Person:
ÖZGÜVEN, SALİH

Loading...
Profile Picture

Email Address

Birth Date

Research Projects

Organizational Units

Organizational Unit

Job Title

Last Name

ÖZGÜVEN

First Name

SALİH

Name

Search Results

Now showing 1 - 10 of 45
  • PublicationOpen Access
    Role of baseline Ga-68-PSMA PET/CT-derived whole-body volumetric parameters in predicting survival outcomes of metastatic castration-resistant prostate cancer patients receiving first-line treatment
    (2022-08-01) AKIN TELLİ, TUĞBA; ÖZGÜVEN, SALİH; FİLİZOĞLU, NUH; ÖZTÜRK, MEHMET SAADEDDİN; ARIKAN, RUKİYE; DEMİRCAN, NAZIM CAN; BAŞOĞLU TÜYLÜ, TUĞBA; ALSAN ÇETİN, İLKNUR; ÖNEŞ, TUNÇ; DANE, FAYSAL; YUMUK, PERRAN FULDEN; AKIN TELLİ T., ÖZGÜVEN S., Alan O., Filizoglu N., ÖZTÜRK M. S. , Sariyar N., Isik S., Arikan R., DEMİRCAN N. C. , BAŞOĞLU TÜYLÜ T., et al.
    Objective We aimed to evaluate whether baseline Ga-68-PSMA PET/CT-derived whole-body volumetric parameters could be used as predictive biomarkers for survival in metastatic castration-resistant prostate cancer (mCRPC) patients receiving first-line treatment. Materials and methods This retrospective study included 54 mCRPC patients, who underwent baseline Ga-68-PSMA PET/CT imaging within 1 month before starting first-line treatment. Pre-treatment prostate-specific antigen (PSA) levels and treatments were recorded. SUVmax, SUVmean, whole-body PSMA-derived tumor volume (wbPSMA-TV), and whole-body total lesion PSMA (wbTL-PSMA) were calculated for all patients. PSA response was defined as a decline of >= 50% from pre-treatment value at 12 weeks. Overall survival (OS) was measured from the start of the first-line treatment for mCRPC. Results Docetaxel and abiraterone/enzalutamide were administered to 32 and 22 patients in the first-line setting, respectively. wbPSMA-TV (rho = 0.582, p = 0.004) and wbTL-PSMA (rho = 0.564, p = 0.007) showed moderate positive correlations with PSA levels. Older age (p = 0.02), higher wbPSMA-TV (p = 0.007), higher PSA (p = 0.01), higher number of bone metastases (p = 0.02), and lack of PSA response (p = 0.03) were significantly associated with an increased risk of mortality. Multivariate analysis determined wbPSMA-TV (HR: 1.003, 95% CI 1.001-1.004, p = 0.001) and PSA response (HR: 2.241, 95% CI 1.189-4.222, p = 0.01) as independent predictors of OS. Conclusion The wbPSMA-TV may be a useful tool to reflect tumor burden and predict survival outcomes in patients with mCRPC.
  • Publication
    POEMS sendromu FDG PET/BT bulguları
    (2022-05-01) KESİM, SELİN; ÖZGÜVEN, SALİH; ENGÜR, CEREN ÖZGE; FİLİZOĞLU, NUH; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Kesim S., Özgüven S., Engür C. Ö., Filizoğlu N., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Öksüzoğlu K., Şen F., Öneş T., et al.
    Amaç: POEMS sendromu, polinöropati, organomegali, endokrinopati, M-proteini, deri değişiklikleri ile karakterize, altta yatan bir plazma hücre diskrazisinin neden olduğu nadir görülen bir paraneoplastik sendromdur. Bu olgu sunumunda, POEMS sendromu şüphesi ile takip edilen ve sonrasında yapılan kemik iliği biyopsisi sonucunda plazma hücreli neoplazi raporlanan hastanın florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografi (PET/BT) bulguları sunulmaktadır.Yöntem: Kilo kaybı olan ve sol ayak üzerinde büllöz ekimotik lezyonu gelişen, yapılan tetkiklerinde bisitopeni ve monoklonal gamopati saptanan, 54 yaşındaki kadın hastaya malignite araştırılması amacıyla FDG PET/BT tetkiki yapıldı. Bulgular: F-18 FDG PET/BT tetkikinde; bilateral plevral efüzyon, hepatosplenomegali ve dalak/karaciğer metabolik aktivite oranında dalak lehine artış izlendi. Sol ayak dorsal yüzde deride izlenen kalınlaşma alanında orta düzeyde FDG tutulumu (SUVmaks =5,47) saptandı. Bu bulgulara eşlik eden aksiyel ve appendiküler iskelette diffüz intramedüller hipermetabolizma dikkati çekti. Hastanın PET/BT tetkiki sonrasında yapılan kemik iliği biyopsisi plazma hücreli neoplazi ile uyumluydu. Sonuç: POEMS sendromu, tanısı bir dizi klinik ve laboratuvar bulgulara dayanan multisistemik bir hastalıktır. F-18 FDG PET/BT tetkiki POEMS sendromundan şüphelenilen olgularda tanıda, tüm vücut metabolik görüntüleme avantajıyla hastalığın yaygınlığının saptanmasında ve tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde önemli role sahiptir. Anahtar Kelimeler: POEMS, F-18 FDG PET/BT
  • Publication
    Metastazı taklit eden brown tümörler: Paratiroid sintigrafisi ve PET/BT bulguları
    (2022-05-01) KESİM, SELİN; TUROĞLU, HALİL TURGUT; UĞURLU, MUSTAFA ÜMİT; ÖZGÜVEN, SALİH; ENGÜR, CEREN ÖZGE; FİLİZOĞLU, NUH; ÖNEŞ, TUNÇ; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Kesim S., Turoğlu H. T., Uğurlu M. Ü., Özgüven S., Engür C. Ö., Filizoğlu N., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Öksüzoğlu K., et al.
    Amaç: Kronik böbrek yetmezliğinde sürekli ve aşırı üriner kalsiyum atılımı, serum kalsiyum seviyelerini düşürerek parathormon düzeyinde artışa neden olur. Serum kalsiyum seviyelerini normal sınırlar içinde tutmak için kompansatuvar olarak oluşan hızlı osteoklastik kemik döngüsü brown tümörlerin oluşmasına neden olabilir. Bu olgu sunumunda, sekonder hiperparatiroidiye ikincil multipl brown tümörleri olan olgunun dual faz Tc-99m metoksiizobutilizonitril (MIBI) paratiroid sintigrafisi ve florodeoksiglukoz (F-18 FDG) pozitron emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografide (PET/BT) bulguları sunulmaktadır. Yöntem: Son dönem böbrek yetmezliği ile takip edilen, diyaliz bağımlı, serum fosfat, alkalen fosfataz ve paratiroid hormon seviyesi yüksek iken, serum kalsiyum seviyesi düşük olan, 57 yaşındaki kadın hastaya sekonder hiperparatiroidi etiyolojisi araştırılması amacıyla dual faz Tc99m MIBI paratiroid sintigrafisi yapıldı. Paratiroid sintigrafisi ile toraks BT görüntülemesinde kemik metastazlarını taklit eden osteolitik lezyonlarraporlanan olguya primer malignite araştırılması amacıyla F-18 FDG PET/BT görüntülemesi yapıldı. Bulgular: Tc-99m MIBI paratiroid sintigrafisinde erken ve geç fazda sağ ve sol alt paratiroid lojunda izlenen nodüler lezyonlarda multiglandüler paratiroid patolojisi ile uyumlu olarak değerlendirilen artmış aktivite tutulumu izlendi. Ek olarak, SPECT/CT (Tek foton emisyon bilgisayarlı tomografi) görüntülerinde sağ 4. ve 7. kosta anterolateralinde artmış MIBI tutulumu gösteren ekspansil osteolitik lezyonlar dikkati çekti (Şekil 1). Tanımlanan ekspansil lezyonların metastaz olma olasılığı açısından F-18 FDG PET/BT tetkikine refere edilen olguda; PET/BT görüntülemesinde aksiyel ve apendiküler iskelette yaygın yoğun hipermetabolik litik/yer yer ekspansil karakterde multipl lezyonlar izlendi. Ayrıca tiroid glandı her iki lob alt pol komşuluğunda yoğun hipermetabolik heterojen dansiteli nodüler lezyonlar saptandı (Şekil 2). Paratiroidektomi operasyonu yapılan hastada biyopsi sonucu paratiroid hiperplazisi ile uyumlu olarak raporlandı. Sonuç: Brown tümörler, neoplastik olmayan, hipervasküler kemik tümörleri olup hiperparatiroidizmin ciddi bir komplikasyonudur. Bu osteolitik lezyonların ayırıcı tanısısında dev hücreli onarım granülomu, metastaz, multipl myelom-plasmositom ve görüntüleme yöntemleriyle veya histolojik olarak ayırt edilemeyen dev hücreli kemik tümörü bulunur. Bununla birlikte, hastanın biyokimyasal profili tanı koymaya yardımcı olabilir. Brown tümörlerin kemik sintigrafisinde ve MIBI sintigrafisinde saptanabileceği gösterilmiştir. Ayrıca PET/BT tetkikinde osteoklast-benzeri dev hücreler ile makrafojlardaki artmış glukoz metabolizması sebebiyle FDG tutulumu gösterebilmektedir. Ayrıca, brown tümörlerin hiperparatiroidizm tedavisini takiben FDG afinitelerini kaybettiği bildirilmiştir. Kronik böbrek hastalığı ve hiperparatiroidi anamnezi olan olgularda; metastaz şüpheli osteolitik lezyonlar değerlendirilirken ayırıcı tanıda Brown tümörler göz önünde bulundurulmalıdır. Anahtar Kelimeler: Hiperparatiroidi, brown tümör, Tc-99m MIBI paratiroid sintigrafisi, SPECT/BT, F-18 FDG PET/BT
  • Publication
    Situs inversus totalisli pediatrik olguda aberan sol yerleşimli polispleninin selektif dalak SPECT/BT ile deteksiyonu
    (2022-05-01) ENGÜR, CEREN ÖZGE; KESİM, SELİN; ÖZGÜVEN, SALİH; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Balaban Genç Z. C., Şen F., Engür C. Ö., Kesim S., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Öneş T., Turoğlu H. T., et al.
    Amaç: Situs inversus totalis, majör viseral organların ve vasküler yapıların ayna görüntüsü halinde yer değiştirdiği, 10.000 canlı doğumda %0,1-0,6 oranında karşılaşılan, nadir görülen konjenital bir anomalidir. Polispleni sendromlu olgularının yaklaşık %20’sinde situs inversus mevcuttur. Selektif dalak sintigrafisi, olası situs varyasyonlarında polispleni saptamada, aksesuar dalak ve splenozisin atipik lokalizasyonlarını tespit etmede kullanılan en spesifik görüntüleme yöntemidir. Bu olgu sunumunda, sol yerleşimli polispleninin eşlik ettiği situs inversus totalis olgusunun selektif dalak sintigrafisi tek foton emisyon bilgisayarlı tomografi/bilgisayarlı tomografi (SPECT/BT) tetkiki bulguları sunulmuştur. Yöntem: Situs inversus totalis ile takipli 2 yaşındaki erkek hastadan, abdominal ultrasonografi tetkikinde sol kadranda aksesuar dalak/polispleni açısından şüpheli görünümler izlenmesi üzerine selektif dalak sintigrafisi SPECT/BT tetkiki istendi. Bulgular: Selektif dalak sintigrafisi SPECT/BT tetkikinde; batında sol yerleşimli karaciğer ile sol böbrek arasında en büyüğünün uzun aksı 35 mm olarak ölçülen 4 adet polispleni ile uyumlu işaretli denatüre eritrositlerin akümülasyonuna bağlı aktivite tutulumu izlenirken, sağ üst kadranda fonksiyonel dalak ile uyumlu aktivite akümülasyonu izlenmemiştir. Sonuç: Olası situs varyasyonları, situs solitus, situs inversus totalis, torakal veya abdominal situs inversus, sağ veya sol izomerizm olarak sınıflandırılmıştır. Embriyogenez aşamasında lateralizasyon defektlerinin neden olduğu çeşitli konjenital anomalilerin görüldüğü bu hastalık grubunda, fonksiyon gösteren dalak dokusunu taramak amacıyla, işaretlenmiş ve denatüre edilmiş eritrositlerin kullanılması esasına dayanan ve BT komponenti ile anatomik varyasyonları doğrulukla değerlendirme olanağı veren selektif dalak sintigrafisi SPECT/BT tetkiki, diğer görüntüleme yöntemlerine göre daha spesifik olup tanıda büyük katkı sağlamaktadır. Anahtar Kelimeler: Situs inversus totalis, polispleni, selektif dalak sintigrafisi, SPECT/BT
  • Publication
    Plevraya Metastatik Timomanın F-18 FDG PET/BT Bulguları
    (2023-04-26) BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; KESİM, SELİN; FİLİZOĞLU, NUH; ÖZGÜVEN, SALİH; DEDE, FUAT; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; Balaban Genç Z. C., Kesim S., Filizoğlu N., Kıssa T. N., Niftaliyeva K., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Şen F., Dede F., Öneş T., et al.
    Amaç: Timus bezi yaşla birlikte regresyona uğrayarak yerini yağ dokuya bırakan, anterior mediasten yerleşimli lenfoid bir organdır. Timoma, anterior mediasten yerleşimli en sık primer malignitedir. Lenfoma, germ hücreli tümörler gibi diğer anterior mediasten yerleşimli tümörlerden ayrımı biyopsi ile yapılır. Timoma nadiren tanı anında metastatiktir, ek sık plevraya metastaz yapar. Bu olgu sunumunda; plevraya metastatik timomatanılı olgununF-18 florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografi/ bilgisayarlı tomografi (PET/BT) tetkiki bulguları sunulmuştur. Yöntem:Anterior mediasten yerleşimli kitlenin araştırılması amacıyla, 49 yaşındaki erkek hastadanF-18FDG PET/BT tetkiki istendi. Bulgular: F-18 FDG PET/BT tetkikinde; anterior mediastende malign karakterde hipermetabolik lobüle kontürlü kitle lezyon, sağ hemitoraksta plevral yüzeylerde metastatik yoğun hipermetabolik nodüler lezyonlar ve sağ anterior diyagragmatik alanda metastatik lenf nodu saptandı.F-18FDG PET/BT tetkikinde plevral alanda raporlanan lezyonlardan biyopsi yapıldı ve bu lezyon alanlarının patolojisi timoma metastazı olarak raporlandı. Sonuç: Timoma her yaş gurubunda karşılaşabilir, genç yaştaki timoma olgularında myastenia gravis ile prezentasyon daha sıklıkla rastlanır. Asemptomatik seyredebileceği gibi ses kısıklığı, dispne gibi belirtilerle veya eşlik eden paraneoplastik sendromlar ile tanı alabilir. Radyolojik görüntülemeler ile anterior mediastende yumuşak doku kitlesi varlığı gösterilir. Anterior mediasten kökenli malignitelerin tanısına, tüm vücut görüntüleme ile evrelendirmesine ve uygun tedavi prokolünün seçimine katkı sağlaması ile F-18FDG PET/BT tetkiki bulguları ayırıcı tanıda önemli bir yere sahiptir. Anahtar Kelimeler:F-18 FDG PET/BT, timoma, plevra, metastaz
  • Publication
    Kolon kanserinin spermatik kord metastazı F-18 FDG PET/BT bulguları
    (2023-04-26) KESİM, SELİN; FİLİZOĞLU, NUH; ÖZGÜVEN, SALİH; DEDE, FUAT; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Balaban Genç Z. C., Kesim S., Filizoğlu N., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Şen F., Dede F., Öneş T., et al.
    Amaç: Kolon kanseri dünya genelinde erkeklerde en sık görülen üçüncü ve kadınlarda en sık görülen ikinci malignitedir. Sıklıkla adenomatöz polip zemininden gelişen kolon kanserlerinin tanı anında uzak metastaz olasılığının yaklaşık dörtte bir oranında olması nedeniyle uzak metastaz saptanması, takipte tedavi yanıtının değerlendirilmesinde ve nüks maligniteyi göstermede F-18 florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografi (PET)/bilgisayarlı tomografi (BT) tetkiki önemli bir yere sahiptir.Bu olgu sunumunda; kolon kanserinin spermatik kord metastazı F-18 FDG PET/BT tetkiki bulguları sunulmuştur. Yöntem:Opere sigmoid kolon kanseri tanılı, akciğerdeki metastatik lezyon ve sol inguinal lenfatik istasyonda metastatik lenf nodlarıyla takipli 63 yaşındaki erkek hastadan tedavi yanıtının değerlendirilmesi amacıyla, F-18FDG PET/BT tetkiki istendi. Bulgular: F-18 FDG PET/BT tetkikinde; sol inguinal kanal boyunca devamlılık gösteren yumuşak doku dansiteli alanda yoğun hipermetabolizma saptandı. Ayrıca sol akciğer üst lob anterior segmentte yoğun hipermetabolik metastatik lezyon ve batında distal paraaortakaval alanda yoğun hipermetabolik metastatik lenf nodları saptandı. F-18FDG PET/BT tetkikinde raporlanan sol inguinal kanaldaki lezyonun eksizyonu yapıldı ve bu lezyon alanının patolojisi kolon adenokarsinomu spermatik kord metastazı olarak raporlandı. Sonuç: Kolon kanserleri, tümörün yerleşimi çekum ile transvers kolon ⅔ proksimal kesimindeyse sağ kolon, transvers kolon ⅓ distal kesimden rektuma kadar ise sol kolon tümörü olarak adlandırılır. Kolon kanserinde ilk tedavi seçeniği cerrahi olmakla birlikte, metastatik ileri evre hastalıkta sistemik tedaviler ön plana çıkar. Kolon kanserlerinin en sık uzak organ metastazı karaciğer olmakla birlikte, akciğere metastaz ve peritoneal tutulumlar da sık görülür. Spermatik korda metastazı literatürde az sayıda bildirilmiş olup, kolon kanserinin spermatik korda metastazı çok nadir rastlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: F-18 FDG PET/BT, kolon kanseri, spermatik kord, metastaz
  • Publication
    Kseroderma Pigmentozum Tanılı Olguda F-18 FDG PET/BT bulguları
    (2023-04-26) BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; KESİM, SELİN; FİLİZOĞLU, NUH; ÖZGÜVEN, SALİH; DEDE, FUAT; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; Balaban Genç Z. C., Kesim S., Kıssa T. N., Filizoğlu N., Niftaliyeva K., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Şen F., Dede F., Öneş T., et al.
    Amaç: Kseroderma pigmentozum (KP), fotosensitivite ve deride pigment bozuklukları ile giden DNA onarım defekti bozukluğunun neden olduğu, otozomal resesif geçiş gösteren nadir bir deri hastalığıdır. KP artmış olasılıkla ve tekrarlayıcı bazal hücreli karsinom (BCC), skuamöz hücreli karsinom (SCC), malign melanom (MM) gibi deri kanserleri ile beraber seyir gösterir. Sık tüm vücut deri muayenesi ile takip edilir.Bu olgu sunumunda; KP tanılı, yüzde ve üst ekstremitede multipl lokalizasyonlardan BCC ve SCC tanısı almış olgunun F-18 florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografi (PET)/bilgisayarlı tomografi (BT) tetkiki bulguları sunulmuştur. Yöntem: KPtanılı, yüzde ve üst ekstremitedeki lezyonların histopatolojisi BCC ve SCC olarak raporlanan, 13 yaşındaki kız hastadanF-18FDG PET/BT tetkiki istendi. Bulgular: F-18 FDG PET/BT tetkikinde; yüzde infraorbital alanda, zol zigomatik kemik komşuluğunda ve sol posterior üçgen seviyesinde deride malign karakterde hipermetabolik lezyonlar saptandı. Ayrıca her iki servikal, supraklaviküler, aksiller lenfatik lojlarda, paravertebral alanlarda, mediastende ve batındaaktif kahverengi yağ dokusu uyumlu yoğun FDG tutulumu izlendi. Sonuç:KP, ultraviyole ışınlarının neden olduğu DNA hasarının onarılması kusurudur. KP’de bulgular; güneş ışınlarına vücudun diğer bölgelerine kıyasla daha fazla maruz kalan yüz, boyun, eller gibi bölgelerde daha sıklıkla olmak üzere, pigmente deri lezyonları şeklinde başlayıp BCC, SCC ve MM gibi malign süreçlere zemin hazırlar. Deri maligniteleri sıklığı belirgin artmışKP olgularında, F-18 FDG PET/BT tetkiki; tüm vücut görüntüleme ile lezyonların saptanabilmesi, tedavi sonrası yanıt ve nüks değerlendirilmesi ve eksize edilecek lezyonların belirlenmesini sağlaması nedeniyle önemli bir yere sahiptir. Anahtar Kelimeler:F-18 FDG PET/BT, xeroderma pigmentosum, BCC, SCC
  • Publication
    F-18 FDG PET/BT’de pankreas karsinomunun izole plevral metastazı
    (2022-05-01) FİLİZOĞLU, NUH; ENGÜR, CEREN ÖZGE; KESİM, SELİN; ÖZGÜVEN, SALİH; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Filizoğlu N., Öksüzoğlu K., Engür C. Ö., Kesim S., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Özgüven S., Şen F., Öneş T., et al.
    Amaç: Pankreas karsinomları sıklıkla karaciğere, peritona, akciğerlere, kemiklere ve beyne metastaz yapar. Akciğer tutulumu olmayan izole plevral metastaz çok azdır. Bu olgu sunumunda pankreas kanserinin izole plevral metastazının F-18 florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografisi/ bilgisayarlı tomografi (PET/BT) bulgularını sunduk. Yöntem: İki yıl önce pankreas kanseri tanısı konan ve distal pankreatektomi ile tedavi edilen 68 yaşında kadın hasta nefes darlığı ve göğüs ağrısı şikayetleriyle başvurdu. Rutin kan testleri ve tümör belirteçlerinde hafif yüksek (81 U/mL, normal: 0-37 U/mL) CA19-9 dışında anormallik yoktu. Abdomen BT’de pankreasta nüks ile uyumlu patoloji saptanmadı. Ancak toraks BT’sinde sağ hemitoraksta plevral kalınlaşma ve plevral efüzyon izlendi. Hastaya yeniden evreleme amacıyla F-18 FDG PET/BT görüntüleme yapıldı. Bulgular: F-18 FDG PET/BT’de sağ hemitoraks boyunca çok sayıda plevral hipermetabolik lezyonlar izlendi (B; koronal PET görüntüsü, C; koronal BT görüntüsü, D; koronal PET/BT görüntüsü, E, H; transaksiyel PET görüntüleri, F, I; transaksiyel BT görüntüleri, G, J; transaksiyel PET/BT görüntüleri). Vücudun geri kalanında patolojik F-18 FDG alımı gözlenmedi (A; maksimum intensite projeksiyonu görüntüsü). Daha sonra plevral lezyonlardan biyopsi alındı ve histopatoloji pankreas karsinomu metastazı ile uyumlu bulundu.Sonuç: Pankreas karsinomu en ölümcül malignitelerden biridir ve yüksek metastaz oranına sahiptir. Pankreas kanseri genellikle erken evrede direkt invazyon veya lenfatik sistem yoluyla metastaz yapar. Hematojen yayılım genellikle daha sonraki bir aşamada ortaya çıkar. En yaygın metastaz yeri karaciğerdir, bunu periton, akciğerler, kemikler ve beyin izler. Akciğer birincil metastatik bölgelerden biri olmasına rağmen, akciğer tutulumu olmaksızın pankreas karsinomunun izole plevral metastazları çok nadirdir. F-18 FDG PET/BT’nin pankreas kanseri metastazını saptamadaki önemi iyi bilinmektedir ve literatürde F-18 FDG PET/BT ile saptanan testis, yumurtalık ve deri gibi nadir metastatik bölgeler bildirilmiştir. Ancak, F-18 FDG PET/ BT’de son derece nadir bir pankreas kanserinin izole plevral metastazı daha önce tanımlanmamıştır. Anahtar Kelimeler: FDG PET/BT, pankreas, karsinom, plevra, metastaz
  • Publication
    Paraneoplastik serebellar dejenerasyon
    (2022-05-01) FİLİZOĞLU, NUH; ÖNEŞ, TUNÇ; ENGÜR, CEREN ÖZGE; KESİM, SELİN; ÖZGÜVEN, SALİH; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Filizoğlu N., Öneş T., Engür C. Ö., Kesim S., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Şen F., et al.
    Amaç: Paraneoplastik serebellar dejenerasyon (PSD), metastazdan ziyade neoplazmaya karşı gelişen immün aracılı yanıtın bir sonucu olarak ilerleyici serebellar disfonksiyon ile karakterize nadir görülen bir paraneoplastik sendrom türüdür. Bu olgu sunumunda florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografi’de (PET/BT) yaygın serebellar FDG tutulumu gösteren ve PSD ile başvuran bir okült meme kanseri olgusunu sunuyoruz. Yöntem: Altmış dört yaşında kadın hasta 2 haftadır ilerleyici dizartri, ataksi, nistagmus, baş ağrısı ve yürüme bozukluğu şikayetleri ile başvurdu. Klinik muayene serebellar bulgular açısından pozitifti. Vasküler etiyolojiden şüphelenilerek beyin BT çekildi ancak yaşına göre normal bulundu. Rutin kan tetkikleri ve beyin omurilik sıvısı incelemesinde speisifik bir bulgu yoktu. Beynin Kontrastlı Manyetik rezonans görüntülemesi (MRG) yapıldı ve serebellumda yaygın kontrast artışı görüldü. PSD’den şüphelenildi ve malignite araştırmak için torasik, abdominal BT ve mamografi çekildi ancak hepsi normal bulundu. Hastadan onkonöral antikorlar bakıldı ve PCD’ye özgü anti-Yo antikorları bulundu. Ardından, altta yatan maligniteyi bulmak için tüm vücut FDG PET/BT görüntüleme yapıldı. Bulgular: FDG PET/BT’de serebellar hemisferlerde ve vermiste difüz ve yüksek düzeyde FDG tutulumu ve sağ aksiller bölgede orta derecede hipermetabolik lenf düğümü görüldü; ancak meme parankiminde patolojik karakterde FDG tutulumu gösteren bir lezyon saptanmadı. Daha sonra sağ aksiller lenf nodundan biyopsi alındı ve histopatoloji cerb B2 pozitif, progesteron ve östrojen reseptörleri negatif meme kanseri metastazı ile uyumlu bulundu. Bu bulgulara dayanarak okült meme kanserine bağlı PSD tanısı konuldu ve doksorubisin-dosetaksel-trastuzumab-pertuzumab tedavisi başlandı. Dört kür kemoterapiden sonra, takip FDG PET/BT’de serebellar hipermetabolizmanın tamamen gerilediği görüldü. Sonuç: PSD, maligniteye karşı bağışıklık sistemi tarafından tetiklenen, nadir görülen bir merkezi sinir sistemi bozukluğudur. Hastalar tipik olarak subakut serebellar ataksi, dizartri, diplopi ve vertigo geliştirir. PSD, Purkinje hücrelerinin yoğun kaybı, serum ve beyin omurilik sıvısında oldukça spesifik antinöronal antikorların varlığı ile karakterizedir. Tümörler tarafından eksprese edilen proteinler, beyincikte Purkinje hücrelerinin T-hücresi aracılı yıkımına yol açan onkonöral antikorların üretimini indükler. Anti-Yo veya Purkinje hücre sitoplazmik antikor tip 1 (PCA-1), PSD’de en yaygın saptanan otoantikor olup, bunu anti-Hu, antiTr, anti-Ri ve anti-mGluR1 takip eder. FDG PET/BT, bilinmeyen primer tümörlerin erken saptanmasında çok önemlidir. Yakın zamanda yayınlanan çalışmaların çoğu, FDG PET/ BT’nin beyindeki hastalığın fonksiyonel nörolojik sonuçlarının ve terapötik müdahalelerden sonra gelen değişikliklerin değerlendirilmesindeki potansiyelini vurgulamaktadır. Bu olgu PSD’nin mevcut durumunu değerlendirmede, primer maligniteyi saptamada, hastalığın evrelenmesinde ve sonrasında takipte FDG PET/BT’nin önemini göstermektedir.
  • Publication
    Tüberküloz Lenfadeniti Tedavisi ve Takibinde F-18 FDG PET/BT’nin Klinik Önemi
    (2022-05-01) FİLİZOĞLU, NUH; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ENGÜR, CEREN ÖZGE; KESİM, SELİN; ÖZGÜVEN, SALİH; ÖNEŞ, TUNÇ; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Filizoğlu N., Turoğlu H. T., Engür C. Ö., Kesim S., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Şen F., et al.
    Amaç: Nötrofiller, lenfositler ve aktive makrofajlar gibi enflamatuvar hücreler, artmış F-18 florodeoksiglukoz (FDG) tutulumu gösterir. Granülomatöz hastalıkta enflamatuvar hücrelerin yüksek glukoz kullanımı nedeniyle, tüberkülozlu (TB) hastalarda pozitif F-18 FDG tutulumu beklenir. Bu nedenle aktif akciğer tüberkülozu ve ekstrapulmoner tüberküloz takibinde F-18 FDG pozitron emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografi (PET/BT) kullanılabilir. Biz de dokuz yıl önce uterin leiomyosarkom tanısı alan 62 yaşındaki kadın hastada tüberküloz lenfadenitin tedavi öncesi ve tedavi sonrası F-18 FDG PET/BT bulgularını sunuyoruz. Yöntem: Dokuz yıl önce uterin leiomyosarkom tanısı alan ve total abdominal histerektomi ve bilateral salpingo-ooferektomi uygulanan 62 yaşında kadın hasta; dispne ile başvurdu. Toraks BT’de büyümüş mediastinal lenf nodları görüldü. Hastaya malignite şüphesi ile F-18 FDG PET/BT görüntüleme yapıldı. Bulgular: F-18 FDG PET/BT’de, sol supraklaviküler bölgede, mediastende ve bilateral iliak lenfatik zincirde, yüksek oranda lenfatik metastaz düşündüren hipermetabolik lenf nodları görüldü. Ardından sol supraklaviküler lenf nodundan biyopsi alındı ve histopatolojisinde epiteloid hücreler, kazeöz nekroz ve enflamatuvar hücrelerden oluşan granülomatöz nodüller görüldü. Pozitif saflaştırılmış protein türevi deri testi ve serum polimeraz zincir reaksiyonunda mikobakteri TB varlığı, aktif tüberküloz lenfadenit tanısını kanıtladı. Bunun üzerine hemen anti-TB tedavisi başlandı. Tedaviden sekiz ay sonra, tedavi yanıtını değerlendirmek için F-18 FDG PET/BT tekrarlandı. Tedavi sonrası çekilen F-18 FDG PET/BT’de tüm hipermetabolik lenf nodlarının kaybolduğu izlendi. Anti-TB tedavi ile bu lenf nodlarının gerilemesi tüberküloz lenfadenit tanısını doğruladı. Sonuç: Tüberküloz lenfadenit, ekstrapulmoner TB’nin en sık görülen prezentasyonudur. Tüberküloz lenfadenit, yavaş ilerleyen, ağrısız bir hastalıktır ve nadiren sistemik semptomlarla ilişkilidir. Enfeksiyonu tamamen ortadan kaldırmak için birden fazla ilaç kombinasyonu ile uzun süreli tedavi gereklidir. Tedaviye yanıtın değerlendirilmesi klinik kriterleredayanmaktadır. Bununla birlikte, özellikle tedavi başarısızlığı meydana geldiğinde veya çoklu ilaç dirençli TB’den şüphelenildiğinde bu kriterler tam olarak yeterli değildir. F-18 FDG PET/BT’nin TB’nin başlangıç evrelemesindeki önemi, pulmoner ve ekstrapulmoner TB için iyi bilinmektedir. Ancak, tüberküloz lenfadenitin terapötik yanıtını değerlendirmede F-18 FDG PET/ BT’nin kullanımı tam olarak belirlenmemiştir. F-18 FDG PET/BT görüntüleme, TB yükünün daha iyi karakterize edilmesine izin verir ve özellikle akciğer dışı TB için diğer görüntüleme modalitelerine kıyasla daha kapsamlı bir yöntem olduğu düşünülmektedir. Bu olgu, aktif tüberküloz lenfadeniti olan bir hastada aktif TB ile ilişkili lenf nodlarının yaygınlığını belirlemede ve tedavi etkinliğini değerlendirmede F-18 FDG PET/BT’nin değerini göstermektedir. Anahtar Kelimeler: FDG PET/BT, tüberküloz lenfadeniti