Person:
PERDAHLI FİŞ, NEŞE

Loading...
Profile Picture

Email Address

Birth Date

Research Projects

Organizational Units

Organizational Unit

Job Title

Last Name

PERDAHLI FİŞ

First Name

NEŞE

Name

Search Results

Now showing 1 - 10 of 41
  • Publication
    Coping and psychopathology in children with malignancy and bronchiectasis
    (WILEY, 2020) PERDAHLI FİŞ, NEŞE; Bikmazer, Alperen; Orengul, Abdurrahman Cahid; Buyukdeniz, Ayse; Okur, Fatma Visal; Gokdemir, Yasemin; Fis, Nese Perdahli
    Aim: We aimed to evaluate the coping styles and social support perceived by the children with two different chronic diseases (cancer and bronchiectasis), their mothers' coping styles and compare them with a control group without any chronic physical or psychiatric disorder. Methods: Our sample consisted of 114 children and adolescents, with an age range from 9 to 15 years. The data were collected by using schedule for affective disorders and schizophrenia for school-age children-present and lifetime version, kid-coping orientation to problems experienced (Kid-COPE), social support appraisals scale (SSAS), and COPE. Results: All three groups were similar with respect to age and sex distribution. Around 50% to 60% of the children in both patient groups had a psychiatric diagnosis. Remarkably, 30% of the children had an internalizing disorder. The most commonly used coping style by the mothers was religious coping in all groups. Kid-COPE scores did not significantly differ between groups. The scores on Family and Friend subscales of SSAS in the bronchiectasis group were significantly lower when compared with those of participants in hematology-oncology and control groups. Conclusion: Chronic medical illnesses may have a similar psychological impact on children regardless of disease-specific clinical presentations and outcomes. Future studies need to focus on identifying protective and risk factors that potentially mediate psychosocial well-being.
  • Publication
    Down sendromu tanılı ergen hastada parafilik belirtiler: Bir olgu sunumu
    (2023-05-13) PERDAHLI FİŞ, NEŞE; Kuyumcu B., Ünver H., Perdahli Fiş N.
    Giriş: Parafilik belirtiler, cinsel uyarılma için, alışılmadık nesneler, eylemler veya durumları içeren tekrarlayıcı ve yoğun cinsel dürtü, fantezi veya davranışların olması ile karakterizedir. Pek çok davranış ile karakterize olan bu durumun bir alt başlığı olan fetişizm; en az 6 aylık bir süre boyunca, düşlemler, itkiler ya da davranışlar olarak kendini gösteren, yaşamayan (cansız) nesneleri kullanmaktan ya da cinsel organlar dışı bir vücut bölgesine/bölgelerine son derecede özel olarak odaklanmaktan, yineleyici bir biçimde, cinsel olarak çok uyarılma şeklinde tanımlanmaktadır. Bu olgu sunumunda 13 yaş 5 aylık iken Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ayaktan Tedavi Ünitesi’ne cinsel istekte artış şikayeti ile başvuran down sendromlu bir ergenin takiplerde ortaya çıkan parafili belirtileri tartışılacaktır. Olgu: Baba ve babanın ikinci evliliğini yaptığı eşi ile birlikte yaşayan erkek hasta; alt sınıfta eğitimine devam etmekte ve özel eğitim almaktaydı. İlk olarak dış merkeze cinsel organını gösterme, sürtünme ve dokunma davranışları nedeniyle başvurduğu öğrenilen hastanın risperidon 2x1 mg/gün ve kısa etkili metilfenidat 10 mg 2x1 kullandığı öğrenildi. Bu davranışları evde sergileyen hastaya ailenin verdiği tepkiler ele alındı.Yaklaşık 2 yıldır bu tedaviye devam ettiği öğrenilen hastanın rutin kan tetkikleri istenip, kısa etkili metilfenidat tedavisi OROS metilfenidat 36 mg’a çıkılmış, prolaktin düzeyinin artması ve yeterince fayda görmemeleri nedeniyle antipsikotik tedavisinin de tedrici dozda aripiprazol 10 mg/gün’e yükseltilmesi planlanmıştır. Süreçte azalan bu davranışlarına, babanın ikinci eşinin iç çamaşırlarını alma, saklama ve koklama davranışları eklenen hastanın tedavisine tedrici dozda mirtazapin 15 mg/gün eklenmiş olup, mirtazapin eklenmesi sonrası bu şikayetlerinin artık kalmadığı aile tarafından ifade edilmiştir. Tutum önerileri tekrarlanmış, riskli durumlar ayrıntılı ele alınmıştır. Bu davranışları nedeniyle takiplerinde hastanemiz çocuk koruma birimine ve sosyal hizmetlere yönlendirilen hasta ve ailesiyle ilgili birimlerce görüşmeler yapılmıştır. Danışmanlık tedbiri kararı uygulanacağı tarafımıza iletilmiştir. Hastanın takibi devam etmekte olup, ilaçlarla ilgili herhangi bir yan etki tariflenmemiştir. Hastanemizde yapılması planlanan WISCR testine uyum sağlayamayan hastanın Porteus-Kent EGY testinde performans puanı 46 olarak hesaplanmış olup, toplam zeka puanı hesaplanamamıştır. Yapılan ruhsal durum muayenesinde yaşından küçük gösteren, özbakımı azalmış, zayıf, gözlüklü, down sendromu fenotipi özellikleri gözlenen erkek ergendi. Sözel ifadesi kısıtlıydı, görüşmeye uyum sağlayamadı. Duygudurumu ve duygulanımı anksiyözdü. Dikkati dağınıktı. Zekası orta düzeyde zihinsel yetmezlik izlenimi veriyordu. Bu olgu sunumu için onam alınmıştır. Tartışma: Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve orta düzeyde zihinsel yetmezlik tanıları olan bu hastada gelişen parafilik belirtiler için çok yönlü ve multidisipliner değerlendirme yapılması gerektiği düşünülmüş olup, hasta metilfenidat, aripiprazol ve mirtazapin tedavisinden fayda görmüştür.
  • Publication
    Dating violence in adolescent forensic cases with history of sexual abuse
    (CUMHURIYET UNIV TIP FAK PSIKIYATRI ANABILIM DALI, 2016) PERDAHLI FİŞ, NEŞE; Ucok Demir, Nagehan; Irmak, Mustafa Yasin; Murat, Duygu; Perdahli Fis, Nese
    Objective: Dating violence defined as physical, sexual or psychological/emotional violence within a dating relationship. Consequences identified from longitudinal studies include cigarette smoking, marijuana and other illicit substance use, antisocial behavior, depression, and suicide ideation and attempts. We aimed to examine the concept of dating violence within a group of adolescent forensic sexual abuse cases. Methods: The files of girls aged 1218 years who had been referred to child psychiatry forensic outpatient clinic between September 2010 and December 2012 were examined retrospectively. The group with the presence of dating violence was compared to the group without dating violence with regard to characteristics of abuse and psychiatric findings from the clinical interview. Results: The mean age of our sample was 15.20 +/- 1.67 years. Almost 75% of the cases had been abused by someone they were familiar with. Among them dating partners were the first on the list. In both groups the most common psychiatric diagnoses were post traumatic stress disorder and acute stress disorder, followed by major depression. Those girls, who were subjected to dating violence, had significantly more suicidal acts after the trauma. Sexual abuse with penetration was significantly higher in the dating violence group. Conclusion: The term 'dating violence', has long been known in western countries and has been regarded as a serious public health problem. It is a relatively new term in our country. Due to its serious consequences, such as increased suicidal attempts, the awareness about dating violence should become an issue of great importance.
  • PublicationOpen Access
    Executive functions in adolescents with gender dysphoria
    (2023-01-01) YAZKAN AKGÜL, GÖZDE; PERDAHLI FİŞ, NEŞE; ERDOĞDU, AYŞE BURCU; Yazkan Akgül G., Yıldırım Budak B., PERDAHLI FİŞ N., ERDOĞDU YILDIRIM A. B.
    Aim: Aim of this study is evaluating EF by performing neurocognitive tests, and to identify gender-related differences in EF between adolescents with and without GD. Methods: 8 Female-to-Male transgender adolescents (FtMs), and 14 Male-to-Female transsexual adolescents (MtFs) (Gender Dysphoria Group, GDG) and 29 boys, 21 girls (Control Group, CG), were tested in a cross-sectional study, using the Wisconsin Card Sorting Test (WCST), Controlled Oral Word Association Test (COWAT), and Stroop Color and Word Test (SCWT). The psychiatric diagnoses were established by using the KD-SADS. Results: Among GDG 72.7%, had at least one psychopathology. There weren’t any significant differences in, estimated IQ scores, or WCST subtest scores between the 2 groups. COWAT total word count and SCWT-5 total duration test scores were better in the CG. Conclusion: CG had better performance on verbal fluency and response inhibition whereas no differences found on set shifting abilities. In consideration of the existence of EF-related impairment in adolescents with GD, appropriate support and interventions are expected to improve their adaptation skills and comorbid psychopathologies. These results should be interprete cautiously and additional larger scale studies are needed to obtain more comprehensive data related to gender differences in EF of adolescents with GD.
  • Publication
    An Analysis of Admissions to a Refugee Child Mental Health Unit in the Context of the COVID-19 Pandemic
    (SAGE PUBLICATIONS INC) PERDAHLI FİŞ, NEŞE; Unver, Hatice; Fis, Nese Perdahli
    Background To examine the admissions to a refugee child outpatient mental health unit in the COVID-19 pandemic and to compare them with the pre-pandemic period. Methods This retrospective observational study, planned through the hospital information system and patient files, included the 1-year number of outpatient unit admissions, sociodemographic, and clinical data. Results Before the COVID-19 pandemic (March 2019-February 2020), a total of 2322 patients (local and refugee) applied to the same unit, and 236 (10.1%) of these patients were refugees. Since the commencement of the COVID-19 pandemic in Turkey (March 2020-February 2021), 1209 patients applied, and 10.4% (n = 126) of them were refugees. While 19.66 +/- 6.31 refugees applied per month in the pre-pandemic period, this number decreased to 10.50 +/- 5.31 during the pandemic period (p = 0.01). During the pandemic period, there was a significant decrease in the number of female refugee patient admissions. In addition, while admissions for external disorders increased significantly during the pandemic period (x( 2 ) = 13.99, p = 0.001), admissions for internal disorders decreased significantly (x( 2 ) = 4.54, p = 0.03). Conclusions The decrease in the mental health unit demands with the pandemic may lead to negative consequences in the long term. To determine mental health and psychological needs of patients during the outbreak will greatly contribute to the pandemic management process.
  • Publication
    Unc 80 Gen mutasyonu olan hastada gelişim geriliği
    (2022-05-22) PERDAHLI FİŞ, NEŞE; Medet D., Perdahlı Fiş N.
  • Publication
    Şizoaffektif bozukluk düşünülen bir olgu
    (2023-05-13) PERDAHLI FİŞ, NEŞE; Hacıalioğlu Ç., Perdahli Fiş N.
    Sunumu Yapan Kişi Hakkında Bilgiler Çağla Hacıalioğlu, Marmara Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Anabilim Dalında 3.yılımda asistan doktor olarak görev yapmaktayım. Bu olguyu Prof.Dr. Neşe Perdahlı Fiş ile takip etmekteyim. Bu olguyu psikotik özellikli depresyon ve şizoaffektif bozukluk ayırıcı tanısı açısından sunmaktayım. Ayrıca zihinsel yetersizlik olan hastalarda psikotik belirtilerin değerlendirilmesi zorlaşmaktadır. Olguyu Anlama Hasta ilk poliklinik başvurusunda 16 yaş 6 aydı. Liseye açıköğretimden 2.sınıftan devam ediyordu, ancak sınavlarına girmiyormuş. Hastanın ilk başvurusunda ana şikayetleri, mutsuzluk, pasif suisidal düşünceler, eline bıçak alıp bileğini kesmeye çalışma, içe kapanma, kendi kendine gülmeler, kendine zarar vermesi yönünde sesler duyma şeklinde işitsel halüsinasyonlar, cinlerden zarar göreceğini düşünme şeklinde persekütif hezeyanlardı. Hasta bu şikayetlerle bir yıl önce dış merkezde çocuk psikiyatri kliniğine başvurmuş. Risperidon 1 mg/gün başlanmıştı, 2 mg/gün dozuna kadar çıkılmış ancak tam fayda sağlanamamış. Hastanın ilkokul ve ortaokulda ders başarısı düşükmüş. Liseye de dersleri anlamadığı için devam edememiş, açık öğretime geçmiş. Ancak semptomları nedeniyle de açık öğretim sınavlarına girememiş. Ortaokulda ders başarısızlığı nedeniyle öğretmeni tarafından azarlandığını, bu olayı unutamadığını ifade ediyordu. 19 yaşında bir abisi varmış. Babası inşaat malzemesi satıyormuş,bipolar bozukluk tanısı ile olanzapin ve lityum kullanıyormuş, işlevselliği iyiymiş. Annesi ev hanımıymış. Hastanın ilk başvurusunda ellerde titreme ve ağır hareket etme şeklinde fiziksel belirtileri mevcuttu. Hastanın yapılan ruhsal durum muayenesinde öz bakımı azalmıştı, mentali kısıtlı izlenimi veriyordu, iş birliği kuruyordu. Yönelim, bellek ve dikkati tamdı. Duygudurum: depresif, duygulanım: duygudurumla uyumlu,künt, ancak labildi, zaman zaman gülmeleri oluyordu. Düşünce içeriği: dünyanın sonunda ne olacağına dair düşünceler, cinlerden şeytanlardan zarar göreceğine dair persekütif hezeyanlar mevcuttu. Aktif suisidal düşünce yoktu ancak pasif suisidal düşünceler mevcuttu. İki ay önce bıçakla bileğini kesmeye çalışma şeklinde kendine zarar verme davranışı olmuş. Çağrışımlar dağınıktı, konuşma hızı ve miktarı azalmıştı. İç görü yoktu ve muhakeme bozulmuştu. Hastanın 4P formülasyonunu yaptığımızda, predispozan faktörler olarak babanın bipolar bozukluk tanısı olarak genetik yüklülük, hastada hafif düzeyde mental retardasyon bulunması, ortaokulda akranları tarafından uygulanan zorbalık ve öğretmeninin örseleyici tutumları gösterilebilir. Presipite edici faktör olarak ise hastanın örgün eğitimi bırakarak açık öğretime geçip, evde içe kapanması gösterilebilir. Sürdürücü faktörler olarak ise hastanın genellikle evde vakit geçirmesi, iletişime geçtiği kişilerin sınırlı olması, düzenli bir antipsikotik tedavi kullanmamış olması gösterilebilir. Protektif faktörler; hastanın annesinin destekleyici olması, akrabalarıyla, özellikle kuzenleriyle olumlu ilişkileri, verilen randevulara düzenli gelmesi ve ilaç uyumunun iyi olması gösterilebilir. C.Tanısal Değerlendirme ve Tedavi Planı Ayırıcı tanı olarak psikotik özellikli depresyon, bipolar bozukluk düşünülebilir. Hastanın mental retardasyon tanı koymayı zorlaştırmıştır. Hastada tanı olarak şizoaffektif bozukluk düşünülmüştür. Hastanın ilk başvurusunda depresif özellikler ve psikotik bozukluk beraber görülmekle birlikte, tedavi sürecinde depresif şikayetler olmadan 2 haftadan uzun süren sadece psikotik şikayetlerin olduğu bir dönem bulunması şizoaffektif bozukluğu düşündürmektedir. Hastanın düşünce içeriğini anlayabilmek için, Beier cümle tamamlama testi verilmiştir. Bu testte mentali kısıtlı izlenimi veriyordu, basit ve kısa cevaplar mevcuttu. Hastanın tedavisi aripiprazol 10 mg tablet başlanarak kademeli olarak 20 mg/gün dozuna kadar çıkarılmıştır. Tedavi ile birlikte, depresif şikayetler azaldı, ancak işitsel ve görsel halüsinasyonlar devam etmişti. Ara ara ağlamalar ve nedensiz gülmeler devam etti. Fluoksetin 20 mg kapsül eklenmesiyle ağlamalar azaldı, duygu dalgalanmaları daha az olmaya başladı. Hastanın dedesini kaybetmesiyle semptomlarının tekrar alevlendiği bir dönem oldu, ancak aripiprazol 30 mg dozuna çıkılmasından iki ay sonra görsel ve işitsel halüsinasyonlar, sanrılar ve depresif şikayetler ortadan kalktı. Hastanın tedavisi kademeli olarak aripiprazol 20 mg/gün dozuna düşüldü, fluoksetin 20 mg/gün kullanmaya devam etmektedir. Açık öğretim sınav kitaplarını alarak tekrar sınavlara girmeyi düşünmektedir. DSM-5 "şizoafektif bozukluğun ayrı bir nozolojik kategori olmadığına dair artan kanıtlar var" derken, şizoaffektif bozukluk psikotik tanı grubunda kalmaya devam ediyor. Şizoaffektif bozukluk genellikle şizofreninin daha hafif bir alt grubunu veya duygudurum bozukluğu olan hastaların daha şiddetli bir alt kategorisini belirtmek için kullanılır ve tanısal güvenilirliği düşüktür.(Chan,2016) Bu olguyu sunma nedenimiz, mental retardasyonu olan olgularda kendi kendine konuşma ve gülme gibi semptomlar varlığında psikotik bozukluk ayırıcı tanısındaki zorluklardır. Ayrıca psikotik belirtilerin remisyona girdiği olgularda anti psikotik ilaç tedavisi ne zaman kesilmelidir? Psikotik özellikli depresyon ve şizoaffektif bozukluk ayırıcı tanısı nasıl yapılabilir? Bu hastanın mental kapasitesine bağlı sınırlı işlevsel düzeyine bağlı belirtiler ve psikozun rezidü negatif belirtileri arasındaki ayırıcı tanı nasıl yapılabilir?
  • PublicationOpen Access
    Travma Sonrası Stres Bozukluğu Tanılı Ergene Bilişsel Davranışçı_x000D_ Yaklaşım: Bir Olgu Sunumu
    (2019-11-01) PERDAHLI FİŞ, NEŞE; Hatice ÜNVER;Neşe PERDAHLI FİŞ
    Çocuk ve ergen hastalarda travma sonrası stres bozukluğu tedavisi çok yönlü olup, hastaların yaşına ve özelliklerine uygun yöntemlerinseçilmesi ve tedavi sürecine aile üyelerinin katılımının sağlanması önemlidir. Travma odaklı bilişsel davranışçı terapinin etkinliği çocuk veergen hastalarda gösterilmiştir. Terapide psikoeğitim, maruz bırakma, tepki engelleme, davranışçı ve bilişsel müdahaleler, gevşeme egzersizlerive ev ödevleri kullanılmaktadır. Bu olgu sunumunda 15 yaşındaki erkek hastanın geçirdiği trafik kazası sonrası 1 yıllık bilişsel davranışçı terapisüreci tartışılmıştır.
  • PublicationOpen Access
    Are neurocognitive abilities and social cognition related to social and role functioning in familial high risk group for psychosis
    (2022-12-01) PERDAHLI FİŞ, NEŞE; Yazkan-Akgul G., PERDAHLI FİŞ N.
    Aims In this study, we aimed to compare neurocognitive abilities and social cognitive features among adolescent offspring of psychotic individuals and healthy controls. Methods The study sample was composed of offspring of patients with psychotic disorders (n = 30), the high risk group (HR), and age and sex matched healthy controls (n = 32) the Control Group (CG). The psychiatric diagnoses were established by using the KD-SADS. Strengths and Difficulties Questionnaire adolescent and parent forms (SDQ-A, SDQ-P) were used. General functioning status were evaluated by The Children\"s Global Assessment Scale (CGAS) and Global Functioning Scale: Social and Role Functioning. Wisconsin Cart Sorting Test, Controlled Oral Word Association Test, California Verbal Learning Test, Stroop Colour and Word Test and Trail Making Tests A and B were used to assess neurocognitive abilities; to assess social cognition and empathy skills DANVA-2 and Bryant Empathy Scale were used, respectively. Results Among HR 53.33% had at least one psychopathology. SDQ-A, SDQ-P scores were significantly higher, and CGAS, social and role functioning scores were significantly lower in HR. Neurocognitive test scores were significantly worse except for SCWT scores in the HR. No significant differences were obtained in social cognition. A variety of the neurocognitive abilities were significantly correlated with the role functioning. In regression analyses, the most predictive scores were WCST total correct scores and role functioning score. Conclusions HR group showed more impairments in neurocognition, social, role and overall functioning, whereas there was no significant difference in terms of social cognition. Disturbances in neurocognition were correlated with impairments in role functioning.
  • Publication
    Antipsikotik tedavi altında psikozdan dirençli maniye: bir olgu sunumu
    (2022-05-22) PERDAHLI FİŞ, NEŞE; Seven İ., Perdahlı Fiş N.