Person:
PERDAHLI FİŞ, NEŞE

Loading...
Profile Picture

Email Address

Birth Date

Research Projects

Organizational Units

Organizational Unit

Job Title

Last Name

PERDAHLI FİŞ

First Name

NEŞE

Name

Search Results

Now showing 1 - 10 of 11
  • Publication
    Down sendromu tanılı ergen hastada parafilik belirtiler: Bir olgu sunumu
    (2023-05-13) PERDAHLI FİŞ, NEŞE; Kuyumcu B., Ünver H., Perdahli Fiş N.
    Giriş: Parafilik belirtiler, cinsel uyarılma için, alışılmadık nesneler, eylemler veya durumları içeren tekrarlayıcı ve yoğun cinsel dürtü, fantezi veya davranışların olması ile karakterizedir. Pek çok davranış ile karakterize olan bu durumun bir alt başlığı olan fetişizm; en az 6 aylık bir süre boyunca, düşlemler, itkiler ya da davranışlar olarak kendini gösteren, yaşamayan (cansız) nesneleri kullanmaktan ya da cinsel organlar dışı bir vücut bölgesine/bölgelerine son derecede özel olarak odaklanmaktan, yineleyici bir biçimde, cinsel olarak çok uyarılma şeklinde tanımlanmaktadır. Bu olgu sunumunda 13 yaş 5 aylık iken Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ayaktan Tedavi Ünitesi’ne cinsel istekte artış şikayeti ile başvuran down sendromlu bir ergenin takiplerde ortaya çıkan parafili belirtileri tartışılacaktır. Olgu: Baba ve babanın ikinci evliliğini yaptığı eşi ile birlikte yaşayan erkek hasta; alt sınıfta eğitimine devam etmekte ve özel eğitim almaktaydı. İlk olarak dış merkeze cinsel organını gösterme, sürtünme ve dokunma davranışları nedeniyle başvurduğu öğrenilen hastanın risperidon 2x1 mg/gün ve kısa etkili metilfenidat 10 mg 2x1 kullandığı öğrenildi. Bu davranışları evde sergileyen hastaya ailenin verdiği tepkiler ele alındı.Yaklaşık 2 yıldır bu tedaviye devam ettiği öğrenilen hastanın rutin kan tetkikleri istenip, kısa etkili metilfenidat tedavisi OROS metilfenidat 36 mg’a çıkılmış, prolaktin düzeyinin artması ve yeterince fayda görmemeleri nedeniyle antipsikotik tedavisinin de tedrici dozda aripiprazol 10 mg/gün’e yükseltilmesi planlanmıştır. Süreçte azalan bu davranışlarına, babanın ikinci eşinin iç çamaşırlarını alma, saklama ve koklama davranışları eklenen hastanın tedavisine tedrici dozda mirtazapin 15 mg/gün eklenmiş olup, mirtazapin eklenmesi sonrası bu şikayetlerinin artık kalmadığı aile tarafından ifade edilmiştir. Tutum önerileri tekrarlanmış, riskli durumlar ayrıntılı ele alınmıştır. Bu davranışları nedeniyle takiplerinde hastanemiz çocuk koruma birimine ve sosyal hizmetlere yönlendirilen hasta ve ailesiyle ilgili birimlerce görüşmeler yapılmıştır. Danışmanlık tedbiri kararı uygulanacağı tarafımıza iletilmiştir. Hastanın takibi devam etmekte olup, ilaçlarla ilgili herhangi bir yan etki tariflenmemiştir. Hastanemizde yapılması planlanan WISCR testine uyum sağlayamayan hastanın Porteus-Kent EGY testinde performans puanı 46 olarak hesaplanmış olup, toplam zeka puanı hesaplanamamıştır. Yapılan ruhsal durum muayenesinde yaşından küçük gösteren, özbakımı azalmış, zayıf, gözlüklü, down sendromu fenotipi özellikleri gözlenen erkek ergendi. Sözel ifadesi kısıtlıydı, görüşmeye uyum sağlayamadı. Duygudurumu ve duygulanımı anksiyözdü. Dikkati dağınıktı. Zekası orta düzeyde zihinsel yetmezlik izlenimi veriyordu. Bu olgu sunumu için onam alınmıştır. Tartışma: Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve orta düzeyde zihinsel yetmezlik tanıları olan bu hastada gelişen parafilik belirtiler için çok yönlü ve multidisipliner değerlendirme yapılması gerektiği düşünülmüş olup, hasta metilfenidat, aripiprazol ve mirtazapin tedavisinden fayda görmüştür.
  • Publication
    Unc 80 Gen mutasyonu olan hastada gelişim geriliği
    (2022-05-22) PERDAHLI FİŞ, NEŞE; Medet D., Perdahlı Fiş N.
  • Publication
    Şizoaffektif bozukluk düşünülen bir olgu
    (2023-05-13) PERDAHLI FİŞ, NEŞE; Hacıalioğlu Ç., Perdahli Fiş N.
    Sunumu Yapan Kişi Hakkında Bilgiler Çağla Hacıalioğlu, Marmara Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Anabilim Dalında 3.yılımda asistan doktor olarak görev yapmaktayım. Bu olguyu Prof.Dr. Neşe Perdahlı Fiş ile takip etmekteyim. Bu olguyu psikotik özellikli depresyon ve şizoaffektif bozukluk ayırıcı tanısı açısından sunmaktayım. Ayrıca zihinsel yetersizlik olan hastalarda psikotik belirtilerin değerlendirilmesi zorlaşmaktadır. Olguyu Anlama Hasta ilk poliklinik başvurusunda 16 yaş 6 aydı. Liseye açıköğretimden 2.sınıftan devam ediyordu, ancak sınavlarına girmiyormuş. Hastanın ilk başvurusunda ana şikayetleri, mutsuzluk, pasif suisidal düşünceler, eline bıçak alıp bileğini kesmeye çalışma, içe kapanma, kendi kendine gülmeler, kendine zarar vermesi yönünde sesler duyma şeklinde işitsel halüsinasyonlar, cinlerden zarar göreceğini düşünme şeklinde persekütif hezeyanlardı. Hasta bu şikayetlerle bir yıl önce dış merkezde çocuk psikiyatri kliniğine başvurmuş. Risperidon 1 mg/gün başlanmıştı, 2 mg/gün dozuna kadar çıkılmış ancak tam fayda sağlanamamış. Hastanın ilkokul ve ortaokulda ders başarısı düşükmüş. Liseye de dersleri anlamadığı için devam edememiş, açık öğretime geçmiş. Ancak semptomları nedeniyle de açık öğretim sınavlarına girememiş. Ortaokulda ders başarısızlığı nedeniyle öğretmeni tarafından azarlandığını, bu olayı unutamadığını ifade ediyordu. 19 yaşında bir abisi varmış. Babası inşaat malzemesi satıyormuş,bipolar bozukluk tanısı ile olanzapin ve lityum kullanıyormuş, işlevselliği iyiymiş. Annesi ev hanımıymış. Hastanın ilk başvurusunda ellerde titreme ve ağır hareket etme şeklinde fiziksel belirtileri mevcuttu. Hastanın yapılan ruhsal durum muayenesinde öz bakımı azalmıştı, mentali kısıtlı izlenimi veriyordu, iş birliği kuruyordu. Yönelim, bellek ve dikkati tamdı. Duygudurum: depresif, duygulanım: duygudurumla uyumlu,künt, ancak labildi, zaman zaman gülmeleri oluyordu. Düşünce içeriği: dünyanın sonunda ne olacağına dair düşünceler, cinlerden şeytanlardan zarar göreceğine dair persekütif hezeyanlar mevcuttu. Aktif suisidal düşünce yoktu ancak pasif suisidal düşünceler mevcuttu. İki ay önce bıçakla bileğini kesmeye çalışma şeklinde kendine zarar verme davranışı olmuş. Çağrışımlar dağınıktı, konuşma hızı ve miktarı azalmıştı. İç görü yoktu ve muhakeme bozulmuştu. Hastanın 4P formülasyonunu yaptığımızda, predispozan faktörler olarak babanın bipolar bozukluk tanısı olarak genetik yüklülük, hastada hafif düzeyde mental retardasyon bulunması, ortaokulda akranları tarafından uygulanan zorbalık ve öğretmeninin örseleyici tutumları gösterilebilir. Presipite edici faktör olarak ise hastanın örgün eğitimi bırakarak açık öğretime geçip, evde içe kapanması gösterilebilir. Sürdürücü faktörler olarak ise hastanın genellikle evde vakit geçirmesi, iletişime geçtiği kişilerin sınırlı olması, düzenli bir antipsikotik tedavi kullanmamış olması gösterilebilir. Protektif faktörler; hastanın annesinin destekleyici olması, akrabalarıyla, özellikle kuzenleriyle olumlu ilişkileri, verilen randevulara düzenli gelmesi ve ilaç uyumunun iyi olması gösterilebilir. C.Tanısal Değerlendirme ve Tedavi Planı Ayırıcı tanı olarak psikotik özellikli depresyon, bipolar bozukluk düşünülebilir. Hastanın mental retardasyon tanı koymayı zorlaştırmıştır. Hastada tanı olarak şizoaffektif bozukluk düşünülmüştür. Hastanın ilk başvurusunda depresif özellikler ve psikotik bozukluk beraber görülmekle birlikte, tedavi sürecinde depresif şikayetler olmadan 2 haftadan uzun süren sadece psikotik şikayetlerin olduğu bir dönem bulunması şizoaffektif bozukluğu düşündürmektedir. Hastanın düşünce içeriğini anlayabilmek için, Beier cümle tamamlama testi verilmiştir. Bu testte mentali kısıtlı izlenimi veriyordu, basit ve kısa cevaplar mevcuttu. Hastanın tedavisi aripiprazol 10 mg tablet başlanarak kademeli olarak 20 mg/gün dozuna kadar çıkarılmıştır. Tedavi ile birlikte, depresif şikayetler azaldı, ancak işitsel ve görsel halüsinasyonlar devam etmişti. Ara ara ağlamalar ve nedensiz gülmeler devam etti. Fluoksetin 20 mg kapsül eklenmesiyle ağlamalar azaldı, duygu dalgalanmaları daha az olmaya başladı. Hastanın dedesini kaybetmesiyle semptomlarının tekrar alevlendiği bir dönem oldu, ancak aripiprazol 30 mg dozuna çıkılmasından iki ay sonra görsel ve işitsel halüsinasyonlar, sanrılar ve depresif şikayetler ortadan kalktı. Hastanın tedavisi kademeli olarak aripiprazol 20 mg/gün dozuna düşüldü, fluoksetin 20 mg/gün kullanmaya devam etmektedir. Açık öğretim sınav kitaplarını alarak tekrar sınavlara girmeyi düşünmektedir. DSM-5 "şizoafektif bozukluğun ayrı bir nozolojik kategori olmadığına dair artan kanıtlar var" derken, şizoaffektif bozukluk psikotik tanı grubunda kalmaya devam ediyor. Şizoaffektif bozukluk genellikle şizofreninin daha hafif bir alt grubunu veya duygudurum bozukluğu olan hastaların daha şiddetli bir alt kategorisini belirtmek için kullanılır ve tanısal güvenilirliği düşüktür.(Chan,2016) Bu olguyu sunma nedenimiz, mental retardasyonu olan olgularda kendi kendine konuşma ve gülme gibi semptomlar varlığında psikotik bozukluk ayırıcı tanısındaki zorluklardır. Ayrıca psikotik belirtilerin remisyona girdiği olgularda anti psikotik ilaç tedavisi ne zaman kesilmelidir? Psikotik özellikli depresyon ve şizoaffektif bozukluk ayırıcı tanısı nasıl yapılabilir? Bu hastanın mental kapasitesine bağlı sınırlı işlevsel düzeyine bağlı belirtiler ve psikozun rezidü negatif belirtileri arasındaki ayırıcı tanı nasıl yapılabilir?
  • Publication
    Antipsikotik tedavi altında psikozdan dirençli maniye: bir olgu sunumu
    (2022-05-22) PERDAHLI FİŞ, NEŞE; Seven İ., Perdahlı Fiş N.
  • Publication
    Sağlık tedbiri kapsamındaki çocuk ve ergenlerin sosyodemografik ve klinik özellikleri
    (2022-05-22) PERDAHLI FİŞ, NEŞE; Barin G. G. , Sivritaş S., Berk Akbaş A. Z. , Perdahlı Fiş N.
  • Publication
    Çocuk ve ergenlerde bipolar bozukluk; hastalık öyküsünün alınması, tanıya götüren ipuçları ve yaşam boyu izlem çizelgesi
    (Türkiye Klinikleri Yayınevi, 2022-01-01) PERDAHLI FİŞ, NEŞE; Göksu M., Perdahlı Fiş N.; Akbaş, Seher
    Bipolar bozukluk (BB) çocukluk ve ergenlik döneminde okul, aile ve sosyal işlevselliği önemli ölçüde etkileyerek morbidite ve mortaliteye neden olabilmektedir. Bu yaş aralığında ilk epizodun depresyon şeklinde ortaya çıkabilmesi, klinik görünümün farklılıklar göstermesi, subsendromal karma epizod belirtileri varlığı ve çok hızlı döngülülük gibi nedenlerle BB tanısının konulması daha zor olabilmekte ve daha uzun zaman alabilmektedir. BB'un seyrini kavramak ve erken tanı koyabilmek için BB açısından risk altındaki ve prodrom dönemindeki çocuk ve ergenleri tanımak önemlidir. Çocuk ve ergenlerde BB risk faktörleri ailede BB öyküsü, anksiyete bozukluğu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, madde kullanımı, eşik altı duygudurum belirtileri, uyku alışkanlıklarında değişiklikler, ihmal ve istismar öyküsü olarak sıralanabilir. BB'un erken yaşta başlaması, daha fazla komorbidite, daha fazla epizod, daha az sayıda ötimik gün ve sonuçta daha kötü prognozla birlikte genellikle daha şiddetli klinik seyri öngörmektedir.
  • Publication
    Pika tanılı iki mültecikardeşin tedavi ve takip süreci
    (2022-05-18) PERDAHLI FİŞ, NEŞE; Ünver H., Perdahlı Fiş N.
  • Publication
    Klozapin tedavisi ile ortaya çıkan obsesif kompülsif belirtiler-bipolar affektif bozukluk tanılı ergen olgu
    (2022-05-22) ERDOĞDU, AYŞE BURCU; PERDAHLI FİŞ, NEŞE; Cihanyurdu İ., Erdoğdu Yıldırım A. B. , Perdahlı Fiş N.
  • Publication
    Dirençli depresyon tanılı kız Ergenin tedavi ve takip süreci
    (2023-05-13) PERDAHLI FİŞ, NEŞE; Medet Albayrak D., Ünver H., Perdahli Fiş N.
    Giriş: Major depresyon tanısı ile tedavi edilen hastaların yaklaşık olarak üçte biri tedaviye yanıt vermemektedir. Tedaviye direnç, "yeterli doz ve sürede en az iki farklı ve uygun antidepresan tedaviye yanıt vermeme" olarak tanımlanmaktadır. Olgu: 16 yaş 5 aylık kız hasta çocuk nöroloji biriminin zeka testi istemesi sebebiyle 1.5 sene önce tarafımıza yönlendirilmiştir. Yapılan görüşmelerinde son 1 senedir her gün baş ağrısı ve baş dönmesi şikayetlerinin olduğu bunlara eşlik eden anhedoni, anerji, uyku bozukluğu, sosyal anksiyete belirtilerinin olduğu öğrenilmiştir. Hastaya fluoksetin 20 mg/gün başlanmış, sonrasında suisid düşüncelerinin artması üzerine fluoksetin kesilip sertralin 25 mg/gün ve risperidon 0.5 mg tedavisine geçilmiştir. Başvurusundan 3 ay sonra işitsel halüsinasyonları başlayan hastanın risperidon tedavisi 0.5 mg’dan 1 mg'a, sertralin tedavisi ise 50 mg'a yükseltildi. Takiplerde işitsel halüsinasyonlara görsel halüsinasyonlar eklendi ve aktif suisid düşünceleri bulunması üzerine risperidon kademeli olarak 3 mg'a, sertralin 100 mg'a yükseltildi, zuklopentiksol 50 mg im yapıldı, biperiden 4 mg/gün eklendi, sık aralıklarla takibe alındı. Nöroloji doktorunun valproatı 1000 mg/gün’e yükselttiği öğrenildi. Anksiyete belirtilerine yönelik olanzapin 5 mg eklendi. 1.5 ay sonrasında kendisine zarar vermesini söyleyen işitsel halüsinasyonlarının artması üzerine risperidon oral formu kesilerek, risperidon 25 mg/hafta im form eklendi, olanzapin dozu 10 mg'a yükseltildi, sertralin 100 mg, biperiden 4 mg, valproat 1000 mg/gün aynı şekilde devam edildi. Hastanın serviste yatarak tedavi görmesi planlandı ancak yatış yeri bulunamadı. Mevcut tedaviden fayda görmeyen hastanın ilerleyen takiplerde tedavisi sertralin 150 mg, risperidon im 25 mg/hafta, olanzapin 15 mg, biperiden 2 mg, valproat 1000 mg şeklinde güncellendi. 2 ay sonrasında 6 adet valproat içerek suisid girişiminde bulunan hastanın risperidon im tedavisi kesildi, sertralin 150 mg devam edildi, olanzapin kesilerek aripiprazol 15 mg'a kademeli olarak çapraz geçiş yapıldı. Takiplerinde benzer şikayetlerinin devam etmesi üzerine sertralin, aripiprazol ve biperiden tedavisi kesildi, ketiyapin 400 mg kademeli olarak başlandı ve lityum 300 mg eklenerek 900 mg’a yükseltildi, lityum serum düzeyi 0.6 olarak kaydedildi. Takiplerinde suisid düşüncesinde azalma gözlendi, işitsel ve görsel halüsinasyonları devam etmekle birlikte işlevselliğini daha az miktarda etkilediği öğrenildi. Tartışma: Tüm tedavi yöntemlerine karşın önemli bir sağlık sorunu olmaya devam eden dirençli depresyonda başarı sağlamak için hem alternatif seçeneklere ihtiyaç vardır hem de var olan tedavilerle ilgili büyük çapta kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır.
  • Publication
    Kalp pili olan hastada metilfenidat kullanımı; Bir olgu sunumu
    (2023-05-13) PERDAHLI FİŞ, NEŞE; Bırık H. E., Ünver H., Perdahli Fiş N.
    Kalp Pili Olan Hastada Metilfenidat Kullanımı: Bir Olgu Sunumu Giriş: Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), çocuk ve ergenlerde yaygın görülen nörogelişimsel bir bozukluktur. Ülkemizde DEHB tedavisinde kullanılan ilk seçenek ilaçlardan metilfenidatlar ile kalp hızı ve kan basıncında artış, çarpıntı, göğüs ağrısı ve ritim bozukluğu gibi kardiyovasküler sistem yan etkileri görülebilmektedir. Bu olgu sunumunda kalp pili olan DEHB tanılı hastanın tedavi sürecinin tartışılması amaçlanmıştır. Olgu: 9 yaş 7 ay erkek hasta kliniğimize dikkat dağınıklığı, ders başarısında düşme, ödevlerde dikkatsizce hatalar yapma, üzerine aldığı görevlerde dikkatini sürdürmede güçlük, organizasyon becerilerinde zorluk yaşama, dikkatinin dış uyaranlarla kolayca dağılması ve unutkanlık şikayetleri ile başvurdu. Hastanın özgeçmişinde 2 yaşında Ventriküler Septal Defekt nedeniyle kardiyak defekt onarımı geçirdiği öğrenildi. Hastanın tarafımıza başvurusundan 3 ay önce dış merkezde yapılan değerlendirmesinde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu tanısı aldığı, ilaç kullanımı için çocuk kardiyoloji bölümünden ilaç kullanım onayı alınarak kısa etkili metilfenidat 10 mg/gün tedavisi başlandığı, yapılan kontrol muayenelerinde şikayetlerinin devam etmesi üzerine metilfenidat 20 mg/gün dozuna çıkılarak tedaviye devam edildiği, takiplerinde herhangi bir kardiyak yan etki ya da şikayet gözlemlenmediği öğrenildi. Tarafımıza takip edilmek için başvuran hastanın tedavisi metilfenidat 20 mg/gün olarak devam edildi. Süreçteki rutin çocuk kardiyoloji kontrollerinde herhangi bir şikayetinin olmadığı ancak kalp atımının istirahatte 30 atım/dakika olması üzerine kardiyak pacemaker(kalp pili) uygulandığı öğrenildi. Hastanın ailesine metilfenidat tedavisi ile ilgili psikoeğitim verilerek, pacemaker sonrası ilaçsız takip edilmesi planlandı. Ancak ailenin tedaviye benzer şekilde devam etmek istemesi üzerine çocuk kardiyoloji hekiminden metilfenidat kullanımına devam edebileceği şeklinde onay alındı, düşük dozda tedavi yeniden başlandı. Hasta sık takip edilerek, doz değişikliklerinde çocuk kardiyoloji hekimi ile iletişim halinde olunmuştur. Süreçte kilosuna uygun dozda OROS metilfenidat 36 mg/gün kullanan hastanın; dönem dönem davranış sorunları olması üzerine tedavisine risperidon 0.5 mg/gün de eklenmiştir. İlaçlardan faydalanım belirgin olarak tariflenmiş olup, takibi devam etmektedir. İlaçla ilgili herhangi bir yan etki tariflenmemiştir. Kalp hızı ve kan basıncı olağandır. Bu olgu sunumu için aileden onam alınmıştır. Tartışma: DEHB tedavisinde kullanılan metilfenidatlarla ilişkili olarak ani ölüm dahil pek çok kardiyak yan etki bildirilmekle birlikte; konjenital/yapısal kalp hastalıklarında bu riskin artmadığı ve bu hastalarda metilfenidat tedavisi düzenlenebileceği belirtilmektedir. Benzer hastaların takiplerinde uygun çocuk kardiyoloji konsültasyonları ile kontrollü doz ayarlaması yapılarak ve hasta yakın takip edilerek metilfenidat tedavisi düzenlenebileceği akılda tutulmalıdır.