Person: EKER, NURŞAH
Loading...
Email Address
Birth Date
Research Projects
Organizational Units
Job Title
Last Name
EKER
First Name
NURŞAH
Name
11 results
Search Results
Now showing 1 - 10 of 11
Publication Metadata only Pelvic ewing sarcoma: a single center experience(2022-11-01) EROL, BÜLENT; TOKUÇ, AYŞE GÜLNUR; EKER, NURŞAH; Baysal B., EROL B., TOKUÇ A. G. , EKER N., Senay R.Publication Metadata only Pelvik ve alt ekstemite yerleşimli ewing sarkomlu olgularımızda tedavi sonuçlarımız(2017-04-23) ÖZGEN, ZERRİN; EROL, BÜLENT; TOKUÇ, AYŞE GÜLNUR; EKER, NURŞAH; Özgen Z., Erol B., Tokuç A. G. , Alan Ö., Eker N., Gül D.Publication Metadata only Pediatrik optik gliom olgularının görme keskinlikleri ile elektofizyolojik ve radyolojik bulgularının değerlendirilmesi(2022-04-23) DERİCİOĞLU, VOLKAN; EKER, NURŞAH; BUĞDAYCI, ONUR; YARGI, BERRU; KURŞUN, MELTEM; SEVİK, MEHMET ORKUN; TOKUÇ, AYŞE GÜLNUR; ŞAHİN, ÖZLEM; Dericioğlu V., Eker N., Buğdayci O., Yargi B., Kurşun M., Sevik M. O. , Tokuç A. G. , Şahin Ö.Amaç:Optik gliom nedeniyle takip edilen pediatrik hastaların en iyi düzeltilmiş görme keskinliği (EİDGK, logMAR), flaş görsel uyarılmış potansiyeller (fVEP) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) sonuçlarının karşılaştırılması.Yöntem:Marmara Üniversitesi Göz Hastalıkları, Pediatrik Onkoloji ve Radyoloji bölümlerince takip edilen 22 pediatrik optik gliom hastasının 38 gözü çalışmaya dahil edildi. Hastaların başlangıç ve son takipteki EİDGK’leri, MRG’deki optik sinir kalınlıkları (OSK), kontrast tutulumları, sinyal değişimleri ve fVEP’te P2 dalgasının amplitüd ve latansları değerlendirildi.Bulgular:Hastaların yaş ortalamaları 12±5.7 yıl ve kız/erkek oranı 13/9 idi. Ortalama takip süresi 63.95±24.5 ay olarak bulundu. Gözlerin ilk ve son EİDGK’leri sırasıyla, ortanca (1.ve 3. çeyrekler aralığı) 0.2 (0-2.18) ve 0.2 (0-2.3) logMAR (p=0.586); MRG’de ölçülen ortalama OSK’leri sırasıyla, 6.51±6.03 ve 6.31±7.84 mm (p=0.650); fVEP P2 dalga ortalama amplitüdleri sırasıyla, 16.68±14.21 ve 17.93±11.96 mV (p=0.577) ve ortalama latansları sırasıyla, 149.38±50.30 ve 133.39±29.78 ms (p=0.009) olarak saptandı. Son logMAR EİDGK ile OSK (r=0.434, p=0.015), P2 amplitüdü (r=-0.432, p=0.014)) ve P2 latansı (r=0.614, p<0.001) arasında anlamlı orta düzeyde korelasyon olduğu görüldü. fVEP P2 dalga parametreleri ile OSK arasında korelasyon saptanmadı (p>0.05). P2 latansı ile MRG’de görülen sinyal (r=0.426, p=0.013) ve kontrast tutulumu (r=0.386, p=0.027) değişiklikleri arasında anlamlı korelasyon olduğu görüldü.Sonuç:Optik gliom hastalarında fVEP P2 dalga amplitüdleri ve latansları EİDGK ile ilişkili gözükmektedir. Ayrıca, P2 dalga latansının MRG’de görülen sinyal ve kontast tutulumu değişiklikleri ile de ilişkili olduğu görülmektedir. Bu bulgular, özellikle preverbal yaştaki optik gliom hastalarının değerlendirilmesinde ve hastalık ilerlemesinin takibinde fVEP’in kulanılabileceğini göstermektedir.Publication Open Access An Astonishing Extrarenal Wilms Localisation; Spinal Cord(2022-06-01) TOKUÇ, AYŞE GÜLNUR; BOZKURT, SÜHEYLA; KAÇAR, KADRİYE EBRU; EKER, NURŞAH; SAKAR, MUSTAFA; TOKUÇ A. G., EKER N., Tas B. T., BOZKURT S., SAKAR M., Aras S., AKAR K. E.Wilms\" tumour is a renal tumour mostly seen during the first 5 years of life and it accounts for 95% of renal malignancies during childhood. Its origin is primitive metanephric cells and, very rarely, it may occur in places other than the kidneys. The estimated rate of nephroblastoma outside the kidneys is approximately 0.5 to 1% of Wilms\" tumour cases. In this article, we report on a 3-year-old female patient who first presented with spinal dysraphism and a mass in the lumbar spinal cord with a histopathological diagnosis of nephrogenic rest, and after one year, a Wilms tumour arose in this location. This is a very rare extrarenal Wilms\" tumour location. Here, we report on a case with immature renal cells located in the lumber spinal cord associated with spinal dysraphism and the development of Wilms\" tumour there after one year.Publication Metadata only Üç yaş altı çocuklarda beyin tümörleri tedavisi(Türkiye Klinikleri Yayınevi, 2022-08-01) EKER, NURŞAH; Eker N., Hazar V.Üç yaş altı olgular, tüm çocukluk çağı beyin tüm.rlerinin %25-30’unu oluşturmakta iken, klinikbulgu, tüm.r biyolojisi, moleküler alt grup ve tedavi açısından diğer yaş gruplarından farklılıklar göstermektedir.Santral sinir sistemi tüm.rleri tedavisinin önemli bir parçası olan kraniyospinal radyoterapi,bu yaş grubunda, başta nörokognitif fonksiyonlar olmak üzere ciddi yan etkiler yaratması nedeniile kaçınılması gereken tedavi zorluklarını karşımıza çıkarmaktadır. Bu toparlama yazısında, bu hastalariçin güncel olan tedavi yaklaşımlarından söz edilecektir.Anah tar Ke li me ler: Santral sinir sistemi neoplazileri; tedavi; bebekPublication Open Access Successful treatment of refractory graft-versus-host disease with ruxolitinib in a child after autologous stem cell transplantation(2022-06-01) TRUE, ÖMER; TOKUÇ, AYŞE GÜLNUR; KOÇ, AHMET; EKER, NURŞAH; Eker N., Tas B. T., Doğru Ö., Senay E., Tokuç A. G., Koç A.Autologous hematopoietic stem cell transplantation (AHSCT) is an increasingly used curative treatment for some solid tumors in children. Instead of allogeneic transplantation, the risk of developing graft-versus-host disease (GvHD) is much lower after AHSCT. Although the clinical findings of auto-GVHD are mild and self-limited in most cases, rare cases may be severe and need intensive immunosuppressive treatment. Here, we present a case who underwent autologous HSCT due to relapsed neuroblastoma, developed steroid-refractory GvHD after AHSCT, and achieved remission using ruxolitinib. A 12 years old female patient was diagnosed with relapsed neuroblastoma. After metaiodobenzylguanidine treatment, AHSCT was performed, and the status of the disease was a very good partial response at the time of transplantation. Our patient was diagnosed with severe and steroid-refractory GvHD with skin involvement after AHSCT. We used ruxolitinib with extracorporeal photopheresis because of the essential side effects of the other drugs and got a very good response. Over the following five months, there was no recurrence of GvHD. She was in complete remission of neuroblastoma after two years of AHSCT. It is crucial to keep in mind that GvHD may develop after AHSCT. Ruxolitinib is an effective treatment for GvHD also after AHSCT. Further studies and case reports are needed to understand the disease\"s pathogenesis and regulate appropriate treatment.Publication Metadata only Can ebv titer be used as a tumor marker in ebv related childhood malignancy?(2022-11-01) EKER, NURŞAH; EKER N., Tokuc A., Erdal S., Celiktas C.Publication Metadata only Çocuk onkoloji hastalarında santral venöz kateter ilişkili enfeksiyonlar: tek merkez deneyimi(2022-02-18) EKER, NURŞAH; KOÇ, AHMET; TOKUÇ, AYŞE GÜLNUR; Aras S., Eker N., Koç A., Tokuç A. G.Giriş ve Amaç: Çocuk Hematoloji ve Onkoloji ünitelerinde kemoterapi uygulamak, kan ürünlerinin transfüzyonları, hastalardan sık kan örneği alımları yapabilmek, parenteral beslenmenin de güvenli şekilde verilebilmesi için uzun süreli santral kateterler gereklidir. Santral kateterler, hastalara girişimsel işlemlerle santral venöz kateterler ve port kateterleri olarak yerleştirilirler. Uzun süren tedavi sürecinde yoğun ve çoklu infüzyonlar için uygulama kolaylığı sağlarlar. Ancak yine bu özellikli hasta grubu için kateter varlığı enfeksiyon odağı için ek bir risk faktörü olabilmektedir. Bu çalışmada merkezimizde kanser tanısı ile tedavi edilen hastalarda santral kateter ilişkili enfeksiyonlar, bakteriyemi ve sorumlu mikroorganizmaların epidemiyolojik olarak incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Marmara Üniversitesi Çocuk Hematoloji Onkoloji Bölümü’nde Ocak 2016-Mart 2021 yılları arasında kanser tanısı ile tedavi gören,santral kateter olarak santral venöz kateter ya da port kateteri takılan hastalar retrospektif olarak incelenmiştir.Hastaların demografik verileri,tanıları, santral venöz katater ilişkili komplikasyonlar kayıt edilmiş; bunların yönetimi ve tedavi süreci gözden geçirilmiştir. Bulgular: Çalışma dönemi boyunca toplam 71 hastaya toplamda 84 port kateteri ve/veya santral venöz kateter yerleştirilmiştir. Bu süre boyunca toplam kemoterapi alan hasta sayısı 511 idi.Erkek/ Kız oranı 38:33 idi.Hastalarda ortalama kateterin kalış süresi 8.5aydı. Kateter ilişkili enfeksiyonlardan sorumlu olan patojenlerden en sık görüleni metisiline dirençli-koagülaz negatif stafilokoklardı. Otuz hastada (%42) kateterde enfeksiyöz bir ajan üremesi saptandı.Enfeksiyöz ajan tespit edildikten hemen sonra tüm kateterler çıkartıldı.İntraluminal oklüzyonları ve kateter kolonizasyonunu önlemek için de hemen antibiyotik ile kilit tedavileri uygulandı. Hematojen komplikasyon olarak 9 hastada(%12) infektif endokardit,24 hastada(%33) sepsis gelişti. Tüm hastalar başarıyla tedavi edildi. Enfeksiyöz nedenle kaybedilen hastamız olmadı.Santral kateteri olan 41 hastada(%57) hiçbir organizma tanımlanmadı. Sonuç: Çocuk Hematoloji Onkoloji hastalarında santral kateter kullanımı tedavi süreçleri boyunca uzun süreli olmaktadır.Santral katater varlığı nötropenik hastalarda bakteriyemi ve sepsisin en sık kaynağıdır. Bu hastalarda sepsisin önlenmesi için en önemli adım santral kateter ilişkili enfeksiyonların erken tespiti ile başlamalıdır.Antibiyotik kilit tedavisi,uygun antibiyotik ile tedavi başlanması ve kateterin hemen çıkarılması tedavi süreci uygun şekilde yönetilmesinde oldukça önemlidir.Publication Open Access Is neurofibromatosis type 1 diagnosed in every patient who presents with café au lait macules? A single-center experience(2023-01-01) EKER, NURŞAH; TOKUÇ, AYŞE GÜLNUR; EKER N., TOKUÇ A. G., Tas Tufan B., Senay E.Objective: Neurofibromatosis type 1 (NF1) is the most common hereditary neurocutaneous syndrome. The most crucial morbidity of NF1 is tumors that may develop. Cases with café-au-lait macules (CALMs) which is the first clinical finding of NF1, due to the anxiety of its associated morbidity, are referred to the pediatric oncology clinic. In this study, we aimed to examine the characteristics of the patients who applied to our outpatient clinic with CALMs. Patients and Methods: The data of 157 pediatric patients who applied to our institution with the diagnosis of CALMs between June 2010 and November 2020 were analyzed retrospectively. Results: There were 157 pediatric cases referred to us for CALMs. According to the National Institutes of Health (NIH) diagnostic criteria, 109 (69.4%) cases were diagnosed with NF1. The diagnosis of 22 cases with NF1 were supported by genetic examination. Optic glioma was detected in 39 (24.8%) cases. In 15 (38.4%) of cases with optic glioma, visual functions were also affected. Second diagnostic criterion did not develop during the follow-up period, except for macules, in 48 cases (30.5%). Conclusion: In cases with multiple CALMs, the probability of NF1 diagnosis is high, and close and regular follow-up is of great importance in catching the development of the second clinical criterion and minimizing its morbidity.Publication Open Access Malignite şüphesi ile başvuran lenfadenopatili olguların değerlendirilmesi: tek merkez deneyimi(2022-10-01) EKER, NURŞAH; TOKUÇ, AYŞE GÜLNUR; Eker N., Keskin K. O., Tokuç A. G.Amaç: Çocukluk çağının en sık başvuru nedenini oluşturan lenfadenopatilere (LAP), genellikle öykü ve fizik muayene ile tanı konulabilir ve ek tetkik gerekmezken malign hastalık korkusu nedeni ile pek çok tetkik istenmekte ve hastalar uzun süre takipte tutulmaktadır. Bu çalışmada 2012-2021 yılları arasında LAP nedeni ile, merkezimiz Çocuk Onkoloji polikliniğine malignite şüphesi ile yönlendirilmiş olguların, dosya verileri taranarak geriye dönük olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Hastaların demografik verileri, tetkikleri, poliklinik başvuru sayıları, izlem süreleri, ek tetkiklerin tanıya katkısı ve tanıları geriye dönük olarak, benign grupta olup, başvuru anında, fizik muayenede LAP boyutu <2cm olan olgular (grup A), benign grupta, başvuru anı LAP boyutu >2cm olan olgular (grup B) ve malign hastalık gurubu (grup C) olarak üç gruba ayrılarak değerlendirildi.Bulgular: Grup C’de, yaş ortancası istatistiksel anlamlı olarak diğer gruplara göre daha yüksekti (p<0,001). Ek bulgu, istatistiksel anlamlı olarak malign grupta daha fazla hastada saptandı (p=0,002). Malign grupta istatistiksel anlamlı olarak daha az başvuru sayısı olduğu görüldü (p=0,026).Sonuç: Çocukluk çağı LAP etyolojisinin en sık sebebi benign nedenler iken tanıda en önemli basamağı öykü ve fizik muayene oluşturmaktadır. Seçilmiş hastalar dışında ek tetkikler hem radyasyon maruziyeti hem de ailelerde oluşturacağı stres nedeni ile düşünülerek istenmeli, takip sürelerinin de olgu bazında değerlendirilerek çok uzun tutulmaması gerektiğini düşünmekteyiz.Anahtar Kelimeler: Lenfadenopati, çocuk, kanser