Person:
KOLAÇ, NURCAN

Organizational Units

Organizational Unit

Sağlık Bilimleri Fakültesi

Last Name

KOLAÇ

First Name

NURCAN

Full item page

Search Results

Now showing 1 - 9 of 9

Open Access
Vardiyalı Çalışanlarda Uykusuzluk ve/veya Kalp Hastalıkları _x000D_ Riskleri: Sistematik Derleme
(2021-03-31) KOLAÇ, NURCAN; Büşra Nur BİLGİN;Ezgi ÇETİNKAYA;Sümeyye DEMİR;Zahide YARDAK;Nurcan KOLAÇ
Bu çalışmanın amacı, literatürde vardiyalı çalışanlarda uykusuzluk ve kalp hastalıkları risklerini araştıran çalışmalarıgözden geçirmektir. Değerlendirmeye 2005-2020 yılları arasında yapılan tanımlayıcı, kesitsel, kohort, sistematik derleme ve meta-analiz, prospektif kohort ve ilişki arayıcı türde toplam 12 çalışma dahil edilmiştir. Vardiyalı çalışanların uyku bozuklukları yaşadıkları ve sirkadiyen ritmlerinin bozulduğu görülmüştür. Bunun sonucunda çalışanların, vardiyalı çalışmayanlara göre kardiyovasküler hastalık ve koroner kalp hastalığı riskinin yüksek olduğu; bu riskin çalışma yılı ile birlikte arttığı belirlenmiştir. Ayrıca kardiyovasküler hastalık mortalite riskinin çalışanlar için yüksek olduğu bulunmuştur. Bu sistematik derleme sonucunda vardiyalı çalışma ile uykusuzluk ve kalp hastalıkları hastalıklar arasında ilişki olduğu bulunmuştur. İncelenen çalışmaların üçte birinde kardiyovasküler hastalıklara bağlı olarak mortalite riski yüksek bulunmuştur. Vardiyalı çalışma sistemine bağlı kardiyovasküler hastalık riski en yüksek bulunan meslek grubu sağlık çalışanları ve fabrika çalışanları olarak bulunmuştur.
Open Access
Dyadic adjustment and the relationship between sexual self-consciousness and sexual dysfunction in individuals with spinal cord injuries: a descriptive study
(2022-01-01) KOLAÇ, NURCAN; TAYLAN S., ÖZKAN İ., KOLAÇ N.
© The Academy of Spinal Cord Injury Professionals, Inc. 2022.Purpose: This study was conducted to determine the dyadic adjustment between individuals with SCI and their spouses and the relationship between their sexual self-consciousness and sexual life and to evaluate it according to the objectification theory. Method: This descriptive and cross-sectional study was conducted with 131 married individuals with SCI registered in the physical therapy and rehabilitation outpatient clinic of a university hospital between February 2020 and April 2021. The data of the study were collected using a Descriptive Information Form, the American Spinal Injury Association Impairment Scale (ASIA), the Dyadic Adjustment Scale (DAS), the Sexual Self-Consciousness Scale (SSCS), and the Arizona Sexual Experiences Scale (ASEX). In the study, the predictors of the sexual life of individuals with SCI were evaluated with the Stepwise Multiple Linear Regression analysis. In addition, predictors of sexual dysfunction in individuals with SCI were evaluated by the logistic regression analysis. The results were discussed within the framework of objectification theory. Results: According to the results of the study,.67.2% of the individuals with spinal cord injuries experienced sexual functionality problems; increased age, falling injuries, and being in ASIA grade A increased sexual self-awareness and sexual dysfunction; and being a male with SCI increased sexual focus. It was found that the adjustment between individuals with SCI and their spouses was a predictor that significantly reduced sexual embarrassment, sexual self-consciousness, and sexual dysfunction and that the strong adjustment between couples was an important factor for the prevention of sexual dysfunction development. Conclusion: It was found that most individuals with spinal cord injuries experienced sexual dysfunction. The importance of dyadic adjustment and sexual self-consciousness has come to the fore in the sexual life of these individuals.
Open Access
Aile Sağlığı Merkezlerinde Hemşirelik ve Ebelik Hizmetleri Çalıştay Raporu
(2023-03-01) GÜR, KAMER; APAYDIN KAYA, MEMNUNE ÇİĞDEM; ÇİFÇİLİ, SALİHA SERAP; EROL, SAİME; ŞİŞMAN, FATMA NEVİN; KOLAÇ, NURCAN; Gür K., Apaydın Kaya M. Ç., Çifçili S. S., Kırımlı E., Erol S., Şişman F. N., Kolaç N.
Aile Sağlığı Merkezlerinde Hemşirelik ve Ebelik Hizmetleri Çalıştayının (2022) kısa bir değerlendirmesini yapmanın okuyucular, ilgili ve yetkili kişiler için yararlı olacağını düşünüyoruz. Ülkemizde yürütülen birinci basamak sağlık hizmeti sunumunda yaşanan sorunlar, ihtiyaç duyulan hizmet içi eğitim alanları ve aile sağlığı hemşiresinin görev, yetki ve sorumluluklarının neler olması gerektiği konularında bilgi paylaşımı, çözüm önerileri, geleceğe dönük planlamalar açısından bu çalıştay raporunun önemli bir bakış açısı kazandıracağını düşünüyoruz. Bu yazının amacı; çalıştayı yürüten moderatörler tarafından çalıştay sonrası oluşturulan raporun konuya ilgi duyan tüm tarafları ve siz değerli okurlar ile buluşmasıdır. Aile sağlığı merkezlerinde hemşirelik ve ebelik hizmetleri çalıştayı 24 Aralık 2022 tarihinde Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Konferans Salonunda düzenlendi. Çalıştay, Sağlık Bilimleri Fakültesi Halk Sağlığı Hemşireliği Anabilim Dalından öğretim üyeleri, Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalından öğretim üyeleri, aile sağlığı merkezlerinde aktif olarak görev yapan doktor, ebe ve hemşireler ile birinci basamak sağlık çalışanları sendika ve dernek temsilcilerinden oluşan 41 sağlık profesyonelinin katılımıyla gerçekleşti. Çalıştayda üç çalışma grubu ile üç farklı konu ele alındı. Birinci grupta “mevcut koşullar ve iş gücü ile neler yapılıyor, neler yapılabilir?” konu başlığı, ikinci grupta “hizmet içi eğitim ihtiyaçlarının saptanması” ve üçüncü grupta “aile sağlığı hemşiresinin görev yetki ve sorumlulukları neler olmalı?” konu başlıkları ele alındı.
Open Access
Uzaktan Eğitimin Okul Çocuklarının Sağlık Davranışlarına ve İnternet Kullanımlarına Etkisi: Karma Araştırma
(2022-09-23) KADIOĞLU, HASİBE; KOLAÇ, NURCAN; Yurt S., Kadıoğlu H., Kolaç N., Kubilay F.
Amaç: Bu çalışmada, COVID-19 pandemi döneminde uzaktan eğitimin okul çocuklarının sağlık davranışlarına ve internet kullanımlarına etkisinin karma araştırma yöntemi ile belirlenmesi amaçlanıştır. Yöntem: Tanımlayıcı bir araştırmadır. Araştırmada karma araştırma yöntemi kullanıldı. Araştırmanın evreni bir ilkokuldaki öğrenciler (n=246), veliler (n=876) ve öğretmenler oluşturmuştur. Nitel araştırma için öğrenci, veli, öğretmen ile odak grup görüşmesi (n=7-10) uygulandı. Araştırmada yarı yapılandırılmış görüşme formu, sağlık durumu anketi, Aile-Çocuk İnternet Bağımlılık Ölçeği kullanıldı. Nitel bölüm içerik analizi ile, nicel veriler tanımlayıcı istatistikler ile değerlendirildi. Araştırma için etik kurul onayı alınmıştır. Bulgular: Araştırma bulgularına göre pandemide ebeveynlerin ailesel yüklerinde artış, öğrenci-veli-öğretmende uyumlanma stresi yoğun görülmüştür. Çocukların rutin sağlık davranışları bozulduğu belirlendi. Kilo alma (%34,9), hareketsizlik (%61,3), İnternette geçirilen sürede artış (%68,3), iştahta artış (%28,5), uyku düzeninde bozulma (%27,1), endişe-kaygı- korku (28,9), göz problemlerinde artış (%26,4), postür bozukluğu (%38,2), kas gücünde azalma (%27,2), sosyal etkileşimde azalma (57,7), akademik başarıda azalma (%26,8) görüldüğü bulundu. Öğrencilerin %0,6’sının internet bağımlılığı, %7,1 ‘inin sınırlı internet bağımlılığı semptomu gösterdiği belirlenmiştir. Sonuç ve Öneriler: Pandemi döneminde ilkokul öğrencilerinin uzaktan eğitimle ekran önünde eğitime katılmak durumunda kalmaları fiziksel, ruhsal ve sosyal sorunlar yaşamalarına yol açmıştır. Gelecekte bu tür uzaktan eğitim durumlarına yönelik öğrencileri aktive edecek, sağlık sorunları yaşamalarını azaltacak eğitim ve programların oluşturulmasına, uzaktan destek sistemlerinin eğitim sistemi içine alınmasına, bunların erişilebilir olmasına öncelik verilmesi önerilmektedir.
Open Access
The Psychometric Features of the Turkish Version of the Ageism Survey and the Frequency of Ageism
(ELSEVIER TAIWAN, 2016-09) ERGÜN, AYŞE; Erol, Saime; Ergun, Ayse; Kadioglu, Hasibe; Gur, Kamer; Albayrak, Sevil; Sisman, Fatma Nevin; Sezer, Ayse; Kolac, Nurcan
Background: This study was conducted to adapt the ageism survey to the Turkish language and culture and to determine the frequency of occurrence of ageism. Methods: The study population consisted of 236 individuals aged 50-95 years. The cultural adaptation of the ageism survey was carried out through the method of translation/back-translation and the validity of the instrument was tested for content and construct validity; its reliability was tested by internal consistency analysis. Results: The mean age of the respondents was 64.44 +/- 9.57. The content validity index for the ageism survey was found to be 0.89 and Cronbach a value was 0.86. Item-total correlation values for all of the items were over 0.31. Of the participants, 82.5% reported being confronted with some kind of discriminatory behavior at least once. Conclusion: It was established that the ageism survey is appropriate to the Turkish language and culture and that it is a valid and reliable instrument. Copyright (C) 2016, Taiwan Society of Geriatric Emergency & Critical Care Medicine. Published by Elsevier Taiwan LLC.
Open Access
Determining health problems of child workers with the omaha system: example from a suburb of istanbul
(2022-08-01) KOLAÇ, NURCAN; Köseoğlu Ö., Kolaç N., Özdemir S.
Objective: This study assessed health problems of migrant and non-migrant child workers in lowersecondary schools from suburb of Istanbul with the Omaha system. Method: This descriptive and observational study was conducted in Istanbul. It comprised child workers. Descriptive Characteristics Assessment Form and Nightingale Notes Software based on the terminology of the Omaha System were used for data collection. Results: The participants were 81 child workers aged 10–13 years, 86% were male, and 12% were migrants from Syria. Eighty-five percent worked to contribute their family income. The most common health problems were mental health, neglect, low income, oral health, nutrition, personal care, physical activity, sleep and rest patterns, and neighbourhood/workplace safety. There was an association between mental health problems and family health status;between individual health status and oral health as well as role change;between maternal education level and oral health as well as personal care and between nutrition and paternal education level (p<.05). Conclusion: The Omaha system was found suitable for determining health problems of migrant and non-migrant juvenile labor. However, it is necessary to prevent poverty, develop the understanding of the social state, and comply with legal norms. We recommend that researchers examine the health of child workers in long-term and mixed-method observational studies
Open Access
Kanserden sağ kalanlarda erişkin yaşam kalitesi ölçeğinin Türkçe geçerlilik ve güvenirliği
(2022-03-01) KOLAÇ, NURCAN; TAYLAN S., ÖZKAN İ., EROĞLU N., KOLAÇ N.
Gereç ve Yöntemler: Metodolojik tasarıma sahip araştırma, üç yıl ve üzeri kanser tanısı olan hastalar ile yürütülmüştür. Veri toplamak için; “Tanıtıcı Bilgi formu” ve “Kanserden Sağ Kalanlarda Erişkin Yaşam Kalitesi Ölçeği” (Quality of Life in Adult Cancer Survivors =QLACS) kullanılmıştır. Çalışmada ölçeğin dil ve kapsam geçerliği, yapı geçerliği, güvenirlik değerlerini belirleme aşamaları sırasıyla gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Yapılan kapsam geçerliğinde ölçek maddelerine ilişkin uzman görüşleri arasında yüksek derecede uyum olduğu saptanmıştır (KGİ=0.88). Açımlayıcı faktör analizi sonucunda, ölçeğin toplam varyansın %91.4’ünü açıklayan 11 faktörlü yapıya sahip olduğu belirlenmiştir. Doğrulayıcı faktör analizi sonucunda elde edilen modelin kabul edilebilir uyum indeksi sınırlarında ve faktör yüklerinin 0.867-0.966 arasında olduğu saptanmıştır. Ölçeğin alt boyutlarının Cronbach alfa güvenirlik katsayısı 0.867-0.966 olarak belirlenmiştir. Sonuçlar: Kanserden Sağ Kalanlarda Erişkin Yaşam Kalitesi Ölçeğinin Türkçe versiyonunun üç yıl ve üzeri kanser hastalarında genel ve kansere özgü yaşamlarını değerlendiren, geçerli ve güvenilir bir araç olduğu saptanmıştır.
Open Access
Determination of the factors affecting the frequency and of chemotherapyinduced alopecia and methods of coping with alopecia
(2022-03-01) KOLAÇ, NURCAN; Kolaç N., Taylan S.
Objective: The aim of this cross-sectional descriptive study is to determine the chemotherapy-induced alopecia and the patients’ coping methods with alopecia. Materials and Methods: This descriptive study was conducted with 240 patients who applied to chemotherapy unit of two private hospitals in Istanbul between December 2019 and January 2020. The data were collected using a patient information form developed by the researchers upon the literature review. Results: It was determined that 85.7% of the women experienced alopecia problem and the difference was significant according to their gender (p=0.00). Ninety two percent of patients with genitourinary system cancer and 88.5% of breast cancer patients experienced alopecia, the difference was statistically significant, and the significance was caused by experiencing alopecia more in these cancer types than the other cancer types (p=0.007). It was determined that 82.5% of the patients, who were receiving chemotherapy for less than a year, statistically significantly experienced alopecia more compared to the patients who were receiving chemotherapy for a longer period (p=0.031). It was also found that 69.7% of patients with Stage IV cancer experienced alopecia but they experienced alopecia statistically significantly less compared to the other stage patients (p=0.040). When the patients were examined in terms of diagnosis time according to family history of breast cancer, it was determined that 43.6% of those, who had family history of breast cancer, and 63.8% of those, who had no family history of breast cancer, were diagnosed in the stage II of their disease. The distribution of the cancer diagnosis time of patients according to having breast cancer history in the family was statistically significant (p=0.000). It was determined that 28.2% of the patients who had family history of breast cancer and 21.0% of the patients, who had no family history of breast cancer, noticed the lump for the first time in their regular self-breast examination. The distribution of duration of cancer diagnosis based on family history of breast cancer and the way of noticing the lump in the breast were statistically significant (p=0.000, p=0.014). It was also determined that 61.0% of the patients experiencing alopecia used a wig-bonnet (p=0.00) and there was no statistically significant difference between experiencing alopecia and age, marital status, occupation, place of residence, income status and social security. Conclusion: Alopecia was seen to be more common in women. Patients with genito-urinary system and breast cancer experienced alopecia more than other cancer patients. More than half of the women used bonnets and wigs. As the education level increased, women’s status of using bonnet and wig increased as well.
Open Access
The effect of health belief model-based short interviews in women in the postmenopausal period on the prevention of osteoporosis: A randomized controlled trial
(2022-01-01) KOLAÇ, NURCAN; KOLAÇ N., Yıldız A.
Aim: This study was conducted to investigate the effect of health belief model-based short interviews on preventive behaviours for osteoporosis in postmenopausal women. Design and methods: A randomized pretest, posttest and follow-up design was used. The study was conducted between June 2016 and June 2017 with an intervention (n = 41) and a control group (n = 41). The intervention group applied the Short Interviews Model for 12 weeks as a short interview programme that was created based on the health belief model. The study data were collected by the researcher using a descriptive information form, the Osteoporosis Health Belief Scale, the Osteoporosis Self-efficacy Scale and the Osteoporosis Knowledge Test. Results: In the posttest and follow-up measurements, the mean scores of the intervention group on the total Osteoporosis Health Belief Scale and its self-efficacy and exercise sub-dimensions and the total Osteoporosis Knowledge Test and its subdimensions were significantly higher than those of the control group. Conclusion: The short interviews held in this study provided evidence to guide women and nurses in the prevention of osteoporosis in postmenopausal women. It is recommended that the prevention of osteoporosis should be integrated into women's health programmes at the primary health-care level.