Person:
IŞIKLI, ŞEVKİ

Loading...
Profile Picture

Email Address

Birth Date

Research Projects

Organizational Units

Job Title

Last Name

IŞIKLI

First Name

ŞEVKİ

Name

Search Results

Now showing 1 - 10 of 14
  • Publication
    Dijital çağın ruhsal danışmanları: Çevrimiçi terapi ve manevi danışmanlık uygulamaları
    (İSKENDERİYE YAYINLARI, 2020-01-01) IŞIKLI, ŞEVKİ; IŞIKLI Ş., ERCAN S.
  • Publication
    Dijitalleşen değerler ve yeni dijital normlar: Sosyal medya örnek olay incelemesi
    (2021-12-17) IŞIKLI, ŞEVKİ; ASLAN A., IŞIKLI Ş.
  • Publication
    Felsefe ders kitabı (Lise -2)
    (Eko Kitaplığı, 2023-09-01) IŞIKLI, ŞEVKİ; Işıklı Ş.
    Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 5 yıl süreyle ders kitabı olarak kabul edilmiştir.
  • PublicationOpen Access
    Siyasal zehirlenme semptomları ve sosyal medya
    (2020-01-01) IŞIKLI, ŞEVKİ; IŞIKLI Ş., ÖNCE Ş.
    Bu metinde, John Naisbitt’in yüksek teknoloji toplumlarındaki teknolojik olarak zehirlenmiş bölgeleri tanımlamak için geliştirdiği teknolojik zehirlenme nosyonundan hareketle siyasal zehirlenme nosyonu geliştirilmiştir. Siyasal zehirlenme, tüm toplumsal süreçleri etkisi altına alan ve semptomları önceden tespit ve teşhis edilebilen bir toplumsal anomali durumudur; apolitik süreçleri bile aşırı, yoğun ve hızlı biçimde siyasallaştırır. Bu metinde tanımlanan siyasal zehirlenme ve semptomları, bürokrasi başta olmak üzere medya, iletişim ve dinde kolayca tespit edilebilir. Çünkü bu kurumlar tarihsel geçmişleri yüzünden aşırı siyasallaşmaya daha açıktır. Semptomların tümünü sergileyen bir toplum, virüsle enfekte olmuş, virüs bulaşmış ve enfekte olmuş bir bünye gibidir; paralize olmuş halde kendinden beklenen işlevlerini yerine getiremez. Tümüyle gözlenebilir olan bu altı semptom, kişisel ve apolitik olanın siyasallaşma seviyesini ve siyasal zehirlenme yoğunluğunu da tanımlarlar. Üstelik aşırı siyasallaşmanın sosyal medya ve toplumsal ilişkiler üzerindeki etkisini, teknolojik bağlamda görünür kılar. Yatay mimarisi ve etkileşimlilik karakterleriyle ana akım medyadan farklılaşmış olsa da sosyal medya, siyasal zehirlenmeye karşı bağışık değildir. Kullanıcılarını zehirleyen yüksek sanallık teknolojileri gibi güçlü, yaygın ve popüler siyasal etki de kitle iletişim kanalları ve sosyal medya aracılığıyla kişi ve kurumları zehirlemektedir. Siyasal zehirlenme, internet tabanlı iletişim teknolojileriyle yalnızca yayılmaz, aynı zamanda medyanın kendisini de zehirler. Teknoloji ile siyaset arasındaki ilişkiye odaklanan bu araştırmada elde edilen sonuçlar, siyasal zehirlenmenin yaygın internet ağları ve teknolojik zehirlenmeye paralel işleyen bir süreç olduğunu göstermektedir. Bu yüzden siyasal zehirlenme nosyonu, yeni türden sosyoteknik ve dijital olgular listesine dahil edilebilir.
  • Publication
    Dijital dinin yeni görünümleri
    (2022-11-01) IŞIKLI, ŞEVKİ; IŞIKLI Ş.
  • PublicationOpen Access
    Instagramda benlik sunumu: takipçi etkisi üzerine dramaturjik bir inceleme
    (2020-01-01) IŞIKLI, ŞEVKİ; IŞIKLI Ş., GULMAMMADZADA U.
    İnternet tabanlı iletişim teknolojileri ve özellikle sosyal medya platformları, bireysel davranışları ve toplumsal ilişkileri pek çok yönde etkiler. Sosyal medya, 21. yüzyılda ortaya çıkan dijital kültür içindeki en etkili iletişim platformdur çünkü gerçek toplumsal çevreye karşı alternatif bir sanal toplumsal çevre oluşturmaya izin verir. Kullanıcılar bu platformları sadece sosyalleşmek, diğer insanlarla bağlantı halinde olmak veya haber almak için kullanmazlar, aynı zamanda “kendilerini-benliklerini sunmak” için de kullanırlar. Kullanıcılar, sosyal medya ortamlarında kendi arzu, beğeni ve ideallerine göre yeniden inşa ettikleri bir dijital kimliğe sahip olabiliyorlar. Sosyal medyanın bu psiko-sosyal etkisinin çok yönlü olarak analiz edilmesi gerekir. Araştırmalar, “daha fazla takipçi edinme ve daha fazla izlenme arzusu”nun bazı sosyal medya fenomenlerinde kompulsif sanrı aşamasına değin ilerleyebildiğini göstermektedir. Elinizdeki dramaturjik analiz araştırmasında, Instagram fenomenlerinin sosyal medyadaki benlik sunumları ile gözlemci-takipçi etkisi arasındaki ilişki incelenmiş; benlik sunumunda özbelikten ideal benliğe doğru geçiş şeklinde yaşanan dönüşüm, psikanalitik ve sosyal psikoloji terimleriyle yorumlanmıştır. Takipçi sayısı 10,000’den (on bin) fazla olan ve “sosyal medya fenomeni” olarak adlandırılan, rastlantısal yöntemle belirlenen 6 (altı) farklı İnstagram kullanıcısının takipçi sayısı düşük olduğu “fenomenlik öncesi dönemi” ile takipçi sayısının 10,000’i aştığı “fenomenlik dönemi”ne ait 5’şer adet paylaşımı, Goffman’ın dramaturjik analiz yöntemiyle incelenmiştir. Bu araştırma bulgularına göre, fenomen olarak adlandırılan kullanıcılar, gözlemci-takipçi etkisinin gücü ve hızına bağlı olarak beğeni odaklı benlik sunumu evresine daha hızlı giriyor, öz beliklerinden daha hızlı uzaklaşıyor ve gündelik benlik sunumu davranışlarını daha hızlı terk ediyorlar. Bu olgu; fenomenlerin kendilerini takipçilerinin izleme, beğenme, ilgisiz kalma, cesaretlendirme, destekleme, paylaşma, kaydetme, eleştirme ve yorum yapma gibi dijital tepkilerine göre yeniden biçimlendirdikleri, benlik sunumlarını takipçi arzularına göre yeniden şekillendiridikleri anlamına gelmektedir. Kullanıcıların bir tür dijital yabancılaşma ve öz-benlik ile ideal benlik arasındaki çatışma yaşamaları beklenilebilir. Sosyal medya bir iletişim aracı olmanın ötesine geçmiş, bir sosyal etkileşim ortamı haline gelmiştir.
  • PublicationOpen Access
    Deconstructive Philosophy of Asylum: Matter of Hostipitality
    (MARMARA UNIV, FAC COMMUNICATION, 2015-12-01) IŞIKLI, ŞEVKİ; Isikli, Sevki
    This article aims at applying Derrida's views displayed in his work Hostipitality to the issues of asylum and refugee and also providing an exposition of the asylum's philosophy by this way. In the text, in addition to taking into consideration the translation indicated in the deepnote , texts that discusses Derrida's views on deconstruction in the context of ethics and politics are also referred to and hospitality's linguistic practices in the local culture (Turkish culture) such as aphorisms and proverbs are revealed as short texts. The exploration held illustrates that the matter of asylum and refugee is neither ethical nor political nor cultural, on the contrary it is the probability amplitude (or state vector) which includes more than their collecitons. When resolved through deconstructive techniques, being a refugee, which starts with seeking asylum, seems to include both linguistic and political apoiras. In order to overcome refugeeism as a problem, the aporias of binary/oppositional thinking should be perceived, totally-originally different thinking should be appealed within the multi-valued logical thinking and it should initiate thinking the unthinkable as Derrida suggests by abandoning the system thought. The small linguistic difference between hospitality and hostility pointed out by Derrida invites to re-think on the presence of hostility supperessed in the concept of hospitality, and invites to reconsideration those who are dealing with especially the matters of asylum and refugeeism, migration and policy of migration, ends and universality and even those known as hospitable. The main question whose answer is sought in all of them is as such: Is hospitality possible?
  • PublicationOpen Access
    Bir insan hakkı olarak internet erişimi: Herkes için internet tartışması
    (2020-06-01) IŞIKLI, ŞEVKİ; AYAZ T., IŞIKLI Ş.
    İnternet günümüzün teknolojik toplumlarının ve dijital kültürlerin en temel bileşenlerinden biridir. İnternet tabanlı ya da destekli olmayan hiçbir iletişim biçimi neredeyse kalmamıştır. Günümüzün gelişmiş dijital kültürlerindeki anahtar rolünden ötürü internetin bir insan hakkı olarak kabul edilmesine yönelik güncel tartışma gittikçe genişlemektedir. Birleşmiş Milletlerin 2016 yılında yayınladığı İnternet raporu, internetin bir insan hakkı olarak kabul edildiğine dair popüler bir tartışma başlatmıştır. Bugün, devletler tarafından internetin bir insan hakkı olarak tanınmasını talep eden bu popüler girişim ile insan haklarını çok daha köklü ve ahlaki koşullara bağlayan ve internetin temel haklardan biri olamayacağını savunan standart görüş rekabet halindedir. Bu makalede her iki görüşün argümanları, teknolojik bir icat olan internet mimarisi ve işlevleri açısından karşılaştırılmış ve internetin hak ve özgürlüklerin gerçekleştirilmesi için bir ön koşul olduğu sonucuna ulaşılmıştır. İnternetin demokratik toplumlardaki işlevlerini tam yerine getirebilmesi için insanların internet erişimi ve dijital okuryazarlıkla imkanlarını iyileştiren bazı sosyoteknik koşulların sağlanması gerekir. Bir insan hakkı olarak internet tartışması hem doğal hem de yasal hukuk açısından önemlidir. İnsan hakları nosyonu, bu çağda kazandığı değerin teknolojik gelişmelere karşı koruyabilir. İnterneti insan haklarından biri olarak kabul etmek, insan hakları kavramının felsefi içeriğiyle örtüşmez fakat günümüzde internet erişimi, internet tabanlı teknolojilerle kullanılabilen bir dizi yasal hak ve özgürlük için bir ön koşuldur
  • PublicationOpen Access
    Yunus Emre bağlamında Türk dili felsefesi ve Türkçe felsefenin koşulları
    (2021-06-01) IŞIKLI, ŞEVKİ; IŞIKLI Ş.
    Türkçe, felsefe dili olabilme potansiyeline sahip bir dildir fakat Türkçede henüz tatmin edici felsefi eserler yazılamamıştır. Bu metinde, Türkçenin potansiyelinin aktüel hale gelmesini engelleyen tarihsel koşullar, yapısal sorunlar ve pedagojik kararsızlıklardan bazıları analiz edilmektedir. Yapısal sorunlardan, yabancı sözcüklerin etkisine açıklık, sentaks açısından özne-yüklem ayrımı, “-dır” kopulasının sabitleyici etkisi, yüklelerin sondan eklemeli yapısı ve eylem odaklılık kastedilmektedir. Tarihsel koşullar ile göçer-sosyoloji, sosyal sınıfların dilsel farklılaşması, İslamlaşma ve Batılılaşma ile ilgili sorunlara gönderme yaparken pedagojik kararsızlıklar ile terimleştirmede kaynak seçimine dair politik yönelimler, çeviri yoluyla felsefe öğretimi politikaları, dilde sadeleşme, Öz Türkçeleşme, Arapçalaşma, İngilizceleşme teşebbüsleri ile kusurlu yerleşik yazma alışkanlıkları kastedilmektedir. Koşullar, sorunlar ve kararsızlıklar Türk dilinde gecikmeye, bölünmeye ve parçalanmalara yol açmış, mükemmelliğe doğru ilerleyen süreçte gelişim kesintiye uğramış, yüksek edebi ve felsefi eserler üretilememiştir. Yunus Emre’nin yalın şiirleri, bu gecikme ve parçalanmaya karşı kendi öz potansiyelini harekete geçirmiş, Türk dilini yetkinliğini tek başına temsil etme gücüne sahip olmuştur. Yunus’un şiirlerinde, Anadolu bilgeliğinin incelikli doğa tasarımı, mistisizm, toplumsal değerler, birlikte yaşama etiği, dindarlık ve insanlığa dair felsefileştirmeye ziyadesiyle açık, çok sayıda motif, tasvir ve unsur içermektedir. Felsefeciler, şiir ve mitoloji gibi edebi eserlerin, gündelik ve profesyonel yaşam pratiklerinin altında yatan fikirleri felsefileştirebilir, sezgi ve kavrayış gücü veren eski sözcükleri tekrar canlandırabilirler, yeni Öz Türkçe sözcükleri daha sık kullanarak onları güçlendirebilirler.
  • PublicationOpen Access