Person:
UĞURLU, MUSTAFA ÜMİT

Loading...
Profile Picture

Email Address

Birth Date

Research Projects

Organizational Units

Organizational Unit

Job Title

Last Name

UĞURLU

First Name

MUSTAFA ÜMİT

Name

Search Results

Now showing 1 - 7 of 7
  • Publication
    Meme kanserinde neoadjuvan kemoterapi sonrası es-zamani: Rekonstrüksiyon güvenli midir? 5 yıllık tek merkez onkolojik sonuçlar
    (2022-09-18) UĞURLU, MUSTAFA ÜMİT; AKMERCAN, AHMET; SAÇAK, BÜLENT; AKDENİZ DOĞAN, ZEYNEP DENİZ; KAYA, HANDAN; BUĞDAYCI, ONUR; GÜLLÜOĞLU, MAHMUT BAHADIR; UĞURLU M. Ü., AKMERCAN A., SAÇAK B., AKDENİZ DOĞAN Z. D., HAYTAOĞLU A. A., KAYA H., BUĞDAYCI O., AKIN TELLİ T., ÖZGEN Z., GÜLLÜOĞLU M. B.
  • Publication
    DİEP flebi ile meme rekonstrüksiyonu yapılan hastalarda intraoperatif sıvı yöntemi ve SPY (Kızılötesi Floresan Anjiografi) değerlendirmesinin flep sağkalımı ve postoperatif komplikasyonlara etkisi
    (2021-11-10) SARAÇOĞLU, AYTEN; SAÇAK, BÜLENT; AKDENİZ DOĞAN, ZEYNEP DENİZ; UĞURLU, MUSTAFA ÜMİT; Erdem İ., Çakmak G., SARAÇOĞLU A., SAÇAK B., AKDENİZ DOĞAN Z. D., UĞURLU M. Ü.
    Giriş: Serbest flep rekonstrüksiyonu yapılan hastalarda intraoperatif sıvı yönteminin dokuda optimal perfüzyon sağlanmasında önemli bir yeri bulunmaktadır. Denerve flep dokusunda intravasküler volümün yüksek tutulması ödeme ve buna sekonder dehissans,enfeksiyon ve yağ nekrozu gibi yara yeri komplikasyonların artmasına yol açabilmektedir. Bu retrospektif çalışmada DİEP flebi ile meme rekonstrüksiyonu yapılan hastalarda intraoperatif sıvı yönteminin ve SPY “Kızılötesi Floresan Anjiografi” değerlendirmesinin flep sağkalımı, yara yeri komplikasyonu ve hasta klinik durumu üzerine etkilerini belirlemeyi amaçladık. Materyal ve Metod: Yerel etik kurul onayı alındıktan sonra (09.2020.256 proktok nolu) ASA 1-3, 18-60 yaş arasında, 2017- 2020 yılları arasında mastektomi sonrası eş zamanlı olarak unilateral DİEP flebi ile onarım yapılan 54 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların bazal ve operasyon sonunda olmak üzere ortalama arter basıncı, kan gazı değerleri, intraoperatif kristalloid, kolloid ve transfüzyon miktarı, kanama ve idrar çıkış miktarı, anestezi ve operasyon süresi, YBÜ, hastanede kalış süresi, flep elevasyonundan hemen önceki ve flep adaptasyonu sonrası SPY puanları kaydedildi. Komplikasyonlar flep kaybı, dehissans, yara yeri enfeksiyonu,yağ nekrozu ve cerrahi dışı medikal durumlar olarak belirlendi ve kaydedildi. Hayati tehlike yaratan ciddi sistemik hastalığı olan, bilinen nörolojik ve psikiyatrik bozukluğu olan, BMI >35 kg/m2 üzeri olan ve intraoperatif beklenmedik cerrahi komplikasyon gelişmiş olan hastalar çalışma dışı bırakıldı. Bulgular: İntraoperatif sıvı yöntemi ve parametrelerinin flep sağkalımı ve postoperatif komplikasyonlar üzerine anlamlı etkisinin olmadığı ayrıca sıvı yöntemi ve parametrelerinin SPY değerini anlamlı olarak etkilemediği saptandı. SPY puanı %30 dan fazla azalan hastalarda ise flep kaybı (kısmi veya tam) oranı anlamlı olarak yüksek bulundu (p=0,02), ancak SPY puanı azalan hastalarda flep enfeksiyonu, dehissans, yağ nekrozu, reoperasyon, medikal komplikasyon oranı ve hastane yatış süresinde anlamlı artışın olmadığı tespit edildi. Sonuç: Çalışmamız intraoperatif sıvı yöntemi ve parametrelerinin flep sağkalımı, postoperatif komplikasyonlar ve SPY değeri üzerine anlamlı etkisinin olmadığı, SPY değerindeki değişimin ise yetersiz perfüzyon sonucu oluşabilecek flep kaybı riskini örgörmeye olanak sağlayabileceği ancak flep kaybı dışında postoperatif komplikasyonları ve hastanın genel tıbbı durumunu öngörmede prediktif değerinin olmadığı sonucuna varılmıştır.
  • Publication
    Otolog Doku ve İmplant ile Meme Rekonstrüksiyonunda Hasta Memnuniyetinin BREAST-Q Sonuçları ile Karşılaştırılması
    (2021-10-10) AKDENİZ DOĞAN, ZEYNEP DENİZ; AKDENİZ, ESRA; UĞURLU, MUSTAFA ÜMİT; SAÇAK, BÜLENT; Saraç Ö., AKDENİZ DOĞAN Z. D., Önal M., AKDENİZ E., UĞURLU M. Ü., SAÇAK B.
    Amaç: Son yıllarda meme rekonstrüksiyonuna yönelik talep gittikçe artmaktadır. Hastaların beklentilerinin de artması sonucu meme cerrahisinde onkoplastik ve rekonstrüktif tekniklerin gelişimi hız kazanmıştır. Mastektomi sonrası meme rekonstrüksiyonunda başarıyı değerlendirmede hasta memnuniyeti ve yaşam kalitesi en önemli iki değişkendir. Bu çalışmanın amacı; meme rekonstrüksiyonu sonrası onarım metodu, tek veya iki taraflı onarım uygulanması ve radyoterapi (RT) gibi etmenlere bağlı yaşam kalitesini ve hasta memnuniyetini karşılaştırmaktır. Gereç-Yöntem: 2013-2020 yılları arasında kliniğimizde mastektomi sonrası eşzamanlı implant bazlı veya otolog rekonstrüksiyonunu tamamlamış hastalar arasından preoperatif ve postoperatif 1.yıllarında Breast-Q (Rekonstrüksiyon Modülü) formu dolduran hastalar çalışmaya dahil edildi. Breast-Q formunu doldurmayan hastalar, takipten çıkmış hastalar, gecikmiş onarımlar ve doku genişletici uygulanan hastalar çalışma dışı bırakıldı. Hastaların yaşları, BMİ, sigara kullanım durumları, komorbiditeleri, mastektomi endikasyonları, mastektomi tipleri, rekonstrüksiyon tipleri ve adjuvan radyoterapi alma durumları hasta dosyalarından ve hastane verilerinden alınarak karşılaştırıldı. Tüm olgularda tümör rezeksiyonu Genel Cerrahi ekibi tarafından yapıldı. Bulgular: Toplam 128 hastanın ortalama yaşı 45.6, ortalama VKİ’si 26.08 olarak tespit edildi. 106(%82.8) hasta sigara içmiyorken, 106 (%82.8) hastanın da eşlik eden başka bir hastalığı bulunmamaktadır. Mastektomi operasyonları 115 (%89.8) hastada terapötik, 13(%10.2) hastada da profilaktik endikasyonlar ile gerçekleştirilmiştir. 103(%80.5) hastaya meme koruyucu mastektomi (MKM), 21(%16,4) hastaya deri koruyucu mastektomi (DKM) ve 1 (%0.8) hastanın tek memesine MKM, diğer memesine DKM uygulandığı ve 3(%2.3) hastaya da segmenter mastektomi operasyonu uygulandığı tespit edildi. 71 hastada tek taraflı (%55,5), 57 hastada iki taraflı (%44,5) onarım uygulandı. Mastektomi sonrası meme rekonstrüksiyonu; 72 (%56.2) hastanın otolog doku ile, 56 (%43.8) hastanın da implant ile yapıldı. 41 (%32) hasta rekonstrüksiyon sonrasında adjuvan RT alırken, rekonstrüksiyon sonrası flep veya implant kaybı da 8(%6.3) hastada tespit edildi. Hastaların preoperatif ve postoperatif BREAST-Q rekonstrüksiyon modülündeki alt başlıklardaki cevaplarına göre karşılaştırılmalar yapıldı. Hastaların, otolog onarımda preoperatif ile postoperatif karın görünümlerinden anlamlı derecede (p= 0.002) daha memnun olduğu; bilateral otolog onarım uygulanan hastalarda, postoperatif RT almayan hastaların RT alan hastalara göre nipple görünümünde (p= 0.117) memnuniyet farkı istatistiksel olarak anlamlı değilken; bilateral implant ile onarım uygulanan hastalarda, postoperatif RT almayan hastaların RT alan hastalara göre nipple görünümünden anlamlı derecede (p = 0.043) daha memnun oldukları görülmüştür. Bu bulgular dışında unilateral/bilateral, otolog onarım/implant ile onarım ve RT alan/RT almayan şeklinde sınıflandırılan hastalar arasında postoperatif memnuniyet açısından istatiksel olarak anlamlı derecede fark saptanmamıştır. Tartışma: Mastektomi sonrası RT alan hastalarda, her iki rekonstrüksiyon yöntemi için de oldukça yüksek komplikasyon oranları olduğu bilinmektedir. İmplant temelli rekonstrüksiyon, otolog rekonstrüksiyon ile karşılaştırıldığında; rekonstrüksiyon başarısızlığı gelişme riskinin daha yüksek ve postoperatif hasta memnuniyetinin de daha düşük olduğu bilinmektedir1.Çalışmamızda otolog onarım ve implant ile onarım arasında, hasta memnuniyeti açısından anlamlı derecede bir farklılık görülmemesi; göreceli olarak kısıtlı hasta sayısına bağlanabilir. Bizim verilerimize göre RT alan hastalar ile RT almayan hastalar, BREAST-Q bulgularından genel meme görünümüyle alakalı memnuniyet hususunda karşılaştırıldığında; anlamlı derecede farklılık tespit edilmemiştir. RT alan hastaların RT sonrası dönemde implant ile onarımlıların otolog doku ile onarımlılara göre nipple pozisyonu ile ilgili memnuniyetinin daha az olduğu gözlemlendi. RT’nin cilt ve cilt altı dokuda olduğu gibi kas ve kapsül dokusu üzerinde de etkilerine bağlı kas dokusunun kontraksiyonu sonucu oluşan kas-cilt yapışıklıları nedenli kliniğimizde subpektoral planda konulan implantların daha fazla nipple pozisyonda değişikliğe yol açtığını düşünüyoruz. Otolog doku ile onarımlı hastalarda pektoral adele veya kapsülün radyoterapiye bağlı değişimleri cilde yansımadığı için nipple pozisyonundaki değişimlerin daha az yaşandığı varsayılabilir. Bu veriler preoperatif planlama sırasında hastaların ayrıntılı bir şekilde bilgilendirilmesinin ve postoperatif dönemde özellikle implant ile onarımlılarda nipple’a yönelik ek prosedürlerin gerekebileceğinin anlatılmasının önemine işaret etmektedir. Sonuç: Sonuçlarımız, otolog doku ve implant ile rekonstrüksiyonun hastaların psikososyal ve cinsel açıdan memnun olma durumları ile meme görünümünden memnun olma durumlarını benzer derecede iyileştirdiğini gösterdi. Postoperatif RT alan hastalarda nipple görünümünden memnuniyetin azaldığı ve bu hastaların özellikle preoperatif dönemde nipple pozisyonu ile alakalı ayrıntılı bilgilendirilmesi gerektiği tespit edildi.
  • Publication
    Predicting Mastectomy Skin Flap Necrosis in Immediate Breast Reconstruction
    (WOLTERS KLUWER MEDKNOW PUBLICATIONS, 2021) SAÇAK, BÜLENT; Dogan, Zeynep Akdeniz; Onal, Mustafa; Ozkan, Melek Cavus; Ugurlu, Umit; Sacak, Bulent
    Background: As evidence emerged supporting the oncological safety of nipple-sparing mastectomy (NSM), immediate reconstruction following these procedures has also gained popularity. The aim of this study was to identify surgical and patient characteristics that may be associated with skin and/or NAC necrosis following NSM and immediate reconstruction. Patients and Methods: Medical records of patients who underwent NSM with immediate breast reconstruction from January 2013 to September 2020 were retrospectively reviewed. Patient and surgical characteristics were collected. The primary outcome measure was mastectomy skin flap necrosis (MSFN). Results: MSFN was observed in 68 out of 243 (28%) breasts. On univariate analysis, reconstruction method and body mass index (BMI) (odds ratio: 1.09, 95% confidence interval: 1.00-1.18, P = 0.04) were found to be significant risk factors. On multivariate analysis, neither BMI (P = 0.30) nor reconstruction methods (implants (P = 0.16) or tissue expander (P = 0.06) showed significant association with skin flap necrosis. However, BMI was found to be significantly higher in the autologous group (P < 0.0001). The best subset selection method also confirmed the reconstruction method as the single variable related to outcome. Conclusion: Even though our results showed autologous reconstruction to have a higher risk for necrotic complications, it should be kept in mind that this group of patients can be managed in the outpatient clinic with debridement, wound care, and - if necessary - skin grafting. However, full-thickness necrosis in an implant patient will require an implant exchange and possibly a local skin/muscle flap for coverage.
  • Publication
    Do bilateral procedures increase the burden of risks for breast reconstruction with diep flaps at obese patients
    (2021-05-27) SAÇAK, BÜLENT; AKDENİZ DOĞAN, ZEYNEP DENİZ; UĞURLU, MUSTAFA ÜMİT; ÖNAL M., SAÇAK B., AKDENİZ DOĞAN Z. D., UĞURLU M. Ü.
  • Publication
    Alternatif ve Ekonomik Sanal Planlama Modeli Olarak Önceden Şekillendirilmiş Plak ile Mandibula Onarımının Geleneksel Yöntem ile Karşılaştırılması
    (2021-11-10) AKDENİZ DOĞAN, ZEYNEP DENİZ; UĞURLU, MUSTAFA ÜMİT; SAÇAK, BÜLENT; Ramazanov N., AKDENİZ DOĞAN Z. D., Erdem İ., UĞURLU M. Ü., SAÇAK B.
    Giriş: Mandibula rekonstrüksiyonunda fibula flebinin rekonstrüksiyon plağı yardımıyla kusursuz adaptasyonu, kemiğin stabil iyileşmesi, kontur simetrisi ve optimal oklüzyonun sağlaması açısından önemlidir. Mandibulanın 3 boyutlu yapısı nedeni ile plağın doğru şekilde bükülmesi ameliyatın en zor aşamalarından biri olup işlem sırasında cerrahın daha fazla emek ve zaman harcamasına neden olabilmektedir. Sanal planlama ile defektin boyutunun belirlenmesi, getirilecek kemik dokusunda osteotomilerinin planlanması ve kesi kılavuzlarının oluşturulması ameliyatın hızını artıran ve sonuçları iyileştiren önemli bir gelişme olsa da çok pahalı olması ve teknik bilgi gereksinimi sebebi ile yaygınlığı kısıtlı kalmıştır. Daha ekonomik bir alternatif olarak 3B-modelleme ile plak bükme işleminin preoperatif olarak yapılması ameliyatın hızına olumlu etki ederken okluziv ilişkinin korunmasını sağlar. Bu çalışmada 3B-model ile bükme uygulanan ve uygulanmayan hastaların sonuçları karşılaştırıldı. Mataryel ve Metod: Çalışmaya 2018-2021 yılları arasında mandibulektomi sonrasında cilt adalı serbest fibula flebiyle mandibula rekonstrüksiyonu yapılan 43 hasta dahil edildi. 3B-Model yardımıyla preoperatif plak bükme işlemi gerçekleştirilen hasta sayısı 7, klasik yöntem uygulanan 53 hasta sayısı 36 olmak üzere 2 gruba ayrıldı. Model grubundaki plak ameliyat öncesinde bilgisayarlı tomografi yardımıyla hazırlanan mandibula modeline uygun olarak şekillendirildi. Gruplar operasyon süresi, iskemi süresi, hastanede yatış süresi, osteotomi sayısı ve komplikasyonlar açısından karşılaştırıldı. Bulgular: Hastaların 7(%15.6)’sine model ile, 36 (%83.7)’sına klasik yöntemle operasyon yapılmıştır. Ortalama operasyon süresi model grubunda 8.42±1.61 saat, klasik grupta 8.83±2.1 saat olup gruplar arasında istatistiksel fark saptanmamıştır (p:0.31). Ortalama pedikül uzunluğu model grubunda 7.28±2.56 cm, klasik grupta 6.86±2.25 cm olup gruplar arasında istatistiksel fark saptanmamıştır (p:0.19). Ortalama yatış süresi model grubunda 10.42 ± 6.9 gün, klasik grupta 19.75 ±18.2 gün olup gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark mevcuttur (p<0.05). Ortalama iskemi süreleri karşılaştırıldığında model grubunda 110.14±30.79 dakika, klasik grupta 135.52±50.32 dakika saptanmış olup, gruplar arasında istatistiksel fark saptanmıştır (p<0.05). Gruplar arasında cinsiyet, malign veya benign tümör etiyolojisi, osteotomi sayısı, postoperatif hematom, flep kaybı, arteryel yetmezlik, venöz yetmezlik gibi komplikasyonlar açısından fark saptanmamıştır. Tartışma: Mandibula rekonstrüksiyonunda öncelikli hedefler rezeksiyon sonrasında oluşan defekt alanının karşı tarafla simetrik konturun sağlanması, normal okluzyonun korunması, gelecekte diş implantı uygulaması için olanak sağlanmasıdır. Ameliyatın fibula flebinin adaptasyonu aşamasında rekonstrüksiyon plağının anatomik olarak doğru yerleştirilmesi estetik ve fonksiyonel rehabilitasyon açısından çok önemlidir (Baker et al., 2001; Schimmele, 2001). Günümüzde plak bükme işlemi çoğunlukla intraoperatif yapılmaktadır. Birden fazla bükme işlemi plağın kırılması riskini artırır, denemeler sırasında plağın şekli değişme eğiliminde olur. İşlem zamanı daha fazla cerrahi alan ihtiyacı duyulur. Bu durumlar ameliyat süresini ve maliyetinin artırarak işlemenin önemli ölçüde cerrahın tecrübesine bağımlı duruma getirir. Ayrıca osteotomi yaptığımız kemik segmentleri preoperatif şekillendirilmiş plaklara uyumlu olarak dizildiği için model grubundaki plaklar aynı zamanda rekonstrüksiyon için şablon görevi de yaparak hata yapma riskini düşürür. Bizim çalışmamız retrospektif olarak 3 boyutlu modelleme yapılan grubun iskemi, operasyon ve yatış sürelerinin, komplikasyon oranları açısından yapılmayan grupla karşılaştırılması amaçladı. Cerrahi işlemin aynı ekip tarafından, aynı hastanede yapılması, cilt adalı serbest fibula fleplerinin değerlendirmede kullanılması, pedikül uzunluğu ve osteotomi sayısı gruplar arasında fark görülmemesi çalışmanın güçlü tarafları olarak söylenebilir. Çalışmada model kullanımıyla iskemi süresi azalsa da ameliyat süresi ve komplikasyonların görülme sıklığını açısından istatiksel fark tespit edilmemiştir. Bunu ameliyat süresinin etkileyen çok fazla faktörün olması ile (tümörün boyutu, çevre dokulara invazyon derecesi, radikal boyun diseksiyonun veya selektif boyun diseksiyonu yapılıp yapılmaması, katılan cerrah ve asistan sayısından ve becerisinden, hastanın eşlik eden hastalıkları ve s.) açıklanabilir. Bizim aldığımız sonuçlara rağmen 3B-model yardımıyla rekonstrüksiyon plaklarının preoperatif şekillendirilmesi intraoperatif yöntemle kıyaslandığında ameliyat süresinin ve buna bağlı olan komplikasyonların azaltmasını (Salgueiro and Stevens,2010), kontur deformitesini düzeltmesini (Azuma M. 2014) destekleyen yayınlar mevcuttur. Bu durum model grubunda hasta sayısının az olmasıyla izah edebilir ve çalışmamızın dezavantajlarından biri sayılabilir. Model kullanımı hastaların yatış süresini azaltarak sekonder olarak hastanenin maliyet giderlerinin düşürmektedir. Ayrıca model kullanımı sanal planlama kullanılan yönteme göre daha düşük maliyetli yöntem sayılır. Ama kapsamlı bir değerlendirme için maliyet analizi yapılan çalışmaların yapılması gerekmektedir. Sonuç: Ameliyat öncesi planlamanın uzun olması, maliyetli olması gibi dezavantajları yanında iskemi ve hastanede yatış süresine olumlu etkisinden ve cerraha ameliyat sırasında sağladığı kolaylıktan dolayı model kullanımı klasik yönteme göre d
  • Publication
    Eş zamanlı meme rekonstrüksiyonunda mastektomi cilt nekrozunun öngörülebilirliği
    (2021-11-10) AKDENİZ DOĞAN, ZEYNEP DENİZ; UĞURLU, MUSTAFA ÜMİT; SAÇAK, BÜLENT; Önal M., AKDENİZ DOĞAN Z. D., ÇAVUŞ ÖZKAN M., UĞURLU M. Ü., SAÇAK B.