Tez Koleksiyonu

Permanent URI for this collection

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 38694
  • Publication
    Petrol faaliyetlerinde yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı : Rafineri için örnek çalışma
    (2024) Dağdeviren, Şeyma Nur; Oral, Bülent; Marmara Üniversitesi; Fen Bilimleri Enstitüsü; Elektrik- Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı; Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bilim dalı
    Petrol birincil bir fosil enerjisi kaynağı olarak, elektrik enerjisi ise ikincil enerji olmasıyla beraber fosil ve yenilebilir enerji kaynaklarından üretimi ile yüz elli yıllı aşan süreçte ekonominin, teknolojinin ve siyasi gelişmelerin önemli unsurları olmaktadır. Ulaşımdan sanayiye, ısınmadan aydınlatmaya birçok alanda kullanılan petrol ve elektrik enerjisi yatırımları ve piyasa faaliyetlerini de doğrudan etkilemektedir.Üretilen petrolün önemli bir yüzdesi üretim, taşıma ve rafinasyon faaliyetlerinde tüketilmektedir. Günümüzde petrol ve doğal gazın yerini, geleneksel olmayan ikincil kaynaklar almaktadır. Petrol ve doğalgazın sınırlı birincil enerji kaynakları olduğundan geleneksel olmayan kaynaklara yönelime rağmen gelecekte artan enerji kullanımıyla emisyonların artması söz konusudur. Fosil enerji kaynaklarının kullanımının ve emisyonların artması, olumsuz çevresel etki olarak karşılaşılacak faktörlerin başında gelmektedir.Yenilenebilir enerji teknolojilerinin entegrasyonu, petrol ve gaz üretiminde fosil yakıtların kullanımını azaltmanın yollarından biridir. Bu sayede sadece işletme maliyetleri azaltılmaz, aynı zamanda emisyonlar ve olumsuz çevresel etkiler de azaltılabilir. Yenilenebilir teknolojiler petrol ve gaz prosesinin birçok aşamasında entegre edilebilir. Böylece petrol ve gazın aranması, çıkarılması, taşınması, rafinasyonu faaliyetlerinde yenilenebilir enerji teknolojilerinin kullanımıyla sera gazı emisyonlarında azalmasına katkı yapmalarını sağlanacak, bu süreçte yer alan firmaların kamuoyundaki çevresel dezavantajlı yaklaşımını farklı bir bakış getirecektir. Petrol ve gaz üretimi ile diğer madencilik ve endüstriyel süreçlerde düşük maliyetli yenilenebilir teknolojilerin benimsenmesi, petrokimya ve havacılık gibi yüksek değerli kullanımlar için karlılığın ve sürdürülebilirliğin artırılması katkı yapacaktır.Bu çalışmada yenilenebilir enerjinin petrol ve gaz operasyonlarına entegrasyonu bir petrol rafinerisi üzerinden incelenmiştir. Bu kapsamda petrol rafinerileri özelinde yenilenebilir enerji konusunda yapılabilecekler üzerinde durulmuştur. Bir petrol rafinerisindeki su tankları üzerine fotovoltaik panel kurulumu teknik olarak incelenerek, modellenmiş ve ekonomik analizi yapılmıştır.
  • Publication
    3 boyutlu üretim araçları ile geliştirilen tasarımların 7. sınıf öğrencilerinin uzamsal becerilerine, malzeme bilgilerine, mühendislik tasarım süreçlerine ve akademik başarılarına etkisi
    (2024) Öz Yıldız, Reyhan; Şahin, Fatma; Marmara Üniversitesi; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Matematik ve Fen Bilimleri Eğitimi Anabilim Dalı; Fen Bilgisi Öğretmenliği Bilim Dalı
    Mühendislik tasarım süreci; temel bilimlerde (matematik, fizik, kimya ve biyoloji vb.) edinilen teorik bilgilerin özümsenmesi ile başlayan, teknoloji ve teknolojik cihazları kullanarak gerçek dünyada karşılaşılan problemlere çözüm üretme şeklinde devam eden bir süreçtir. Mühendislik tasarım süreçlerinde ilk olarak matematik ve fen alanlarında edinilen bilgiler ile problemlerin ideal koşullarda analitik yollar ile çözümleri elde edilir. Bu durum ilk olarak mühendislikte tasarımın önemini vurgular (tasarım aşaması). İkinci olarak tasarlanan cihaz veya sistemler farklı üretim süreçlerinden (imalat, şekil verme, yazılım vb.) faydalanarak gerçekleştirilir (üretim). Son olarak elde edilen çözümlerin geçerliliği deney ve gözlemler yardımı ile test edilir (kontrol). Bu süreçte karşılaşılan problemler ve hatalar yeniden değerlendirilerek tasarımlar sürekli güncellenir. Böylece çeşitli yaşamsal problemlerin çözümüne ulaşılır. Bu kapsamda mühendislik alanında teorik bilgilerin özümsenmesi, deneme yanılma süreçlerinde doğru yorum yapma, ürünleri oluştururken ise içerik bilgisi, doğru malzeme seçme ve 3 boyutlu uzamsal düşünebilme becerisi büyük önem taşımaktadır. Bu araştırmanın temel amacı 3 boyutlu üretim araçları kullanılarak gerçekleştirilen tasarım odaklı fen etkinliklerinin 7. sınıf öğrencilerinin uzamsal becerilerine, malzeme bilgilerine, mühendislik tasarım süreçlerine ve Saf Madde ve Karışımlar konusundaki akademik başarılarına etkisini araştırmaktır. Öğrencilerin uygulama öncesinde ve sonrasında uzamsal becerilerinin, mühendislik odaklı malzeme bilgilerinin ve akademik başarılarının kullanılan öğrenme yaklaşımlarına göre anlamlı farklılık gösterip göstermediği incelenmiştir. Öğrencilerin uygulama süresince doldurdukları 3 Boyutlu Tasarım ve Fen Etkinlikleri Kitapçığı ile mühendislik tasarım süreçlerindeki gelişimleri incelenmiştir. Çalışma 7. sınıfların bilim uygulamaları seçmeli dersinde gerçekleştirilmiş 22 ders saati ile sınırlandırılmıştır. Deney grubunda dersler uzaktan öğretim ve 3 boyutlu üretim araçları kullanılarak tasarım odaklı etkinlikle; kontrol grubunda dersler uzaktan öğretim ve MEB ders kitabı izlenerek yürütülmüştür. Araştırmada nitel ve nicel araştırma yöntemlerinin bir arada kullanıldığı karma model uygulanmıştır. Araştırmanın nicel boyutunda Uzamsal Beceri Testi, Malzeme Bilgisi Testi ve Akademik Başarı Testi; nitel boyutunda 3 Boyutlu Tasarım ve Fen Etkinlikleri Kitapçığı kullanılmıştır. Nicel boyuttaki verilerin analizinde betimsel istatistikler kullanılarak yarı deneysel desene ait araştırma verileri; nitel boyuttaki verilerin analizinde içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Çalışma sonucunda elde edilen veriler belirtilen tekniklerle analiz edilerek verilerin değerlendirmesi yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre uygulanan yöntem deney ve kontrol grupları son testleri karşılaştırıldığında deney grubunda yer alan öğrencilerin, malzeme bilgisine ve uzamsal becerinin gelişimine anlamlı düzeyde olumlu yönde etki gösterdiği görülmüştür. Deney ve kontrol grupları son testlerinin Saf Madde ve Karışımlar konusuna yönelik akademik başarı testi açısından karşılaştırılmasında ise anlamlı farklılık tespit edilememiştir.
  • Publication
    Osmanlı İmparatorluğu'nda Istabl-ı Âmire Teşkilâtı (XV-XVI. yüzyıllar)
    (2024) Karahan, Ayşe; Ahıshalı, Recep; Marmara Üniversitesi; Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü; Türk Tarihi Anabilim Dalı; Yeni Çağ Tarihi Bilim Dalı
    Giriş ve üç bölümden müteşekkil bu çalışmada, Osmanlı saray teşkîlatı birimlerinden olan Istabl-ı Âmire’nin XV-XVI. yüzyıllardaki teşkilât yapısı incelenmiştir. Giriş’te, öncelikle Osmanlı Devleti’nden önce hüküm süren Türk-İslam devletlerinin ana hatlarıyla Istabl teşkilâtları hakkında bilgi verilmiştir. Daha sonra çalışmada kullanılan ana kaynakların muhtevası tanıtılarak konu ile ilgili mevcut literatür hakkında bir değerlendirme yapılmıştır. Birinci bölümde, Istabl-ı Âmire’nin kuruluşu ve gelişimi, incelenen dönem içerisindeki personelinin mevcudu, maaşları ve terfileri izah edilmiştir. Bunun yanı sıra Istabl-ı Âmire’nin gelirleri; koru, çayır ve kışlakları; taşrada teşkilâta bağlı olarak görev yapan voynukları; hayvan, yem ve malzeme temini ile bunların ilgililere dağıtımı birinci bölümde üzerinde durulan diğer hususlardır. İkinci bölümde, Istabl-ı Âmire teşkilâtının büyük mîrâhûr tarafından yönetilen Büyük Âhûr kısmındaki birimleri ve görevlileri hakkında malûmat verilmiştir. Üçüncü bölümde de, Istabl-ı Âmire teşkilâtının küçük mîrâhûrun idareciliğini yaptığı Küçük Âhûr kısmındaki birimleri ve görevlileri izah edilmiştir.
  • Publication
    Düşük doz iyonize radyasyonun zebra balığı embriyolarının gelişimi üzerine etkileri
    (2024) Kollayan, Burcu Yeliz; Yalçınkaya, Şebnem Erçalık; Marmara Üniversitesi; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Anabilim Dalı
    Amaç: Bu çalışmada diş hekimliği radyolojisinde tanı amacıyla kullanılan düşük doz iyonize radyasyon maruziyetinin zebra balığı embriyolarındaki gelişime, nörogeneze ve otizm spektrum bozukluğuna (OSB) etkilerinin biyokimyasal ve moleküler düzeyde araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: Fertilizasyon sonrası, zebra balığı embriyoları kontrol(ışınlanmayan), 0,08, 0,15s ve 0,30s sürelerde dental röntgen cihazından x-ışını uygulanmak üzere dört gruba ayrılmıştır. Doz ölçümünde optik luminesens (OSL) dozimetreler (Epsilon Landauer, İstanbul, Türkiye) kullanılmıştır. Embriyoların 24., 48. ve 72. saatteki ölüm-kalım ve koryondan çıkış analizleri yapılmış, oksidan-antioksidan parametreler ile apoptotik süreçler biyokimyasal olarak değerlendirilmiştir. Görülen malformasyonlar kayıt altına alınmış ve lokomotor aktivite testleri değerlendirilmiştir. Embriyonların gelişiminin yanı sıra RT-PCR ile OSB ve nörogenez ile ilgili seçilen gen aktivitelerinin ekspresyonları incelenmiştir. Bulgular: X-ışını maruziyet gruplarında pigmentasyon kaybı, perikardiyal ödem, yolk sak ödemi ve skolyoz görülmüştür. Zebra balığı embriyolarına 0,08 s, 0,15 s ve 0,30 s sürelerde uygulanan x-ışınının OSL dozimetrede absorbe edilen vücut dozu değerleri sırasıyla 7,17, 23,17 ve 63,83 mSv olarak ölçülmüştür. Tüm maruziyet gruplarında kontrol grubuna oranla lokomotor aktivitede azalma, lipit peroksidasyonda, glutatyon-s-transferaz aktivitesinde, nitrik oksit seviyesinde artma ve süperoksit dismutaz, AChE aktivitesinde azalma görülmüştür. Katalaz aktivitelerinde kontrol grubuna göre maruziyet gruplarında azalma, maruziyet süresi arttıkça katalaz aktivitelerinde artış görülmüştür. Maruziyet gruplarında bax, bcl2a, p53, eif4eb aktivitelerinde artış, syn2a, neruog1, elavl3, shank3a, adsl gen ifadelerinde azalma görülmüştür. Sonuç: Düşük doz iyonize radyasyon uygulanan gruplarının tümünde oksidan ve antioksidan sistemde olumsuz etkiler, apoptoz-antiapoptoz sürecinde bozulmalar ve malformasyonlar yanında OSB ve nörogenez ile ilgili gen ifadelerinde değişiklikler görülmüş ve bu etkiler en belirgin 0,30 saniye grubunda gözlenmiştir. Çalışmanın bulguları iyonize radyasyonun düşük dozlarıyla otizm arasındaki ilişkiye daha yakından bakılması gerektiğini göstermiştir.
  • Publication
    Fiziksel engelli ergenlere verilen cinsel sağlık psikoeğitim programının etkinliğinin değerlendirilmesi
    (2024) Aşık, Raife; Karaca, Semra; Marmara Üniversitesi; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Hemşirelik Anabilim Dalı; Psikiyatri Hemşireliği Anabilim Dalı
    Amaç: Bu araştırma online cinsel sağlık psikoeğitim programının fiziksel engelli ergenlerde cinsel sağlık tutumları üzerinde etkinliğini değerlendirmek amacıyla yapıldı.Gereç ve Yöntem: : Bu araştırmada, ön test, son test, izlem ölçümlü randomize deneysel desen kullanıldı. Çalışmanın evrenini, Türkiye Omurilik Felçliler derneğine üye olan 12-15 yaştaki ergenler oluşturdu (N:600). Araştırma 55 ergen ile tamamlandı. Çalışma verileri “Katılımcı Bilgi Formu” ve “Cinsel Sağlık Bilgi ve Tutum Envanteri’nin” “Tutum Ölçeği Alt boyutları” ile psikoeğitimden önce, eğitim sonunda ve 3.ayda izlemde toplandı.Bulgular: Cinsel sağlık psikoeğitim programı sonrası, müdahale grubunun kendi içinde son test ve 3.ay izlem puanlarının ön test puanına göre daha yüksek olduğu, ancak gruplar arası farklılıklarda müdahale ve kontrol gruplarının arasında anlamlı bir farklılık olmadığı belirlendi (p>0,05). Müdahale grubunun, cinselliğe ilişkin tutum ölçeği (F=5,785, p=0,008), cinsel davranışlara ilişkin tutum ölçeği (F=5,596, p=0,008) ve cinsel yolla bulaşan hastalıklara ilişkin tutum ölçeği (F=5,477, p=0,009) puanlarında anlamlı bir artış oldu. Toplumsal cinsiyet rolleri, cinsel istismar, cinsel sağlık ve kişisel hijyene ilişkin tutum puanlarında anlamlı farklılık tespit edilmedi (p>0.05).Sonuç: Bu çalışmanın sonuçları; online cinsel sağlık psikoeğitim programının fiziksel engelli ergenlerde cinselliğe ilişkin tutum, cinsel davranışlara ilişkin tutum ve cinsel yolla bulaşan hastalıklara ilişkin tutumlarda etkili olduğunu göstermekte olup, programın cinsel sağlık hizmetlerinin geliştirilmesine kullanılabileceğini düşündürmektedir.
  • Publication
    Investigation of recent climate in North-Western Turkey by paleoclimatic reconstruction of borehole temperatures
    (2024) Çelik, Buğra; Erkan, Kamil; Baltacı, Hakkı; Marmara Üniversitesi; Fen Bilimleri Enstitüsü; Çevre Mühendisliği Anabilim Dalı
    Yakın dönemde yaşanan iklim değişikliğinin etkileri dünya genelinde farklılık göstermektedir. Bu konuda isabetli çıkarımlar yapabilmek için ve de geleceğe yönelik iklim tahminleri ve iklim değişikliğinin etkilerini hafifletecek planlar oluşturabilmek için bölgesel farklılıkları anlamak büyük önem taşımaktadır. Kuyu sıcaklığı rekonstrüksiyonu, bir bölgenin zemin yüzey sıcaklığı geçmişini belirlemek için yaygın olarak kullanılan yöntemlerden biridir. Bu çalışmada, Türkiye’nin Kuzey Batı kesimlerindeki son yüzyıla ait zemin yüzey sıcaklığı değişimlerinin rekonstrüksiyonu için, Batı Karadeniz Bölgesi'ndeki beş farklı lokasyondan elde edilen, yüksek hassasiyetli (<0.01 K) sondaj sıcaklık-derinlik verileri kullanılmıştır. Ölçüm yerlerinden dördü, iç kısımdaki kırsal alanlarda yer almaktadır ve kentsel ısı adası etkisinden uzaktır. Sıcaklık rekonstrüksyonları, Functional Space Inversion metodu kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar, çalışmanın kapsadığı bölgede zemin yüzey sıcaklığı değerlerinin 1900-1970 yılları arasında ortalama 0,1°C düştüğünü ve 1970-2010 yılları arasında ortalama 0,99 °C arttığını ortaya koymaktadır. İç bölgelerden elde edilen sonuçlar, 1900-1975 arasında ortalama 0,24°C soğuma ve 2010 yılına kadar ortalama 0,94°C ısınma göstermektedir. Kıyı bölgesinden elde edilen sonuçlarda soğuma periyoduna rastlanmamıştır. 1990-2010 dönemini kapsayan zemin yüzey sıcaklığı rekonstrüksiyonları hızlı bir ısınma trendine işaret etmektedir. Bu döneme ait, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nden elde edilen hava sıcaklığı ölçüm verileri de model sonuçlarıyla uyumlu bir ısınma periyodunu göstermektedir. Sonuçlar bölgenin güncel küresel ısınmaya karşı olan yüksek duyarlılığını göstermektedir.
  • Publication
    Mevzuat (VUK, GVK, KVK, TTK) ile standartların (TMS-16/UFRS-BOBİ FRS, KÜMİ FRS) maddi duran varlıklar özelinde amortisman yöneylem araştırması
    (2024) Biçer, Ali; Arzova, Sabri Burak; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; İşletme Anabilim Dalı; Muhasebe Finansman Bilim Dalı
    Bu çalışma, amortismana tabi iktisadi (maddi duran varlıkların) kıymetlerde amortisman uygulamalarının Türk Vergi Mevzuatı özellikle de Vergi Usul Kanunu ile maddi duran varlıklarda amortismana konu olan standartlar açısından ele alınarak örnek uygulamalar ile arasındaki farklılıkları ortaya koymaktadır. İşletmelerde muhasebe işlemlerinin yani defterlerin tutulmasında Türkiye Muhasebe Standartları-16 temel belirleyici konuma getirilmek istenmektedir. Türkiye Muhasebe Standardı–16 maddi duran varlıkların muhasebeleştirilmesi (aktifleştirilmesi) , defter değerlerinin (amortismana tabi değerin) belirlenmesi ve bunlarla ilgili gider olarak yansıtılması gereken amortisman tutarları ile değer düşüklüğü zararlarının uygulama esaslarını açıklamaktadır.
  • Publication
    Application of mechanical and hybrid connection types of carbon fiber reinforced polymer composites
    (2024) Kaplan, Nil; Güllüoğlu, Arif Nihat; Marmara Üniversitesi; Fen Bilimleri Enstitüsü; Metalürji ve Malzeme Mühendisliği Anabilim Dalı
    Bu çalışmada, CFRP-CFRP ve CFRP-Al 7075-T651 plakları birleştirmede kullanılacak bağlantıların çekme kuvveti karşısında dayanımını geliştirebilecek kompozisyonlar araştırılmıştır. Çoklu perçin bağlantılarına alternatif olarak perçinli/yapıştırıcılı bağlantılar geliştirilmiştir. CFRP kompozit laminat, elle yatırma yöntemi ve vakumlu torbalama yöntemi kullanılarak üretilmiştir. Kompozitler tek bindirmeli bağlantılarının birleştirme yöntemini geliştirmek için farklı birleştirme yöntemleri uygulanmıştır. Bindirme uzunluğuna göre malzeme ve bağlantı tipi incelenmiştir. Malzemelere ilişkin olarak CFRP-CFRP ve CFRP-Al 7075-T651 eşlenikli bağlantılar üretilmiştir. Birleşim türleri için perçinli ve perçinli/yapıştırıcılı tek bindirmeli birleşimler birleştirilmiştir. Numuneler 25 mm ve 60 mm'lik farklı bindirme uzunluklarında yapılmıştır. Birleştirilen numuneler çekme yüklemesine tabi tutulmuş ve 25 ve 60 mm bindirme uzunluklarına sahip perçinli ve perçinli/yapıştırmalı CFRP-CFRP ve CFRP-AL 7075-T651 numuneleri karşılaştırarak yük taşıma kapasitesi araştırılmıştır. Perçinli tek bindirmeli bağlantı verimliliği malzeme yönünden incelendiğinde CFRP-CFRP bağlantıları CFRP-Al 7075-T651 bağlantılarına kıyasla daha yüksek dayanım elde etmiştir. Bindirme bölgesindeki perçinlerden çekme yönü tarafında bulunanlar, daha fazla stres biriktirmiştir. Perçinli yapıştırıcılı hibrit bağlantılar incelendiğinde yapıştırılan yüzey malzemeleri ve yapıştırıcı arasındaki uyumluluğun kritik bir öneme sahiptir. Epoksi yapıştırıcı ile uyumlu CFRP-CFRP bağlantılara eklenen perçin stresi yapıştırıcı ve perçinler arasında paylaştırmış ve bağlantı dayanımını yüksek ölçüde arttırmıştır. Hibrit bağlantılarda yapıştırıcı ile uyuma bağlı olarak uzun bindirme mesafesine sahip bağlantıların, kısa bindirme mesafesili bağlantılara kıyasla çekme yüküne karşı en yüksek dirence sahip olduğu kanıtlanmıştır. Hibrit bağlatılı CFRP-Al 7075-T651 numunelerinde, epoksi ve AL 7075-T651 arasındaki yüzey uyumsuzluğuna bağlı olarak yapıştırıcı tutunamamış ve bağlantı perçinli bağlantı gibi davranmıştır. Deneysel sonuçların doğruluğunu ispatlamak amacıyla doğrusal olmayan Sonlu Elemanlar Analizleri ANSYS yazılımında gerçekleşmiştir. Non-lineer analiz ile bağlantıların elastik plastik davranış sonuçları, deneysel sonuçlar ile uyumlu çıkmıştır.
  • Publication
    A multidimensional resource allocation model for cloud computing
    (2024) Uslu, Ayşenur; Özer, Ali Haydar; Marmara Üniversitesi; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bilgisayar Mühendisliği Anabilim Dalı
    Bilgi işlem hizmetlerinin sağlanmasında hakim bir paradigma olan bulut bilişim, ölçeklenebilirliği ve maliyet etkinliği nedeniyle talepte hızlı bir artışa tanık olmuştur. Ancak bulut kaynaklarını barındıran veri merkezlerinin enerji tüketimindeki artış, çeşitli çevresel kaygıları da beraberinde getirmiştir. Bu çalışma, Enerji-Bilinçli Birleşimsel Müzayede Tabanlı Çok Boyutlu Kaynak Tahsis Modeli (EBM-ÇBKT), birleşimsel müzayede yöntemiyle sanal kaynakların kullanıcılara tahsisi için enerji-bilinçli çözüm sağlamanın bir yolu olarak sunmaktadır. EBM-ÇBKT, mantıksal VE ve VEYA ilişkilerini destekleyen, kullanıcıların karmaşık kaynak gereksinimlerini göndermelerini sağlayan, çok birimli, ayrımcı olmayan bir birleşimsel açık artırma modeli kullanmaktadır. Bu tahsis modelinde, her bir fiziksel kaynak çok boyutlu bir kapasite vektörü ile gösterilmektedir. Her boyut, CPU işlem gücü, bellek, GPU, depolama ve ağ bant genişliği gibi belirli bir kaynak kapasitesi sınırını belirtmektedir. Açık artırmada kullanıcılar, ihtiyaç duydukları her bir sanal kaynağın kapasite vektörünü belirterek tekliflerini açıklamaktadır. Model, boşta güç tüketimini azaltmak için konsolidasyonu vurgulayarak kaynak tahsisini optimize edip sağlayıcının karını en üst düzeye çıkarmayı ve enerji maliyetlerini en aza indirmeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla modelin matematiksel formülasyonu ile tahsis ve yerleştirme belirleme problemi tasarlanmıştır. Problem NP-zor olduğundan, çeşitli sezgisel çözüm yöntemleri tanıtılmıştır. Sezgisel yöntemlerin performansını değerlendirmek amacıyla model için sentetik bir test senaryosu üreteci üretilmiştir ve kapsamlı bir test paketi hazırlanmıştır. Sentetik test üreteci ile yapılan deneyler sayesinde, önerilen yöntemlerin makul zaman dilimlerinde optimuma yakın çözümler bulabileceği gösterilmiştir.
  • Publication
    Termoplastik dokuma prepreg geliştirilmesi ve özelliklerinin incelenmesi
    (2024) Ulupınar, Betül; Usta, İsmail; Gültekin, Nergis Demirel; Marmara Üniversitesi; Fen Bilimleri Enstitüsü; Tekstil Mühendisliği Anabilim Dalı; Tekstil Mühendisliği Bilim Dalı
    Dünyada ve ülkemizde tekstil takviyeli polimer matrisli kompozit malzemelerin kullanımı yaygınlaşmaktadır. Tekstil takviyeli polimer matrisli kompozit yapılarda tekstil lifleri ve polimer malzeme kullanılmaktadır. Takviye edilen lifin mukavemet sağlaması için matrisin lifi çevrelemesi gerekir. Bu duruma ıslanma denir. Matris ve lif arasında ıslatma için bir sınır bulunmaktadır. Bu sınıra kadar lif oranı arttıkça mukavemet artar. Lifler; tek yönlü, dokuma, açılı (kolon) dokuma, dokunmamış yüzey geometrilerinde oluşturulmaktadır. Dokuma kumaşlarda liflerin matris tarafından ıslanması bağlantılar sebebiyle zor olmaktadır. Kullanılan lifler kompozit yapıda yönlenmenin belirlenmesini sağlamaktadır. Kompozit malzemelerde yönlenme yapının mekanik ve fiziksel özelliklerini doğrudan etkilemektedir. Takviye etkisi yüksek olan dokuma kumaşlar yönlenmiş durumdadır. Lifler; düşük yoğunluk, yüksek elastisite modülü, sertliğe ve yüksek kimyasal korozyon direncine sahiptir. Kompozit yapılarda matris bileşeni sürekli yapı karakterine sahiptir. Matris fazı kompozit yapının takviye bileşeninin bütünlüğünü koruyarak son şeklini almasını sağlamaktadır. Matris, kompozit yapıda sünek ve sertliği daha az olan bileşendir. Kompozit malzemelerde matris bileşeni yapıya maruz bırakılan yükün takviye bileşenine, takviye bileşenleri arası aktarımı ve homojen dağılım imkânı sunar. Matris bileşeni, takviye bileşeninden daha düşük mukavemet değerlerine sahiptir.Tez çalışmasında tasarım kolaylığı, yüksek rijitlik, yüksek mukavemet, korozyon direnci v.b. özelliklerinden dolayı takviye olarak cam elyaf kullanılmıştır. Matris malzeme olarak tekrar şekil verilebilirlik, tamir edilebilirlik ve yüksek kırılma tokluğu sebebiyle termoplastik matris kullanılmıştır.Geleneksel dokuma prepreglerde yaşanan reçine birikmesi ve impregrasyon sorunlarına çözüm oluşturmak için slit tape UD prepreglerden termoplastik dokuma prepregler geliştirilmiştir. Eş yönlü/sürekli(UD) prepreglerler dokuma işlemine uygun genişliklerde dilme işlemi gerçekleştirilmiştir. Kompozit prepreg dokuma sistemine uygun dokuma makinasında 16 mm ve 20 mm bant genişlikleri, 2/2 dimi ve 4/1 saten desenlerde kumaş üretimi gerçekleştirilmiştir. Bant genişliklerine uygun dokuma makinasında cağlık, çözgü levendi, gücü teli, tarak ve atkı atma mekanizmasında revizyon yapılmıştır. Referans olarak dokuma prepreglerin geleneksel üretim yöntemi olan tekstil dokuma kumaş bazlı prepreg (organosheet) üretim yöntemi kullanılmıştır. Bu kapsamda takviye malzeme olarak ticari dokuma kumaş, matris malzeme olarak polimer film alınıp laminasyon hattında film kaplama prosesi ile prepreg üretimi yapılmıştır. Tekstil bazlı geleneksel dokuma prepregler ve şerit prepregden dokunmuş prepreglere çekme, eğme, darbe ve tabakalar arası kayma testler uygulanarak performans karşılaştırılması yapılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre 20 mm bant genişliğinde saten dokumaların performansının daha iyi olduğu istatistiksel analizlere göre tespit edilmiştir.
  • Publication
    Hypericum cardiophyllum bitkisinin biyolojik aktivitelerinin incelenmesi, fitokimyasal bileşiklerinin analizi ve nanopartikül formülasyonlarının hazırlanması
    (2024) Ermanoğlu, Mizgin; Taşkın, Turgut; Marmara Üniversitesi; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Farmakognozi Anabilim Dalı
    Amaç: Bu çalışmanın amacı Hypericum cardiophyllum bitkisinden elde edilen farklı ekstrelerin in vitro antioksidan, anti-kolinesteraz ve anti-üreaz aktivitelerinin incelemesi, en güçlü biyoaktif ekstrenin tespit edilmesi ve bu ekstreden nanopartikül formlarının hazırlanması, ham ekstre ve ekstre yüklü nanopartikülün biyolojik aktivitelerinin karşılaştırılması ve daha sonra fitokimyasal içeriklerinin HPLC-DAD ile analiz edilmesidir.Gereç ve Yöntem: Farklı ekstrelerin ve ekstre yüklü nanopartiküllerin antioksidan aktiviteleri DPPH, FRAP ve CUPRAC yöntemleri ile tayin edildi. Ekstrelerin ve ekstre yüklü nanopartiküllerin anti-kolinesteraz ve anti-üreaz aktiviteler sırasıyla Ellman ve indofenol yöntemleri kullanılarak incelendi. Bitkiden elde edilen ham ekstrelerin ve nanopartikülün içerdiği fenolik bileşiklerin miktarı FCR yöntemiyle tespit edildi. Biyoaktif ekstreden yeşil kimya prensibine uygun olarak aljinatın sulu ortamda kullanımı ve ortam basıncında kurutulması ile nanopartiküller hazırlandı. Biyoaktif ekstrenin ve ekstre yüklü nanopartikülün fitokimyasal içeriği HPLC-DAD ile analiz edildi. Bulgular: Bitkiden elde edilen metanol ekstresi diğer ekstrelere kıyasla en güçlü antioksidan aktivite (DPPH, FRAP, CUPRAC), asetilkolinesteraz ve üreaz enzim inhibisyon potansiyeline sahip olduğu belirlendi. Metanol ekstresinin en yüksek miktarda fenolik bileşik içerdiği tayin edildi. Metanol ekstresi ve bu ekstreden hazırlanan nanopartikülün biyolojik aktiviteleri karşılaştırıldığında, ham metanol ekstresinin nanopartikül formundan daha güçlü antioksidan, fenolik madde içeriği ve anti-üreaz aktivite sergilediği saptandı. Metanol yüklü nanopartikülün ham ekstreden daha güçlü antikolinesteraz aktivite gösterdiği gözlemlendi. Bitkiden elde edilen metanol ekstresinin klorojenik asit (6,312 µg/mg ekstre) rutin (31,271 µg/mg ekstre) ve 8-OH salvigenin (14,370 µg/mg ekstre) bileşiklerini içerdiği HPLC-DAD ile kantitatif olarak analiz edildi. Metanol ekstre yüklü nanopartikülün benzer şekilde klorojenik asit (3,598 µg/mg ekstre), rutin (10,446 µg/mg ekstre) ve 8-OH salvigenin (5,467 µg/mg ekstre) bileşiklerini içerdiği belirlendi.Sonuç: Metanol ekstre yüklü nanopartikül formunun önemli oranda aktivite göstermesi bu formların gelecekte antioksidan, anti-kolinesteraz ve anti-üreaz ajan olarak kullanılabileceğini düşündürmüştür.
  • Publication
    Coğrafya öğretim programlarındaki kazanımların duyuşsal yeterlilik açısından ders kitaplarına yansıması
    (2024) Yazıcı, Mustafa Can; Ünlü, Mehmet; Marmara Üniversitesi; Eğitim Bilimler Enstitüsü; Orta Öğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Anabilim Dalı; Coğrafya Öğretmenliği Bilim Dalı
    Araştırmanın ana amacı, MEB Talim Terbiye Kurulu tarafından hazırlanan ve ilk olarak 1973’ten itibaren kullanılmaya başlanan coğrafya eğitim programlarındaki kazanımların duyuşsal hedef açısından değerlendirmesini yapmak, bu alanda bir üst seviye için gerekebilecek maddeler üzerinde durulmaktır.Araştırmada 1973, 1982, 1992, 2005 ve 2018 yıllarında önemli değişikliklerin yapıldığı coğrafya öğretim programlarının taksonomik incelemesi yapılmış, ayrıca ders kitaplarına bunun nasıl yansıdığına bakılmıştır. Çalışmanın ana özeti şu şekildedir:• 1973, 1982 ve 1992 Coğrafya Öğretim Programlarımızın duyuşsal alanda gayet zengin olduğu; fakat bu durumun ders kitaplarına yansıtılmadığı• 2005 Coğrafya öğretim programında ise kazanımların duyuşsal açıdan ciddi şekilde zayıfladığı; fakat ders kitaplarında zengin duyuşsal etkinliklerin olduğu, bunun da ders kitabı ile öğretim programı arasında kopukluk yarattığı• 2018 programında ise duyuşsal açıdan önceki programa göre değerli eklemelerin yapıldığı ve ders kitaplarının da buna paralel olarak hazırlandığı söylenebilir• Araştırmamızda kazanımların madde madde, tablo eşliğinde taksonomik oranlaması yapılmış olup, grafikler yardımıyla da yüzdeleri gösterilmiştir.
  • Publication
    Öğretmenlerin sanal gerçeklik tutumlarını ölçmeye yönelik bir ölçek geliştirme çalışması
    (2024) Coşkun, Zeynep; Tunç, Emine Burcu; Marmara Üniversitesi; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı; Uluslararası ve Karşılaştırmalı Eğitim Bilim Dalı
    Bu araştırmanın amacı öğretmenlerin uzaktan eğitimle birlikte ortaya çıkan sanal gerçeklik kavramına yönelik tutumlarını ölçmeye çalışan geçerli ve güvenilir bir ölçek geliştirmektir. Ayrıca yurt içi ve yurt dışında görev yapan öğretmenlerin sanal gerçeklik uygulaması hakkındaki görüşlerinin ne yönde olduğunun, ortak ya da farklı düşüncelerin belirlenmesi de amaçlanmıştır. Karma paradigmaya dayalı bu araştırmada ölçek geliştirme aşaması için 587 öğretmenle, görüşlerin belirlenmesi aşaması için ise yurt içinden 50 ve yurt dışından 30 öğretmenden görüşler alınmıştır. Ölçeğin geliştirilmesi aşamasında açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizi sonuçlarına göre, 19 maddeyle toplam varyansın %55.44’ünü açıklayan üç faktörlü bir yapı ortaya çıkmıştır. Ölçeğin birinci boyutu bilişsel beceriler, ikinci boyutu eleştirel ve analitik beceriler, üçüncü boyutu ise duyuşsal beceriler olarak isimlendirilmiştir. Ölçek sonuçlarının Cronbach Alfa güvenirlik katsayısı .90, McDonald's ω güvenirlik katsayı .91 olarak elde edilmiştir. Alt boyutların güvenirlikleri ise .83 ve .91 arasında değerler almaktadır. Öğretmenlerin sanal gerçekliğe yönelik tutumları cinsiyet, branş, çalışma süresi, eğitim seviyesi, yaş ve çalıştığı kurum türüne göre de incelenmiş ve değişkenlerin geneli kapsamında manidar bir farklılık bulunmamıştır. Yurt içinde ve yurt dışında görev yapan öğretmenlerin sanal gerçeklik kavramına yönelik görüşleri kategorilendirilmiştir. Elde edilen görüşler paralellik göstermekle birlikte, iki grup da sanal gerçeklik uygulamasının; bağımlılık, gerçek dünyadan kopma ve ekonomik sorunlar gibi olumsuz yönleri olabileceği ifade edilmiş ve sanal gerçeklik kullanım alanlarının sanal gezi, eğitim, oyun ve eğlence alanları olabileceği belirtilmiştir. Bununla beraber sanal gerçekliğin yaparak yaşayarak öğrenmeye katkı sağlama ve öğrenmeyi zenginleştirme gibi olumlu katkılar sağlayacağı sonucuna da varılmıştır.
  • Publication
    Avro bölgesinde kuzey ve güney kutuplaşması : Ampirik bir çalışma
    (2024) Ardıç, Ezgi; Ersoy, İmre; Marmara Üniversitesi; Avrupa Araştırmaları Enstitüsü; Avrupa İktisadı ve İşletme Anabilim Dalı
    Avro Bölgesi’nde yakınsamayı sağlama konusuna EPB’nin kuruluşundan itibaren odaklanılmıştır. Bu nedenle giriş kriteri olarak belirlenen Maastricht Kriterleri (enflasyon oranı kriteri, faiz oranı kriteri, bütçe açığı kriteri, kamu borcu kriteri ve kurun belli bir bandın içinde kalması kriteri) ülkelerin nominal yakınsamayı sağlaması koşuluna dayanıyordu. Ancak sonraları bu kriterleri sağlayamayan ülkeler de Avro Bölgesine alınmıştır. Böylelikle ülkelerde herhangi bir şok durumu meydana geldiği zaman, kırılganlığı daha yüksek olan ülkelerde başlayan sorunlar diğer ülkelere yayılmış ve krizlerin şiddetini derinleştirmiştir. Çalışmanın konusu Avro Bölgesi’nde kutuplaşmadır. Çalışmanın amacı ise Avro Bölgesi’nde makroekonomik yakınsamanın var olup olmadığının test edilmesidir. Bu nedenle ilk aşamada geleneksel birim kök testleri kullanılmış. Sonrasında daha güncel, doğrusal olmayan panel birim kök testleri ile yapısal kırılmalı eşbütünleşme testleri ekonometrik yöntemler olarak analiz için kullanılmıştır.Tez, Avro Bölgesi’nde makroekonomik yakınsama fenomenini incelemeyi amaçlamaktadır. 1999-2020 yıllarını kapsayan 22 yıllık bir veri seti kullanılarak gerçekleştirilen analizler, bölgedeki ülkeler arasındaki ekonomik yakınsama ya da ıraksama eğilimlerini değerlendirmektedir. Panel veri analizi sonuçlarına göre, Avro Bölgesi ülkeleri arasında makroekonomik yakınsama olmadığı gözlemlenmiştir. Bu bulgular, bölgedeki makroekonomik göstergelerin birbirine yaklaşma eğiliminde olmadığını, aksine farklılaşma eğiliminde olduğunu göstermektedir. Bu durum, bölgedeki ekonomik politika farklılıklarının ve yapısal özelliklerin etkilerini anlamak açısından önemli bir bulgu sunmaktadır.Çalışma, Avro Bölgesi’nin geçmişteki ekonomik deneyimlerinden çıkarılabilecek dersleri vurgulamak, ekonomik entegrasyon sürecini daha iyi anlamak, bölgedeki ülkeler arasındaki ekonomik farklılıkları belirlemek ve gelecekteki ekonomik kararları şekillendirmek için bir temel sağlamayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda, bölgedeki ekonomik uyumsuzluklar ve politika koordinasyonu konularındaki önemli çıkarımları vurgulayacak şekilde hazırlanmıştır.
  • Publication
    Avrupa Birliği sürecinde Polonya bankacılık sisteminin Türk bankacılık sistemi ile karşılaştırmalı analizi
    (2024) Yürükoğlu, Levent Hüseyin; Kozanoğlu, Mustafa Hayri; Marmara Üniversitesi; Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü; Bankacılık Anabilim Dalı
    Doktora tezi çalışması ile hedeflenen, Polonya’nın, Avrupa Birliği’ne giriş yılı olan 2004 sonrasını kapsayan dönemde, Polonya Bankacılık Sisteminin gelişimini Avrupa Birliği üyeliği ardından incelemek ve aynı dönemde Türk Bankacılık Sistemi ile karşılaştırmalı analizini yaparak, üyeliğin etkilerini değerlendirmektir.Avrupa Birliği’nde bankacılık sektörünün uyumlaştırılması ve faaliyetlerinin kolaylaştırılması amacıyla çeşitli düzenlemeler yapılmış ve bunun sonucunda Avrupa bankacılık sisteminde rekabet artırmıştır. Artan rekabet nedeniyle, AB içinde faaliyet gösteren bankalar, stratejilerinde tek piyasaya uyum sağlamayı önceler olmuşlardır. Tam üyeliğe aday ülke statüsünde olan Türkiye’deki bankalar da AB’ndeki bankacılık alanındaki gelişmeleri yakından takip etmekte ve AB bankalarıyla rekabet edebilecek düzeye gelmek için önlemler almaktadırlar.Bankacılık sistemi, ülkenin finansal sisteminin önemli bileşenlerindendir. Güçlü ve gelişmiş bir bankacılık sistemi ülke ekonomisi için büyüme ve istikrar anlamına gelmektedir.Bu çalışmada, Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Endeksi ve IMF’nin Finansal Gelişmişlik Endeksi’nden esinlenilerek, bankacılık sistemlerinin gelişmişliğini ölçen “Bankacılık Sistemi Gelişmişlik Endeksi” oluşturulmuştur. Bu endeks ile araştırmacılar için yararlı olacağına inanılan bir analitik araç sunulmaktadır. Bu araç, ülkelerin ve bankacılık sektörlerinin gelişmelerine göre, yeni yorumlara ve geliştirilmeye açık olacaktır.Türk Bankacılık Sistemi, kanun ve mevzuat altyapısı, örgütlenmesi, yönetim becerisi ve denetim sistemleri ile gelişmiş bir yapıdadır. Türkiye’nin Avrupa Birliği tam üyeliğinin hem ülke hem de bankacılık sistemi üzerinde çok olumlu etkileri olabileceği ve gelişmişlik endeksi puanlarını da artırabileceği öngörülmektedir.
  • Publication
    Aksis (C2) vertebranın mikrocerrahi anatomisi
    (2024) Harman, Ferhat; Dağçınar, Adnan; Marmara Üniversitesi; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Nörolojik Bilimler Anabilim Dalı; Mikronöroşirurji Bilim Dalı
    Amaç: C2 (Axis) vertebra anatomik olarak diğer servikal vertebralardan farklı özellikler gösterir. Bu tez çalışmasında, kadavra örnekleri kullanılarak C2 vertebra mikrocerrahi anatomisinin incelenmesi, C2 pedikül ve C1-C2 transartiküler vidaların vertebral arter mobilizasyonu ile yerleştirilmesi ve yeni C2 inferior korpus vida yerleştirme tekniği gösterilmesi amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada, bir üniversitenin Araştırma Etik Komitesi'nin izni ve kararı ile on iki adet yetişkin kadavra spesmeni ve iki adet yetişkin kuru kadavra C2 kemiği kullanılmıştır. Ardından, adım adım kas diseksiyonu gerçekleştirilmiş ve kadavraların C2 vertebraları cerrahi mikroskop ile ortaya çıkarılmıştır. Her örnek ve diseksiyonun tüm aşamaları fotoğraflarla kaydedilmiştir. Kadavra diseksiyonlarından sonra üç farklı teknikle vida yerleştirme yapılmıştır. Son olarak, floroskopi ile radyolojik görüntüleme yapılmıştır.Bulgular: C2 vertebra kemiği ortaya çıkarıldı ve vertebral arterin üzerindeki kemik çatı açılarak vertebral arter inferiora mobilize edildi. Bu adımdan sonra, C2 vertebraya posterior yaklaşımla farklı vida yerleştirme teknikleri uygulandı ve fotoğraflandı. Sonuç: Vertebral arterin mobilizasyonu sonrasında C2 pedikül, C1-2 transartiküler ve C2 inferior korpus vidalarının daha güvenli bir şekilde yerleştirmesi mümkündür. Bu çalışma, bu tekniklerin hepsini bir kadavra üzerinde ilk kez göstermeyi ve C2 vertebra anatomisini anlamayı amaçlamıştır.
  • Publication
    İsviçre medeni kanunu ile karşılaştırmalı olarak Türk hukukunda küçüklerin evlat edinilmesi
    (2024) Zorlutuna, Dilara; Yılmaz, Canan; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Özel Hukuk Anabilim Dalı; Özel Hukuk Bilim Dalı
    Evlat edinme kurumunu detaylı bir biçimde açıklamak için öncelikle aile kurumunu tanımlamak gerekmektedir. Aile kurumunun 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda tanımı bulunmamakla birlikte; kanımızca bir çocuğu büyütmek için çalışanlar, o çocuğu topluma kazandırmak için her şeyini ortaya koyan ebeveynler çocukla birlikte aile kavramını meydana getirmektedir. Evlat edinme ile birlikte de, biyolojik aile benzeri bir ilişkinin kurulması amaçlanmaktadır. Bu kapsamda evlat edinme hukukumuzda başta aile olgusunun oluşması açısından önemli bir yere sahiptir. Evlat edinmeyi inceleyebilmek onu doğru sınıflandırmaktan geçmektedir. Bu kapsamda evlat edinmeyi en genel kapsamda, küçüklerin evlat edinilmesi ve ergin veya kısıtlıların evlat edinilmesi şeklinde bir ayrıma tabi tutmak mümkündür. Konumuz kapsamında yer alan küçüklerin evlat edinilmesinin ise hem Türk Hukukunda, hem de İsviçre Hukukunda, hem de Alman Hukukunda bazı koşulları bulunmaktadır. Ancak bu koşulların yerine getirilmesi ve çocuğun yararı doğrultusunda hareket edilmesiyle birlikte bir küçüğün evlat edinilmesi mümkün olacaktır. Türk Hukukunda TMK’ya göre evlat edinilen açısından aranan başlıca esasa ilişkin koşullar; ehliyet, rıza, küçüğün yararı, bakım ve eğitim koşulu ile başkası tarafından evlat edinilmemiş olma koşullarıdır. Evlat edinen açısından aranan başlıca esasa ilişkin koşullar ise; ehliyet, yaş koşulu, evlat edinilecek kişi ile evlat edinen kişi arasındaki yaş farkı, evlilik koşulu ve evlat edinenin diğer çocuklarının menfaatinin gözetilmesi koşuludur. Bu koşulların yerine getirilmesi ile birlikte, hakimin olumlu kararı ile evlat edinme ilişkisi kurulmuş olur. Bu ilişkisinin kurulması ile birlikte kişisel ve mali sonuçlar meydana gelir. Yine bu kapsamda evlat edinme ilişkisinin kurulması, evlat edinmeden doğan ilişkinin sona ermesini de gündeme getirir. Sona ermeyle ifade edilmek istenen ise; evlat edinme işleminin yokluğu, kendiliğinden sona erme ve evlat edinmeden doğan ilişkinin kaldırılmasıdır.
  • Publication
    Aristoteles ve İbn Rüşd’de kuvve ve fiil kavramı
    (2024) Sevindik, Abdürrezzak; Özpilavcı, Ferruh; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı; Felsefe ve Din Bilimleri Bilim Dalı
    “Kuvve/dynamis” (δύναμις) ve “fiil/energeia” (ἐνέργεια) bağlaşık kavramları, Aristoteles’in kendinden önceki varlık tarzları tartışmasına getirdiği çözüm önerilerini kendisinde toplayan iki anahtar kavramlaştırma olması bakımından kendisinin ardından felsefe tarihinde vazgeçilmez ve yerleşik bir terminoloji halini almıştır. Öyle ki bu kilit kavramlaştırmalardan sonra Metafizik’in Θ/Theta (IX.) Kitabı terminolojisi olmaksızın Pre-Sokratikler devri “φυσιολόγοι/physiologoi/doğa filozofları”nın değişim ve varlık tarzları/modaliteleri tartışmalarına değinmek olanaksız hâle gelmiştir. Değişime tâbi hissedilir cevherin (οὐσία/ousia) kuvve ve fiil öğretisi bakımından incelenmesi, hissedilir cevherin durağan olması bakımından “madde/ὕλη/hûlê” ve “sûret/εἴδος/eidos” öğretisiyle ilişkilendirilmesiyle mümkün hâle gelmektedir. Bu inceleme Metafizik’te asıl anlamı safha safha ortaya çıkarılan Varlık’ın, Θ/Theta Kitabı’nda “bilkuvve/δυνάμει ὄν” ve “bilfiil/ἐνεργείᾳ ὄν” olarak bölümlenmesine ulaşan paradigmayı bütün yönleriyle irdeliyor. Θ/Theta Kitabı’nın 1.-5. bölümlerinde ilkin harekete ilişkin “δύναμις/kuvve”nin incelenmesinin ardından 6.-10. bölümlerde “ἐνέργεια/fiil” hem harekete ilişkin olarak kuvve’nin hem de “οὐσία/cevher/töz”e ilişkin olarak maddenin bağlaşığı olarak tahlil edilmektedir. Öncelikle Metafizik’in Θ/Theta (IX.) Kitabı’nda sistemleştirilen kuvve-fiil teorisi Tefsîru Mâ ba‘de’t-tabî‘a’nın Ta (Θ) Makalesi Tefsîri’nde İbn Rüşd tarafından cümle cümle şerh edilerek serimlenmiştir. İbn Rüşd, Ta (Θ) Makalesi Tefsîri’nde Θ/Theta (IX.) Kitabı’nın Astas ve İshak b. Huneyn’e ait “ad verbum” ve “ad sensum” yöntemlerine dayanan sağlıklı kadîm Arapça çevirilerini kullanarak Θ/Theta (IX.) Kitabı’nın Grekçe metnine nüfûz etmeyi başarabilmiştir. Tefsîru Mâ ba‘de’t-tabî‘a şârihlerin etkilerinden ve Yeni-Platoncu görüşlerden arındığı olgunluk dönemi eseri olarak saf Aristotelesçi sistemi ortaya koyması bakımından İbn Rüşd’e büyük şârih ünvanını kazandırmıştır.
  • Publication
    Arşiv belgelerindeki bilgilerin ontolojik modellenmesi : Aile arşivleri örneği
    (2024) Dağdaş, Yasemin; Bir, Berat Bırfın; Marmara Üniversitesi; Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü; Bilgi ve Belge Yönetimi Anabilim Dalı
    Aile; varlıksal süreçlerini genellikle kayıt altına alarak belgeleyen, kurumsal yapılar gibi kanıt ihtiva ettiği varsayılan ve düzenli belge üreten bir organizyon yapı değildir. Toplumsal yapının çekirdeğini oluşturmak ile beraber her aile yapısı kendisine has özelliklere sahiptir ve özeldir. Aileye ait arşivsel malzemeler, hayatın bilgilerini ve ailenin ortak hafızasını muhafaza etmektedir. Bu malzemelerin ve belgelerin muhafızı olan aile kendi içinde bulunduğu tüm sistemlerin de aynı zamanda bir parçasıdır. Her ne kadar birbirinden çok farklı bilgi türleri ile kaotik bir bilgi evrenine sahip olsa da muhafaza edilen arşiv malzemeleri ile arketipleri, nesiller arası aktarımları ve örüntüleri okuyabilmek dahi mümkün olabilir. Belgelerin bilgilerine dair bir ontoloji oluşturabilmek için öncelikle arşivciliğe dair felsefi ve aile tarihine dair teorik yaklaşımlarla yan disiplinlerin referansında ailenin kültür evreni ve sisteminin anlaşılması, ailenin tarihinin yazılmasının kritiklerinin değerlendirilmesi hususunda, ontoloji modelinin kurulmasının evvelinde mülahazalar gerekmektedir. Kendilerine has dış çevrenin yanında ailelerin özelliklerini yansıtan birbirinden farklı nitelik ve nicelikleri taşıyan arşivsel malzemeler, çeşitli bilgi ve belge türleri muhafaza etmektedir. Bu sebeple aileye ait bilgiler, birbirinden farklı tür tanımları içerebilir ve epistemolojik anlamda farklı kanıtlanma tekniklerine ihtiyaç duyabilir. Ontoloji çalışmasının ve kurulumunun yapılabilmesi için ailenin böyle bir talepte bulunması, içinde bulunduğu sistemlerin tanımlanabilmesi, aile arşivinin tasniflenmesi ve tanımlanması, ürettiği ya da etkisinde kaldığı bilgi türlerinin evreninin belirlenmesi ve epistemolojik kanıt özelliğinin ortaya konması, muhafaza ettiği belge türlerinin envanterinin hazırlanması, kurulacak ontolojinin hangi amaca matuf ve seviyede üretilebileceğinin belirlenmesi ve kararının verilmesi, varlık sınıflandırmasının yapılması (taksonomi), alt sınıfların oluşturulması, varlıkların özelliklerinin ve ilişkilerinin belirlenmesi gerekmektedir. Araştırmanın; bundan sonraki aile arşivleri sahasında çalışacak kişilere perspektif sunacağına, arşiv disiplininde felsefi ve disiplinler arası yaklaşımlara, yeni kavramlar ve bilgi türlerinin onto-epistemolojik tanımlanmasına, anlamsal tanımlamalar hususunda yeni tartışmalara ve çalışmalara vizyon sunarak kapı açacağına inanılmaktadır. Özetle bu tez araştırması; belli bir aile sistemi içerisindeki ailelerin muhafazasında bulunan arşivsel malzemelerin, belge, bilgilerinin bütüncül değerlendirilerek, ilişkisel ve anlamsal tanımlarının mümkün olduğu düşüncesiyle birbirinden çok farklı amaçlarla ve seviyelerde ontoloji kurulabilmesi için bir model sunmaktadır.
  • Publication
    Deep learning for force estimation and haptic feedback in robotic surgery
    (2024) Yılmaz, Nural; Tümerdem, Uğur; Marmara Üniversitesi; Fen Bilimleri Enstitüsü; Makine Mühendisliği Anabilim Dalı; Makine Mühendisliği Bilim Dalı
    Robotik minimal invazif cerrahi, uzaktan kontrol edilen robotik cerrahi enstrümanların kullanıldığı, hastalara daha az komplikasyon ve hızlı iyileşme imkanı, cerrahlara ise daha hassas bir kontrol ve arttırılmış ergonomi sunan bir cerrahi yöntemidir. Ancak mevcut cerrahi robotlar, cerrahın ameliyatı sadece kamera görüntüleriyle yapmasına dayanır ve haptik (dokunsal) geri bildirim sağlamaz. Haptik geri bildirim cerrahın sağlıklı dokulara zarar vermemesi için minimal invazif cerrahide kritik öneme sahiptir. Literatürde haptik geri bildirim sağlamaya yönelik birçok çalışma bulunmasına rağmen, robotik cerrahi sistemlerinde kuvvet sensörü kullanmadan gerçekçi dokunma hissi sağlayabilen bir yöntem sunulmamıştır. Bu çalışmada, öncelikle bu sorunun çözümüne yönelik olarak derin öğrenme temelli bir dinamik model ve kuvvet kestirimi algoritması geliştirilmiştir. Bu algoritma, farklı robotlara ve değişen ortam koşullarına transfer öğrenmesi aracılığıyla daha hızla adapte olmakta ve operasyon sırasında robottan kaynaklanan dinamik kuvvetler ile dışarıdan etkiyen kuvvetleri ayırt ederek cerraha sadece dış kuvvetleri geri bildirebilmektedir. Bu çalışmada haptik geri bildirim, yine bir robotik cerrahi sisteminde ilk kez kullanılan yüksek şeffaflığa sahip dört kanallı bir teleoperasyon sistemi aracılığıyla sağlanmıştır. Buna ek olarak sistemin haptik geri bildirim kalitesini arttırmak amacıyla robotların bir yüzeyle temasını makine öğrenmesi aracılığıyla tespit edebilen ve buna göre geri bildirimi açıp kapayan yeni bir (x-lateral) teleoperasyon mimarisi de sunulmaktadır. Tez kapsamında geliştirilen metodlar, Johns Hopkins Üniversitesi'ndeki da Vinci Research Kit (dVRK) ve Marmara Üniversitesi'ndeki Phantom Omni robotları üzerinde test edilmiştir. dVRK üzerinde kullanıcı deneyleri de gerçekleştirilmiş ve kullanıcıların dokunarak tümör bulma performansının kaydadeğer seviyede arttığı gösterilmiştir.