Research Outputs

Permanent URI for this collection

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 47738
  • PublicationOpen Access
    Development and Evaluation of Fucoidan-Loaded Electrospun Polyvinyl Alcohol/Levan Nanofibers for Wound Dressing Applications
    (2024-08-01) ULAĞ, SONGÜL; Ismayilova N., Zia M. K., Akkaya H. S., Ulag S., Guldorum Y., Oner E. T., Ince E., Duta L., Gunduz O.
    Wound dressing is an ancient technique for promoting healing, and modern technology has led to the development of advanced dressings that enhance patient care. Nanofiber-based wound dressings are a medical innovation with enhanced properties, including improved adhesion, reduced infection rates, and increased tissue regeneration. This article focuses on electrospun nanofibrous wound dressing materials produced using the widely adopted method of electrospinning. This article explores several parameters that influence fiber size, including electrical conductivity, electric potential, collector distance, viscosity, flow rate, and surface tension. With Fucoidan (FUC) loading, an increase in the fiber diameter of the control group from 310 nm to 395 nm was observed. This research also examines the use of Halomonas Levan (HL), a polysaccharide, and polyvinyl alcohol (PVA) polymer as wound dressing materials to enhance the mechanical properties of the latter. The incorporation of various concentrations of FUC into PVA-HL electrospun nanofibers yielded diverse effects on tensile strength: an enhancement was observed in the PVA-HL-10FUC formulation, while reductions were noted in the PVA-HL-13FUC and PVA-HL-15FUC formulations. The WST1 assay demonstrated that none of the samples exhibited cytotoxicity up to 72 h, as cell viability increased over time. In conclusion, nanofibrous PVA-HL structures loaded with FUC, which promote tissue regeneration and prevent infection, could be considered a novel wound dressing material. Keywords: electrospinning; Halomonas Levan; fucoidan; polyvinyl alcohol; wound dressing
  • PublicationOpen Access
    Lung Cancer with Oral Cavity Metastasis: Two Case Reports
    (2024-08-01) KESER, GAYE; NAMDAR PEKİNER, FİLİZ MEDİHA; YÜLEK H., KESER G., NAMDAR PEKİNER F. M.
    Malign tümörlerin önemli biyolojik ayırt edici özelliklerinden olan invazyon ve metastaz; kansere bağlı morbidite ve mortalitenin en önemli nedenlerindendir. Oral kavite de görülen metastatik tümörler oral malign karakterli tümörlerin %1-1.5’ ini oluşturmaktadır ve bu bölgeye metastaz yapan en yaygın primer odaklar arasında meme, akciğer, böbrek, kemik, prostat ve kolon kanserleri gelmektedir. Çene kemiklerinde en sık tutulum alanı mandibula posterior iken yumuşak doku tutulumları en sık dişetine olmaktadır. 63 yaşında erkek hasta mandibula anterior dişlerin çekimi sonrası gelişen, alveol kemiğe invaze, yüzeyi düzensiz ve ülsere alanlar içeren kitle şikayetiyle başvurmuştur. İnsizyonel biyopsi ile değerlendirilen kitlenin histopatolojik incelemesinde saydam hücrelerden baskın karsinom tanısı almıştır. Primer odağın araştırılması için onkoloji servisine yönlendirilmiş ve PET-CT taraması ile akciğer kanseri teşhisi koyulmuştur. Anamnezinde bir yıl önce akciğer kanseri teşhisi koyulan ve uzun kemik metastazları bulunan 62 yaş erkek hasta sol mandibulada rezidüel diş kökünden kaynaklandığını düşündüğü ağrı şikayetiyle başvurmuştur. Yapılan CBCT incelemesinde sol mandibula ramus bölgesinde inferior alveolar kanalı içine almış, kortikal ve trabekül yapıda güve yeniği tarzında osteolitik alanlar izlenmiştir. Akciğer kanseri ve uzak organ metastazları bulunan hasta onkoloji bölümüne yönlendirilmiş ve palyatif tedavisine devam etmiştir. Her iki hasta da 3 ve 6 ay takip sonunda yaşamını yitirmiştir. Metastazların varlığı kötü prognoza işaret eder ve evrelere göre çeşitli tedaviler uygulanabilir. Oral kavite de meydana gelen değişimler dikkatle takip edilmeli, gerekli durumlarda histopatolojik inceleme ile tanıya gidilmelidir. Anahtar Kelimeler: Oral kavite, oral kanser, akciğer kanseri, histopatoloji, metastaz
  • PublicationOpen Access
    Comparison of Inferior Alveolar Nerve Block and Infiltration Anesthesia Techniques for Pain Control in Primary Mandibular Molar Extractions in pediatric patients
    (2024-08-01) ŞAHİN, CANSU; BAYRAM, FERİT; Murat E., Şahin C., Bayram F.
    Amaç: Bu çalışma, çocuk hastalarda süt mandibular molar diş çekimleri sırasında ağrıyı yönetmede inferior alveolar sinir bloğu (IASB) ve bukkal infiltrasyon anestezisinin etkinliğini karşılaştırmayı amaçladı. Gereç ve Yöntemler: Bu prospektif gözlemsel çalışma Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde, rutin süt molar diş çekimi için sevk edilen çocukları kapsıyordu. Katılımcılar IASB ve infiltrasyon anestezi gruplarına ayrıldı. Çalışmanın birincil sonuç ölçütü, görsel analog skala (VAS) kullanılarak ölçülen ağrı şiddetiydi. Bu çalışmanın kovaryantları anestezi grubu, kalan diş kökü uzunluğu ve rezorpsiyon evresiydi. Tanımlayıcı istatistikler demografik ve klinik özellikleri özetledi. Mann-Whitney ve Kruskal-Wallis testleri, gruplar ve rezorpsiyon evreleri arasındaki VAS skorlarını karşılaştırırken, Pearson korelasyon ve çoklu doğrusal regresyon analizleri, ağrı şiddetinin ilişkilerini ve belirleyicilerini değerlendirdi. Sonuçlar: Katılımcıların ortalama yaşı 8.3 yıl (SD = 1.8) idi. Cinsiyetler, anestezi grupları veya rezorpsiyon evreleri arasında VAS skorlarında anlamlı bir fark bulunmadı. Korelasyon analizi, ağrı şiddeti ile kalan diş köklerinin yüzdesi arasında anlamlı bir ilişki göstermedi. Çoklu doğrusal regresyon analizi, hiçbir belirleyicinin ağrı şiddetini anlamlı şekilde açıklayamadığını gösterdi. Sonuç: İnfiltrasyon anestezisi, çocuklarda süt mandibular molar diş çekimleri sırasında ağrıyı yönetmede en az IASB kadar etkilidir. Bulgular, daha basit uygulanabilirliği ve daha az komplikasyonları göz önüne alındığında, bukkal infiltrasyon anestezisinin IASB'na geçerli bir alternatif olarak kullanılabileceğini desteklemektedir. Anahtar Kelimeler: İnfiltrasyon anestezisi, rejyonal anestezi, mandibular sinir, süt dişi
  • Publication
    Binanızın Her Yerinde BETEBE: Cam Mozaik Kaplama Malzemesinin Hikayesi
    (2023-01-01) İNAN OCAK, ZEYNEP; KIZILYAPRAK, HÜLYA NUR; İNAN OCAK Z., KIZILYAPRAK H. N.
  • PublicationOpen Access
    Hekimlerin Hastalarına İlişkin Sosyal Medya Paylaşımlarından Doğan Sorumluluğu
    (2024-07-01) ÇAVDAR, PELİN; ÇAVDAR P.
    Sosyal medya kullanımı sağlık sektöründe de son yıllarda oldukça yaygınlaşmaya başlamıştır. Hekimler daha çok hastaya ulaşmak ve kendi başarılarını göstermek amacıyla hastalarına ilişkin sosyal medyada paylaşımlar yapmaktadır. Bu paylaşımlarda esas alınması gereken ilkelere ilişkin 2016 yılında Türk Tabipler Birliği tarafından Hekimler ile Sağlık Kurum ve Kuruluşlarının Elektronik Ortamlardaki Paylaşımlarına İlişkin Kılavuz yayımlanmıştır. Bu Kılavuz dışında, en güncel yasal düzenleme 2023 yılında yürürlüğe giren Sağlık Hizmetlerinde Tanıtım ve Bilgilendirme Faaliyetlerine İlişkin Yönetmeliktir. Hekimler hastalarına ilişkin yapmış olduğu sosyal medya paylaşımlarında hastanın özel hayatının gizliliğine saygı göstermeli, hasta mahremiyetinin ve hastanın kişisel sağlık verilerinin korunmasına ilişkin kurallara riayet etmelidir. Bunların dışında hekimlerin hastalarına ilişkin sosyal medya paylaşımları hukuka aykırı reklam niteliğinde olmamalıdır. Hekimlerin hastalarına ilişkin sosyal medya paylaşımları belirlenen kurallara aykırı olduğu takdirde, hastanın TMK’da düzenlenen koruyucu davaları ve tazminat davası açması mümkündür. Bunların dışında Kişisel Verileri Koruma Kanunu çerçevesinde talepte bulunabilir. Ayrıca, hekimlerin TTB tarafından uygulanacak mesleki disiplin yaptırımı, idari para cezası ve Reklam Kurulu tarafından yürütülecek inceleme sonucunda çeşitli uygulamalarla karşılaşması da mümkündür. Anahtar Kelimeler: Sosyal Medya, Özel Hayat, Hasta Mahremiyeti, Kişisel Sağlık Verisinin Korunması, Hekimin Reklam Yasağı
  • PublicationOpen Access
    Innovative Fluorescent Polymers in Niosomal Carriers: A Novel Approach to Enhancing Cancer Therapy and Imaging
    (2024-01-01) GÖKALSIN, BARIŞ; Tornaci S., ERGİNER HASKÖYLÜ M., BULUT U., Sener B., Persilioglu E., KALAYCILAR İ. B., Celik E. G., YARDİBİ H., Siyah P., Karakurt O., et al.
    Cancer is anticipated to become the pioneer reason of disease-related deaths worldwide in the next two decades, underscoring the urgent need for personalized and adaptive treatment strategies. These strategies are crucial due to the high variability in drug efficacy and the tendency of cancer cells to develop resistance. This study investigates the potential of theranostic nanotechnology using three innovative fluorescent polymers (FP-1, FP-2, and FP-3) encapsulated in niosomal carriers, combining therapy (chemotherapy and radiotherapy) with fluorescence imaging. These cargoes are assessed for their cytotoxic effects across three cancer cell lines (A549, MCF-7, and HOb), with further analysis to determine their capacity to augment the effects of radiotherapy using a Linear Accelerator (LINAC) at specific doses. Fluorescence microscopy is utilized to verify their uptake and localization in cancerous versus healthy cell lines. The results confirmed that these niosomal cargoes not only improved the antiproliferative effects of radiotherapy but also demonstrate the practical application of fluorescent polymers in in vitro imaging. This dual function underscores the importance of dose optimization to maximize therapeutic benefits while minimizing adverse effects, thereby enhancing the overall efficacy of cancer treatments.
  • PublicationOpen Access
    Road Freight Quality Management in Industry 4.0: International Experience and Perspectives in Kazakhstan
    (2024-08-01) DİRSEHAN, TAŞKIN; Tazhiyev R. O., DİRSEHAN T., Baimukhanbetova E. E., Sandykbaeva U. D.
    This article explores the evolution of road freight transport in the context of Industry 4.0, focusing on management practices and technological advancements in transport and logistics companies’ management information systems. By analyzing the latest international practices in road freight quality management within Industry 4.0 through regression and correlation methods, a model highlighting the significant influence of quality over price and institutional factors on the development of information and communication technology (ICT) goods exports was developed. It showcases how digital frameworks, alongside AI and big data, can enhance road freight quality in Industry 4.0, establishing a digital ecosystem for transport and logistics quality management. This study introduces a novel perspective on managing road freight transport as a digital ecosystem, offering insights into improving ICT goods exports in Kazakhstan by enhancing management information systems. It suggests a new management information system organization scheme to increase road freight quality management efficiency and ensure quality in Industry 4.0 settings.
  • PublicationOpen Access
    Turkish validity and reliability of the pound satisfaction scale in stroke patients undergoing rehabilitation
    (2024-08-27) SARI, ZÜBEYİR; Mete E., SARI Z.
    Purpose: This study aimed to evaluate the Turkish validity and reliability of the Pound Satisfaction Scale (PSS). Methods: For the adaptation of the PSS to Turkish (PSS-Tr), the translation and back-translation process was carried out by following the international guidelines. Confirmatory factor analysis (CFA) was performed to measure structural validity. The relationship between PSS-Tr and the Patient Satisfaction Scale in Physiotherapy (PSSP) and the SF-36 was assessed for construct validity. Convergent validity was evaluated computing by the Average Variance Extracted (AVE). Cronbach’s alpha coefficient and Composite reliability (CR) for internal consistency of the PSS-Tr and Bland- Altman plot and test-retest reliability analysis for temporal consistency were used. Results: The study included 130 stroke patients. The fit index values of the CFA showed that the structural validity of the PSS-Tr was appropriate (χ2/sd=1.779, RMSEA=0.075, GFI=0.911, AGFI=0.853, CFI=0.955, NFI=0.905). A high correlation was found between the PSS-Tr total score and the PSSP (p=0.001, r=0.672). A moderate correlation was found between the hospital satisfaction sub-dimension of PSS-Tr, and the sub-dimensions of SF-36 (p=0.001, r=0.484-0.609), while a low correlation was found between the home satisfaction sub-dimension of the PSS-Tr and the physical functioning (p=0.002, r=0.266) and physical role (p=0.035, r=0.180) sub-dimensions of SF-36. And also the PSS-Tr was found to have good internal (Cronbach alpha= 0.895, CR=0.94) and temporal consistency (ICC = 0.976). Conclusion: The Turkish version of the Pound Satisfaction Scale (PSS-Tr) is reliable and valid. The PSS-Tr may be useful for clinicians and researchers in assessing satisfaction with rehabilitation in stroke patients. Keywords: Patient Satisfaction, Rehabilitation, Stroke
  • Publication
    Effect of inactivated and mRNA COVID-19 vaccines on thrombocytopenia in immune thrombocytopenia patients Efecto de las vacunas inactivada y de ARNm contra la COVID-19 sobre la trombocitopenia en pacientes con trombocitopenia inmunitaria
    (2024-01-01) SEZEN, DUYGU; YANIK, AHMET MERT; TOPTAŞ, TAYFUR; YILMAZ, ASU FERGÜN; ABDURAKHMANOV D., YANIK A. M., Menguc M., Arikan F., TOPTAŞ T., Atagunduz I. K., Tuglular T., Yilmaz A. F.
    This retrospective observational study was aimed to address the possible effects of inactivated and mRNA vaccines in immune thrombocytopenia patients related to exacerbation. To define exacerbation, more than 30% decrease in platelet counts from baseline or platelet counts decreased to less than 30×109/L and/or development of new bleeding were considered. Fifty-nine (male 30.5%, female 69.5%) out of 208 immune thrombocytopenia patients, were enrolled in the study. The median age was 47 (range18-86). A total of 171 vaccinations were performed in 59 patients. Thirty-eight and 62% of patients were vaccinated with Sinovac® and BioNTech®, respectively. Overall, 10 (16.9%) patients experienced decrease in platelet count below 30×109/L after vaccination. During the last year before pandemic, 19 of the same cohort (32.2%) experienced such decrease. After first, second and booster dose vaccinations, 12.7%, 13.8% and 15% of patients experienced exacerbation respectively; exacerbation with minor bleeding was 2.3% and all bleeding episodes were successfully treated by starting with steroid or increasing the steroid dose. We did not report any severe and life-threatening bleeding. A statistical difference in exacerbation was documented in patients vaccinated with mRNA vaccine (p =0.041) only after the first dose and younger patients experienced a higher rate of exacerbation without statistical significance (p=0.06) after the first dose. In conclusion, both mRNA and inactivated vaccines seem to be safe for immune thrombocytopenia patients with rare bleeding complications. Especially younger patients and those vaccinated with mRNA vaccines should be followed up closely for 1-2 months post vaccination for thrombocytopenia.
  • PublicationOpen Access
    Early Muslim Scholars’ Conceptions of Character Development and Contemporary Applications in Mental Health and Well-Being
    (2024-01-01) YÜCESOY, ZEYNEP BETÜL; Rothman A., YÜCESOY Z. B., Yalçın E.
    Well-being, as a comprehensive phenomenon related to an individual’s emotional response and life satisfaction, has a vital importance for human beings today. Contemporary perspectives, such as the domain of positive psychology, have shifted from a pathology-oriented perception of well-being and have made efforts to include psychological and spiritual aspects in the picture. The aim of these modern approaches is to activate mechanisms of change and build positive qualities within a person. Similarly, the Islamic tradition has long emphasized the importance of physical, psychological, emotional, and spiritual well-being, with the spiritual dimension at the center of the purpose of personal development. Both modern psychological and Islamic theological perspectives consider character development as essential for increasing well-being. While modern psychology uses character development only as a tool to achieve self-actualization, an Islamic perspective includes, within the concept of self-actualization, the notions and objectives of purification from the evils of the world and the self and attaining the pleasure of God. Islamic scholars in the classical period emphasized the importance of keeping a balance between good and bad character traits within the conception of human well-being. This chapter will discuss the mechanisms and approaches to character development suggested by early Muslim scholars, such as Abu Zayd al-Balkhi (9th century), Abu Hamid al-Ghazali (112th1th century), Al-Razi (13th9th century), and Birgivi (16th16th century), as well as discuss possible contemporary applications in the light of modern psychological studies. It will put forth strategies for Islamically informed character development and their potential for implementation within Islamically-integrated psychotherapy and well-being counseling within contemporary contexts.
  • PublicationOpen Access
    Investigation of the effects of different arm positions and angles in sEMG-based hand gesture recognition on classification success
    (2024-01-01) BAŞPINAR, ULVİ; PARLAK E., BAŞPINAR U.
    Günlük yaşamda etkin bir şekilde kullanılması için tasarlanan yüzeysel elektromiyografi (sEMG) sinyal tabanlı kontrol edilen aktif protezler ve insan makine etkileşimli sistemlerin kolun farklı açı ve pozisyonlarında da yüksek doğrulukta çalışması önemlidir. Bu amaçla çalışmada kolun üç farklı pozisyonunda ve üç farklı açıda alınan sEMG kayıtları, ivme ve jiroskop verileri ile desteklenerek dört farklı el hareketinin sınıflandırılması yapılmıştır. Sınıflandırmada kullanılan veri (8 kanal sEMG, ivme ve jiroskop) 13 katılımcının sağ ön kolundan alınmıştır. Çalışmada sEMG sinyallerinden altı adet, ivme ve jiroskop verilerinden de üç adet özellik kullanılarak veri seti oluşturulmuştur. Sonuç olarak, farklı kol pozisyonlarının ve açılarının el hareketlerinin sınıflandırılmasını nasıl etkilediği metodik olarak araştırılmıştır. Hareketin yapıldığı farklı kol pozisyonları ve açılar nedeniyle ortaya çıkan olumsuz etkilerin ivme ve jiroskop verileri kullanılarak giderilip giderilemeyeceği noktasında da değerlendirmeler yapılarak sınıflandırıcı performanslarına etkilerine yer verilmiştir. Sınıflandırıcı olarak Yapay Sinir Ağları (YSA) ve Destek Vektör Makineleri (DVM) tercih edilmiştir. Beş farklı kategoride yapılan incelemelerde DVM sınıflandırıcıları ortalama %83 başarı sağlarken YSA sınıflandırıcıları ortalama %82 başarı sağlamaktadır. Farklı pozisyonlarda ivme ve jiroskop verilerinin hareket sınıflama performansına çok az bir katkı sunduğu belirlenmiştir. Yapılan değerlendirme sonucu sEMG tabanlı bir sistemin eğitiminde ön kolun tüm pozisyon ve açılarında eğitim verisinin toplanması sınıflandırma sonuçlarını iyileştirdiği tespit edilmiştir.
  • PublicationOpen Access
    Fransızcadan Türkçeye Deyimlerin Öğretilmesinde Etkin Öğretim Yönteminin Belirlenmesine Yönelik Bir Araştırma
    (2024-09-01) ATASOY, MUSTAFA HAKAN; Atasoy M. H.
    Fransızcada deyimler, dilin anlatım gücünü, zenginliğini ve güzelliğini ortaya koyan klişeleşmiş özgün sözlerdir. Fransız dilinde gündelik iletişimde çok önemli bir yeri olan deyimlerin çoğunluğu, çok ileri düzeyde Fransızca bilen yabancılar tarafından bile bilinmemektedir. Zira hala deyim öğretimi gerekli öğretim tekniklerinden yoksundur. Öte yandan, yapılan literatür taramasında, deyim öğretiminde öğrencinin merkeze alındığı güncel öğretim yöntemleri ile başarılı sonuçlar alındığı ve çoğunlukla, görsel ve videolu öğretim metodunun deyimlerin anlaşılmasını ve akılda kalıcılığı geliştirdiği belirlenmiştir. Bu çerçevede, bu çalışmada, Fransızca deyimlerin öğretiminde kullanılan düz anlatım, kısa hikâyeler ve görsellere dayalı öğretim yöntemlerinin öğrencilerin başarısında ne ölçüde etkili olduğu ve en iyi öğretim yönteminin hangisinin olduğunun araştırılarak ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu maksatla, Marmara Üniversitesi Fransızca Mütercim ve Tercümanlık Ana Bilim Dalında öğrenim gören 26 öğrencinin katılımıyla nicel bir araştırma yapılmıştır. Araştırmada öncelikle, akademisyenlerin görüşleri esas alınarak belirlenen B2 seviyesine uygun 39 deyime ilişkin bir ön test uygulanmış ve testte bazı deyimlerde düşük sonuçlar elde edilse de öğrencilerin bireysel başarı ortalamasının % 66 olduğu görülmüştür. Daha sonra, düz anlatım, kısa hikâye ve görsel öğretim yöntemleri ile sekiz haftalık bir öğretim programı uygulanmıştır. Yapılan son testteki bulguların analizine göre, düz anlatımda % 81, kısa hikâyelerde % 74 ve görsellerde ise % 93’lik başarı oranı elde edilmiş; dolayısıyla görsellere dayalı öğretimin diğer yöntemlerden daha etkin olduğu belirlenmiştir. Anahtar Sözcükler: Fransızca Deyimler, Öğretim Yöntemleri, Görseller, Geleneksel Yöntemler
  • Publication
    Mitigating Buried-Interface Energy Losses through Multifunctional Ligands in n-i-p Perovskite/Silicon Tandem Solar Cells
    (2024-01-01) DEĞER, CANER; YAVUZ, İLHAN; Zhang S., Wang J., Kalasariya N., Dally P., DEĞER C., YAVUZ İ., Razzaq A., Vishal B., Prasetio A., Utomo D. S., et al.
    Fabricating efficient monolithic n-i-p perovskite/silicon tandem solar cells remains challenging, as evidenced by substantial recombination losses at the buried interface between the NbOx electron transport layer (ETL) and perovskite. Herein, we introduce a self-assembled fullerene (C60-SAM) interlayer at this interface, with a large monovalent organic cation incorporated. We find this enhances the surface conductivity of the ETL, mitigates interface recombination, and reduces the energetic mismatch with the overlying perovskite. At the device level, this results in efficient electron extraction and suppressed device hysteresis, substantiated by drift-diffusion simulations. The combination of these improvements led to hysteresis-free n-i-p perovskite/silicon tandem solar cells on textured silicon with an efficiency of 27% (over 1 cm2) and an open-circuit voltage reaching 1.9 V.
  • PublicationOpen Access
    Triazole-, piperazine-, and DOPO-containing eugenol-based reactive flame retardant for unsaturated polyester resin
    (2024-01-01) ÇAKMAKÇI, EMRAH; Özükanar Ö., Sagdic G., ÇAKMAKÇI E., Özmen F. K., Üreyen M. E., Günay U. S., Durmaz H., Kumbaracı İ. V.
    The flammability of unsaturated polyester resins (UPRs) limits their applications. Herein, a reactive P- and N-containing flame retardant (DPET) having triazole and piperazine rings is reported. The 9,10-Dihydro-9-oxa-10-phosphaphenanthrene 10-oxide (DOPO) was used to introduce P atoms, and eugenol was used to import reactive double bonds to DPET. Different ratios of DPET were mixed with a commercial UPR and the thermal, mechanical, optical, and flame retardancy properties were measured. The addition of 15% of DPET into neat UPR led to a decrease in the water contact angle from 70° ± 2 to 61° ± 2. The gel content values of the UPRs were found to change between 97.5% and 89%. The optical properties of the UPR were adversely affected by the incorporation of DPET. The modulus of the DPET-containing UPRs increased with increasing amount of DPET and 15% of DPET-containing UPR displayed a modulus value of 1784 ± 86 MPa. When 15% DPET was added to neat UPR, char yields were increased (from 5.6% to 16.6%). Limiting oxygen index (LOI) values increased with increasing amounts of DPET and reached up to 23.4%. Micro cone calorimeter (MCC) test results showed up to a 20.5% reduction in the peak heat release rate (PHRR) of the UPR when 15% DPET was added.
  • Publication
    Production and antioxidant activity of electrospun polylactic acid (pla) nanofibrous mats containing naringenin (nar) for potential wound healing applications
    (2024-03-01) AYAZ SEYHAN, SERAP; CESUR, SÜMEYYE; BİLĞİÇ ALKAYA, DİLEK; AYAZ SEYHAN S., Erdag Z., CESUR S., BİLĞİÇ ALKAYA D.
    In tissue engineering applications, the use of natural compounds without undesired side effects is highly preferred compared to chemical drugs. Flavonoids, polyphenolic compounds distributed widely in plant-based foods, exert diverse biological effects in cultured cells and in vivo. Flavonoids exhibit anti-inflammatory, antioxidant, anti-mutagenic, anti-cancerous, antiproliferative, and proapoptotic activities, enzyme modulating activities with minimal toxicity issues. Naringenin (4′,5,7-trihydroxyflavanone) (NAR) is a flavonoid belonging to the class flavanone, predominantly found in grape fruit, bitter orange, and other citrus fruits. It has very prominent pharmacological actions like antitumor, vasoprotective, antihypertension, antiviral, and dantishockactions. As NAR can scavenge reactive oxygen species, its use in wound dressing studies is increasing. In recent years, many studies have been carried out to produce nanofibrous materials by the electrospinning method. Electrospun nanofibers have very large surface areas, controllable pore sizes, and tunable drug release profiles. Several biocompatible polymers with excellent biocompatibility and biodegradability including polylactic acid (PLA) have been widely used for the synthesis of nanofibers using the electrospun technique. In this study, nanofibers were obtained by adding NAR at different concentrations into PLA by electrospinning technique. Morphological (Scanning electron microscopy, SEM), molecular interaction (Fourier transform infrared spectroscopy, FT-IR), thermal analysis (Differential scanning calorimetry, DSC), antioxidant activity, and physical analysis were carried out after the production process. Meanwhile, the PLA nanofibers showed the largest swelling value of 220% after immersion in phosphate buffer saline (PBS) solution for 10 days. Overall, this study demonstrates that our PLA/NAR nanofiber mats are attractive candidates for wound dressing material research and application.
  • PublicationOpen Access
    Examining The Attitudes of E-Sports Players Towards Artificial Intelligence Techologies
    (2023-12-01) YORULMAZLAR, MEHMET MUSTAFA; ÇETİN, ARİF; KARAKUŞ O., YORULMAZLAR M. M., ÇETİN A., ÖZSOY D.
    This study aimed to examine the attitudes of e-sports participants toward artificial intelligence (AI) based on a variety of socio-demographic variables. A total of 206 e-sports participants selected through convenience sampling were administered the "Attitude Towards Artificial Intelligence Scale" adapted by Kaya et al. (2022). SPSS 29.0.1.0 (171) was used to analyse the data. For data analysis, the Whitney U and Kruskal Wallis tests were utilized. According to the results of the analysis, there was no significant difference in the age variable, whereas the gender variable produced results that favoured male e-sports participants. In addition, it was discovered that individuals who used technological devices during exercise more frequently had a more positive attitude towards AI. In conclusion, men participants have a more optimistic view of artificial intelligence than female participants. These results illustrate the connection between technology usage and perception of artificial intelligence. It can be hypothesized that individuals who frequently use technological devices during exercise are more conversant with technology and, as a result, have a more favourable attitude towards artificial intelligence. These results indicate that technology utilization influences the adoption and acceptance of AI technologies. Keywords: Artificial Intelligence, E-Sports, Technology and Sports
  • PublicationOpen Access
    Kitap Tanıtım ve Değerlendirme: Niçin Kitlesiz Spor Değil?
    (2023-07-01) ŞAŞMAZ ATAÇOCUĞU, MUAZZEZ; ŞAŞMAZ ATAÇOCUĞU M.
    Spor bir sosyal yapıdır. Özellikle kitle iletişim araçlarında sunulduğu şekliyle modern yaşam tarzının ayrılmaz bir parçasıdır. Milyonlarca insan için hazzı da üzüntüyü de içinde barındırır. Spor, katılımcı motivasyonu, kişisel zevk ve dışsal ödüller yoluyla yoğun fiziksel çaba ve ya nispeten karmaşık fiziksel becerilerin kullanımını içeren kurumsallaşmış rekabetçi faaliyetlerdir. Çağdaş sporun küresel boyutları teknolojik, ekonomik, medyatik ve ideolojik boyutları açısından tartışılmaktadır (Sekot, 2009). Toplumlarda yerleşik bir faaliyet ve sosyal kurum olan spor farklı branşlarla ve kurumsal düzeyde örgütlenmektedir. İnsanlar bireysel ve ya sosyal gruplar halinde sporla bir şekilde ilişki kurmaktadırlar. Bu ilişki boş zaman değerlendirme, fiziksel aktiviteye katılım, toplumsallaşma, sosyalleşme, eğitim, profesyonelleşme, kimlik kazanma ve aidiyet hissi, görünür olma, sağlıklı yaşam, ticari hedefler, siyasal ve sosyal amaçlar gibi birçok nedenle gerçekleşmektedir (Zelyurt, 2021). İnsanların spor yapma biçimleri ya da spora katılım amaçları farklılıklar gösterir. Düzenli olarak antrenman yapan bir performans sporcusunun sporla kurduğu ilişki ile halkın genellikle geçici ve düzensiz olarak yaptığı sportif faaliyetle ilişkisi birbirinden farklı özellikler ve amaçlar barındırır. Performans sporcusunun spor pratiği yarışmacı/profesyonel/elit sporu kapsamındayken; halkın spor pratiği kitle sporu kapsamındadır (Zelyurt, 2020). Sporu bir meslek olarak icra eden, gelir ve statü elde eden sporcu elit sporu temsil eder. Profesyonel/Elit spor ücretlilik ilişkisini, karşılıklı yük ve sorumlulukları, kuralları, rekabeti barındırır. Kitle sporu ise daha çok eğlence, sağlıklı yaşam, sosyalleşme, mutluluk gibi amaçlarla yapılır. Gündelik yaşam pratiklerinin bir parçasıdır. Amman (2000) bu özelliğiyle kitle sporunu “Herkes için spor” fikrine dayandırmaktadır. Her yaştan insanın yapabileceği kitle sporu halkın ruh ve beden sağlığı açısından önemlidir ve toplum açısından çok yönlü işlevleri vardır. Örneğin; çocukluk döneminde itibaren spor yapma alışkanlığı kazanma, sağlıklı bir genç nesil, yaşlıların topluma dâhil olması, çalışanların kendini yeniden üretmesi gibi. Bu noktada kitle sporunun amaçlarına, işlevlerini yerine getirebilmesine olanak sağlayacak spor politikalarına ve kurumlara ihtiyaç vardır.
  • PublicationOpen Access
    Global treatment of haemorrhoids-A worldwide snapshot audit conducted by the International Society of University Colon and Rectal Surgeons.
    (2024-08-21) ERGENÇ, MUHAMMER; Samalavicius N. E., Gupta R. K., Nunoo-Mensah J., Fortunato R., Lohsiriwat V., Khanal B., Kumar A., Sah B., Cerkauskaite D., Dulskas A., et al.
    Aim: There is no universally accepted treatment consensus for haemorrhoids, and thus, management has been individualized all over the world. This study was conducted to assess a global view of how surgeons manage haemorrhoids. Methods: The research panel of the International Society of University Colon and Rectal Surgeons (ISUCRS) developed a voluntary, anonymous questionnaire evaluating surgeons' experience, volume and treatment approaches to haemorrhoids. The 44 multiple-choice questionnaire was available for one month via the ISUCRS email database and the social media platforms Viber and WhatsApp. Results: The survey was completed by 1005 surgeons from 103 countries; 931 (92.6%) were in active practice, 819 (81.5%) were between 30 and 60 years of age, and 822 (81.8%) were male. Detailed patient history (92.9%), perineal inspection (91.2%), and digital rectal examination (91.1%) were the most common assessment methods. For internal haemorrhoids, 924 (91.9%) of participants graded them I–IV, with the degree of haemorrhoids being the most important factor considered to determine the treatment approach (76.3%). The most common nonprocedural/conservative treatment consisted of increased daily fibre intake (86.9%), increased water intake (82.7%), and normalization of bowel habits/toilet training (74.4%). Conservative treatment was the first-line treatment for symptomatic first (92.5%), second (72.4%) and third (47.3%) degree haemorrhoids; however, surgery was the first-line treatment for symptomatic fourth degree haemorrhoids (77.6%). Rubber band ligation was the second-line treatment in first (50.7%) and second (47.2%) degree haemorrhoids, whereas surgery was the second-line treatment in third (82.9%) and fourth (16.7%) degree symptomatic haemorrhoids. Rubber band ligation was performed in the office by 645(64.2%) of the participants. The most common surgical procedure performed for haemorrhoids was an excisional haemorrhoidectomy for both internal (87.1%) and external (89.7%) haemorrhoids – with 716 (71.2%) of participants removing 1, 2 or 3 sectors as necessary. Conclusion: Although there is no global haemorrhoidal treatment consensus, there are many practice similarities among the different cultures, resources, volume and experience of surgeons around the world. With additional studies, a consensus statement could potentially be developed. KEYWORDS: haemorrhoids, survey, treatment of haemorrhoids
  • PublicationOpen Access
    OECD Ülkelerinin Kişi Başına Düşen GSYİH Payları İle Olimpiyatlardaki Sportif Başarıları Arasındaki İlişki
    (2024-06-01) AY, SERAP; İlbasan R., Ay S.
    Ülkeler için olimpiyatlarda başarı genellikle ulusal gururun ve prestijin bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Bir ülkenin olimpiyatlarda başarılı olması, genellikle spor altyapısının gücünü, sporcuların yeteneklerini ve ülkenin sporculara verdiği destek ve teşvikleri yansıtmaktadır. Bu çalışmada OECD ülkelerinin olimpiyat oyunlarındaki başarıları ile GSYİH payları arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Buna göre OECD ülkelerinin olimpiyat oyunlarındaki başarıları madalya sayıları ile ilişkilendirilmiştir. Bu nedenle alınan madalya sayıları ile GSYİH payları arasındaki ilişki araştırılmış ve çalışmanın önemi ortaya konmuştur. Bu kapsamda bağımsız değişken olarak GSYİH payları, bağımlı değişken olarak ise ülkelerin elde etmiş oldukları madalya sayıları baz alınmıştır. Elde edilen bulgular korelasyon analizi ile %95 güven aralığında incelenmiştir. Çalışmamızın sonuçlarına göre daha yüksek GSYİH payına sahip olan ülkelerin olimpik başarılarının daha fazla olduğu görülmüş ve buna göre iki değişken arasında doğrudan bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Publication
    Restorasyon Trajedisinden Sürdürülebilir Kullanıma Dönüş: V. Murat Av Köşkü Hamamı Koruma Projesi
    (2024-05-01) İNAN OCAK, ZEYNEP; KIZILYAPRAK, HÜLYA NUR; İNAN OCAK Z., KIZILYAPRAK H. N.