Person:
DURMUŞ KOCAASLAN, FATMA NİHAL

Loading...
Profile Picture

Email Address

Birth Date

Research Projects

Organizational Units

Organizational Unit

Job Title

Last Name

DURMUŞ KOCAASLAN

First Name

FATMA NİHAL

Name

Search Results

Now showing 1 - 7 of 7
  • PublicationOpen Access
    Evaluation of residual tumors and recurrence rates of malignant melanoma and non-melanoma skin cancer of head and neck region
    (MARMARA UNIV, FAC MEDICINE, 2019-10-31) SAÇAK, BÜLENT; Durmus Kocaaslan, Fatma Nihal; Alakus, Ali Conor; Sacak, Bulent; Celebiler, Ozhan
    Objective: In this study, we aimed to evaluate residual tumors and recurrence rates of malignant melanoma (MM) and a nonmelanoma skin cancer of (NMSC) head and neck region. Patients and Methods: Medical data of a total of 398 lesions of 323 patients who underwent surgical excision for a basal cell carcinoma (BCC), squamous cell carcinoma (SCC), and malignant melanoma (MM) were retrospectively analyzed. All patients were classified according to age, sex, location of the tumor, histopathological diagnosis, lesion diameter, excision diameter, surgical margin status, and residual lesions and recurrence rates. Results: There were 244 lesions (61.3%) in 189 males and 154 lesions (38.7%) in 134 females. The most common type of skin cancer was BCC in 268 lesions (67%), followed by SCC in 122 (31%), and MM in eight (2%), respectively. Recurrence was seen in 3% of the NMSC cases and in 25% of the MM cases. There was a statistically significant correlation between the histopathological diagnosis and recurrence rates. Compared to NMSC, MM cases had a higher risk for recurrence (p=0.029). Conclusion: Our study results suggest that recurrence is associated with the localization and type of the tumor, but not with the age or sex of the patient.
  • Publication
    Use of abdominal negative pressure wound therapy in different indications: a case series
    (MA HEALTHCARE LTD, 2019) EROL, BÜLENT; Kocaaslan, Fatma Nihal Durmus; Ozkan, Melekber Cavus; Akdeniz, Zeynep; Sacak, Bulent; Erol, Bulent; Yuksel, Mustafa; Celebiler, Ozhan
    Negative pressure wound therapy (NPWT) is a widely used wound management system. Several articles have been published on the advantages and complications of this system. Abdominal dressing negative pressure system (abdominal NPWT) is a newer technology, developed and used in open abdomen cases. The adherence of the sponge to the intra-abdominal organs is prevented by a polyurethane foam. This study presents a number of case series where an abdominal NPWT (ABThera, KCl, US) has been used to treat other vital organs, helping to prevent complications such as organ rupture and fatal bleeding.
  • Publication
    Cryosurgery combined with free fibular flap in the treatment of local agressive tumors: Preliminary results
    (2017-06-17) SAÇAK, BÜLENT; AKDENİZ DOĞAN, ZEYNEP DENİZ; KAYA, ZAFER; ŞENDUR, SAMET; DURMUŞ KOCAASLAN, FATMA NİHAL; ÇELEBİLER, ÖZHAN BEKİR; SAÇAK B., AKDENİZ DOĞAN Z. D., KAYA Z., ŞENDUR S., DURMUŞ KOCAASLAN F. N., ÇELEBİLER Ö. B.
  • Publication
    Implant Stability Outcomes After Immediate and Delayed Revascularized Free Fibula Flaps: A Preliminary Comparative Study
    (QUINTESSENCE PUBLISHING CO INC, 2018) SAÇAK, BÜLENT; Cabbar, Fatih; Kocaaslan, F. Nihal Durmus; Sacak, Bulent; Capar, Gonca Duygu; Celebiler, Ozhan
    Purpose: This pilot study investigated the retrospective outcomes of implants placed immediately or with a delayed protocol in revascularized free fibula flaps (FFF). Materials and Methods: Patients undergoing FFF between 2014 and 2017 were included in the study. Implants were inserted either immediately or 23.63 +/- 10.61 months after reconstructive surgery. Resonance frequency analyses were recorded at the time of implant placement (first control) and 4 months postoperatively while uncovering and screwing the gingiva formers (second control). The statistical significance level was set at P < .05. Results: Eight patients (four men, four women, mean age: 46.75 +/- 12.96 years) were included in the study. Twenty-six implants were placed in FFF (14 immediate, 12 delayed), and 28 were placed in the alveolus. All implant stability quotient (ISQ) scores were in high stability ranges. Statistically significant differences were observed between delayed (79.25 +/- 4.77) and immediate implant placement (73.14 +/- 7.42) at first controls, but not at second controls (79.17 +/- 3.59 and 76.00 +/- 6.18). The ISQ values of immediate implant placement significantly increased from first to second controls (P = .018). Bicortically placed implants showed significantly higher scores than unicortical implants (P < .05). ISQ values of FFF and alveolar bone groups were similar (P > .05). Conclusion: High stability scores similar to alveolar bone could be achieved by both immediate and delayed implant placement. Bicortical implantation results in better implant stability.
  • Publication
    Baş boyun bölgesi rekonstrüksiyonunda 266 serbest flebin analizi: Kısa iskemi süresi sonuca etki eder mi
    (2021-11-10) ÇİÇEK, İLKER; AKDENİZ DOĞAN, ZEYNEP DENİZ; AKDENİZ, ESRA; DURMUŞ KOCAASLAN, FATMA NİHAL; SAÇAK, BÜLENT; ÇİÇEK İ., AKDENİZ DOĞAN Z. D., Erdem İ., AKDENİZ E., ÇAVUŞ ÖZKAN M., DURMUŞ KOCAASLAN F. N., SAÇAK B.
    Günümüzde baş boyun bölgesinin kompleks ve geniş defektlerinin onarımında, lokal ve bölgesel fleplerle karşılaştırıldığında serbest fleplerin komplikasyon oranının daha düşük olduğu izlenmektedir (1,2). Bununla birlikte uygulanan onarım metodundan bağımsız olarak baş boyun onarımlarında göreceli olarak yüksek komplikasyon oranları bildirilmekte, komplikasyona yol açan değişkenler araştırılmaya devam edilmektedir. Serbest flep cerrahisinde doku sağkalımı için güvenli iskemi süresi 2 saat olarak kabul edilse de, güvenli sınır içinde dahi iskemi süresi değişikliklerinin sonuca etki ettiğini işaret eden çalışmalar bulunmaktadır.(3) Bu çalışmada baş boyun onarımlarında iskemi süresi ile postoperatif komplikasyonlar arasındaki ilişkinin ortaya konması amaçlanmıştır. Yöntem-Gereç: Kliniğimizde 2015-2021 yılları arasında baş boyun tümörleri, konjenital anomali ve travma gibi etiyolojilere sekonder doku defekti nedeni ile serbest flep ile opere olan 266 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Aynı ameliyatta iki ve üzeri serbest doku transferi uygulanan hastalar çalışmaya dahil edilmemiştir. Hasta evreni kemik, ve yumuşak doku flepleri olarak da ayrıca değerlendirilmiştir. Hasta verileri retrospektif tarzda hasta dosyaları ve hastane kayıtlarından elde edilmiştir. Hastalar demografik bilgileri, operasyon etyolojisi (malign, diğer), komorbiditeler, iskemi süresi gibi değişkenlerle post operatif gelişen komplikasyonlar (total, cerrahi, majör, minör) ile karşılaştırılmıştır. İstatistiksel çalışma çoklu regresyon analizi ile yürütülmüştür. Bulgular: 266 hastanın 178’i (%66,9) erkek, 88’i(%33,1) kadındı. Ortalama yaş 52,8 (ss=20,2) olarak saptandı. Hastaların; 194’ü (%72,9) malign, 72’si (%27,1) benign sebeplerle opere edildi. Hastaların 161’ine (%60,5) yumuşak doku 105’ine (%39,5) kemik flebi ile onarım uygulandı. Tüm flep kompozisyonlarında tek değişkenli modelde iskemi süresinin cerrahi komplikasyona, preoperatif radyoterapi tedavisinin minör komplikasyona; Çok değişkenli modelde iskemi süresinin cerrahi, minör ve total komplikasyona, preoperatif radyoterapinin minör komplikasyona etkisi istatistiksel olarak anlamlıdır. Kemik fleplerinde tek değişkenli modelde iskemi süresinin cerrahi, minör ve total komplikasyona, preoperatif radyoterapi tedavisinin total komplikasyona; Çok değişkenli modelde iskemi süresinin minör komplikasyona, preoperatif radyoterapi tedavisinin total komplikasyona etkisi istatistiksel olarak anlamlıdır. Yumuşak doku fleplerinde tek değişkenli ve çok değişkenli modellerde değişkenlerle komplikasyonlar arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır. Tartışma: Baş boyun rekonstrüksiyonunda serbest fleplerin göreceli yüksek komplikasyon oranları, bu komplikasyonlara yol açan değişkenlerin daha iyi anlaşılması ile azalmaktadır. Bu çalışmaya dahil edilen ve karşılaştırılan faktörler istemi süresinin yanı sıra defekt etyolojisi, bölgeye operasyon öncesi uygulanan radyoterapi ve hastanın komorbiteleridir. Geleneksel olarak iskemi süresi 2 saatin altında güvenli kabul edilmektedir. İskemi süresinin postoperatif komlikasyonları arttırdığı ile ilgili yayınlar olsa da baş boyun bölgesine uygulanan fleplerle ilgili yayınlar sınırlıdır. Bizim çalışmamızda tüm flepleri içeren grupta ve kemik flepleri grubunda iskemi süresi ile bazı komplikasyonlar arasında anlamlı ilişki görülmüştür. Yumuşak doku flepleri grubunda hiç bir değişkenle komplikasyonlar arasında alamlı bir korelasyon saptanmamıştır. Bu bulgu kemik kompozisyonu içeren fleplerin ortalama iskemi süresinin rölatif olarak uzun olmasından kaynaklanabilceği gibi bu çalışmaya dahil edilmeyen, hastanın nutrisyonel durumu, hemoglobin ve albumin seviyeleri gibi parametlerin etken olabileceğini düşündürmektedir. Bu çalışmanın göreceli olarak yüksek vaka sayısı içeren baş boyun onarımı verisi sunması açısından ve iskemi süresinin postoperatif komplikasyonlarla ilişkili olabileceğini göstermesi açısından değerli olduğunu düşünüyoruz. Sonuçlar: Serimizde baş boyun bölgesine serbest doku aktarımı uygulanan hastalardan elde edilen veriler iskemi süresinin bazı komplikasyon grupları ile doğrudan ilişkili olabileceğine işaret etmektedir. Daha geniş vaka serilerinde ve prospektif tarzda çalışmalar ile ideal iskemi süresi ile ilgili yeni bir eşik değer belirlenmesi mümkün olabilecektir. 1. Urken ML, Weinburg H, Buchbinder D, et al. Microvascular free flaps in head and neck reconstruction. Report of 200 cases and review of complications. Arch Otolaryngol Head Neck Surg 1994;120:633–640. 2. Blackwell KE. Unsurpassed reliability of free flaps for head and neck reconstruction. Arch Otolaryngol Head Neck Surg 1999;125:295–299. 3-Ehrl D, Heidekrueger PI, Ninkovic M, Broer PN. Impact of duration of perioperative ischemia on outcomes of microsurgical reconstructions. J Reconstr Microsurg.
  • PublicationOpen Access
    COVID-19 pandemisinin el cerrahisi üzerine etkisi Impact of COVID-19 pandemic on hand injuries
    (2022-07-01) ÇAVUŞ ÖZKAN, MELEKBER; SARAÇ, ÖMER; KESİMER, MEHMET DENİZ; DURMUŞ KOCAASLAN, FATMA NİHAL; SAÇAK, BÜLENT; AKDENİZ DOĞAN, ZEYNEP DENİZ; ÇAVUŞ ÖZKAN M., Saraç Ö., KESİMER M. D., AKDENİZ DOĞAN Z. D., DURMUŞ KOCAASLAN F. N., SAÇAK B.
    BACKGROUND: The aim of the study was to evaluate etiologies of hand injuries in emergency department (ED), to compare the etiologies of hand injuries at the time of this study with the previous year, to assess whether novel coronavirus-2019 (COVID-19) pandemic affected the treatment decisions, and to investigate the COVID-19 infection rate within the first 14 days after admission. METHODS: A total of 229 patients admitted to ED with hand injury between March 15 and April 30, 2020, were included in the study. The control group consisted of 439 ED admissions with hand injury in the previous year (March 15-April 30, 2019). Data including age, sex, cause of trauma, treatment, and COVID-19 infection status within 14 days after ED admission were compared between groups. RESULTS: The mean age was 32.30±15.63 years in the study group and 30.85±18.54 years in the control group. The number of patients consulted to the surgery department decreased by 52.6% and the number of patients admitted to ED with hand injuries de-creased by 47.6% during the pandemic, compared to the previous year (p=0.0001). The incidence of home accidents increased and the glass cuts and penetrating/perforating injuries were the most common causes during the pandemic most of which occurred at home. CONCLUSION: The COVID-19 pandemic-mandated social restrictions led to a significant decrease in the number of ED admissions with hand injuries and the type of injuries. The incidence of home accidents increased with more time spent indoors. This study may be a useful guide for ED admissions of hand injury cases and management planning in the current and future pandemics.
  • Publication
    Malign Kutanöz Adneksiyal Tümörler ve Klinikopatolojik Özellikleri
    (2021-11-10) ÇİÇEK, İLKER; DURMUŞ KOCAASLAN, FATMA NİHAL; SAÇAK, BÜLENT; KAYA, CANER; AKDENİZ DOĞAN, ZEYNEP DENİZ; KAYA C., ÇAVUŞ ÖZKAN M., ÇİÇEK İ., AKDENİZ DOĞAN Z. D., DURMUŞ KOCAASLAN F. N., SAÇAK B.
    Giriş: Kutanöz adneksiyal tümörler cilt tümörlerinin büyük bir kısmını oluşturan ve patolojik olarak tanımlanması zor tümörlerdir. Çalışmamızın amacı malign kutanoz adneksiyal tümörlerin (MKAT) klinikopatolojik özelliklerini incelemek ve hastalığın prognostik ve terapotik etkilerini belirlemekti. Yöntem: Kliniğimizde MKAT tanısı alan ve opere edilen 26 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar demografik ve klinik özellikleri, tümör boyutu, histolojik alt tipi, perinöral ve lenfovasküler invazyon, re-eksizyon durumu, lenf nodu metastazı, uzak metastaz, nüks, takip ve tedavi seçimi yönlerinden değerlendirildi. Tüm lezyonlar 1-2 cm cerrahi sınır ile eksize edildi. Tümör boyutuna göre cerrahi sınır belirlendi. Bulgular: 26 hastanın 14’ü erkek, 12’si kadındı (ortanca yaş: 66 yıl). Medyan takip süresi 52.08 aydı. Tümör yerleşimi %69.2 (n=18) hastada yüz iken, bunu saçlı deri ve boyun bölgesi izlemekteydi. Dört hastada eşlik eden farklı cilt tümörleri vardı. MKAT’ların çoğu (%69.2, n=18) ter bezlerinden kaynaklanmakta ve medyan tümör çapı 4 (dağılım, 0,8-17) cm idi. Perinöral invazyon varlığı ile ilerlemiş hastalık arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki vardı (p=0.036). Altı hastada (%23,1) cerrahi sınır pozitifliği nedeniyle reeksizyon uygulandı. Sonuç: MKAT insidansı yaş ilerledikçe artmaktadır. Erkeklerde, vücudun baş-boyun ve saçlı deri gibi görünür bölgelerinde daha sık görülmektedir. Tümör boyutuna göre geniş rezeksiyon birinci basamak tedavidir.