Person: ÖNEŞ, TUNÇ
Loading...
Email Address
Birth Date
13 results
Search Results
Now showing 1 - 10 of 13
Publication Metadata only Hepatik Tutulum ile Giden Pulmoner Sarkoidozis Olgusunda FDG PET/BT Bulguları(2022-05-01) KESİM, SELİN; ENGÜR, CEREN ÖZGE; FİLİZOĞLU, NUH; ÖZGÜVEN, SALİH; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Kesim S., Şen F., Engür C. Ö., Filizoğlu N., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Öneş T., et al.Amaç: Sarkoidozis, en sık toraks içi lenf nodları ve akciğerler olmak üzere çok sayıda organı etkileyebilen, kronik enflamatuvar sistemik bir hastalıktır. Bu olgu sunumunda, pulmoner ve ekstrapulmoner tutulumun izlendiği sarkoidozis tanısı alan bir olgunun F-18 florodeoksigukoz (FDG) pozitron emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografi (PET/BT) görüntüleme bulguları sunulmuştur. Yöntem: Ateş, kuru öksürük, gece terlemesi şikayeti olan, toraks BT’de pulmoner nodüller saptanan 36 yaşındaki kadın hastaya malignite araştırılması amacıyla F-18 FDG PET/BT görüntülemesi yapıldı. Bulgular: F-18 FDG PET/BT tetkikinde mediastinal lenfatik istasyonlarda ve bilateral hiler/peribronşial alanlarda yoğun hipermetabolik multipl lenf nodları izlendi. Aynı zamanda her iki supraklaviküler bölgede, portal hilusta, peripankreatik alanda ve paraaortakaval bölgede izlenen multipl lenf nodlarında artmış FDG tutulumu gözlendi. Sağ akciğer parankiminde yoğun artmış FDG tutulumu gösteren büyüğü 13 mm çaplı birkaç adet nodüler lezyon dikkati çekti. Hepatomegali izlenen olguda, karaciğer her iki lobunda non-diyagnostik BT kesitlerinde seçilebilir hipermetabolik bir lezyon izlenmemekle birlikte tama yakın diffüz yoğun hipermetabolizma saptandı. Hastanın pulmoner lezyonu için yapılan bronkoskopik biyopsi sonucunda histomorfolojik ve immünohistokimyasal bulgular ile ön planda sarkoidoz lehine değerlendirilen non-nekrotizan granülom formasyonları raporlandı. Sonuç: Sarkoidozis, histolojik olarak nekrotizan olmayan granülomlarla karakterize etiyolojisi bilinmeyen multisistemik bir hastalıktır. Pulmoner sarkoidoz olguların %90’ında mevcuttur, ancak hastaların %30’unda ekstrapulmoner bulgular görülebilir. Pulmoner sarkoidoz, genellikle hiler adenopati ve retikülonodüler opasiteler ile karakterize olmakla birlikte pulmoner nodül/nodüller ile de ortaya çıkabilir ve maligniteyi taklit edebilir. Karaciğer ve dalak sarkoidozu ile ilgili çalışmalar sınırlıdır. Hepatomegali ve abdominal lenfadenopatiler en sık görülen bulgulardır. F-18 FDG PET/BT tetkiki sarkoidozis ayırıcı tanısında, hastalık yaygınlığının değerlendirilmesinde ve tedavi sonrası takiplerde önemli bir role sahiptir. Anahtar Kelimeler: Sarkoidozis, pulmoner sarkoidozis, hepatik sarkoidozis, F-18 FDG PET/BTPublication Metadata only Ektopik Paratiroid Bezlerini Saptamada Dual Faz MIBI Sintigrafisi ve SPECT/BT Görüntülemesinin Rolü Tek Merkezli Çalışma(2023-04-26) KESİM, SELİN; TUROĞLU, HALİL TURGUT; FİLİZOĞLU, NUH; ÖZGÜVEN, SALİH; İNANIR, SABAHAT; DEDE, FUAT; ÖNEŞ, TUNÇ; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Kesim S., Turoğlu H. T., Balaban Genç Z. C., Filizoğlu N., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Şen F., İnanır S., et al.Amaç: Primer hiperparatiroidisi olan hastalardan, daha önce hiç araştırılmamış hasta popülasyonunda ektopik paratiroid adenomu (EPA) prevalansı yaklaşık %20 iken; tekrar ameliyat edilen popülasyonda EPA prevalansın %66’ya kadar yükselebildiği literatürde bildirilmiştir. Ektopik bezler karotis bifurkasyonundan aortopulmoner pencereye kadar herhangi bir yerde olabilir. Bu çalışmada, hastanemize gelip, primer hiperparatiroidi nedeniyle paratiroid sintigrafisi çekilen hastalarda ektopik paratiroid bezi sıklığı ve tek foton emisyon bilgisayarlı tomografi/bilgisayarlı tomografi (SPECT/BT) tekniğinin katkısı retrospektif olarak araştırıldı.Yöntem: Haziran 2015-Ocak 2023 tarihleri arasında Nükleer Tıp Kliniğine refere edilen 300 primer hiperparatiroidi tanılı olguya preoperatif lokalizasyon amacıyla anterior mediasten dahil, dual faz Tc-99m-MIBI planar sintigrafileriyle SPECT/BT tomografik görüntüleme yapıldı. Renal kalkül veya kemik mineral yoğunluğunda azalma gibi son organ hasarı bulunan, ciddi hiperkalsemisi bulunan, semptomatik hastalar, 50 yaş ve altında tanı alan olgular ile klinik veya biyokimyasal kanıtların paratiroid karsinomu ile uyumlu olduğu olgular paratiroidektomiye yönlendirildi. Hastaların korele eden ameliyat bulguları ve postop patoloji sonuçları retrospektif olarak incelendi. Postop PTH düzeylerinin düşmesi, hiperkalseminin, hasta semptomlarının kaybolması ve renal kalkül gibi klinik bulguların nüks etmemesi, primer paratiroid adenomu lokalizasyonu ve tedavisinin başarılı olması olarak değerlendirildi. Bulgular: MIBI sintigrafisinde 300 hastadan 24 olguda (%8) ektopik yerleşimli paratiroid bezi saptandı bunların 7 tanesi ameliyat ile konfirme edildi. Histopatolojik olarak bu ektopik bezlerden 5 tanesi paratiroit adenomu, 2 tanesi paratiroid hiperplazisi olarak raporlandı. Yirmi dört hastanın 4 tanesi erkek, 20 tanesi kadın olup; hasta yaşları 45 ile 82 arasında değişmekteydi (ortalama yaş; 64,2). Hastaların ortalama kalsiyum değeri 11,3±0,9 mg/dL iken, ortalama parathormon değeri 258±469 ng/L olarak hesaplandı. Adenom boyutları ortalama 10,5±4,8 mm olarak ölçüldü. Ektopik paratiroidlerin yerleşim yerleri en sık görülme yerlerinden başlayarak azalan sıklık sayısına göre, mediastinal, paraözofageal, intratiroidal, submandibular, jugulum düzeyi, trakeoözofageal ve karotis kılıfı idi. Sonuç: Ektopik paratiroit bezlerine, tiroit bezi içerisinde veya angulus mandibuladan aşağı anterior mediastene kadar uzanan, timofarengeal kanal boyunca rastlanabilir. Süperior paratiroid bezleri, embriyolojik olarak 4. Yutak kesesinden kaynaklanır ve posterolateral loblarına yakın yerleşim gösterdikleri tiroit beziyle birlikte aşağı inerler. İnferior paratiroit bezleri ise, embriyolojik olarak 3. yutak kesesinden kaynaklanır ve timusla birlikte kaudale doğru göç ederler. Alt paratiroid bezlerinin yerleşimi tiroit bezinin içinde ve yakınında, karotis bifurkasyonunda, alt boyunda veya mediastende olabilir.Ektopik yerleşime, inferior paratiroit bezlerinde daha sık rastlanmaktadır. Ektopik adenomlar hem Tc-99m-MIBI görüntülemesi ile lokalize etmekte hem de cerrahi rezeksiyonda zorluk çıkarmaktadır. Hibrid SPECT/BT görüntüleme tekniğininin kullanılması, deneyim ve multidisipliner işbirliği ile optimal sonuç elde edilebilir. Anahtar Kelimeler: Primer hiperparatiroidi, ektopik paratiroid adenomu, dual faz MIBI sintigrafisi, SPECT/BTPublication Metadata only Kolorektal kanser için geç kalibre cam mikroküreler ile tedavi etkinliğinin kantitatif PET/BT tabanlı değerlendirilmesi(2023-04-26) KESİM, SELİN; SOYDEMİR, EFE; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; BALTACIOĞLU, FEYYAZ; ÖZDEMİR, BERDAN; ÖZGÜVEN, SALİH; FİLİZOĞLU, NUH; ENGÜR, CEREN ÖZGE; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; ÇİMŞİT, NURİ ÇAGATAY; ÖNEŞ, TUNÇ; Kesim S., Soydemir E., Balaban Genç Z. C., Baltacıoğlu F., Kıssa T. N., Özdemir B., Özgüven S., Filizoğlu N., Niftaliyeva K., Engür C. Ö., et al.Amaç: Transarteriyel radyoembolizasyonda (TARE) kullanılan Y-90 ile işaretli cam mikroküreler, kalibrasyon tarihinden 12 gün sonrasına kadar kullanılabilir. Metastatik kolorektal kanser (mKRK) olgularında yarı ömrü uzadıkça daha düşük spesifik aktivitede ve daha fazla sayıda mikroküre ile farklı bir tedavi opsiyonu sunan bu geç kalibreY-90 cam mikroküreler için literatür bilgisi sınırlıdır. mKRK olguları için tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografi (PET)/bilgisayarlı tomografi (BT) ve bu görüntüleme yöntemi ile elde edilen kantitatif değerlendirme kriterleri olan metabolik tümör volümü (MTV) ve total lezyon glikoliz (TLG) kavramları nekrotik tümör dokusundan bağımsız olarak tümör yükünü daha doğru bir biçimde saptamaktadır. Bu çalışmada, geç kalibre Y-90 cam mikroküreler ile TARE uygulanan olgularda tedavi etkinliğini tedavi öncesi/sonrası FDG PET/BT görüntülemelerinden elde edilen kantitatif ölçümler ile değerlendirmeyi amaçladık. Yöntem: Çalışmaya geç kalibre Y-90 cam mikroküreler ile tedavi edilen toplam 77 mKRK olgusu/93 TARE seansı dahil edildi. Tüm tedaviler için SimplicitY-90™ yazılımı kullanılarak gerekli dozimetrik hesaplamalar yapıldı (Şekil 1). Tedavi öncesi ve tedavi sonrası 9-10. hafta FDG PET/BT görüntülemeleri gerçekleştirilerek \"bazal\" ve \"takip\" MTV ve TLG değerleri hesaplandı. (MTV/Gray)x100 ve (TLG/Gray)x100 değerleri (birim MTV/TLG için absorbe edilen doz sabit değeri) hesaplandı. Olgular \"Tedaviye Tam Yanıt-TY\", \"Parsiyel Yanıt-PY\", \"Stabil Hastalık-StH\" ve \"Progrese HastalıkPH\" olmak üzere 4 ayrı grupta değerlendirildi ve \"Hastalık Kontrol OranıHKO\" hesaplandı(Şekil 2). Genel sağkalım (GS) ve ilk tedavi sonrası sağkalım (İTSS) süreleri belirlendi. Doz/toksisite profili için olgular tedavi sonrası 2, 4, 8. haftalarda CTCAE skorlama sistemi ile değerlendirildi. TARE’ye bağlı kronik hepatotoksisite olasılığı açısından olgular tedavi sonrası en az 6 ay takip edildi. Bulgular: Doksan üç tedavi için: On olguda TY; 36 olguda PY; 33 olguda StH; 14 olguda PH saptandı. HKO %84,9 olarak bulundu. Tedavi öncesi birim TLG ve MTV değeri için absorbe edilen doz maruziyeti arttığında tedaviye yanıt oranında istatistiksel olarak anlamlı artış saptandı (p=0,004 vep=0,005). Karaciğere ulaşan mikroküre sayısında artış ile tedavi yanıtı arasında tüm olgular birlikte değerlendirildiğinde anlamlı bir istatistiksel ilişki kurulamazken(p=0,131)TY ve PY olgularında; StH ve PH olgularına kıyasla karaciğere ulaşan mikroküre sayısında anlamlı bir artış dikkati çekti (p=0,022). Tedavi öncesi birim TLG ve MTV değeri için absorbe edilen doz maruziyeti arttığında gerek GS gerekse İTSS sürelerinin istatistiksel olarak anlamlı bir artış gösterdi (p=0,003 ve p=0,007, Şekil 3). Doz/toksisite profili için yapılan değerlendirmede geç postkalibre Y-90 cam mikroküre tedavisinin klinik olarak anlamlı sayılabilecek ek yan etki/hayati risk oluşturmadı görüldü. Bununla birlikte, karaciğere ulaşan mikroküre sayısı arttıkça sağlıklı karaciğer parankiminin radyasyon maruziyetinin artış gösterdiği dikkati çekti (p<0.001). Sonuç: Çalışmamız, geniş bir kohortta geç postkalibre Y-90 cam mikrokürelerin tedavi etkinliğini/güvenliğini göstermiştir. F-18FDG PET/BT ile elde edilen kantitatif ölçümler ışığında, etkin bir tedavi/daha uzun GS elde edebilmek için güvenilir absorbe edilen doz maruziyetinin ve karaciğere ulaşan mikroküre sayısının MTV ve TLG kavramları ile olan ilişkisi, geç kalibre cam mikroküreler için literatürde ilk kez ayrıntılı ve net bir şekilde ortaya konmuştur. Anahtar Kelimeler: Transarteriyel radyoembolizasyon, metastatik kolorektal kanser, geç kalibre Y-90 cam mikroküreler, total lezyon glikolizi, metabolik tümör volümüPublication Metadata only Levator palpebra süperioris kasının IgG4 ile ilişkili miyoziti(2022-05-01) FİLİZOĞLU, NUH; ÖZGÜVEN, SALİH; ENGÜR, CEREN ÖZGE; KESİM, SELİN; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Filizoğlu N., Özgüven S., Engür C. Ö., Kesim S., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Öksüzoğlu K., Şen F., Öneş T., et al.Amaç: İmmünoglobülin G4 (IgG4) ile ilişkili hastalık dokuların hiperplazisi ve tümör benzeri oluşum ile ilişkili sistemik, immün aracılı fibro-enflamatuvar bir durumdur. IgG4 ile ilişkili hastalık tükrük bezleri, lenf düğümleri, pankreas, böbrek ve retroperitoneal dokular dahil olmak üzere çeşitli organları etkiler. Orbita tutulumu özellikle IgG4 ile ilişkili oftalmik hastalık olarak adlandırılır. Bu olguda bilateral levator palpebra süperioris kasının IgG4 ile ilişkili miyozitine ait florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografi/bilgisayarlı tomografi (PET/BT) bulgularını sunuyoruz. Yöntem: On yıldır ağız kuruluğu, kuru göz şikayeti olan ve daha önce parotis bezinden alınan biyopsi ile Mikulicz hastalığı tanısı konulan 66 yaşında kadın, üç aydır üst göz kapaklarında olan bilateral şişlik şikayeti ile başvurdu. Bulgular: Orbital manyetik rezonans görüntüleme T1 ağırlıklı görüntülerde ve T2 ağırlıklı görüntülerde levator palpebra süperior kaslarının miyoziti ile uyumlu bilateral periorbital yumuşak doku kitlesi ve bilateral levator palpebra süperioris kaslarında belirgin simetrik genişleme gösterdi. Periorbital yumuşak doku kitlesinin histopatolojisinde bol miktarda IgG4-pozitif plazma hücreleri ve storiform bir fibroz paterni ile yoğun lenfoplazmasitik infiltrat görüldü. Böylece, klinik, görüntüleme ve histolojik bulgulara dayanarak IgG4 ile ilişkili oftalmik hastalık tanısı konuldu. Hastalığın sistemik tutulumunu değerlendirmek için FDG PET/BT görüntüleme yapıldı. FDG PET/BT’de, bilateral levator palpebra süperioris kaslarında difüz FDG tutulumu ve vücudun geri kalanında fizyolojik FDG dağılımı izlendi. Sonuç: IgG4 ile ilişkili hastalık yüksek serum IgG4 konsantrasyonu ve IgG4pozitif plazma hücrelerinin infiltrasyonunun bir sonucu olarak birden fazla organın genişlemesi ile karakterize immün aracılı bir fibro-enflamatuvar durumdur. IgG4 ile ilişkili hastalık hepatobiliyer kanallar, tükrük bezleri, periorbital dokular, böbrekler, akciğerler, lenf düğümleri, retroperiton ve aort dahil olmak üzere çeşitli organları etkiler. Orbita tutulumu özellikle IgG4 ile ilişkili oftalmik hastalık olarak adlandırılır. Orbital patolojik numunelerde pozitif IgG4 plazma hücrelerinin saptanması nedeniyle önceden Mikulicz hastalığı tanısı konan hastalarda altta yatan neden olarak IgG4 ile ilişkili oftalmik hastalık düşünülür. IgG4 ile ilişkili oftalmik hastalık sıklıkla gözyaşı bezini, orbital yumuşak dokuyu, ekstraoküler kasları ve orbital periferik sinirleri etkiler. IgG4 ile ilişkili oftalmik hastalık tanısı hem klinik hem de histolojik bulgulara bağlıdır. FDG PET/BT’de lakrimal bezleri tutan birkaç IgG4 ile ilişkili oftalmik hastalık olgusu bildirilmiş olmasına rağmen, IgG4 ile ilişkili orbital miyozit daha önce bildirilmemiştir. Anahtar Kelimeler: FDG PET/BT, IgG4, miyozitPublication Metadata only Osseöz Kemik Metastazlarını Taklit Eden Poliostatik Paget Hastalığında F-18 FDG PET/BT(2022-05-01) TUROĞLU, HALİL TURGUT; ENGÜR, CEREN ÖZGE; KESİM, SELİN; FİLİZOĞLU, NUH; ÖZGÜVEN, SALİH; ÖNEŞ, TUNÇ; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Niftaliyeva K., Turoğlu H. T., Engür C. Ö., Kesim S., Filizoğlu N., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Şen F., et al.Amaç: Kemiğin paget hastalığı bölgesel tek kemiği veya tüm iskelet sistemini tutabilen, artmış kemik yıkımı ve bunu izleyen artmış düzensiz yapım sonucu oluşan anormal kemik yapısı ile karakterize kronik, benign bir hastalıktır. Bu olguda, poliostatik paget hastalığının kemik metastazları taklit eden lezyonlarının ayrımında F-18 deoksiglukoz pozitron emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografinin (PET/BT) rolünü sunuyoruz. Olgu: Seksen üç yaşında kadın hasta kemik ağrısı, gece terlemesi ve ateş şikayetleri nedeniyle hastanemize başvurdu. Çekilen toraks BT’sinde metastaz şüpheli multipl osteolitik kemik lezyonları saptanmış ve primeri bilinmeyen malignite araştırma amacıyla PET/BT tetkiki istendi. Çekilen PET/BT tetkikinde multipl kemiklerde hafif-orta düzeyde hipermetabolik lezyonlar izlenmektedir. Ayrıca çekilen kemik sintigrafisinde iskelet sisteminde artmış teknesyum-99m metilen difosfonat tutulumları da mevcut idi. Tipik görüntüleme ve klinik özellikleri poliostatik paget hastalığının tanısını koymamıza izin verdi, pagetik lezyonların çoğu \"burnedout\" fazındadır. Nadiren paget hastalığında belirgin florodeoksiglukoz (FDG) tutulumu görülebilir ve metastatik hastalık için değerlendirilen yaşlı hastalarda yanlış pozitif sonuçların olası bir nedeni olarak dahil edilmelidir. FDG PET/BT görüntülerinde: FDG affiniteli malignite bulgusuolmayan, poliostatik paget hastalığı ile uyumlu kortikal kalınlaşma ile birkaç kemikte hafif ve orta düzeyde FDG tutulumları izlenmektedir. F-18 FDG PET/BT görüntülerinde de deforme olmuş sol humerusta yaygın ancak hafif artmış FDG tutulumu [standart tutulum değeri (SUVmaks )=2,8] ve sol klavikulada orta düzeyde FDG tutulumu (SUVmaks =3,2) mevcuttur. Metastaz veya osteomiyelit gibi diğer kemik hastalıklarını ekarte etmek için kemik sintigrafisi yapıldı. Sonuç: Paget hastalığı aşırı ve anormal kemik remodellingi ile karakterize kronik benign bir kemik hastalığıdır. Üç fazı vardır: Erken-litik faz, mikst orta faz ve sklerotik son faz. Hastaların çoğunda özellikle sklerotik fazda lezyonların hipermetabolik olması olası değildir. Bu nedenle komplike olmayan paget hastalığı ile malignite arasında ayrım yapılmasını sağlayabilir. Bununla birlikte daha aktif hastalığı olanlarda yüksek alkalen fosfataz ile ilişkili olarak düşük veya belirgin FDG tutulumları izlenebilir. Paget hastalığının sklerotik fazı kemik ekspansiyonu olmadan ortaya çıkabilir, bu nedenle bilinen maligniteleri olan hastalarda tanısal bir ikilem yaratır. Ayrıca mikst lezyonlar çeşitli kemik metastazlarını taklit edebilir. Olgumuzda, sol klavikulada orta düzeyde FDG tutulumu, bize paget hastalığında FDG tutulumunun değişken spektrumunu, malignite incelemesinde FDG PET’de yanlış pozitif bulgu olasılığını ve benign paget hastalığı ile diğer patolojik kemik lezyonları arasında ayrım yapma potansiyeline sahip hibrit PET/BT’nin yararlılığını hatırlatmaktadır. Anahtar Kelimeler: F-18 FDG PET/BT, paget hastalığı, poliostatik paget hastalığı, metastazlarPublication Metadata only T-hücreli/histiyositten zengin B-hücreli lenfomanın nadir görülen bir ilk başvuru bulgusu: Akut böbrek yetmezliği(2022-05-01) FİLİZOĞLU, NUH; ÖNEŞ, TUNÇ; ENGÜR, CEREN ÖZGE; KESİM, SELİN; ÖZGÜVEN, SALİH; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Filizoğlu N., Öneş T., Engür C. Ö., Kesim S., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Şen F., et al.Amaç: T-hücreli/histiyositten zengin B-hücreli lenfoma (TH/HZBHL), tüm diffüz büyük B hücreli lenfoma olgularının yaklaşık %1-3’ünü oluşturur ve böbrek tutulumu toplam primer ekstranodal lenfomaların yalnızca %1’ini oluşturur. Bu olgu sunumunda akut böbrek yetmezliği ile başvuran bir TH/ HZBHL olgusunun florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografisi/ bilgisayarlı tomografi (PET/BT) bulgularını sunuyoruz. Yöntem: Otuz iki yaşında erkek hasta sol bacak ağrısı, bulantı, iştahsızlık ve ayaklarında uyuşma şikayetleri ile hastaneye başvurdu. Üre (54 mg/dL) ve kreatinin (7,41 mg/dL) yüksekliği nedeniyle nefroloji bölümü’ne sevk edilen hastaya böbrek biyopsisi yapıldı. Patolojide atipik lenfoid proliferasyon saptanana hastaya evreleme amacıyla F-18 Florodeoksiglukoz (F-18 FDG) PET/BT görüntüleme yapıldı. Bulgular: F-18 FDG PET/BT’de her iki böbrek parankiminde malignite ile uyumlu yaygın FDG tutulumu izlendi. Ayrıca sağ humerusta, her iki hemitoraksta çok sayıda kostada, vertebral kolonda, pelvik kemiklerde, sağ proksimal tibia ve her iki femurda olmak üzere aksiyel ve apendiküler iskelette multipl hipermetabolik lezyonlar görüldü. Nodal hastalık saptanmadı. Ardından kemik biyopsisi yapıldı ve hastaya TH/HZBHL tanısı konuldu. Altı kür CHOP (siklofosfamid, doksorubisin, vinkristin, prednizon) kemoterapisinden sonra çekilen F-18 FDG PET/BT’de böbrek lezyonlarında tam metabolik yanıt izlendi. Tedaviden sonra üre (11 mg/dL) ve kreatinin (1,06 mg/dL) değerleri normale döndü. Sonuç: TH/HZBHL belirgin bir T-hücresi ve histiyosit bileşeni gösteren, karakteristik morfolojik ve immünohistokimyasal özelliklere sahip, difüz büyük B hücreli lenfomanın (DBBHL) nadir görülen bir histolojik alt tipidir. TH/HZBHL, tüm DBBHL olgularının yaklaşık %1-3’ünü oluşturur. TH/HZBHL, DBBHL’den daha kötü bir prognoza sahiptir ve daha agresif tedaviye ihtiyaç duyabilir. Hastalık genellikle lenf düğümlerini etkiler, ancak ekstranodal bölgelerin tutulumu da özellikle kemik iliği, dalak, karaciğer ve gastrointestinal sistemde ortaya çıkabilir. TH/HZBHL’de ilk başvuru anındaböbrek tutulumunun olguların sadece %2-3’ünde görüldüğü bildirmiştir. Böbrek toplayıcı sisteminde fizyolojik FDG tutulumu böbrek tutulumu hakkında yanlış pozitif ve yanlış negatif yorumlara neden olabilse de böbreğin ekstranodal tutulumu renal kortekste çok sayıda hipermetabolik kitleler veya bizim olgumuzda olduğu gibi organ büyümesi ile birlikte diffüz FDG tutulumu şeklinde olabilir. Biz de akut böbrek yetmezliği ile başvuran ve F-18 FDG PET/BT’de bilateral böbreklerde lenfomatöz infiltrasyon izlenen, sonrasında takip F-18 FDG PET/BT’de kemoterapi sonrası tam düzelme görülen ilginç bir TH/HZBHL olgusunu sunuyoruz. Anahtar Kelimeler: FDG PET/BT, böbrek, lenfomaPublication Metadata only FDG PET/BT’de osteosarkomun kalsifiye adrenal metastazı(2022-05-01) FİLİZOĞLU, NUH; ÖNEŞ, TUNÇ; ENGÜR, CEREN ÖZGE; KESİM, SELİN; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; ÖZGÜVEN, SALİH; Filizoğlu N., Öneş T., Engür C. Ö., Kesim S., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Şen F., et al.FDG PET/BT’de Osteosarkomun Kalsifiye Adrenal Metastazı Nuh Filizoğlu, Tunç Öneş, Ceren Özge Engür, Selin Kesim, Khanim Niftaliyeva, Tuğba Nergiz Kıssa, Zeynep Ceren Balaban Genç, Kevser Öksüzoğlu, Salih Özgüven, Feyza Şen, Halil Turgut Turoğlu, Tanju Yusuf Erdil Marmara Üniversitesi, Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Nükleer Tıp Anabilim Dalı, İstanbul Amaç: Klasik tip yüksek dereceli osteosarkom, çocuklarda ve ergenlerde en sık görülen iskelet malignitesidir. Osteosarkom metastazları sıklıkla akciğerde görülür. Osteosarkomun adrenal metastazı oldukça nadirdir ve literatürde sadece birkaç olgu bildirilmiştir. Bu olgu sunumunda F-18 florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografide (PET/BT) soliter kalsifiye hipermetabolik adrenal metastaz görülen yüksek dereceli bir osteosarkom olgusunu sunuyoruz. Yöntem: On üç yaşında bir erkek çocuğa iki yıl önce sağ femur distalinde yüksek dereceli osteosarkom tanısı konuldu. Neoadjuvan kemoterapinin ardından tümör rezeksiyonu ve endoprotez rekonstrüksiyonu ile tedavi edildi. Ameliyattan sonra hastaya etoposid, sisplatin ve ifosfamid ile üç kür adjuvan kemoterapi verildi. Daha sonra akciğer lezyonları için iki kez metastazektomi yapıldı. İki ay önce yapılan rutin toraks bilgisayarlı tomografisinde sağ adrenal bezde 3 cm büyüklüğünde kalsifiye lezyon görüldü ve hastaya yeniden evreleme amacıyla F-18 FDG PET/BT çekildi. Bulgular: F-18 FDG PET/BT’de sağ adrenal bezde hafif-orta düzeyde hipermetabolik kalsifiye lezyon görüldü. Total adrenalektomi yapıldı ve lezyonun histopatolojisinde osteosarkom metastazı ile uyumlu osteoid üreten malign tümör hücreleri görüldü. Sonuç: Klasik tip yüksek dereceli osteosarkom, malign hücreler tarafından osteoid veya olgunlaşmamış kemik üretimi ile karakterize çocukluk ve ergenlik döneminde en sık görülen birincil kemik malignitesidir. Yüksek dereceli osteosarkom en sık uzun kemiklerin metafizinde görülür ve metastaz yapma eğilimi yüksektir. Ayrıca, evrelemede tek başına metastaz en önemli prognostik faktördür. Akciğer en sık metastaz yeridir ve tüm metastazların yaklaşık %80’i akciğerlerden çıkar. Yüksek dereceli osteosarkomun adrenal metastazı nadirdir ve literatürde daha önce sadece beş olgu bildirilmiştir. Bu olgu sunumunda oldukça nadir görülen yüksek dereceli osteosarkomun adrenal metastazının F-18 FDG PET/BT bulgularını sunduk. Anahtar Kelimeler: FDG PET/BT, metastaz, osteosarkomPublication Metadata only F-18 FDG PET/BT’de Çölyak hastalığı(2022-05-01) KESİM, SELİN; ENGÜR, CEREN ÖZGE; FİLİZOĞLU, NUH; ÖZGÜVEN, SALİH; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Balaban Genç Z. C., Öksüzoğlu K., Kesim S., Engür C. Ö., Niftaliyeva K., Filizoğlu N., Kıssa T. N., Özgüven S., Şen F., Öneş T., et al.Amaç: Çölyak hastalığı, dünya nüfusunun %0,6 ile %1’ini etkileyen, tahıl ürünlerindeki gliadin antijenine karşı antikor üretilmesine neden olan, glutensiz diyetle tedavi edilebilir otoimmün bir hastalıktır. Tanısı ilk basamakta serolojik testler ile ve altın standart olarak ince bağırsak biyopsisi ile koyulur. Bu olgu sunumunda, çölyak hastalığı ile takipli olgunun F-18 florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografisi/ bilgisayarlı tomografi (PET/BT) tetkiki bulguları sunulmuştur. Yöntem: Çölyak hastalığı tanılı, anti glutaminaz IgA ve anti gliadin IgA antikorları >200 olarak ölçülen, histopatolojik incelemelerinde villöz atrofi, kript hiperplazisi ve lenfoid hiperplazi raporlanan, 55 yaşında erkek hastadan; klinik izlemde pansitopeni ve dirençli diare gelişmesi nedeniyle malignite tarama amaçlıyla F-18 FDG PET/BT tetkiki istendi. Bulgular: F-18 FDG PET/BT tetkikinde; ince bağırsak segmentlerinde diffüz orta düzeyde FDG tutulumu, dalak/karaciğer metabolik aktivite oranında dalak lehine artış ve deri altı yağlı planlarda ödematöz değişiklikler, bilateral plevral effüzyon, batın ve pelviste serbest sıvı saptanmıştır. Sonuç: Çölyak hastalığında; gliadin antijeninin CD4 ilişkili T-hücrelerle etkileşimi, villöz atrofi ve kript hiperplazisi ile sonuçlanan doku hasarına ve kronik ishal, kilo kaybı, karında şişkinlik ve malabsorbsiyon semptomlarına neden olur. İnce bağırsak ansları özellikle de tanı koydurucu biyopsi örneklemesinin yapıldığı duodenum tutulumu, çölyak hastalığıiçin tipiktir. Bağırsak mukozasında yer alan villuslardaki enflamatuvar infiltrasyona bağlı olarak artan diffüz F-18 FDG tutulumu tedaviye uyumsuz çölyak hastalarında görülebilir. Kortikosteroid tedavisine yanıt alınamaması, hepatosplenomegali, batında asit ve obstrüksiyon bulgularının gelişmesi, uzun dönemde gastrointestinal sistem maligniteleri ve intestinal lenfomalar gelişme riski nedeniyle yakın takip edilmelidir. Anahtar Kelimeler: F-18 FDG PET/BT, çölyak hastalığı, pansitopeni, malignitePublication Metadata only Metastatik nüks uveal malign melanomun F-18 FDG PET/BT bulguları(2023-04-26) KESİM, SELİN; FİLİZOĞLU, NUH; ÖZGÜVEN, SALİH; DEDE, FUAT; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Balaban Genç Z. C., Kesim S., Filizoğlu N., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Şen F., Dede F., Öneş T., et al.Amaç: Erişkinlerde en sık görülen primer intraoküler tümör olan uveal melanomun tanısı oküler onkolog muayenesi ile koyulur. Kötü prognoz ve erken dönemde uzak metastaz yapma eğiliminde olan uveal malign melanom tedavisinde, primer amaçlar hastalığın yayılmasını ve hastanın görme fonksiyonunu korumaya çalışmaktır. Tanı anında olguların %50’sinde karaciğere metastaz bildirilen uveal malign melanom hastalığında, metastatik odakları saptamada F-18 florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografi (PET)/bilgisayarlı tomografi (BT) tetkiki önemli bir yere sahiptir.Bu olgu sunumunda; yaygın karaciğer metastazı olanstereotaktikradyoterapi sonrası nüks ile prezente olan uveal malign melanom tanılı olgununF-18 FDG PET/BT tetkiki bulguları sunulmuştur. Yöntem: Uveal malign melanom tanılı, stereotaktik radyoterapi sonrası uzak metastaz araştırılması amacıyla 45yaşındaki kadın hastadanF-18FDG PET/BT tetkiki istendi. Bulgular: F-18 FDG PET/BT tetkikinde; sol optik kürede medial yerleşimli hiperdens primer malignite ile uyumlu lezyon alanında orta düzeyde hipermetabolizma ve ayrıca karaciğerde her iki lobda multipl segmentlerde izlenen metastatik lezyonlarda yoğun düzeyde hipermetabolizma saptandı. Sonuç:Uveal malign melanom intraoküler en sık görülen malignite olmasına rağmen, toplumda insidansı düşüktür. Uveal malign melanom, intraoküler yoğun vaskülarizasyon nedeniyle yüksek metastatik potansiyale sahiptir. Tanı anında ve takipte hızlı uzak metastaz gelişmesi nedeniyle mortalitesi yüksektir. Uveal malign melanomun tedavisininde enükleasyonun sağkalım üzerine anlamlı etkisi saptanmaması ve kalıcı görme kaybına nedenolması nedeniyle günümüzdestereotaktik radyoterapi büyük ölçüde önem kazanmıştır. F-18 FDG PET/BT tetkiki; tüm vücut görüntüleme ile kutanöz ve ekstrakutanöz malign melanomlarda lezyonların saptanabilmesi, tedavi sonrası yanıt ve nüks değerlendirilmesi, uzak metastazlarını saptamada ve tedavi seçiminde önemli bir yere sahiptir. Anahtar Kelimeler: F-18 FDG PET/BT, uveal malign melanom, metastaz, nüksPublication Metadata only Polimiyozit tanılı olguda FDG PET/BT görüntülemesinin rolü(2022-05-01) KESİM, SELİN; ENGÜR, CEREN ÖZGE; FİLİZOĞLU, NUH; ÖZGÜVEN, SALİH; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Kesim S., Şen F., Engür C. Ö., Filizoğlu N., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Öneş T., et al.Amaç: İdiyopatik enflamatuvar miyopatiler, klinik olarak ilerleyici proksimal kas güçsüzlüğü ve patolojik olarak kaslarda mononükleer hücre infiltrasyonu ile karakterize heterojen bir hastalık grubudur. Polimiyozit, dermatomiyozit ve inklüzyon cisimciği miyoziti en sık görülen enflamatuvar miyopatilerdir. Bu olgu sunumunda, polimiyozit tanısı ile takip edilen hastanın florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografi (PET/BT) bulguları sunulmuştur. Yöntem: Polimiyozit tanısı ile takip edilen 60 yaşındaki erkek hastaya paraneoplastik sendrom şüphesiyle primer malignite araştırılması amacıyla FDG PET/BT tetkiki yapıldı. Bulgular: Altmış yaşındaki erkek hasta, bir aydır devam eden kas güçsüzlüğü, ateş, yutma güçlüğü, 5 ayda 23 kilo kaybı ile hastanemize başvurdu. Laboratuvar testlerinde sedimentasyon ve kreatinin kinaz yüksekliği saptanan, EMG incelemesinde yaygın miyopatik tutulum gösterilen hasta polimiyozit öntanısı ile eşlik eden primer malignite araştırması amacıyla FDG PET/BT tetkikine refere edildi. FDG PET/BT tetkikinde, servikal prevertebral, paraspinal, posterior servikal ve sol sternokleidomastoid kaslarında, interkostal kaslarda ve sağ iliopsoas kasında polimyozit ile ilişki enflamasyonu temsil eder nitelikte diffüz hafif artmış FDG tutulumu izlendi. Primer malignite lehine değerlendirilebilecek patolojik FDG tutulumu ise dikkati çekmedi. Sonuç: Polimiyozit hastalarında interstisyel akciğer hastalığı gibi kas dışı organ tutulumu olabileceği gibi diğer bağ doku hastalıkları ve maligniteler ile birlikte de gelişebilirler. Ayrıca, kas tutulumunun yaygınlığı ve paterni değişkendir. Bu nedenle polimiyozit tanılı hastaları sistematik olarak değerlendirmek önemlidir. Sunduğumuz olgu, polimiyozit tanılı hastalarda altta yatan primer malignite araştırılmasında ve müsküler tutulumlarının yaygınlığının değerlendirilmesinde tek bir görüntüleme yöntemi olarak F-18 FDG PET/BT’nin değerini vurgulamaktadır. Anahtar Kelimeler: Polimiyozit, enflamatuvar miyopatiler, F-18 FDG PET/ BT