasında tedavi edilen 231 hasta retrospektif olarak incelendi. Olguların %60’ına meme koruyucu cerrahi (MKC), %40’ına mastektomi uygulandı. Hasta karakteristikleri ve tedavi detayları Tablo 1’de özetlendi. Bulgular: Medyan yaş 52 (31-77) idi. Medyan takip süresi 39 ay (3-113) dı. NAK öncesi klinik T, N evrelerinin ve PET-BT’deki hem tümör, hem de aksilla için SUV değerlerinin, NAK sonrası düşüşü istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0,001, p<0,001, p<0,001). NAK sonrası operasyonda 96 hastada (%42) tam cevap, 120 hastada kısmı cevap (%60) görülürken, 13 hasta cevapsız (%5,6), 2 hasta (%1) ise progrese idi. NAK cevap oranları ile subtipler, operasyon tipi, SLNB tutulu nod sayısı, RT alan seçimleri, NAK öncesi klinik T ve N evreleri arası ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p>0.05). 5 yıllık hastalıksız sağ kalım (HSK) ve progresyonsuz sağ kalım oranları sırasıyla %93.5, ve %94 idi. Çoklu değişken analizinde NAK cevap oranları, NAK öncesi T evresi, ve RT alan seçimi ile HSK sürelerinin etkilenmediği (p>0.05) görüldü. Buna karşılık, NAK öncesi N evresinin HSK’da etkili olduğu ve N1 evresinde ortalama HSK süresinin N3 evresinde olanlara göre anlamlı olarak daha yüksek olduğu görüldü (p=0.016*).Takiplerde 1 hasta triple negatif, 5 hasta Her-2 (+), NAK sonrası 2 hasta tam cevaplı, 4 hasta kısmi cevaplı iken, hepsi MKC’li ve meme + supra RT uygulanmış 6 hastada lokal nüks geliştiği görüldü. Nüks, 3 hastada aksillada, 3 hasta da ise memede görüldü. Sonuç: Çalışmamızda hasta sayımız az, medyan takip süresi kısa olsa da NAK sonrası SLNB yapılan hastalarda RT, aksillada yeterli lokal kontrolü sağlamaktadır. Fakat RT alan seçimi ile lokal nüks arası ilişki gösterilememiştir. Bu konuda devam eden Faz 3 çalışmaların sonuçları yol gösterici olacaktır. Anahtar kelimeler: NeoadjuvanPublication Metadata only Kemik tümörlerin tedavisinde rezeksiyon ve ekstrakorporeal radyoterapi sonrası reimplantasyon sonuçları(2023-12-07) ÖZGEN, ZERRİN; EROL, BÜLENT; Kornienko A., Özgen Z., Erol B.PS-143 - Kemik-Yumuşak Doku Tümörleri Kemik Tümörlerin Tedavisinde Rezeksiyon Ve Ekstrakorporeal Radyoterapi Sonrası Reimplantasyon Sonuçları Aleksei Kornienko, 1 Zerrin Özgen,1 Bülent Erol2 1 Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye 2 Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye Amaç: Ekstrakorporeal ışınlama; kemik tümörlerinde rezeksiyon sonrası kemiğin ekstrakorporeal olarak yüksek doz radyoterapi ile sterilize edilerek biyolojik rekonstrüksiyon amaçlı kullanımı olarak tanımlamaktadır. Bu çalışmada kliniğimizde ekstrakorporeal ışınlama ile tedavi edilen hastalarımızın onkolojik sonuçlarını paylaşmayı ve kullandığımız yöntem hakkında bilgi vermeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: 2015-2022 yıllar arasında kliniğimize başvuran ve malign kemik tümörü tanısı almış, indüksiyon kemoterapisi sonrası lokal tedavi yöntemi olarak ekstremite koruyucu cerrahi için uygun görülmüş 38 hasta değerlendirilmiştir. Cerrahi sırasında tümörlü dokular geniş sınırlarla rezeke edilmiş ve sonrasında ekstraosseöz ve intramedüller kemik dokusu çıkarılmıştır. Tendon ve bağ insersioları rekonstrüksiyon amacıyla kullanılmak üzere kemik doku üzerinde bırakılmıştır. Sonrasında çıkarılan kemik steril bir şekilde sarılıp paketlenmiş ve Radyasyon Onkolojisi Kliniğine gönderilmiştir. Homojenite sağlanması için fiberglastan hazırlanmış kutu pirinç ile doldurulmuştur. İrradyasyon işlemi iki farklı Lineer Akseleratörde tek fraksiyonda 6MV foton enerjisi ile sterizasyon dozunda 50 Gy uygulanmıştır. Tedavi planında kemikte tüm alanların en az 50 Gy alması sağlanmıştır ve primer tümör yerinde doz artışına izin verilmiştir. Sonrasında ışınlanan kemik ameliyathaneye ulaştırılarak cerrahi ekip tarafından anatomik olarak reimplante edilmiştir. Cerrahi sonrası takibe alınan hastaların nüks ve progresyon zamanları, akut ve uzun dönem yan etki profilleri ve sağkalım süreleri kaydedilmiştir. Bulgular: Hasta özellikleri ve Tedavi sonuçlarımız aşağıdaki tabloda özetlenmiştir (Tablo 1). Takipte hastaların 5’inde (%13) yara yeri problemi ilk 6 ay içinde gelişti. Debridman bu hastalardan üçüne uygulandı; diğer hastalarda ek cerrahi girişime gerek duyulmadı. İmplant failure (başarısızlık) 6 hastada (%15), 1hastada flep yetmezliği, 1 hastada subluksasyon, 1 hastada kalça dislokasyonu, 1 hastada distal humerus kırığı, 1 hastada septik artrit gelişti. Lokal nüks ise toplam 3 hastada meydana geldi (10. ay, 15. ve 18. ayda; iki tanesi implant alanı içinde olup 1 tanesi ise operasyon alanın hemen yanında meydana gelmiştir). Tüm hastaların ortalama takip süresi 36 ay, genel sağkalım ise 75,6 ay, 5 yıllık genel sağ kalım %70 idi. Sonuç: Kemik tümörlerinin tedavisinde radyoterapi önemli bir rol oynamaktadır. Kemiğin ekstrokorperal ışınlanması iyi bir sterizasyon yanı sıra biyolojik materyal olması açısından avantaj sağlamaktadır. Ayrıca ekonomik, kolay ve hızlı uygulanması da kullanımını son yıllarda arttırmıştır. Kliniğimizde ki sonuçlar da onkolojik olarak diğer uygulamalardan farklı olmadığını göstermiştir. Anahtar Kelimeler: Ekstrakorporeal ışınlama, kemik tümörleri TPublication Metadata only Genç yaş meme kanseri tanılı hastalarda hipofraksiyone radyoterapi sonuçları trod meme kanseriçalışma grubu (06-011)(2023-12-07) ÖZGEN, ZERRİN; Kaydıhan N., Tepetam H., Eröz S., Bölükbaşı Y., Bahadır M., Gürsel Ş. B., Bakkal B. H., Erpolat Ö. P., Yıldız F., Özgen Z.Publication Metadata only Primer kutanöz anaplastik büyük hücreli lenfoma olgusu(2021-11-28) ÖZGEN, ZERRİN; ERGUN, SAFİYE ATLAS TÜLİN; BOZKURT, SÜHEYLA; Karaçam K. A., Özgen Z., Ergun S. A. T., Bozkurt S.Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Kliniği 2 Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Abd 3 Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Abd 4 Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Abd Giriş: Primer cilt lenfomalarında en sık T hücreli lenfomalar görülür. Primer kutanöz anaplastik büyük hücreli lenfoma (pkABHL), MF den sonra 2. en sık görülen T hücreli cilt lenfomasıdır. Lenfomatoid papülozis ile CD30+ lenfoproliferatif hastalıklar grubunu oluşturur. Cilt nüksleri yaygın ancak sistemik tutulumu yaklaşık %10-15 düzeylerindedir. Sistemik anaplastik büyük hücreli lenfoma (ABHL)’ nın tersine pkABHL’ da ALK transformasyonu az görülmektedir. (1) Olgu: 71 yaşında erkek hasta, karın ön duvarda yaklaşık 4-5 aylık süreçte 6x3 cm’lik papüler lezyon gelişmesi üzerine başvurdu.23.08.2021 tarihinde yapılan PET-CT de batın orta hatta 11 x 19 mm boyutlu her iki laterale uzanan en kalın yerinde 4-5 mm kalınlığa ulaşan cilt lezyonunda artmış FDG tutulumu (SUV max=7.9) izlendi. 15.08.2019 tarihinde hastanemizde patoloji birimde yapılan immünohistokimyasal değerlendirmede CD3+, CD30+, CD20-, ALK-, DUSP22 Gen mutasyonu – saptandı. Kemik iliği biyopsisinde tutulum saptanmadı. Sistemik tutulumu da olmaması nedeniyle ön planda \"primer kutanöz ALK – anaplastik büyük hücreli lenfoma\" tanısı aldı. Sistemik tedavi düşünülmeyen hasta radyoterapi için yönlendildi. Hastaya 6/9MeV enerjiyle 0,5 cm bolus kullanılarak definitif konformal 40 Gy/20 fr radyoterapi (RT) uygulandı. Grade 1 dermatit izlendi. 1 ay sonraki kontrolünde tam yanıt alındı. 9 ay sonra batın ön duvarda eski tedavi alanının dışında 2 yeni lezyon gelişti. İntralezyonel metotreksat (MTX) dermatoloji kliniğinde uygulandı. MTX tedavisine kısmen yanıt alınan hasta, MTX dirençli kabul edilerek kliniğimize yönlendirildi. İlk RT den 2 yıl sonra her iki yeni lezyonuna yönelik 9 MeV enerjiyle 0,5 cm bolus kullanılarak 40 Gy/20 fr RT uygulandı. Hemen tedavi bitiminde belirgin klinik regresyon saptandı. Gr 1-2 dermatit izlendi. Tartışma: pkABHL nadir görülen hastalıklardandır. Morfolojik olarak pleomorfik, büyük, anaplastik hücrelerden oluşup çoğunlukla CD30+ yüzey antijeni vardır. Klinikte soliter veye multipl, gruplar halinde; bazen ülsere olabilen nodül veya papüllerden oluşur. Genelde 60 yaş civarında ve erkek/kadın 2/1 oranında görülür. (2) Özellikle ekstremite, gövde ve baş boyun tutulmaktadır. Tedavi bölgesi dışında cilt nüksleri sık görülür. Yavaş seyirli ve iyi prognozlu bir hastalıktır. En sık sistemik tutulum bölgesi bölgesel lenf nodlarıdır. 5 yıllık sağkalım bölgesel lenf nodu tutulsa bile %95 tir. Soliter ve lokalize hastalığın tedavisinde cerrahi veya radyoterapi primer tedavi seçenekleridir. (3,4) pkABHL radyosensitif bir tümördür. Genellikle yapılan çoğu çalışmada kutanöz lenfomalarla birlikte ele alınmış olup 24-36 Gy RT, bazı çalışmalarda ise 40 Gy/20 fr RT uygulanmış ve tam yanıt alınmıştır. Genellikle 6-9MeV enerji ve 0.5-2 cm bolus kullanılmıştır. Radyoterapi iyi tolere edilmektedir ve çoğunlukla grade 1-2 yan etki izlenmiştir. (5,6) Sistemik tedavide CHOP ve CVP rejimi, metotreksat, brentuximab vedotin ve diğer ajanlar kullanılabilir ve yanıt oranları yüksektir. (7) Olgumuzda literatürle uyumlu olarak radyoterapiye çok iyi yanıt alınmıştır ve farklı cilt alanlarında yineleme olmuştur. Sonuç: pkABHL nadir görülen bir hastalık olup radyosensitif olması nedeniyle lokal hastalıkta primer seçeneklerden biridir. 24-40 Gy ortalama RT dozu güvenli şekilde uygulanabilmektedir. Anahtar kelimeler: primer kutanöz anaplastik büyük hücreli lenfomaPublication Metadata only Anxiety and depression level and body appreciation of breast cancer patients who had oncology physician and nurse led education during postoperative radiotherapy(2020-10-17) ÖZGEN, ZERRİN; YANARTAŞ, ÖMER; ATASOY, BESTE MELEK; Çankaya G., Özgen Z., Korkmaz A., Yanartaş Ö., Atasoy B. M.OP-02 Anxiety and depression level and body appreciation of breast cancer patients who had oncology physician and nurse led education during postoperative radiotherapy Gul Cankaya, Zerrin Ozgen, Ayse Korkmaz, Omer Yanartas, Beste Melek Atasoy Department Of Radiation Oncology Marmara University Pendik Training Hospital Istanbul Turkey INTRODUCTION: In this study, we have investigated effect of education on anxiety and depression levels and body perception of breast cancer patients during postoperative radiotherapy (RT) led by physicians and oncology nurse. MATERIAL-METHODS: Ethical approval was obtained from institutional ethical committee. In this prospective study we have enrolled 50 patients with written consent who were operated and had indication for RT (n = 50). Hospital Anxiety and Depression Scale (HAD-A1 and HAD-D1) and Body Appreciation Scale (BAS-1) were applied to patients after first examination. Then the patients had education on these topics: steps of radiotherapy, side effects and precautions, simulation, main points in simulation, deep breathing for patients operated on the left chest, significance of crunches, doing deep breathing exercise, the factors in skin care during RT, lymphedema, protection from lymphedema, making a breast self-examination, importance of inspection, importance of preventive health screenings and its intervals, importance of nutrition and activity in breast cancer. In line with the demands of patients, they had dietician and psychiatry support. However, radiotherapy skin reactions that may develop on the patient\"s skin during treatment was followed up regularly and complaints were answered. HAD (HAD-A2, HAD-D2) and BAS (BAS-2) were applied again after RT completed. RESULTS: Mean HAD-A1 was 4.9 (0 -15) SD 0.36, whereas HAD-A2 was 1.6 (0-5) SD 1.56. HAD-D1 resulted with average 3.7 (0-16) SD at 3.89 and HAD-D2 with mean 1.08 (0-5) SD 1.17. BAS-1 resulted mean 44.50 (33-50) SD 4.67 and BAS-2 with 46.68 (36-50) SD 3.74. HAD-A scores for 39 patients had decreased with only one increased and 10 remained same. Comparison of anxiety before and after treatment were made by Wilcoxon test; statistically it was found decreased significantly (p <0.05). HAD-D scores of 5 patients over 11 points returned to normal in second test. While HAD-D scores of 35 patients had decrement, 3 patients had mild increase and 12 remained stable. There was a statistically significant improvement in the depression scale (p<0.05). After the treatment, BAS scores had statistically significant increase (p<0.05). DISCUSSION: Anxiety in 3 patients and depression in 5 patients were high but regressed to normal. BAS scores had increment. Patients having regularly information had decreased anxiety and depression scales. It has been found increase in BBS scores. CONCLUSION: HAD-A, HAD-D and BAS scales helped monitoring positive effect of information on patients on RT. Keywords: Breast cancer, Radiotherapy, Hospital anxiety depression scale, Body appreciation scale, Breast cancer education nurse.Publication Metadata only RPM yöntemi ile tedavi olan meme kanserli hastalarda RTT açısından değerlendirme(2020-11-21) ÖZGEN, ZERRİN; Demirelli S., Ekici K., Şafek A., Çağ B., Sezgin S., Öztürk F., Özgen Z.RPM YÖNTEMİ İLE TEDAVİ OLAN MEME KANSERLİ HASTALARDA RTT AÇISINDAN DEĞERLENDİRME Seda Demirelli1 , Kürşat Ekici1 , Adnan Şafek1 , Betül Çağ1 , Samet Sezgin1 , Funda Öztürk2 , Zerrin Özgen3 1 Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Kliniği(Rtt) 2 Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Kliniği(fizik) 3 Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Kliniği Nefes tutma yöntemleri meme kanseri radyoterapisinde çevre organ dozlarını azaltarak potansiyel olarak yararlı olabilmektedir. Fraksiyon arası hareketler normal solunum döngüsünde küçük olmasına rağmen, inhalasyon sırasında diyaframın yükselmesi kalp posteriora ve inferiora doğru uzaklaşır ve total akciğer hacmi artar. Bu da meme radyoterapisinde kalp ve akciğer dozunu azaltarak bu organlarda oluşabilecek toksisiteyi azaltabilir. Bu çalışmada kliniğimizde derin nefes tutma tekniği (DIBH) ile tedaviye aldığımız meme kanserli hastaları inceledik. Kliniğimizde DIBH tekniği varian RPM (gerçek zamanlı pozisyon yönetimi) ile uygulanmaktadır. Meme radyoterapisi endikasyonu ile tedavi planlanacak hastalar öncelikle derin nefes tutma açışından değerlendirildi. İşlem basamakları: Hasta CT simülasyonu için geldiğinde hastaya yapılacak işlemler anlatılarak uyumu sağlanır. Hastaya çekim öncesi derin nefes tutma çalışması yaptırılarak DIBH için uygunluğu kontrol edilir. Daha sonra her hastaya özel immobilizasyon sağlanarak rahat bir pozisyonda yatırılır. Reflektif eksternal marker diafram üzerine kameranın infrared yansıtıcıları görebileceği şekilde cilde yüzeyel olarak yerleştirilir. İlk önce serbest solunumda ve sonrasında derin inspirasyon sırasında bilgisayarlı tomografi çekimleri yapılır. Bu sırada hastanın nefes tutma süresi ve aralığı hesaplanır. Planlama sonrası tedaviye alınan hastalar tekniker komutuyla derin nefes alması ve tutması sağlanır, rpm sisitemi ile kontrol edilerek belirlenen inspiryum aralığında ışınlanması sağlanır; aralık dışına çıkıldığında ışınlama durur. DIBH tekniği ile 2018-2019 yılları arasında kliniğimizde tedaviye alınan 50 meme kanserli hastanının 19’ünde meme ,31 hastanın ise meme veya göğüs duvarı ve lenfatikleri işınlandı. Fraksiyon dozu intakt meme için boost dozu ile 60 Gy/30 fr ve periferik lenfatiklere 50 Gy/25fr idi. Tedavi tekniği 33 hastada FINF,17 hastada IMRT idi.31 hasta sol meme,19 hastada ise sağ meme ca nedeniyle tedavi oldu. Yaş aralığı 32-65, ortanca 47 idi. Serbest solunumda taraf akciğer volümü ortanca 1277cc, derin inspiryumda ise 2115 cc olarak ölçüldü. Akciğer için V20 değeri DIBH tekniğinde ortalama 19,15(10-28), kalp volümü ortalama 479 cc (332-646), sol taraf için kalp Dmean 415 cGy (69-1100)idi. Ortalama LAD dozu 818 cGy (454-1200) idi.Tedavi de inspiryum aralığı farkı 0,98 cm (0,65-1,63) olarak saptandı. İnspiryum süresi ortalama 14 sn idi (12-20 sn) RPM sistemi ile DIBH tekniği uygulanmasında hasta uyumu kadar teknikerlerin doğru yönlendirmesi önemlidir. Beden kitle indeksi daha düşük olanlar, daha önce spor yapmış ve genç hastalarda uyum daha kolay olmakla birlikte kısa süreli bir eğitim ve çalışma ile sonuç alınabilir. Olası uzun dönem yan etkiler açısından tercih edilmesi gereken bu yöntem tekniker açısından da kolaylıkla uygulanabilir.Publication Open Access Impact of skeletal muscle measurements by chest computed tomography on survival and postoperative complications in patients with soft tissue sarcoma(2022-01-01) ARIKAN, RUKİYE; EROL, BÜLENT; KÖSTEK, OSMAN; BAYOĞLU, İBRAHİM VEDAT; DANE, FAYSAL; YUMUK, PERRAN FULDEN; ÖZGEN, ZERRİN; BUĞDAYCI, ONUR; AKIN TELLİ T., BUĞDAYCI O., Alan O., Sariyar N., Isik S., Arikan R., Yasar A., Majidova N., Celebi A., EROL B., et al.© 2022 Taylor & Francis Group, LLC.This study aims to evaluate whether sarcopenia, measured by chest computed tomography (CT), affects survival outcomes and postoperative complications in soft tissue sarcoma (STS) patients undergoing surgery. In this retrospective study, CT scans of 79 patients were reviewed to measure pectoralis and T12 vertebra muscle area. Both were then adjusted for height (cm2/m2) as pectoralis muscle index (PMI) and T12 vertebra muscle index (TMI). Analyses were performed by dichotomizing muscle indices at gender-specific 50th percentile; PMI and TMI < 50th percentile were defined as low, and ≥50th percentile as high. Overall postsurgical complication rate (PCR) was 16%. Median length of hospital stay (LOHS) was 10 days (3–90). PMI and TMI were significantly lower in women (p = 0.02, p = 0.04). Median body mass index was significantly higher in high PMI and TMI groups (p = 0.01 for both). PCR and LOHS were similar between low and high PMI and TMI groups. Median follow-up was 29 months, 37 patients had recurrence and 23 died. No significant difference was noted between low and high PMI and TMI groups, in terms of disease-free or overall survival. PMI and TMI as measured by chest CT had no impact on survival outcomes or postoperative complications in localized STS.