Tez Koleksiyonu / Thesis Collection
Permanent URI for this community
Browse
Browsing Tez Koleksiyonu / Thesis Collection by Sub Type "specialistThesis"
Now showing 1 - 20 of 1260
Results Per Page
Sort Options
Item Metadata only 11-14. gestasyonel haftalarda duktus venozus dopplerinin nukal kalınlık ölçümü ile birlikte kullanımının fetal sonlanım açısından değerlendirilmesi(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2005) Sezen, Devrim; Kavak, Zehra Neşe; Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim DalıItem Metadata only 12-18 yaşlardaki ergenlerde intihar girişimler: kliniğe başvuran bir grupta psikiyatrik tanı, sosyodemografik ve psikososyal özelliklerin değerlendirilmesi(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2010) Akın, Elif; Berkem, Meral; Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim DalıItem Metadata only 17B estradiol’ün endotel hücre kültürlerinde asimetrik dimetilarginin (Adma) düzeylerine etkisinin incelenmesi(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2003) Unay, Özlem; Bilsel, Serpil; Biyokimya Anabilim DalıItem Metadata only 22-24. hafta servikal uzunluk ölçümünün preterm doğum prediksiyonundaki yeri, ortalama doğum kilosu, doğum haftası ve perinatal mortaliteye etkisi(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2006) Koç, Mete Kürşat; Kavak, Zehra N; Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim DalıItem Metadata only 3 tesla magnetik rezonans görüntülemede iliolumbar ligamanın lumbosakral transizyonel vertebra saptanmasındaki etkinliği ve vertebra numaralandırmadaki yeterliliğinin nöral, osseoz ve vasküler belirteçlerle karşılaştırması(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2013) Türeli, Derya; Ekinci, Gazanfer; Radyoloji Anabilim DalıÖZETLumbosakral transizyonel vertebra (LSTV) nispeten sık görülen bir vertebral anomalidir. Çalışmamızda iliolumbar ligamanın (ILL), vertebra numaralandırma ve LSTV tanımlanmasındaki pratik kullanımı değerlendirildi. ILL’yi ayrı bir yapı olarak tanımlayabilmede radyoloğun öğrenim süreci gözlendi. Ayrıca, aort bifurkasyonu (AB), sağ renal arter (RRA), konus medullaris (KM) ve 12.kosta gibi anatomik belirteçler yardımı ile vertebra numaralandırmanın etkinliği irdelendi.Haziran – Kasım 2012 tarihleri arasında 505 erişkin olguya kontrastsız lomber spinal MR incelemesi yapıldı. Ciddi travma ve spondilolistezis, enfeksiyon ya da geçirilmiş lomber spinal cerrahi anamnezli olgular ile belirgin spinal deformitesi, ciddi derecede tortüoz ya da anevrizmatik aortası olan olgular değerlendirmeye alınmadı. Olgulardan 3.0 Tesla MR cihazı ile tüm spinal kolon sayıcı görüntüleri alınmasının ardından lumbosakral vertebralara yönelik sagittal ve aksiyal planda T1 ve T2 ağırlıklı TSE görüntüleri elde edilerek iki radyolog tarafından ayrı ayrı değerlendirildi. Servikotorakal sagital sayıcı görüntüler lomber vertebral segmentlerin numaralandırılmasında altın standart olarak kullanıldı. Sagital görüntüler LSTV varlığı için değerlendirildi. Aksiyel görüntülerden ILL orijini tespit edildi. Aksiyel kesitler kullanılarak AB; sagital görüntüler kullanılarak RRA ve KM tanımlandı ve en yakın komşuluk gösterdikleri vertebral cismin üst veya alt yarısına ya da komşu intervertebral diske göre numaralandırıldı. Görüntüler S1-2 disk morfolojisi açısından O’Driscoll yöntemi ile değerlendirildi. Onikinci kosta varlığı, görüntülerde hiperplazik L1 transvers proçesi ile karışmayacak şekilde belirlenmeye çalışıldı.Olguların %18.6’sında LSTV tespit edildi. AB en sık L4 üst yarısı (%46.1), RRA en sık L1 alt yarısı (%40.6) ve KM en sık L1 üst yarısı (%30.3) düzeyinde izlendi. Bu belirteçler, LSTV olmayan olgular ile karşılaştırıldığında lumbalize S1 olgularında daha kaudalde ve sakralize L5 olgularında daha kranialde tespit edildi. Daha tecrübesiz olan radyoloğun 80 olgu sonrasında ILL belirlemede yeterli beceriyi elde ettiği gözlemlendi. ILL olguların %14.3’ünde standart lomber MR kesitlerinde tanımlanamadı. Olguların %4.4’ünde ILL L4 vertebradan orijin almakta idi; bu olguların tümünde LSTV saptandı. Rutin lomber MR incelemelerinde olguların %51.9’unda 12. kostanın kesin olarak tanımlanması mümkün olmadı. O’Driscoll yöntemi ile son intervertebral disk morfolojisi sınıflandırıldığında; %27.3 tip 1, %61.6 tip 2, %4.0 tip 3 ve %7.1 tip 4 disk saptandı. Tip 3 ya da tip 4 disk bulunma ihtimalinin S1 lumbalizasyon olgularında belirgin olarak arttığı gözlendi.ILL en alt düzeydeki lomber segmenti belirlemede ve LSTV olgularında bir vertebrayı sakral değil lomber olarak değerlendirmemizde faydalıdır. Ancak, ILL tüm vertebral kolonu numaralandırmada ve L5 vertebrayı kesin olarak belirlemede kullanılamaz. Lokalizasyonlarında çok belirgin varyasyon göstermeleri nedeniyle AB, RRA ve KM rutin incelemelerde vertebra numaralandırma için güvenilir belirteçler değildir. Onikinci kostanın rutin lomber MRG tetkikleri ile tespitinde ciddi tutarsızlıklar gözlenmektedir. LSTV’nin rutin lomber MR incelemelerinde tanımlanamaması ve vertebraların hatalı numaralandırılması nedeniyle yanlış düzeye cerrahi ya da tanısal girişim yapılma riski artmıştır. Bunu engellemek için ya tüm lomber MR incelemelerinde rutin olarak servikotorakal sayıcı alınmalı ya da girişim öncesi spinal anatomiyi verifiye etmek amacıyla mümkünse olgunun direkt grafileri ile korelasyonun gerekliliği bildirilmeli veya ek görüntüleme yöntemlerine başvurulması radyolog tarafından önerilmelidir.ANAHTAR SÖZCÜKLER : Magnetik rezonans görüntüleme, iliolumbar ligaman, lumbosakral transizyonel vertebra, aortik bifurkasyon, renal arter, konus medullaris, 12.kosta.ABSTRACTLumbosacral transitional vertebra (LSTV) is a relatively common vertebral anomaly. The utility of iliolumbar ligament (ILL) in vertebral segment numbering and LSTV recognition was evaluated in our study. A radiologist’s learning curve for ILL recognition was observed. The accuracy of aortic bifurcation (AB), right renal artery (RRA), conus medullaris (CM) and 12th costa in vertebral segment numbering was also studied. During the period between June and November 2012, 505 adult patients underwent lumbar spinal MR examinations without contast. Patients with history of serious trauma or spondylolisthesis, infection or lumbar spinal surgery; and patients with significant spinal deformity, tortuous or aneurysmatic aorta were excluded. MR images were obtained with a 3.0 T scanner including a servicothoracic sagittal scout, T1 and T2 weighted sagittal and axial lumbosacral TSE images. Images were read by two radiologists separately. Servicothoracic sagittal scout images were accepted as gold-standard for vertebral segment enumeration. Sagittal images were evaluated for LSTV presence. ILL origin was determined using axial images. AB was identified using axial images; RRA and CM were identified using sagittal images and their corresponding levels were recorded in relation to the upper or lower half of the adjacent vertebral body or the adjacent intervertebral disc space. S1-2 disc morphology was evaluated using O’Driscoll classification. Twelfth costa presence without risk of confusion with hyperplastic L1 transverse processes was evaluated in images.LSTV was present in 18.6% of cases. AB was most commonly seen in upper L4 (46.1%) level, while RRA in lower L1 (40.6%) and CM in upper L1 (30.3%) levels. When compared to non-LSTV cases, these landmarks were located more caudally in lumbalized S1 and more cranially in sacralized L5 cases. The less-experienced radiologist obtained enough skill for adequately locating ILL after examining 80 cases. ILL was not located in 14.3% of cases in routine lumbar MR studies. ILL origin was from L4 vertebra in 4.4% of patients all of which had LSTV. In routine lumbar MR examinations, 12th costa was not identified with absolute certainty in 51.9% of cases. When classified with O’Driscoll method, last intervertebral disc morphology was type 1 in 27.3% , type 2 in 61.6%, type 3 in 4.0% and type 4 in 7.1%. The probability of observing type 3 or 4 disc was significantly higher in S1 lumbalized cases.ILL is useful in determining the lowest lumbar segment and for recognizing a vertebra as lumbar, not sacral, in LSTV cases; but, ILL cannot be utilized for vertebral segment enumeration and locating the L5 vertebra with absolute certainty. Due to their significant variations in locations, AB, RRA and CM are unreliable markers for vertebral segment enumeration. There is serious inconsistency in detecting 12th costa during routine lumbar MR examinations. Failure to recognize LSTV and erroneous enumeration of spinal segments causes increased risk for wrong level spine surgery or intervention. To prevent such cases, either servicothoracic scout images should be obtained in all lumbar MR examinations or the reporting radiologist must express the need for corelation of MR findings with plain radiographs and suggest utilization of complementary imaging techniques if necessary.KEYWORDS : Magnetic resonance imaging, iliolumbar ligament, lumbosacral transitional vertebrae, aortic bifurcation, renal artery, conus medullaris, 12th costa.Item Metadata only 3-12 yaş arası sağlıklı Türk çocuklarında helicobacter pylori prevalansının üre soluk testi ile araştırılması(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1999) Ertem, Deniz; Pehlivanoğlu, Ender; Pediatri Anabilim Dalı Pediatrik Gastroenteroloji Bilim DalıItem Metadata only 3-18 yaş arası çocuklarda helicbacter pylori suşlarında antibiyotik direnci ve ardışık tedavi ile standart tedavi yönetemlerinin eradikasyon başarısı açısından karşılaştırılması(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Kutluk, Günsel; Ertem, Deniz; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Pediatrik Gastroenteroloji Bilim DalıItem Metadata only 3.0 Tesla manyetik rezonans görüntüleme ile meme lezyonlarının karakterizasyonunda diffuzyon tensorgörüntüleme parametrelerinin yeri, prognostik faktörler ve histopatoloji ile korelasyonu(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2015) Onaygil, Can; Arıbal, Erkin; Radyoloji Anabilim DalıÖZET Bu çalışmayla difüzyon tensor (DT) görüntüleme parametrelerinin meme lezyonlarında malign-benign lezyon ayrımındaki etkisinin gösterilmesi, standart difüzyon ağırlıklı (DW) görüntülemenin apparent diffusion coefficient (ADC) değeri ile karşılaştırması ve malign lezyonlardaki immunohistokimyasal prognostik belirteçler ve subtip karşılıkları ile ilişkisinin değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Toplam 92 olguya meme manyetik rezonans (MR) görüntülemesi sırasında DT görüntüleme uygulanmıştır. Eigenvalue’ler, λ1-λ3, λ1-λ2, λ2-λ3, ortalama difüzite (MD), radyal difüzite (RD), fraksiyonel anizotropi (FA), relatif anizotropi (RA) ve jeodezik anizotropi (GA) değerlerinin içinde bulunduğu DT görüntüleme parametreleri her lezyonda ölçülmüştür. Malign ve benign lezyonlara ait DT görüntüleme parametreleri birbirleri ve ADC değerleri ile karşılaştırılmıştır. Malign lezyonlarda DT görüntüleme parametrelerinin östrojen reseptörü (ER), insan epidermal büyüme faktör reseptörü 2 (HER-2) ve Ki-67 durumları ve immunohistokimyasal subtip karşılıkları ile korelasyonu araştırılmıştır. Malign lezyonlarda benign lezyonlara göre MD, RD, λ1, λ2, ve λ3 değerleri anlamlı düşük, FA, RA ve GA değerleri ise anlamlı yüksek izlenmiştir (p < 0.001). ER pozitif meme kanserlerinde ER negatif meme kanserlerine göre RD, λ2, ve λ3 değerleri anlamlı düşük, FA, RA ve GA değerleri ise anlamlı yüksek olarak izlenmiştir (p < 0.05). Ki-67 proliferasyon indeksi ile FA, RA, GA, λ1-λ3 ve λ1-λ2 değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı negatif korelasyon bulunmuştur (p = < 0,05). Sonuç olarak, bu çalışma ile meme lezyonlarında malign-benign ayrımında DT görüntülemenin yararlı tanısal bilgiler sağladığı gösterilmiştir. Bunun da ötesinde çeşitli DT görüntüleme parametreleri immunohistokimyasal prognostik biyobelirteçlerden ER ve Ki-67 proliferasyon indeksi ile korelasyon göstermişlerdir. ANAHTAR SÖZCÜKLER: difüzyon tensor görüntüleme, fraksiyonel anisotropi, meme kanseri, östrojen reseptörü, Ki-67.Item Metadata only 3D USG ve power doppler anjiografi kullanılarak servikal hacim ve kanlanmanın longitudinal olarak antepartum ve postpartum değerlendirilmesi ve bu parametrelerin gebelik sonuçları ile ilişkisi(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2009) Yılmaz, Nur Cansu; Kavak, Zehra N; Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim DalıItem Metadata only 6-25 aylık çocuklarda demir eksikliğinin mental ve psikomotor gelişim test skorları üzerindeki etkileri ve bu etkilerin demir tedavisi ile değişmesi(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1999) Kahveci, Suat; yok; Pediatri Anabilim DalıItem Metadata only A grubu streptokokların of-inhibisyon yöntemiyle serotiplemesi(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1998) Topkaya, Aynur Eren; Babacan, KFunda; Mikrobiyoloji Anabilim DalıItem Metadata only Absans epilepsili sıçan hipokampusu: ultrastrüktür, ultrastrüktürel immünositokimya, histokimyasal Timm’s metodu(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2001) Şirvancı, Serap; yok; Histoloji ve Embriyoloji Anabilim DalıItem Metadata only Acil servise baş dönmesi şikayeti ile başvuran periferik vertigo hastalarında ayırıcı tanıda manyetik rezonans görüntülemenin tanısal yeri(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Akoğlu, Ebru Ünal; Altınok, Arzu Denizbaşı; Acil Tıp Anabilim DalıItem Metadata only Acil servise başvuran erişkin hiperglisemik hastalarda insülin infüzyonuna akut faz reaktanlarının yanıtı(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2010) Yeşil, Onur; Altınok, Arzu Denizbaşı; Acil Tıp Anabilim DalıÖZETHiperglisemi, diyabetik hastalarda acil servise sık başvuru nedenlerinden biridir. Bu hastalara acil serviste insülin infüzyonu sık olarak kullanılan bir tedavi yöntemi olmaktadır. Hiperinsülineminin inflamatuar bir süreç olduğu ve insülin infüzyonunun bu inflamatuar süreci gerilettiği düşünülmektedir.İnsülinin endotelyal hücre ve mononüklear lökositlerde antiinflamatuar , antiplatelet ya da antitrombotik ve vazodilatasyon etkileri vardır. Karşıt olarak glukoz ve makronütrienlerin akut oksidativ ve inflamatuar stresi arttırıcı etkileri vardır.Enfeksiyon, doku hasarı, immünolojik tepkimeler ve inflamatuvar süreç organizmada kısa sürede (saatler ya da günler içinde) ortaya çıkan sistemik bir yanıta yol açar. Bu yanıta genel olarak akut faz yanıtı denir. Akut faz reaktanlarının çoğu inflamasyonu azaltmaya ve doku tamirine yardımcı olur. Akut faz reaktanları inflamasyon devam ettiği süre boyunca sentezlenirler. Bu çalışmadaki amacımız acil servise başvuran ve hiperglisemi tanısıyla insülin infüzyonu alan hastalarda akut faz reaktanlarının yanıtını incelemektir.Marmara Üniversitesi Hastanesi Acil Tıp Anabilim Dalı Acil Servisi’ne Ocak 2009-Ocak 2010 tarihleri arasında başvuran, çalışmaya katılmayı kabul eden, tedavide insülin infüzyonu verilen, 18 yaş üstü, yetişkin 50 hasta çalışmaya alınmıştır. Hastalardan 0, 12 ve 24. saatlerde kan örneği alınmış ve bu örneklerden TNF-α, IL-1β, IL-6, IL-10, CRP, fibrinojen ve prokalsitonin düzeyleri ölçülmüştür. Hiperglisemik hastalarda inflamasyon göstergesi olan serum akut faz reaktanları yüksek bulunmuş ve insülin infüzyonu ile bu reaktanların seviyelerinin değiştiği gösterilmiştir. ANAHTAR SÖZCÜKLER: Hiperglisemi, insülin, akut faz reaktanları ABSTRACTHyperglycemia is a common cause of admission to emergency service among diabetic patients. Insülin infusion is frequently used treatment modality for these patients. It’s thought that hyperinsulinemia is an inflamatory process and insulin infusion alleviates this process.Insulin has anti-inflamatory, anti-platelet or anti-thrombotic and vasodilatory effect on endothelial cells and mononuclear leukocytes. Conversly, glucose and macronutrients aggreviates acute oxidative and inflamatory stress.Infection, tissue damage, immünologic reactions and inflamatory process result in a rapid (within hours to days) systemic response . This response is usually called as acute phase reaction. Most of the acute phase reactants help to reduce the inflammation and facilitate tissue repair. Acute phase reactants are synthesized though out the inflammatory process.In this study, we investigated the effect of insülin infusion on acute phase reactants among patient presenting to emergency department with hyperglycemia.50 volunteers, over eighteen years old patients, admitted to Marmara Univercity Hospital Emergency Department between January 2009-January 2010 to recieve insulin infusions are included in this study. Blood samples are collected from patients in the beginning of infusion on 12th and 24th hours to measure the TNF-α, IL-1β, IL-6, IL-10, CRP, fibrinogen and procalcitonin levels. As a result, it is shown that these acute phase reactants are high in hyperglycemic patients and insulin infusion changes their levels.KEY WORDS: Hyperglycemia, insulin, acute phase reactantsItem Metadata only Acil servise başvuran hastaların memnuniyetini etkileyen faktörlerin incelenmesi(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2011) Kabaroğlu, Kerem Ali; Onur, Özge; Acil Tıp Anabilim DalıÖZETHastanelerin de temel amacı, hastalarına sağlıklarını yeniden kazandırırkenaynı zamanda varlıklarını sürdürerek rekabet güçlerini artırmaktır. Günümüzde bununtek koşulu, hasta ve hasta yakınlarının beklentilerini etkin bir biçimde analiz ederekhizmet beklentilerini önceden görebilmekten, bu beklentileri aşarak onları memnunedecek hizmeti sunabilmektir. Bu nedenle acil servise gelen hastaların memnuniyetinietkileyen faktörleri saptamak amacı ile İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim veAraştırma Hastanesi Acil Servisine başvuran hastalara anket çalışması yapılmıştır.Çalışmamızda acil serviste hasta memnuniyetini en fazla etkileyen faktörlerin doktordavranışı, hemşire davranış ve bakım kalitesi algısı, personelin temizliği, acilealınma şekli, hastayı ilk karşılayan kişi, acile ulaşım kolaylığı, muayene odasınaulaşım kolaylığı, muayeneye kadar geçen süre, mekanın temizliği, yönlendirmetabelaları, aydınlatma açısından yeterliliği, gözlemdeki takibin kalitesi, Acil Tıp Kliniğitarafından acil servisin yönetilmesi ve hastaların bu kliniğin sabit ekibi tarafındantakip edilmesi, tetkiklerle ilgili doyurucu bilgi verme, taburculuk esnasında hastayaverilen bilginin yeterli algılanması, laboratuvar ve radyolojik tetkik sürelerininkısaltılması olduğu saptanmıştır. Bu gibi çalışmalar sadece acil servislesınırlandırılmamalı, hastanenin diğer bölümlerine de yaygınlaştırılmalıdır.ANAHTAR SÖZCÜKLER: Hasta memnuniyeti, Acil servis, Acil tıp, Kaliteetrieve the health of their patients but alsoto increase competition power for preserving their presence. Today, the only way ofthis is to analyze the expectations of patients’ and their relatives’, to see the serviceexpectations before to present the service that will satisfy them. For this reason todetermine the factors influencing emergency service patient satisfaction, we prepareda survey study to apply in İstanbul Haydarpaşa Numune Research and TrainingHospital Emergency Department. In the study results, we found that main factors thatinfluence the patient satisfaction were the attitude of the doctors, the attitude andcare quality of nurses, the hygiene of personnel, the way of admission of the patientto the emergency service, the first person who welcomes the patient, the ease ofarrival at emergency service, the ease of arrival at the examining room, the timepassed to be examined by the doctor, the hygiene of the hospital, the guidencesignboards, the adequacy of light support, the quality of observation room, themanagement of emergency service with emergency department and the follow up ofthe patients by a staff team, giving enough information about the surveys, the level ofthe information during hospital discharge, shortening the lenght of time for radiologyand laboratory research. These studies must not be confined to emergency servicesand must be generalized to all departments of the hospitals.KEY WORDS: Patient satisfaction, Emergency service, Emergency medicine, QualityItem Metadata only Acil servise başvuran multitravmalı hastaların kanlarında alkol tespit edilip edilmemesine bağlı olarak travma skorlarındaki değişimin araştırılması(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2013) Urgan, Oğuz; Onur, Özge Ecmel; Acil Tıp Anabilim DalıÖZET:Amaç: Travma, genç nüfus için en önemli ölüm nedenlerindendir. Bu çalışmadaki amacımız, acil servise multitravma nedeniyle başvuran hastalarda, travma skorlama sistemlerinden de faydalanarak, kan alkol düzeyine göre travma skorlarında ve dolayısı ile travma şiddetlerinde değişim olup olmadığını tespit etmektir. Gereçler ve yöntem: Çalışmaya travma nedeniyle acil servise başvuran 18 yaş üzeri hastalar alındı. Kan alkol düzeyi (KAD) 50 mg/dl altında olan hastalar KAD (-) olarak, 50 mg/dl üzerinde olanlar hastalar ise KAD (+) olarak sınıflandırıldı. Travma puanlaması olarak Glasgow Coma Scale (GKS), Abbreviated Injury Severity Score (AIS), Injury Severity Score (ISS), Early Warning Score (EWS) ve Revised Trauma Score (RTS) kullanıldı. Hastaların yaş, cinsiyet, travma türleri ve alt türleri, vital bulguları, GKS, EWS, RTS, AIS ve ISS değerleri ile KAD arasındaki ilişki incelendi.Bulgular: Çalışmaya multitravması olduğu saptanan 102 hasta alınmıştır. Hastaların 81’i erkek (% 79,41), 21’i kadındır (% 20,59). Çalışmaya alınan 102 hastadan 18’inin (% 17,65) KAD (+) olduğu, 84 hastanın ise KAD (-) olduğu; 89’unun (% 87,26) künt travma, 13’ünün (% 12,74) ise penetran yaralanmaları nedeni ile AS başvurusu olduğu saptanmıştır. Yaş dağılımları, penetran ve künt travma çeşitleri ve hastaların vital bulguları (SKB, DKB, Nabız, SS) ile KAD arasında anlamlı bir ilişki gözlemlenmemiştir. KAD (-) ve KAD (+) olan hasta gruplarının GKS grupları ile arasında anlamlı bir fark gözlemlenmiştir. GKS skoru 14-15 aralığında olan kişilerin büyük çoğunluğunun KAD (-) olan hasta grubuna ait olduğu görülmektedir. KAD (+) olan 18 kişilik grubun sadece 2 tanesinde GKS’si 14-15 aralığında olup, 16 hastanın GKS’sinin 13 ve altında olduğu bulunmuştur. Baş - boyun, abdomen bölgelerine olan travmaların AIS’ları açısından künt ve penetran travma grupları arasında anlamlı farklılık gözlemlenmiştir. AIS’ları ile KAD arasında AIS yüz bölgesi hariç istatistiksel olarak anlamli bir ilişki saptanamamıştır. ISS 25 üzerinde olan hastaların KAD’leri ile, ISS 25 altında olan hastaların KAD’leri arasında anlamlı bir fark gözlemlenmemiştir. RTS’ları, KAD düzeyine göre değerlendirildiğinde gruplar arasında anlamlı bir farklılık gözlemlenmemiştir. Çoklu travma hastalarının ciddiyetini öngörmede ISS ve EWS arasında pozitif yönde güçlü ve anlamlı bir korelasyon vardı.Sonuç: Alkol alımı, travma oluşumu için önemli bir risk faktörü iken; kan alkol düzeyine göre travma skorlarında değişim olup olmadığını tespit etmek için yaptığımız çalışmamızda; KAD ile hastaların anatomik ve fizyolojik skorlama sistemlerinden AIS, ISS, EWS ve RTS arasında anlamlı bir ilişki olmadığı ortaya çıkmıştır. Anahtar kelimeler: acil servis, kan alkol düzeyi, travma şiddeti, travma skorlama sistemleriABSTRACT:Objective: Trauma; is one of the most important causes of death in young population. In this study we aimed to determine the effect of blood alcohol levels (BAL) of multitrauma patients on trauma severity by using trauma scoring systems.Methods: The study included patients who applied to emergency department (ED) for a trauma and older than 18 years. Blood alcohol level (BAL) values less than 50 mg/dl were classified as BAL(-), and those more than 50 mg/dl were classified as BAL(+). We used Glasgow Coma Scale (GCS), Abbreviated Injury Severity Score (AIS), Injury Severity Score (ISS), Early Warning Score (EWS) and Revised Trauma Score (RTS) for trauma scoring. The relationship between BAL and patients’ age, sex, trauma type, vital signs, GCS, EWS, RTS, AIS and ISS values are examined.Results: In this study 102 multitrauma patients examined. 81 of them were male (% 79,41) and 21 of them (% 20,59) were female. From a total of 102 patients who had applied to ED; 18 (% 17,65) patients had BAL (+), 84 (% 87,26) patients had BAL (-); 89 (% 87,26) patients had blunt, 13 (% 12,74) patients had penetrating trauma. There is no significant relationship found between BAL and age distributions, penetrating or blunt trauma types, patients’ vital signs (SBP, DBP, HR, RR) There is a significant difference observed between BAL (-) and BAL (+) patients with GCS groups. It is seemed that most of the patients who have a GCS between 14 to 15 are in the BAL (-) group. In BAL (+) group which has 18 patients; there was only 2 patients whose GCS is between 14 to 15. Rest of 16 patients also had a GCS as 13 or below. There is also a significant difference between blunt and penetrating trauma groups’ head-neck and abdomen traumas’ AIS values. There is no statistically significant relationship was found between BAL and AIS values of these patients except the face area. There is no significant difference observed between patients BAL’s who had an ISS score above 25 or below 25. Also RTS evaluated with BAL and no significant difference was found between groups. A positive, powerfull and significant correlation between ISS and EWS to envisage the severity of multitrauma patients was observed.Conclusion: Although alcohol intake is an important risk factor for trauma; our current study which searchs blood alcohol levels and its changes in trauma scores showed us that there is not a significant relationship between BAL and AIS, ISS and RTS which are related to trauma patients’ anatomic and physiological trauma scores.Key words: emergency department, blood alcohol level, trauma severity, alcohol, trauma scoring systemsItem Metadata only Acil servise konversiyon bozukluğu ile başvuran hastalarda sosyal uyum kendini değerlendirme ölçeğinin uygulanması(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Şinasi, Dr. Mehmet Mustafa; Onur, Özge Ecmel; Acil Tıp Anabilim DalıÖZETKonversiyon bozukluğu; belirtileri telkinle ortaya çıkan ve telkinle kaybolansomatik ve psişik çeşitli belirtiler topluluğu, duyu ya da istemli motor işlevlerinietkileyen, nörolojik ya da diğer bir genel tıbbi durumu düşündüren, bir ya da birdenfazla semptomun eşlik ettiği psikiyatrik bir bozukluktur. Bu semptomların psikolojiketkenlere eşlik ettiği düşünülür, çünkü bu semptomların başlamasından önceçatışmalar veya diğer stres etkenleri vardır. Psikiyatride Hastalıkların Tanımlanmasıve Sınıflandırılması Elkitabı, Yeniden Gözden Geçirilmiş Dördüncü Baskı (DSMIV-TR) kriterlerine göre konversiyon bozukluğu; somatoform bozukluklar altındasınıflandırılmıştır. Bu çalışmada konversiyon tanısı alan hastaların sosyal uyumproblemi olup olmadığının araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmamıza Ocak 2012 –Ocak 2013 yılları arasında Marmara Üniversitesi Acil Tıp Kliniği’ne başvuran,konversif davranışlar sergileyen ve altta yatan organik problemi ekarte edilenhastalar alındı. Çalışma konversif bozukluk sebebiyle acil servise başvuran hastalarınsosyal uyum problemlerinin olup olmadığı araştırılması için prospektif olarakplanlandı. Çalışma hastalarının sosyal uyum problemi varlığı durumunun aynı bölgetoplumundan farklılık gösterip göstermediğinin değerlendirilebilmesi için sağlıklıgönüllülerden kontrol grubu oluşturuldu. Sosyal uyum problemi varlığınınaraştırılması için Sosyal Uyum Kendini Değerlendirme Ölçeği kullanıldı. Belirlenmişbir puanlama sistemine göre puanlanan anketler ile hastaların uyum problemlerininolup olmadığı araştırıldı. Onam vermeyenler veya sonradan vazgeçenler çalışmadışına çıkarıldı. 125 hastadan oluşan bir çalışma grubu ve 60 hastadan oluşan birkontrol grubu oluşturuldu. İstatistik analizler SPSS 15,0 programı ile yapıldı.İstatistik analizlerde ki-kare testi kullanıldı. İstatistik anlamlılık sınırı olarak %95Güven aralığında p<0,05 alındı. Çalışmamız sonucunda kontrol grubu ilekıyaslandığında konversif bozukluğu olan hastalarda herhangi bir sosyal uyumproblemi veya depresif durumun farkına rastlanmadı.iiiİNGİLİZCE ÖZETConversion is a disorder of a group of somatique and psychic symptoms whichis determined and cured by inculcation, that effects sense and voluntary motorfunctions, gives the impression of a neurological/general medical condition, andaccompanied by one or more symptoms. These symptoms are thought to beaccompanied by psychological factors because of the fact that there are conflicts andother stress factors beforehand. According to Handbook of Definition andClassification of conditions/disorders/illnesses in psychology (updated 4. Edition)(DSM-IV-TR) conversion disorder is classified under the somatoform disorders. Thisstudy aims to research whether patients with conversion disorder diagnosis have asocial adaptation problem underneath. Our study includes patients with conversivebehavior without any organic problems which has been admitted to MarmaraUniversity Emergency department from January 2012 – until January 2013. Theresearch has been planned prospectively in order to research whether emergencypatients with conversion disorder diagnosis have a social adaptation problemunderneath. To determine whether this situation differ from the local community, agroup of healthy volunteers has been generated as a control group. To be able toresearch the presence of social adaptation problems, “Self Social AdaptationAssessment Scale” has been used. A survey with certain grade criteria has beenapplied. Patients without consent have been discarded from the study. A group of125 patients has been formed as a study group and a group of 60 patients has beenformed as a control group. Statistical analysis has been done by SPSS 15.0 programalong with qui-square test. Significance level limit of %95 and confidence intervalp<0,05 has been used as standards. According to our study, when compared tocontrol group, patients with conversive disorder do not show any differences ofsocial adaptation problem or depressive situation.ivItem Metadata only Acil servise nöbet şikayetiyle başvuran hastalarda S100B proteininin düzeyi ve dağılımı(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2010) Doğan, Fatma Sarı; Altınok, Arzu Denizbaşı; Acil Tıp Anabilim DalıItem Metadata only Acil servise senkop ile başvuran hastalarda, serum S100B protein düzeyi yüksekliği ile ilişkili değişkenlerin belirlenmesi(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Akoğlu, Haldun; Denizbaşı, Arzu; Acil Tıp Anabilim DalıItem Metadata only Acil servise serebrovasküler hastalık nedeniyle başvuran kişilerde plazma aldosteron düzeyinin araştırılması(Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Abdurrahmanoğlu, Chassan; Denizbaşı, Arzu; Acil Tıp Anabilim Dalı