Person:
ÇELİK, ZEHRA MARGOT

Loading...
Profile Picture

Email Address

Birth Date

Research Projects

Organizational Units

Job Title

Last Name

ÇELİK

First Name

ZEHRA MARGOT

Name

Search Results

Now showing 1 - 10 of 13
  • Publication
    Temel beslenme bilimi
    (ANKARA NOBEL TIP KİTABEVLERİ, 2021-01-01) ÇELİK, ZEHRA MARGOT; SARIKAYA, BUSE; İSLAMOĞLU, AYŞE HÜMEYRA; SABUNCULAR, GÜLEREN; BAŞOĞLU, İZEL AYCAN; ÇELİK Z. M. , SARIKAYA B., İSLAMOĞLU A. H. , SABUNCULAR G., BAŞOĞLU İ. A.
  • Publication
    İBS Hastalarının Beslenme Durumları, Yaşam Kalitesi ve Algılanan Stresleri Arasındaki İlişkinin Belirlenmesi
    (2022-05-19) ÇELİK, ZEHRA MARGOT; SABUNCULAR, GÜLEREN; AKTAÇ, ŞULE; ÇELİK Z. M., AKTAÇ Ş., SABUNCULAR G., Dirican T., Duman Ş., Güleç Y., Demir A. H.
    İrritabl Bağırsak Sendromu (İBS), kronik ve yaygın bir fonksiyonel bağırsak bozukluğudur. Bireyin semptomlarının tipine ve şiddetine bağlı olarak, ilaç tedavisi, diyet ve/veya yaşam tarzı değişiklikleri önerilir. Bu çalışmada İBS tanısı alan bireylerin yaşam kalitesi, algılanan stres düzeyleri ve beslenmeleri arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Mart 2020 ile Mart 2021 arasında İBS'li 230 hasta çalışmaya katılmıştır. Demografik bilgi anketi, İrritabl Bağırsak Sendromu Yaşam Kalitesi Ölçeği (IBS-QOL), Algılanan Stres Ölçeği-14 (PSQ-14) ve Besin Tüketim Sıklığı Anketi çevrimiçi bir form aracılığıyla uygulanmıştır. İrritabl Bağırsak Sendromu Yaşam Kalitesi Ölçeği’nden alınan yüksek puan, yüksek yaşam kalitesi ile; Algılanan Stres Ölçeği’nden alınan yüksek puan ise algılanan stresin yüksek olduğunu göstermektedir. Çalışmaya gönüllü olarak katılan hastaların, %27'si İBS için özel bir diyet uyguladığını belirtmiştir. Erkeklerin ortalama IBS-QOL puanı kadınlara göre daha düşük bulunmuştur (p=0,030). Hastalığa özgü bir diyet uygulayan kadınların ortalama IBS-QOL puanı, hastalığa özgü bir diyet takip etmeyen kadınlardan daha yüksek olarak saptanmıştır (p=0,023). Gluten veya laktoz intoleransı olan kadınların IBS-QOL puanının, herhangi bir intoleransı olmayan kadınlardan daha düşük olduğu belirlenmiştir (p=0,004). Besin tüketim sıklığına göre IBS-QOL puanları değerlendirildiğinde besin gruplarında anlamlı farklılık saptanmamıştır (p>0,05). IBS-QOL puanları ile PSQ-14 puanları arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (p>0,05). Cinsiyet, IBS'ye özgü bir diyet uygulama ve gıda intoleranslarının İBS'li hastaların yaşam kalitesi üzerinde etkileri vardır. İrritabl Bağırsak Sendromu tedavisinde beslenme etkinliğinin daha iyi anlaşılması için ileri klinik çalışmalara ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler: Beslenme, Diyet, İrritabl bağırsak sendromu, Stres, Yaşam kalitesi
  • PublicationOpen Access
    Karaciğer Transplantasyonu ve Tıbbi Beslenme Tedavisi
    (2022-12-01) ÇELİK, ZEHRA MARGOT; AYDIN A., ÇELİK Z. M.
    Dünyada ve ülkemizde böbrekten sonra transplantasyonu en sık yapılan solid organ karaciğerdir. Vücuttaki en büyük ve en önemli metabolik organ karaciğer olduğu için yetersizliğinde vücutta pek çok metabolik yolak aksamaktadır. Son dönem karaciğer yetmezliği (SDKY) görülen hastalarda insülin direnci ve glikoz intoleransı gelişebilmektedir. Karaciğer transplantasyonuna hazırlanan hastaların ameliyat öncesi süreçte ameliyatın risklerinin en aza indirilmesi ve ameliyattan sonraki süreçte komplikasyonların önlenmesi için beslenme müdahalesi tedavinin önemli bir parçasıdır. Bu makalede, literatürde bulunan karaciğer transplantasyonu öncesi ve sonrası beslenme yaklaşımlarıyla ilgili yayınlar derlenmiştir.
  • Publication
    İnsülin Direnci Olan Kadınların Tıbbi Beslenme Tedavisine Kızılcık (Cornus mas L.) Meyvesi Eklenmesinin Beslenme Durumuna Etkisi
    (2022-05-18) ÇELİK, ZEHRA MARGOT; ÇELİK Z. M., SARGIN M., TAMER H. G., GÜNEŞ F. E.
    İnsülin direnci, obezitenin neden olduğu insüline karşı suboptimal doku cevabıdır. Günümüzde, obezite ile ilgili insülin direncine neden olan birçok faktör araştırılmaktadır, son zamanlarda kronik düşük dereceli inflamasyonun rolü önem kazanmıştır. Kızılcık meyvesi yüksek miktarlarda antosiyanin içerir ve antosiyaninlerin anti-diyabetik ve anti-inflamatuar etkileri olduğu bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı, liyofilize kurutulan toz kızılcık (Cornus mas L.) meyvesinin insülin direnci olan kadınların diyetine eklenmesinin antropometrik ölçümler ve biyokimyasal parametreler üzerine etkinliğinin belirlenmesidir. Çalışma, bir Şehir Hastanesinin, Obezite Polikliniğinde yürütülmüştür. Çalışmaya Mayıs 2021 – Mart 2022 tarihleri arasında polikliniğe başvuran, insülin direnci tanısı olan, endokrin ilişkili ilaç kullanmayan, 18-45 yaş arasında 72 gönüllü kadın katılmıştır. Hastalar randomize edilerek 4 gruba ayrılmıştır; Diyet + Kızılcık (DK; n=17) Grubu, Diyet (D; n=18) Grubu, Kızılcık (K; n=19) Grubu ve Kontrol (C; n=18) Grubu. Müdahale 15 günde bir hastalar ile görüşülerek, 12 hafta sürmüştür. Çalışmada, DK ve D gruplarına araştırmacı tarafından durumlarına özel diyet hazırlanmış, DK ve K grubundaki hastalara ise günlük 1 porsiyon meyve değişimleri yerine tüketmeleri istenen 20 g kızılcık meyvesi verilmiştir. Hastaların başlangıç ve 12. hafta biyokimyasal parametreleri dosyalarına kaydedilmiş, antropometrik ölçümleri her görüşmede araştırmacı tarafından alınmıştır. Çalışmanın başlangıcında gruplar arası yaş, fiziksel aktivite puanı, beden kütle indeksi (BKI), vücut yağ yüzdesi, açlık kan şekeri (AKŞ), açlık insülini, HbA1c, C-peptit ve HOMA-IR değerleri arasında fark bulunmamıştır (p>0,05). Müdahale süresi olan 12 haftanın sonunda, gruplar arasında AKŞ, BKI ve vücut yağ yüzdesi farkı istatistiksel olarak anlamlı olmamakla birlikte, açlık insülini, HbA1c, C-peptid ve HOMA-IR değerlerinde istatistiksel olarak fark bulunmuştur (p<0,05). Açlık insülini için ikili grup karşılaştırmaları yapıldığında müdahale sonrasında tüm gruplar arasında (medyanlar; DK=9,3; D=11,8; K=15,2; C=18,6) istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p<0,05). HbA1c değeri müdahale sonrasında DK grubunda (medyan=5,3), K grubuna (medyan=5,5) ve C grubuna (medyan=5,7) göre daha düşük bulunmuştur (p<0,05). Müdahale sonunda C-peptit değerinde DK ve D grupları arasında fark olmamakla birlikte; DK grubunda (medyan=2,2), K grubu (medyan=3,1) ve C grubundan (medyan=3,2) daha düşük bulunmuştur (p<0,05). HOMA-IR için ikili grup karşılaştırmaları yapıldığında müdahale sonrasında tüm gruplar arasında (medyanlar; DK=2,1; D=2,6; K=3,7; C=4,5) istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p<0,05). Sonuç olarak, diyet gruplarındaki sonuçların K ve C gruplarından daha iyi olması, insülin direnci tedavisinde sağlıklı bir beslenme programının ana anahtar olduğunu gösterir niteliktedir. Ayrıca, insülin direnci olanlarda, 12 haftalık diyet müdahalesine liyofilize kurutulmuş 20 g kızılcık meyvesi eklenmesinin biyokimyasal parametreleri sadece diyet grubuna kıyasla daha çok iyileştirdiği belirlenmiştir. İnsülin direnci olan hastaların sağlıklı bir beslenme programına eklenecek antosiyonin içeriği yüksek kızılcık meyvesinin olumlu etkileri olduğu sonucuna varılmıştır. Anahtar Kelimeler: cornus mas; diyet tedavisi; insülin direnci; kızılcık meyvesi
  • Publication
    Kızılcık eklenmiş yulaf sütü ve inek sütü kefirlerinin antioksidan kapasitesi ve duyusal özellikleri
    (2023-10-06) ÇELİK, ZEHRA MARGOT; KUNDAKÇI, SİMAY; OMURTAG KORKMAZ, BURCU İREM; ÇELİK Z. M., KUNDAKÇI S., OMURTAG KORKMAZ B. İ., Çetin G., Taşdemir S.
  • Publication
    Risk Status of Type 2 Diabetes of Working and Non-Working Women Based on Their Dietary Habits
    (2022-10-23) İSLAMOĞLU, AYŞE HÜMEYRA; ÇELİK, ZEHRA MARGOT; İSLAMOĞLU A. H., ÇELİK Z. M.
    Introduction: The working status of individuals may indirectly affect their lifestyles and dietary habits. Improper dietary habits may also cause many chronic diseases, including type 2 diabetes. In this study, it was aimed to determine the type 2 diabetes risk of working and non-working women aged between 20-59 years based on their dietary habits. Material-Method: The study was carried out with a total of 203 volunteer women – 115 working and 88 nonworking. A general questionnaire and Finnish Diabetes Risk Score (FINDRISC) questionnaire were completed by the participants. Diabetes risks were determined according to the FINDRISC scores of the participants, and compared with their working status and dietary habits. Results: There was no significant difference between the FINDRISC scores of the participants and their working status (p>0.05), but there were significant differences between their working status and their eating habits (p<0.05). It was found that working women preferred meals that were easy and took a short time to prepare like ready-to-eat or heat-and-eat, while non-working women preferred meals that took longer to prepare like home-made meals (p<0.01). In addition, working women ate out more often than non-working women (p<0.01) and on meal basis; it was determined that working women mostly ate their evening meals out, while non-working women ate their lunch out (p<0.01). Conclusion: Although no direct relationship was found between working status and type 2 diabetes risk, the results may suggest that the working status of individuals can affect their eating habits.
  • Publication
    Evaluation of malnutrition risk of inpatients in a research and training hospital: A cross-sectional study
    (ELSEVIER, 2021) İSLAMOĞLU, AYŞE HÜMEYRA; Celik, Zehra Margot; Islamoglu, Ayse Humeyra; Sabuncular, Guleren; Toprak, Hatice Selcen; Gunes, Fatma Esra
    Background & aims: Malnutrition is one of the most important factors affecting the prognosis of inpatients. The aim of this study is to determine the malnutrition risk of hospitalized patients and to examine the relationship between the presence of malnutrition and other parameters. Methods: The study included 162 inpatients over the age of 25 who were staying in the hospital's internal medicine service for 7 days or more and who volunteered to participate in the study. A demographic-information questionnaire, consisting of 5 sections, a 24-h food recall record, NRS-2002, NRI and Beck Depression Inventory was given to patients during bedside interviews. After obtaining the necessary permission, the anthropometric measurements and biochemical parameter values of the patients were taken from their files. All statistical analyzes were performed by researchers with the SPSS package program. Results: Of 162 patients (48.8% female, 51.2% male), 24.7% were at risk for malnutrition according to NRS-2002 and 66.7% of the patients were not depressive, based on the Beck Depression Inventory scale. The malnutrition risk was higher (60.0%) in patients who had been hospitalized for more than 15 days (p = 0.010). The majority of those with malnutrition had no problems preventing them from eating (32.5%), were found to be not depressive (52.5%) and were in the normal range of body mass index (57.5%) (p = 0.002, p = 0.034, p = 0.001; respectively). Nutrient intake was lower in patients with a higher malnutrition risk, but the difference was insignificant (p > 0.05). Albumin levels (p = 0.028) and total protein levels (p = 0.015) were significantly lower in patients who were at risk of malnutrition. While overweight patients showed higher levels of serum albumin (p < 0.001), CRP levels were found to be lower in overweight patients (p < 0.001). Conclusions: It was found that the majority of patients with malnutrition were in the normal range for BMI. Nutritional intake and biochemical parameters should be followed closely in patients who are at risk of malnutrition. Depression can be a cause for insufficient nutrition and should be evaluated, particularly in patients whose length of hospital stay is greater than 7 days. (C) 2020 European Society for Clinical Nutrition and Metabolism. Published by Elsevier Ltd. All rights reserved.
  • PublicationOpen Access
    Interprofessional approaches in research planning training: Multidisciplinary perspective in oral and dental health
    (2023-12-01) BAYRAM, FERİT; SABUNCULAR, GÜLEREN; ÇELİK, ZEHRA MARGOT; İSLAMOĞLU, AYŞE HÜMEYRA; AKTAÇ, ŞULE; Bayram F., Şahin C., Sabuncular G., Çelik Z. M., İslamoğlu A. H., Aktaç Ş., Konrot A. K.
    Objectives: This study evaluates the effectiveness of an interdisciplinary educational intervention in improving the perceptions of interdisciplinary education, research competency, and research anxiety among postgraduate students in various health disciplines. Materials and Methods: This prospective cohort study was conducted at Marmara University during November 2023. A two-day training program, “Multidisciplinary Approach to Oral and Dental Health” was conducted, involving educators and postgraduate students from dentistry, speech and language therapy, nutrition and dietetics. The program consisted of four modules, combining didactic training and workshops. Data were collected pre-post-intervention using validated scales: Interdisciplinary Education Perception Scale (IEPS), Research Competency Scale (RCS), and Research Anxiety Scale (RAS). Scores were analyzed using a t-test for pre-test and post-test calculations. In the findings, a p-value of <0.05 was considered statistically significant. Results: Initially, 30 participants were registered for the study, but the final analysis was conducted on 26 participants. The statistical analysis indicated significant improvements in the postintervention scores for both the IEPS and the RCS. The average score for IEPS increased from 86.65 before the intervention to 91.04 after (p=.028), and for RCS, it rose from 25.92 to 28.08 (p=.010). However, RAS showed no significant change, with scores averaging 30.85 before and 30.65 after the intervention (p=.710). Conclusions: The intervention effectively enhanced interdisciplinary education perception and research competency among participants, emphasizing the potential of short-term, structured multidisciplinary programs in postgraduate dental education.
  • PublicationOpen Access
    Loop Bipartisyon (SASI Bypass) Operasyonu Sonrası Gebelik: 3 Yıl Süreyle Takip Edilen Bir Olgu Sunumu
    (2024-04-01) ÇELİK, ZEHRA MARGOT; UZUNOĞLU A. A., ÇELİK Z. M.
    Obezite, Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre her geçen gün artmaktadır. Dünya’da beden kütle indeksine göre kadınların %40’ı aşırı kilolu ve %15’i obez sınıfta yer almaktadır. Bariatrik cerrahi, obezitede güvenilir bir tedavi yaklaşımı olarak kabul edilmektedir. Obezite ile ilişkili komorbiditelerin gebelikte görülme sıklığı bariatrik cerrahi sonrası oluşan gebeliklerde diğer gebeliklere göre düşük bulunmuştur. Tek anostooz sleeve ileal (single anostomosis sleeve ileal, SASI) Bypass operasyonu 2012 yılından beri uygulanan literatürde kısmen güvenli kabul edilen bir bariatrik cerrahi türüdür. SASI Bypass üzerine yapılan çalışmalar yeterli güvenirlik kazanmamış olup bu operasyonu geçiren gebeler ile yapılmış bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu olgu sunumunda SASI Bypass operasyonu sonrası 13. ayda gebe kalan bir kadının beslenme durumu değerlendirilmiş ve diyetisyen takibinin önemi tartışılmıştır. Anahtar kelimeler: Bariatrik cerrahi, beslenme durumu, gebelik
  • Publication
    Kızılcık (Cornus mas L.) eklenmiş kombuchaların antioksidan içeriğinin ve duyusal özelliklerinin değerlendirmesi
    (2023-10-27) ÇELİK, ZEHRA MARGOT; İSLAMOĞLU, AYŞE HÜMEYRA; AKTAÇ, ŞULE; ÇELİK Z. M., İSLAMOĞLU A. H., TEMEL S., YILMAZ M., AKTAÇ Ş.
    Amaç: Fermente bir içecek olan kombuchanın pek çok sağlık faydası olduğu bilinmektedir. Piyasada meyve eklenmiş kombucha türleri bulmak mümkündür, ancak Cornus mas L. (CM) ilaveli bir örneğine rastlanmamıştır. Bu çalışmada siyah çay ve yeşil çaydan elde edilen kombuchaya liyofilize kurutulmuş CM eklenmesinin antioksidan, fenolik madde, flavonoid içeriklerine ve duyusal analizi ile tüketilebilirliklerine etkisini saptamak amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada hazırlanan mayalardan dört numune [siyah çaylı kombucha (S1), yeşil çaylı kombucha (S2), CM ilaveli siyah çaylı kombucha (S3) ve CM ilaveli yeşil çaylı kombucha (S4)] üretilmiştir. Her 500 ml S3 ve S4 için 25 g liyofilize kurutulmuş CM eklenmiştir. Duyusal analizler 13 panelist ile gerçekleştirilmiş ve ilave satın alınan yeşil çaylı (S5) ve siyah çaylı kombuchayla (S6) beraber, 6 numune viskozite, kıvam, renk, koku, ekşi tat, asidik koku, asidik tat, lezzet ve genel kabul açısından tek-kör yöntemle değerlendirilmiştir. Toplam fenolik içeriği (mg GAE/100g DM), toplam flavonoid içeriği (mg CE/g DM), DPPH radikal temizleme aktivitesi, ABTS temizleme etkinliği ve FRAP testi yapılmıştır. Tüm veriler SPSS 25.0 programıyla değerlendirilmiştir. Bulgular: Duyusal analiz sonucunda, kriterler içinde en yüksek puan ortalamasını alan S4’ün renk kriteri olmuştur (4,61±0,62) ve en düşük puanı alan S1’den (3,07±1,03) istatistiksel olarak farklıdır (p<0,05). Genel kabul edilebilirlik kriterinde en yüksek puanı S2, en düşük puanı S5 almış, numuneler arasında istatistiksel fark bulunmamıştır (p>0,05). Siyah ve yeşil çaylı kombuchalara CM ilavesi fenolik içeriğini sırasıyla %92,74 ve %46,14; flavonoid içeriğini %37,5 ve %37,1 artırmıştır. Siyah ve yeşil çaylı kombuchalara CM eklenmesi antioksidan aktivitelerde sırasıyla DPPH ile %70,59 ve %37,04; ABTS yönteminde %122,22 ve %47,89; FRAP ile %37,84 ve %18,37 oranlarında artış sağlamıştır. Sonuç: Kombuchalara liyofilize kurutulmuş CM eklenmesinin fenolik ve flavonoid içeriğini artırdığı, en yüksek artışın siyah çaylı kombuchada olduğu bulunmuştur. Duyusal analiz sonucunda, CM ilavesinin ürün tercihinde önemli bir yeri olan renk kriterini olumlu yönde etkilediği, genel kabulü ise etkilemediği belirlenmiştir.