Person:
ÖZBEK EREN, İMRE

Loading...
Profile Picture

Email Address

Birth Date

Research Projects

Organizational Units

Job Title

Last Name

ÖZBEK EREN

First Name

İMRE

Name

Search Results

Now showing 1 - 4 of 4
  • PublicationOpen Access
    Urticarial Vasculitis After First Denosumab Injection in an Osteoporotic Woman Diagnosed with Cushing's Syndrome
    (2022-09-01) ÖZBEK EREN, İMRE; ŞEKER, AYSUN; YAVUZ, DİLEK; ÖZBEK EREN İ., ŞEKER A., YAVUZ D.
    Denosumab is a human-derived monoclonal immunoglobulin G2 antibody against the receptor activator of nuclear factor kappa B ligand, inhibiting the differentiation and function of osteoclast precursor cells by its antiosteoclastic action. Denosumab is approved for postmenopausal, glucocorti coid-induced, and male osteoporozis with high risk of fracture. The use of denosumab has increased in recent years. While new medications continue to be developed, the number of agents causing drug-induced vasculitis is expected to increase. It may be a good strategy to identify risk factors for vasculitis development and look for these factors before drug administration. Here, we present a rare complication of denosumab, urticarial vasculitis, after the first denosumab injection in an osteoporotic woman diagnosed with Cushing\"s syndrome.
  • Publication
    Mekân Aidiyetine İlişkin Sürdürülebilirliğin Kentsel Dönüşüm Süreçleri Üzerinden Sorgulanması: Ataköy Örneği
    (2022-05-13) ÖZBEK EREN, İMRE; ÖZBEK EREN İ., YÜCESOY E.
    Bugün metropollerde gözlenen, kültürel yabancılaşma, kimlik karmaşası, sosyal adaletsizlik, kamusal alanda iletişimsizlik, estetik değer zayıflığı, anlam kaybı veya toplumsal bellek yitimi gibi sorunlar, toplum ve kent bağlamında uzun zamandır tartışılmaktadır. Bu tartışmaların arasında, kentsel mekân ise, daha çok örtük bir katman olarak ele alınmaktadır. Oysa, sosyal ilişkilerle üretilen ve örüntülerle şekillenen mekân, insan-mekân etkileşimine bağlı biçimde bu eylemlere yön vermekte, insanın duygu dünyasına etki ederek, çevreyi algılama, deneyim ve diğer insanlarla iletişim kurma gibi süreçlerde belirleyici olmaktadır. Bu karşılıklı ilişki aynı zamanda insanın ontolojik olarak bir ‘yer’de olup, ‘o yer’ ile ilişki kurmasında etkili olmaktadır. Bu ilişki, bugünün bilişim teknolojilerindeki hızlı ilerleme, yerel ile küreselin, birey ile toplumun, tekil ile çoğulun, gerçek ile sanalın hem birbirine karıştığı hem de sınırlarının ayrıldığı bir muğlaklıkta seyretmektedir. Zaman-mekân kavramları muğlaklaşırken, bir ‘yerde olma’ durumu da tartışmalı hale gelmiştir. Öte yandan ise, yukarıda söz edilen toplumsal ve kentsel sorunların çözümünde, insan ve yaşadığı çevrenin sahip olduğu potansiyellerle ilgili tartışmalar da kuvvetlenmekte ve bizi bir ‘yerde olma’nın hala önemli olduğu savına bağlamaktadır. Bu noktada, özetle, insanla mekân ile kurulan bağ olarak tarif edilebilecek mekân aidiyeti /yer bağlılığı kavramı önem kazanır. Bireysel tercihlerin önem kazandığı, sosyal medya aracılığıyla kurulan yeni sosyalliklerin filizlendiği, yüz yüze ilişkilerin çözüldüğü bir ortam ve küresel kentlerin zaman-uzam döngüsü bağlamında, mekanla kurulan bağ hayati bir öneme sahip olmaktadır. Büyük kentlerdeki hızlı ve büyük ölçekli dönüşümler, mekân aidiyetinin farklı boyutlarda sorgulanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu boyutlar genel bir tahlilde, çevre psikolojisi/bilişsel süreçler, toplumsal hafıza gibi algısal açılımlara temas ederken, diğer yandan da mekânın fiziksel boyutuna yani kentsel morfolojiye bağlanmaktadır. Son yıllarda, morfolojinin sosyal bağlamı ile ilgili açılımlar oldukça önem kazanmıştır. Kentsel form, ardında kendisini üreten olgular yani kültür, estetik, deneyim, mimari, hukuk, insanlar arası etkileşim gibi örtük bilgileri yansıtır, aynı zamanda bunlarla birlikte evirilmeye ve üretilmeye de devam eder. Kültürel yapının etkisine bağlı olarak biçimlenen algılama, çevreye verilen anlam ve ona katılan estetik değer, uyumlu bir bütünlükle biçimlenir. Mekân ile kurulan bağ olarak aidiyetin anlaşılabilmesi için, kentsel dokunun farklı ölçek ve bağlamlardaki açılımlarına gereksinim duyulur. Mekân aidiyeti üzerine, uluslararası literatürde yoğun bir çalışma gözlenirken, ulusal literatürde konu ile ilgili oldukça sınırlı çalışma söz konusudur. Oysa, Türkiye’deki kentleşme politikalarına bağlı olarak İstanbul gibi büyük kentler, özellikle son yirmi yılda önemli dönüşümler geçirirken, buna koşut, tarihi, doğal, kültürel peyzaj gibi değerlere sahip alanlardaki dönüşümlerin etkileri de yeni tartışmaları beraberinde getirmektedir. Bu çalışmada, bahsedilen kapsamda, mekân aidiyetinin kentsel dönüşüm süreçlerinden nasıl etkilendiği, İstanbul Ataköy örneği üzerinden araştırılırken, konut yakın çevresiyle kurulan aidiyet bağının nasıl oluştuğu ve hangi parametreler üzerinden etki ettiği ortaya koyulmaya çalışılacaktır. Ataköy, özellikle semt çeperlerinde izlenen dönüşüm süreçleri ile hem 1980li yıllardaki süreçlerden -özellikle kıyı kullanımı ve ulaşım bağlantıları bakımından- etkilenmesi, hem de son yıllardaki kentsel stratejilere bağlı değişimlerden- mekânsal ve sosyo-kültürel- etkilenmesi bakımından ilginç bilgiler içermektedir. Çalışmanın Yöntemi İnsanların çevreleriyle kurdukları mekânsal ilişkilerdeki bağlantıları keşfedebilmek, öznel değerlendirmeleri de gerektirmektedir. Kişilerin özgün deneyimlerini içeren bir irdeleme süreci, ancak bu bağlamda bir araştırma ile sağlıklı bilgileri sunabilir. Bu anlamda, nitel araştırma paradigmasının, bir olayın veya olgunun neden ve nasıl oluştuğuna ilişkin açıklamalar koyarak, sosyal gerçekliğin doğasını anlamaya çalışması, böylelikle alana katkıda bulunması ve toplanan verilerle bütüne ilişkin bir anlama çabası içermesi, önemli bir bakış sunar. Bu nedenle çalışma, niteliksel araştırma yöntemlerini kullanmaktadır. Veri toplama çalışmaları, Mayıs 2021—Haziran 2021 tarihleri arasında Ataköy’de yaşayan çeşitli toplumsal gruplardan görüşmecilerle yapılan derinlemesine görüşmeleri, katılımcı gözlemleri ve aynı zamanda belge incelemesi ile de alana ait bilgilerin (tarihi haritalar, morfolojik araştırmalar vb.) birleştirilmesini içermektedir. Görüşmelerde, mekân aidiyetini farklı parametreler üzerinden anlamaya odaklanılmış ve mekânın fiziksel, sosyo-kültürel, algısal özellikleri üzerinden kişilerin mekân ile kurduğu bağ anlaşılmaya çalışılmıştır. Çalışmanın bütününden, bu çalışma için uygun olan şu grup başlığı ve ilgili kodlara odaklanılmıştır: Semtin sevilen özellikleri (doğa, fiziksel çevre, sosyal çevre, ulaşım), sevilmeyen özellikleri (doğa, yapılı, sosyal çevre), sınırlar (algısal ve fiziksel (rota-yürüyüş sınırı, nirengiler), imaj (semt tanımı, kimlik) ve hafıza (toplumsal, bireysel). Araştırma Bulguları ve Sonuç Derinlemesine görüşmelerden gelen verilere ait bulgular şunlardır: Ataköy’ün sevilen özellikleri (doğa, fiziksel çevre, sosyal çevre, ulaşım) konusunda, semtin yeşil olması, ağaçların çokluğu, özellikle evlerden bahçelerin görülmesi ve evler arasında geniş alanlar olması, ulaşımın çeşitliliği olumlu bulunmuştur. Sevilmeyen özellikleri (doğa, yapılı, sosyal çevre), ağırlıkla sosyal ve kültürel çevrenin değişimi, denizle kopan ilişki ve semt çeperlerindeki kopukluklar üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu olumsuzluğun, 25 yıldan uzun süredir burada yaşayanlarda daha etkili olduğu görülmüştür. Sınırlar (algısal ve fiziksel (rota-yürüyüş sınırı, nirengiler…) konusunda, çevre yollarının büyük bir sınır oluşturduğu gözlenmiştir. İmaj (semt tanımı, kimlik) konusunda, kişiler kendilerini Ataköy’e ait hissetmekte ve ‘Ataköylü’ olma durumunu sevmektedirler. Hafıza (toplumsal hafıza, bireysel hafıza) konusunda, Ataköy ile uzun bir geçmişe sahip olan kişilerin özellikle semtin ilk sosyo-kültürel yapısını, deniz ve plajla kurulan ilişkiyi ve semtin sakinliğini özlediklerini belirtmişleridir. Genel anlamda, semtin doğal özelliklerinin (yeşillik, bahçeler vs.) çok sevildiği, semte ilişkin yoğun bir aidiyet duygusu olduğu, ancak toplumsal ve bireysel hafıza bağlamında bakıldığında süreksizliklerin olduğu ve bunların memnuniyetsizlik yarattığı, kişilerin daha çok konut yakın çevresine yoğunlaştığı, semtin çeperlerle (parklar, deniz veya komşu semtler) ilişkisinin kopuk olduğu bulguları elde edilmiştir. Belge incelemelerinden (haritalar, hava fotoğrafları vb.) elde edilen bulgular da yukarıdaki görüşme bulgularını desteklemektedir. Semtin, özellikle çevre yolu ulaşım bağlantılarından, çeperlerdeki yeni oluşumlardan ve kısmen de semt içindeki yeni yapı tiplerinden etkilendiğini ortaya koymaktadır. Öte yandan semtin kendi iç dinamiklerinin çok fazla değişmediği özellikle de bina-yeşil alan oranının hala çok yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Kentlerdeki dönüşümlerin bir kısmı, paradigma değişimlerine bağlı kendiliğinden değişimler olmakla birlikte, bir kısmı da planlı dönüşümlerdir ve kentsel ölçekteki ekonomik, altyapı stratejileri gibi konularla ilişkili gelişmiştir. Ataköy de on yıl öncesine kadar büyük ölçüde kentin doğal değişim süreçlerinden etkilenirken, son yıllarda ise ağırlıkla kent mekanının kullanım kararlarından etkilenen bir dönüşüm geçirmiştir. 1960lı yıllarda başlayan belirgin değişim, ilk olarak sahil yolu ile gerideki alanların denizle ilişkisinin kopması şeklinde olmuşsa da plaj, 1980li yıllara dek kullanılmıştır. Bu yıllardan sonra özellikle semtin kuzeyindeki çevre yolu bağlantıları ile çeperlerde farklı kentsel dinamikler oluşmuştur. Artan kirlilik ve trafik yoğunluğu, son yıllarda ise, konut politikalarına bağlı kentsel alanlardaki yapılaşma kararları ile semtin çeşitli bölgeleri arasında kopukluklar şiddetlenmiştir. Ataköy çeperlerindeki bu değişimler, semtin iç dinamiklerini fazla etkilememiş olmakla birlikte, uzun yıllardır burada yaşayanlar, toplumsal hafızaya ait çevresel mekân kodlarının değişmesi nedeniyle olumsuz etkilenmişlerdir. Kişiler yaşadıkları çevreyi, doğal özellikleri, yeşilliği, yakın çevredeki komşuluk bağları üzerinden hala değerli buluyor olmakla birlikte, semtin çeper ilişkilerindeki dönüşümlerin- örneğin deniz-konut ilişkisi, sosyo-kültürel dönüşümler, küresel ekonomiye koşut tüketim mekanlarının oluşması gibiyarattığı olumsuz etkilerin bu aidiyeti zedelediğini ortaya koymaktadır. Özellikle planlama ile ‘dokunulan’ alanlardaki bu etkilerin mekân ile kişi arasında kurulan bağı zedelediği gözlenmektedir. Oysa, aidiyetin, insan ölçeğinden giderek mahalle, yakın çevreler ve hatta kente uzanan ölçekler arası bir uzamda etkili olduğunu hatırda tutmak ve gerek doğal çevrenin sürdürülebilirliği gerek kaliteli konut yaşam çevrelerinin sürdürülebilirliği gerekse de kentsel mekân kalitesinin sürdürülebilirliği bakımından bu tür hamlelerin yol açtığı etkilerin çok boyutlu olarak değerlendirilmesi bir zorunluluktur. Anahtar Kelimeler: Mekân aidiyeti, kentsel dönüşüm, nitel araştırma, Ataköy.
  • Publication
    Korumanın anlamı üzerine yeniden düşünmek
    (2022-10-01) ÖZBEK EREN, İMRE; ÖZBEK EREN İ.
  • PublicationOpen Access
    Metropolde Bir Yer Okuma Çabası : Tatavla/ Kurtuluş
    (Maltepe Üniversitesi Yayınları, 2023-03-01) İNAN OCAK, ZEYNEP; ÖZBEK EREN, İMRE; Özbek Eren I., Inan Ocak Z.
    İstanbul, biricik olması yönüyle anlaşılması da özel çabalar gerektiren nitelikte bir şehirdir. Bu çalışmada ele aldığımız konu, başta sadece Kurtuluş bölgesinin gelişimini, değişimini anlamak iken, çalışmanın sonlarında, bugün Kurtuluş olarak bilinen Tatavla’nın büyük bir metropolde izlerini sürme arayışına döndü. Bu bizi bir yandan çok heyecanlandırırken bir yandan da her bir bulguda aslında daha öğrenilecek çok ‘şeyimiz’ olduğunu gösterdi ve maalesef yitirdiğimiz de… Çalışmanın sınırlılıkları, araştırmanın belli bir noktada ara verilmesini gerektirirken, bizlere yeni araştırmaların kapısını araladı. Elinizde gördüğünüz metin, süregiden bir arayıştan bir kesit niteliğindedir.