Person:
BARUTÇU ATAŞ, DİLEK

Loading...
Profile Picture

Email Address

Birth Date

Research Projects

Organizational Units

Organizational Unit

Job Title

Last Name

BARUTÇU ATAŞ

First Name

DİLEK

Name

Search Results

Now showing 1 - 10 of 35
  • Publication
    Böbrek nakli adaylarında kırılganlık tanımlanması ve gözlemi
    (2021-10-13) ŞANAL TOPRAK, CANAN; BARUTÇU ATAŞ, DİLEK; TUFAN ÇİNÇİN, ASLI; VELİOĞLU, ARZU; TUĞLULAR, ZÜBEYDE SERHAN; Rustamzade A., BARUTÇU ATAŞ D., ŞANAL TOPRAK C., TUFAN ÇİNÇİN A., VELİOĞLU A., TUĞLULAR Z. S.
  • Publication
    Hemodiyaliz ve Periton Diyalizi Tedavisi Alan Hastalarda Uzun Dönemde Gelişen Kognitif ve Fiziksel Bozukluklar.
    (2021-10-13) BARUTÇU ATAŞ, DİLEK; VELİOĞLU, ARZU; ARIKAN, İZZET HAKKI; AŞICIOĞLU, EBRU; Süleymanova G., BARUTÇU ATAŞ D., TUĞCU M., VELİOĞLU A., ARIKAN İ. H., AŞICIOĞLU E.
    Giriş: Diyaliz hastalarında uzun dönemde gelişen kognitif ve fiziksel fonksiyonlardaki gerileme yaşam kalitesinde bozulma ve artmış mortalite ile ilişkilidir. Bu çalışmada hemodiyaliz ve periton diyalizi tedavisi alan hastalarda kognitif ve fiziksel bozuklukları belirleyerek karşılaştırmayı hedefledik. Yöntemler: Çalışmamıza 20 periton diyalizi (PD) ve 24 hemodiyaliz (HD) hastası dahil edildi. Hastaların kognitif bozukluklarını değerlendirmek için MoCA (Montreal Kognitif Değerlendirme) ve MMSE (Mini Mental Durum Değerlendirme) testleri, fiziksel bozuklukları değerlendirmek için Lawton ve Brody EGYA(Enstrümental Günlük Yaşam Aktivitesi) ile Katz GYA (Günlük Yaşam Aktivitesi) testleri kullanılmıştır. Hastaların medikal özgeçmişi, kronik hastalıkları, diyalize başlama tarihleri sorgulandı. Laboratuvar verileri kaydedildi. Bulgular:HD tedavisi alan hastalar daha yaşlıydı (55.3±15.3 vs 48.2±10.1 yıl p=0.036). Grupların demografik ve laboratuvar verileri Tablo 1’de gösterilmiştir. PD hastalarının MoCA (21.9±6.0 vs 16.6±7.1, p=0,008).Lawton ve Brody EGYA (7.6±1.6 vs 6.4±2.4, p=0.025) ve Katz GYA(6.0±0.0 vs 5.5±1.0, p=0.018) skorları HD hastalarından yüksekti. Gruplarının kognitif ve fiziksel fonksiyonları Tablo 2’de karşılaştırılmıştır. Korelasyon analizinde yaş ile MoCA (r= -0.482, p= 0.001), MMSE (r= -0.462, p= 0.002) ve EGYA (r= -0.549, p= 0.001) arasında negatif korelasyon mevcuttu. Sonuç: Bu çalışmada her iki grupta da hastaların önemli bir kısmında kognitif ve fiziksel fonksiyonlarda bozulma mevcuttu. Ancak PD grubunda hastaların kognitif ve fiziksel fonksiyonlarının HD grubuna nazaran daha iyi korunduğunu gösterdik. İlerleyen dönemlerde diyaliz hastalarında gelişecek bu bozuklukların önlenmesi için hastaların yakından takip edilmesi gerekmektedir.
  • Publication
    Sepsiste serum laktat yüksekliği-sidemi ilişkisinin böbrek fonksiyonları penceresinden incelenmesi
    (2022-12-08) TUĞCU, MURAT; AŞICIOĞLU, EBRU; ARIKAN, İZZET HAKKI; BARUTÇU ATAŞ, DİLEK; TUĞLULAR, ZÜBEYDE SERHAN; VELİOĞLU, ARZU; Karadağ H., Berke Menteşe İ., Barutçu Ataş D., Tuğcu M., Aşıcıoğlu E., Velioğlu A., Tuğlular Z. S. , Arıkan İ. H.
  • Publication
    Hemodiyalize Giren Hastalar İle Renal Transplantasyon Yapılan Hastalarda Anksiyete, Depresyon Ve Yaşam Kalitesinin Karşılaştırılması.
    (2016-05-11) BARUTÇU ATAŞ, DİLEK; ARIKAN, İZZET HAKKI; BARUTÇU ATAŞ D., ARIKAN İ. H., ALIŞIR ECDER S., ÇİFTÇİ H.
    AMAÇ: Kronik böbrek yetmezliği (KBY) yaşamı tehdit eden, önemli ölçüde iş gücü kaybına ve komplikasyonlara yol açan, her yaş grubunu etkileyen bir hastalıktır. Renal replasman tedavilerindeki (RRT) artan bilgi ve teknolojiye rağmen KBY hastalarında anksiyete, depresyon ve yaşam kalitesi ile morbidite ve mortalite arasında çok yakın ilişki saptanmıştır. Bu araştırma hemodiyalize (HD) giren hastalar ile renal transplantasyon (Tx) yapılan hastalarda anksiyete, depresyon ve yaşam kalitesinin karşılaştırılması amacıyla planlandı. MATERYAL-METOD: Çalışmaya toplam 90 hasta (50 hemodiyaliz, 40 renal transplantasyon) dahil edildi. (ortalama yaş 51,63±16.1; yaş aralığı 17-84; Hemodiyaliz grubunda 32 erkek, transplantasyon grubunda 31 erkek). Veriler; Beck Anksiyete Ölçeği, Beck Depresyon Ölçeği ve SF-36 yaşam kalitesi ölçeği kullanılarak toplandı. İstatistiksel analizde ki kare testi, varyans analizi, independent samples t test kullanıldı. BULGULAR: Gruplar sosyodemografik açıdan benzer özelliklere sahipti. Her iki grupta benzer oranda anksiyete ve depresyon görüldü. Kadınların anksiyete ve depresyon puanı erkeklerden daha yüksek bulundu. Diyalize girme süresi ile depresyon ve anksiyete arasında ilişki yokken transplantasyon süresi ile anksiyete ve depresyon arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır. Yaşam kalitesi alt ölçeklerinden fiziksel fonksiyon, fiziksel rol güçlüğü, emosyonel rol güçlüğü, vitalite, genel sağlık ve fiziksel komponent puanı HD grubunda daha düşük saptandı (p<0,05). Yaşam kalitesi skoru kadın ve erkeklerde benzer bulundu. Bir işte çalışıyor olmanın; yaşam kalitesini olumlu etkilediği görüldü. SONUÇ: Bu çalışma sonuçları RRT’lerinin yaşam kalitesini etkilediğini, depresyon ve anksiyete gibi psikolojik problemlere eğilim yarattığını göstermiştir. Bu hastaların psikiyatrik değerlendirmeye alınması ve eğer gerekiyorsa psikiyatrik tedavi programlarının da başlatılması hem hastaların psikososyal adaptasyonlarını kolaylaştıracak hem de tedavinin başarısını ve hastanın yaşam kalitesini arttıracaktır. Anahtar Kelimeler: Anksiyete, depresyon, hemodiyaliz, renal transplantasyon, yaşam kalitesi
  • Publication
    Kardiyorenal sendromlu hastalarda periton diyalizi
    (Türkiye Klinikleri Yayınevi, 2022-09-01) BARUTÇU ATAŞ, DİLEK; AŞICIOĞLU, EBRU; Barutçu Ataş D., Aşıcıoğlu E.
    Kalp ile böbrek hastalığı arasındaki etkileşim çift yönlüdür. Kalbin veya böbreklerin akut veya kronik hasarı, diğer organda akut veya kronik hasara neden olabilir. Bu durum 'Kardiyorenal Sendrom' (KRS) olarak tanımlanır. Kalp yetmezliği olan hastaların %25 ile %63'ünde KRS gelişmektedir. Tedavide loop diüretikler, renin angiotensin sistem antagonistleri, tolvaptan ve ultrafiltrasyon (UF) uygulanabilir. UF, akut dekompanse kalp yetmezliği tedavisinde, diüretik direnci ve/veya böbrek fonksiyonlarında bozulma varlığında faydalı olabilir. KRS'da ultrafiltrasyon uygulamasında periton diyalizi alternatif bir tedavi yöntemidir. Hemodiyaliz ile karşılaştırıldığında, hemodinamiyi daha az etkilediği için, hipotansif komplikasyonların gelişme riski daha düşüktür ve hastaların idrarı uzun yıllar boyunca korunabilir. Rezidüel renal fonksiyonun korunması ise hasta sağ kalımı açısından avantaj sağlamaktadır. Yapılan çalışmalarda KRS tanılı hastalarda periton diyalizi ile UF yapılarak; kalp yetmezliğinin fonksiyonel sınıflaması ile sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonunda iyileşme ve hastaneye yatış oranları ile yatış süresinde azalma olduğu gösterilmiştir.
  • Publication
    Mineral ve kemik bozukluklarında tanı ve ayırıcı tanı
    (Türkiye Klinikleri Nefroloji Özel, 2018-01-01) ARIKAN, İZZET HAKKI; BARUTÇU ATAŞ, DİLEK; ARIKAN İ. H., BARUTÇU ATAŞ D.
  • Publication
    Mo174fibroscan detection of fatty liver and liver fibrosis in systemic lupus erythematosus
    (2021-05-01) BARUTÇU ATAŞ, DİLEK; VELİOĞLU, ARZU; ARIKAN, İZZET HAKKI; ALİBAZ ÖNER, FATMA; DİRESKENELİ, RAFİ HANER; TUĞLULAR, ZÜBEYDE SERHAN; AŞICIOĞLU, EBRU; Yetginoğlu Ö., BARUTÇU ATAŞ D., VELİOĞLU A., ARIKAN İ. H., YILMAZ Y., ALİBAZ ÖNER F., DİRESKENELİ R. H., TUĞLULAR Z. S., AŞICIOĞLU E.
    BACKGROUND AND AIMS: Systemic Lupus Erythematosus (SLE) is a chronic, multi-organ, systemic autoimmune disease that is more common in women than men and is typically diagnosed during the reproductive age. Although liver dysfunction is not considered the main organ pathology in SLE, the frequency of liver dysfunction or abnormal liver enzyme values may be observed in 50-60% of patients. Liver-related complications may present as asymptomatic hepatomegaly, subclinical steatosis and abnormal liver enzymes. The most common causes are drug-associated liver injury, lupus-associated hepatitis, and fatty liver disease. The aim of this study was to assess fatty liver and liver fibrosis in SLE patients using the FibroScan method as well as associated factors such as immunosuppressive medications. METHOD: Sixty SLE patients and 30 healthy controls were included. Patients with HBV, HCV or cirrhosis, malignancy, cardiac disease, or patients on dialysis were excluded. All participants underwent FibroScan measurements. Demographic data and cumulative doses of immunosuppressive medications were extracted from patient charts. Fasting blood was collected for analysis RESULTS: Demographic and clinical characteristics of the study groups are shown in Tables 1. The prevalence of fatty liver disease was similar between SLE patients and healthy controls (21.7% vs 26.7%, p= 0.597) and was associated with body mass index (BMI) (p= 0.026) and C-reactive protein (CRP) (p= 0.046) in multivariate analysis. Liver fibrosis was also similar between the two groups (26.7% vs 10.0%, p= 0.069). There was no relationship between cumulative drug doses including glucocorticoids with either fatty liver disease or liver fibrosis. Since the majority of SLE patients were female, we performed a subgroup analysis in female patients (n=51) and healthy controls (n=25). Fatty liver disease was similar between female SLE patients and healthy controls (23.5% vs 24.0%, p= 0.964). However, liver fibrosis in female patients with SLE was increased compared to the female healthy population (29.4% vs 4.0%, p= 0.011) and was associated with age (p= 0.034) and low-dose cumulative glucocorticoid use (p = 0.034). Low-dose cumulative glucocorticoid use was defined as less than 17.45 g, which was the 75th percentile value. Only 1 out of 15 female patients with fibrosis had high-dose cumulative glucocorticoid use (>17.45 g), while the remaining 14 patients had used lower doses (<17.45 g). CONCLUSION: The prevalence of fatty liver was similar between SLE patients and healthy controls, while liver fibrosis was increased in the female patient group as compared to controls. Furthermore, liver fibrosis was associated with age and low dose cumulative glucocorticoid use. Interestingly, fatty liver did not precede liver fibrosis in the majority of cases, contrary to what is observed in the general population. We hypothesized that liver fibrosis may be the result of subclinical inflammation and autoimmunity associated with SLE itself and the use of steroids may prevent or prolong fibrosis formation in the liver.
  • Publication
    Böbrek hastalıkları
    (Quintessence Publishing, 2017-01-01) BARUTÇU ATAŞ, DİLEK; ARIKAN, İZZET HAKKI; BARUTÇU ATAŞ D., ARIKAN İ. H.
  • PublicationOpen Access
    Peritoneal dialysis-related peritonitis with an unexpected micro-organism: enterococcus hirae
    (2017-01-01) BARUTÇU ATAŞ, DİLEK; AŞICIOĞLU, EBRU; VELİOĞLU, ARZU; TUĞLULAR, ZÜBEYDE SERHAN; ARIKAN, İZZET HAKKI; BARUTÇU ATAŞ D., AYKENT M. B., AŞICIOĞLU E., ARIKAN İ. H., VELİOĞLU A., TUĞLULAR Z. S., ÖZENER İ. Ç.
    Enterococcus Hirae is a gram-positive, facultative, anaerobic bacterium which is usually a zoonotic pathogen rarely isolated from human infections. There are no published reports describing continuous ambulatory peritoneal dialysis (CAPD) related- peritonitis with Enterococcus Hirae in the literature. With the following report, we describe the case of peritoneal dialysis (PD)-related peritonitis due to Enterococcus Hirae.
  • PublicationOpen Access
    Low serum 25-OH vitamin D levels are associated with increased D/P creatinine ratio in peritoneal dialysis patients
    (2021-09-01) BARUTÇU ATAŞ, DİLEK; TUĞCU, MURAT; VELİOĞLU, ARZU; ARIKAN, İZZET HAKKI; AŞICIOĞLU, EBRU; BARUTÇU ATAŞ D., AYKENT M. B., ARIKAN İ. H., TUĞCU M., VELİOĞLU A., AŞICIOĞLU E.
    Low 25-OH vitamin D levels have been linked to peritonitis and cardiovascular mortality in peritoneal dialysis (PD) patients. In this study we aimed to investigate the association of 25-OH vitamin D levels with peritoneal membrane characteristics in chronic PD patients. Consecutive 103 PD patients were enrolled in this retrospective study. Peritoneal dialysate to plasma (D/P) creatinine increase more than 0.1 with time were accepted as significant according Roc curve analysis. Patients with and without an increase in the D/P creatinine ratio of 0.1 were classified as Group 1 and Group 2, respectively. The relationship between baseline 25-OH vitamin D and peritoneal membrane characteristics were investigated. Mean age of the patients was 53.4±14.9 years and duration of PD was 72.1±50.3 months. There were thirty (29.1%) patients in Group 1. The duration of PD [73.5 (52.3-133.8) vs 49.0 (33.5-94.0) months, p:0.008]; hemoglobin [11.4 (10.4-12.2) vs. 10.2 (9.4-11.0) g/dL, p:0.001]and PTH [500.5 (254.5-748.3) vs 329.0 (205.0-549.5)ng/mL, p:0.047] levels were significantly higher in Group 1, whereas 25-OH vitamin D levels [5.0 (3.0-9.3) vs 7.8 (4.5-11.1)μg/L, p:0.027] and CRP [4.0 (3.0-7.2) vs. 8.0 (3.0-13.5)mg/L, p:0.028] were significantly lower. Multivariate analysis revealed duration of PD [Exp(B):1.012 (95%CI:1.001-1.022), p:0.028]; hemoglobin [Exp(B):1.756 (95%CI:1.199-2.571), p:0.004]; C-reactive protein (CRP) [Exp(B):0.882 (95%CI:0.789-0.985), p:0.026] and 25-OH vitamin D [Exp(B):0.853 (95%CI:0.754-0.965), p:0.012] were independent predictors of an increase in D/P creatinine ratio in PD patients. Increased D/P creatinine ratio was negatively correlated with 25-OH vitamin D level (r: -0.217, p:0.028). Lower levels of initial 25-OH vitamin D were associated with an increase in D/P creatinine ratio over-time.