Tez Koleksiyonu
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Publication Metadata only Gelibolulu Mustafa Alî’nin Câmi‘ü’l-kemâlât ve tâli‘-i selâtîn adlı eserleri (inceleme - metin)(2024) Egesel, Haydar; Zülfü, Ömer; Marmara Üniversitesi; Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü; Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı; Eski Türk Edebiyatı Bilim DalıGelibolulu Mustafa Âlî, 16. yüzyılın önde gelen devlet adamlarından ve müelliflerinden biridir. Kaleme aldığı pek çok tarihî ve edebî eserin yanında Câmi‘ü’l-Kemâlât ve Tâli‘-i Selâtîn adlı eserleriyle de bilinir. Şimdiye kadar çalışılmayan bu iki eser, bugün, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Reşid Efendi Koleksiyonu, 1146 numarada, diğerdört eseriyle birlikte aynı cilt içerisinde bulunur. Câmi‘ü’l-Kemâlât adlı eserininde, devrin hükümdarı III. Murad’ın çeşitli yönleri övülürken, esasında, hükümdarın yüz yirmi yıl yaşayacağı getirilen çeşitli delillerle söz konusu edilir. Eserin ağır bir üslupla ve remizlerle yazılması, III. Murad’ın emriyle Tâli‘-i Selâtîn adlı eserinin kaleme alınmasına da vesile olmuştur. Câmi‘ü’l-Kemâlât’ın üzerine inşa edildiği yüz yirmi sayısının hikmeti padişah tarafından tam olarak anlaşılamamış, III. Murad’ın isteği üzerine bu sayının hikmetini konu alan Tâli‘-i Selâtîn adlı eser meydana getirilmiştir. Çalışmanın giriş bölümünde, zikredilen iki eserin muhatabı III. Murad’ın hayatına ve hüküm sürdüğü devrin genel özelliklerine değinilmiş, ardından Gelibolulu Mustafa Âlî’nin biyografisine ve eserlerine yer verilmiştir. Birinci bölümde, Câmi‘ü’l-Kemâlât ve Tâli‘-i Selâtîn adlı eserlerin incelemesine, ikinci bölümde ise transkripsiyon harfleri ile günümüz Türkçesine aktarılmış metinleri ve metinlerin anlaşılmasına katkı sağlayacak açıklamalı notlar yer alır.Publication Metadata only Belgrad Ormanı’nda makromantarlarda bulunan aleocharinae (coleoptera: staphylinidae) altfamilyası üzerine faunistik çalışmalar(2024) Toktay Okutan, Didem; Turan, Yavuz; Marmara Üniversitesi; Fen Bilimleri Enstitüsü; Biyoloji Anabilim DalıStaphylinidae familyası, bir soyu tükenmiş ve 34 yaşayan yaklaşık 67000 tür ile kınkanatlıların (Coleoptera) en büyük familyasıdır. Bu familyanın içerisinde bulunan 32 altfamilyadan en çok türe sahip olan Aleocharinae’dir. Bu altfamilya, makromantarlar içinde yaşayan en fazla sayıdaki cepkenli böcek türünü içerir.Bu çalışma kapsamında Belgrad Ormanı’nda arazi çalışmaları yapılmıştır. Tespit edilen mantar türlerinin içinden Aleocharinae türleri sifter ile elenerek toplanmıştır. Toplanan Aleocharinae örnekleri %70’lik alkole alınmış ve etiket bilgileri yazılarak örnekler vidalı kapaklı tüplerde saklanmıştır. Örneklerin toplandıkları tarih, koordinat verileri, yükseklik, toplanma biçimi, mantarda Aleocharinae varlığı/yokluğu gibi bilgiler Epicollect5 uygulamasına kaydedilmiş, koordinat, yükseklik ve saat verileri Commander Compass Go uygulaması ile elde edilmiştir. Tüm arazi çalışmalarının sonunda tespit edilen tüm tür lokalite kayıtları ile ArcGIS 10.5 kullanılarak türlerin bulundukları yerlerin haritaları oluşturulmuştur. Çalışma sonunda Aleocharinae altfamilyasına ait üç cins içerisinde toplam 11 tür tespit edilmiştir. Bu türlerin bulunduğu mantarların da tespit edilebilenlerin türleri verilmiştir. Tüm tespit edilen türlerin fotoğrafları sunulmuştur. Tespit edilen türlerin yüksekliklere, aylara, Türkiye’nin bölgeleri, komşu ülkeleri ve zoocoğrafik bölgelere göre dağılım grafikleri hazırlanmıştır. Bazı ekolojik değerlendirmeler kapsamında PAST 3.15 programı kullanılarak toplanan türlerin birey sayıları ve takson sayısına göre tespit edilen mantarlardaki Brillouin çeşitlilik indeksine göre değerlendirilmiştir. Zoocoğrafik değerlendirmeler kapsamında ise toplanan türlerin Türkiye’nin bölgelerine, Türkiye’nin komşu ülkelerine ve zoocoğrafik bölgelere göre değerlendirilerek UPGMA benzerlik analizleri yapılmıştır.Pilot bölge olarak seçilen Belgrad Ormanı ile başlanması planlanan bu çalışma, ileride Türkiye’nin diğer bölgelerini de kapsayacak şekilde genişletilerek tüm Türkiye’nin mantar-Aleocharinae ilişkisinin net bir biçimde ortaya konması ve Türkiye’nin mantara çekilen tüm Aleocharinae faunasının çıkartılması ile Türkiye biyoçeşitliliğine önemli katkılar sağlanacağı düşünülmektedir.Publication Metadata only İnsan hakları avrupa mahkemesi kararlarında lgbt+(2024) Sav, Özgür; Üstün, Gül; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Kamu Hukuku Anabilim Dalı; Kamu Hukuku Bilim DalıBu yüksek lisans tezi çalışmasında, Türkiye’de birçok açıdan tabu olarak değerlendirilen LGBT+ bireyler ve bu bireylerin sahip oldukları haklar ele alınmıştır. Üç bölümden oluşan bu çalışmada, sırasıyla, “LGBT+ Bireylere Yapılan İşkence ve Kötü Muamele ile Ayrımcılık”, “LGBT+ Bireylerin Özel Yaşama Saygı Hakkı Haklarının Korunması” ve “LGBT+ Bireylerin İfade, Toplanma ve Örgütlenme Özgürlükleri” başlıklı bölümlerde Türkiye Cumhuriyeti’nin de taraf olduğu İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi sistematiğine uygun olarak, işkence yasağı, özel ve aile yaşamına saygı, ifade özgürlüğü, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü ve ayrımcılık yasağı ile ilgili İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin ve Anayasa Mahkemesi’nin LGBT+ bireyler hakkında verdiği kararlar incelenmiştirPublication Metadata only Cittaslow (sakin şehir) uygulamasının turizm coğrafyası odağında analizi ve Türkiye ekonomisindeki yeri(2024) Akyol, Çağatay; Taşlıgil, Nuran; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Coğrafya Anabilim DalıYeni bir kavram olan “Cittaslow-Sakin Şehir” kavramı coğrafya biliminde de kendine yer edinmiştir. Özünde her ne kadar yavaş yemek, yavaş yaşam gibi kavramlar olsa da yavaş hareketinin felsefesinin yaşam yerinin şehirler olması coğrafya biliminin de doğrudan ilgisini çekmiştir. Sakin şehirlerin üyeliğe kabul edilmesi sürecindeki kriterler coğrafyanın kapsama alanına girmektedir. Bu kriterlere, nüfusunun 50.000’in üzerinde olmaması şartı, yerel ve doğal ürünlerinin bulunması, çevreye karşı duyarlılık, yerel ekonomik kaynakların varlığı, turizm potansiyeline sahip unsurların bulunması, fiziki coğrafya elemanlarının yarattığı çekicilikler gibi örnekler verilebilir. Birliğin belirlemiş olduğu 7 ana başlık altındaki 72 kriterin zorunlu olanların tamamlanmasından sonra birliğin belirlediği kıstaslar doğrultusunda geliştirilen, uygulanan projeler değerlendirilir ve üye olma süreci başlar. Belirlenen kıstaslar çerçevesinde yapılan çalışmalar bir puanlamaya tabi tutulur ve 50 ya da üzeri puan alan şehirler birliğe kabul edilir. Çalışmada birliğin belirlemiş olduğu kriterlerin coğrafi yönlerinin de belirlenmesi amaçlanmış ve şehirler incelenirken bu özellikler dikkate alınarak açıklanmaya çalışılmıştır.Dünyada 1999 yılında İtalya’da başlayan sakin şehir hareketi yerel değerlerin korunmasını esas almaktadır. Hem değerleri korumak hem de sürdürülebilirliği sağlamak hedeflenmiştir. Birliğin bugün 33 ülkede 297 üyesi vardır. 2009 yılında Seferihisar’ın birliğe katılmasıyla birlik hareketi Türkiye’ye ulaşmıştır. Ülkemizde 25 şehir bu unvana sahiptir. Araştırmada mevcut 25 üye arasından dört bölgemizi temsil edecek Ahlat (Doğu Anadolu), Seferihisar (Ege), Gerze (Karadeniz) ve Eğirdir (Akdeniz) şehirleri tesadüfi örneklem tekniği kullanılarak tespit edilmiştir. Araştırmanın ilk aşamasında literatür taraması ile gerekli bilgiler tespit edilmiştir. Türkiye’deki sakin şehirlerle ilgili literatürü incelediğimizde hemen her bilim alanında yapılmış çalışmalara rastlanmıştır. Mimarlık, turizm işletmeciliği, sosyoloji, kamu yönetimi gibi alanlarda lisansüstü düzeyde çalışmalar yapılmış ve makaleler yayınlanmıştır. Araştırmada kullanılan istatistiki bilgiler resmi kurumlardan elde edilmiştir. Örneklemdeki şehirler ziyaret edilerek halkın görüşlerini yansıtacak anketler yüz yüze uygulanmıştır. Elde edilen veriler SPSS 26.0 paket programı ile analiz edilmiştir. Sahada ve anketlerle elde edilen veriler tablo ile grafikler aracılığıyla sunulmuş, fotoğraf ve haritalar ile de mevcut bilgiler desteklenmiştir.Bu araştırmada sakin şehir uygulamasının turizm coğrafyası açısından değerlendirilmesi ve ekonomiye katkısı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Yavaş hareketi hakkında ve Türkiye’deki sakin şehirler hakkında bilgi verilmiştir. Coğrafi açıdan bizleri ilgilendiren, şehirlerin fiziki ve beşerî unsurları olmuş, dört sakin şehir daha ayrıntılı incelenmiştir. Tesadüfi örneklem belirleme tekniği ile seçilen dört şehir olan Ahlat, Eğirdir, Seferihisar ve Gerze tanıtılmıştır. Uluslararası Cittaslow Birliği’nin üye şehirlerin birliğe kabulünde hangi kriterlere göre kabul edildiği bilgisinin paylaşılmasını yasaklaması nedeniyle bu konuda ayrıntılı bilgi vermek mümkün olmamaktadır. Belediyelerin yapmış olduğu çalışmalar ve gözlemler neticesinde kriterlere uygunluk durumları ortaya konmuştur.Araştırma sonucunda sakin şehir kriterlerini sürdürülebilir şehirler yaratma konusunda yol gösterici olduğu fakat ülkemizde uygulamada bunun tam olarak gerçekleşmediği görülmüştür. Bu sonucun ortaya çıkmasında yerel yönetimlerin konuya gereken önemi vermemesi, siyasi konuların ön plana çıkması, halkın istekleri ile yöneticilerin isteklerinin farklı olması, ekonomik sorunların ve hedeflerin ön planda olması, sakin şehir üyeliğini denetleyecek ve geliştirecek bir birimin mevcut olmaması etkili olmuştur. Günümüzde ekonominin önemli bir sektörü olan turizm, sakin şehir kavramı ile kendisine yeni bir kaynak bulmuştur. Bu nedenle sakin şehir üyeliğinin desteklenmesi hem bölgesel kalkınmayı destekleyecek hem de Türkiye’nin tanınırlığını artıracaktır. Sürdürülebilir kalkınmanın ve ekonomik güçlenmenin devamlılığı için sakin şehirler önemli bir fırsat yaratmaktadır. Araştırmamızda sorunlara da çözüm önerileri getirilmiştir.Publication Metadata only Teknolojik determinizm perspektifinden sanatın dijitalleşmesi ve NFT ile sanatın dönüşümü: aura kavramı ve direnç unsurları(2024) Ayık Ersoy, Yeliz; Akyazı, Erhan; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Gazetecilik Anabilim Dalı; Bilişim Bilim DalıDijitalleşme süreci, her disiplinde kendi teknolojik dönüşümünü oluşturmaktadır. Sanatın dönüşüm sürecinde birtakım problemler ortaya çıkmış ve bu süreçte ortaya çıkan “Taklidi Mümkün Olmayan Jeton” Non-Fungible-Token (NFT) sanat alanında; eserlerin dijital olarak sertifikalanması, eser sahipliğini sunması ve satış sürecinin takibi vb. birçok ihtiyaca çözüm niteliği olarak görülmektedir. Nitekim NFT teknolojisi, sanattan bağımsız kullanımından kaynaklı, insanlarda kavram çatışmasına, sanatçılarda fikir ayrılıklarına sebep olurken aynı zamanda direnç unsurları oluşturmuştur. Teknolojik determinizm bakış açısıyla ele alınan bu çalışma, NFT teknolojisi özelinde aura ve direnç unsurlarını çözümlemektedir. Çalışma grubu, NFT tabanlı eser üreten sanatçılarla sınırlandırılmıştır. Sanatçılarının direnç ve auraya yönelik tutumlarına ilişkin veriler, çevrimiçi anket çalışması aracılığıyla toplanmış olup istatistiki analiz programıyla analiz edilmiştir. Veriler, araştırma grubuna uygulanan yarı-yapılandırılmış derinlemesine görüşmeler ile desteklenmiştir. Çalışmada nicel ve nitel araştırma yönteminin birlikte kullanıldığı karma araştırma yöntemi seçilmiştir. Karma yöntemin sınıflandırılması “Açıklayıcı”, düzeyi “Tamamen”, zaman yönelimi “Sıralı”, vurgu yaklaşımı “Eşit statüde” belirlenmiştir. Soruların kuramsal temeli Walter Benjamin’in “Sanatın Aurası” kavramından oluşturulurken çalışmada “NFT teknolojisiyle inşa edilen dijital sanatın aurası, sanatı toplumdan uzaklaştırmaktadır” hipotezi araştırılmıştır. Analizler sonucunda, sanatçılar tarafından NFT tabanlı eserlerde aura oluşumunun ve karşılaşılan direnç unsurlarından dolayı NFT teknolojisinden uzaklaşmama eğiliminin desteklendiği saptanmıştır. Çalışmada sanatın dönüşüm sürecinde ihtiyaca çözüm olarak görülen bir aracın, sanatı dönüştürüp dönüştürmediği, direnç ve sanatçı ilişkisi, gelecek ön görüleri tespit edilmiş olup “Siber Aura” kavramı ortaya atılmıştır. Veriler, sanatın teknolojik yeniliklerde aynı veya benzer sorunlar yaşamamasına, sanatçıların dijitalleşme sürecindeki sanata bakış açılarına dikkat çekme ve yeni kavramların literatüre eklenmesi amacı taşımaktadır.Publication Metadata only Navigating identity and belonging: an analysis of women’s self-representation and modes of subjection in the İskenderpaşa, İsmailağa, and Meşveret Communities(2024) Özyağlı, Fatma Zehra; Nişancı, Zübeyir; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Sosyoloji Anabilim DalıBu tez, İstanbul’daki İsmailağa, İskenderpaşa ve Meşveret cemaatlerin de kadınların öz-temsili ve Foucaultcu anlamda özneleşme biçimlerini incelemektedir. Bu araştırmanın amacı, Türkiye’deki dini cemaatler içerisinde kadın kimliğinin nasıl oluştuğunu anlamak ve cemaatler arasında kadın kimliğinin oluşumunda herhangi bir fark olup olmadığını incelemektir. Bu çalışma, katılımcı gözlem, yarı yapılandırılmış mülakatlar, döküman analizi ve söylem analizi gibi farklı nitel yöntemleri kullanmaktadır. Araştırmanın ilk aşaması olan veri toplama süreci, ağırlıklı olarak bu cemaatlerdeki katılımcı gözlem ve 41 katılımcıyla gerçekleştirdiğim yarı yapılandırılmış mülakatlara dayanmaktadır. Katılımcıların 15’i İsmailağa ve Meşveret topluluklarından, 11’i ise İskenderpaşa topluluğundandır; katılımcıların yaşları 25 ile 65 arasında değişmektedir. Katılımcı gözlemler, topluluk üyeleriyle etkileşimlerimden ve sohbetler ile derslerin gözlemlenmesinden elde edilen verilere dayanmaktadır. Araştırmanın ikinci aşaması olan veri analizi sürecinde, söylem analizi yöntemi kullanılarak katılımcıların kendilerini tanımlamak için kullandıkları ortak ve tekrar eden temalar incelenmiştir. Araştırmanın teorik çerçevesi, Bourdieu’nün habitus, alan ve kültürel sermaye kavramlarını ve Sembolik Etkileşimcilik teorisini içermektedir. Sonuç olarak, bu araştırma, Türkiye’de cinsiyet çalışmaları ve din sosyolojisi literatürüne, üç dini topluluğun pratikleri üzerinden habitus ve benlik kavramlarını inceleyerek katkıda bulunmaktadır. Ayrıca, bu topluluklardaki kadın üyelerin kendilerini ve diğerlerini – sufi, dini ya da dindar olmayan kadınlar ve erkekler – nasıl algıladıklarına dair derinlemesine bir analiz sunarak tasavvuf antropolojisine de katkı sağlamaktadır.Publication Metadata only Suudi Arabistan dış politikasında yumuşak gücün rolü: Güneydoğu Asya örneği(2024) Aydın, Ramazan; Mercan, Muhammed Hüseyin; Marmara Üniversitesi; Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü; Orta Doğu Siyasi Tarihi ve Uluslararası İlişkileri Anabilim DalıBu doktora tezi, Joseph Nye tarafından geliştirilen yumuşak güç teorisi çerçevesinde Suudi Arabistan'ın Endonezya'ya yönelik yumuşak güç politikalarını incelemektedir. Müslüman nüfusu ve stratejik konumu nedeniyle Suudi Arabistan açısından büyük bir öneme sahip olan Endonezya'da, bu politikaların nasıl uygulandığı, hangi araçların kullanıldığı, Endonezya üzerindeki etkileri ve sonuçları detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Joseph Nye’ın yumuşak güç teorisinde bahsettiği fakat ayrıntılı olarak ele almadığı dinin, Suudi Arabistan'ın yumuşak güç politikalarındaki rolü ve önemi bu çalışmanın ana odak noktasını oluşturmaktadır. Tezde, Suudi Arabistan’ın Endonezya üzerindeki yumuşak güç politikalarını analiz etmek amacıyla nitel araştırma desenlerinden vaka çalışması (case study) yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın temel veri toplama aracı olarak doküman incelemesi tercih edilmiş, birincil kaynaklardan elde edilen veriler detaylı bir analiz sürecine tabi tutulmuştur. Bununla birlikte, yalnızca doküman incelemesi ile sınırlı kalınmamış; verilerin doğruluğunu teyit etmek ve güncel bilgilere ulaşmak amacıyla gözlem ve mülakatlardan yardımcı veri toplama araçları olarak istifade edilmiştir.Araştırmanın bulguları, Suudi Arabistan’ın 1950'lerden itibaren Selefi/Vehhabi düşüncelerini yayma çabalarına odaklandığını, bu politikanın Kral Faysal döneminde zirveye ulaştığını ve 11 Eylül saldırılarına kadar süregelen bir dini genişleme stratejisi izlediğini ortaya koymaktadır. Ancak, 11 Eylül saldırılarının ardından din temelli bu yayılma politikasında gözle görülür bir gerileme yaşanmış, bu eğilim Kral Selman’ın tahta geçmesi ve Muhammed bin Selman’ın yönetimde etkin bir rol oynamasıyla daha da zayıflamıştır. Bu süreçte, Suudi Arabistan üniversiteler, pesantrenler, medreseler, vaazlar, hayır faaliyetleri, medya, ekonomik yardımlar ve büyükelçilik faaliyetleri gibi çeşitli araçlarla etkisini sürdürmeye çalışmıştır. Günümüzde ise bu kurumların bir kısmı faaliyetlerine devam etse de dini yayılma politikalarının geçmişe kıyasla önemli ölçüde zayıfladığı gözlemlenmektedir.Publication Metadata only Latin Amerika'daki bölgesel aktörlerin ticaret anlaşmalarındaki motivasyonları(2024) Katıtaş, Gökhan; Mehmetcik, Hakan; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı; Uluslararası Politik Ekonomi Bilim DalıBu tez çalışmasında Latin Amerika’da konumlanmış olan aktörlerin bölgede gerçekleştirilen ticaret anlaşmalarında sahip oldukları saikler incelenmiştir. Bu inceleme ile aktörlerin ticaret anlaşmalarındaki özgül motivasyonları, anlaşmaların dizaynları, maddeleri ve uygulama hükümleri karşılaştırmalı bir şekilde incelenerek ortaya çıkarılmıştır. Politik ekonomi perspektifinden gerçekleştirilen bu çalışmada araştırma kapsamına giren ticaret anlaşmaları siyasi, iktisadi ve ideolojik motivasyonlar çerçevesinde derinlemesine analiz edilmiştir. Çalışmanın analizi, nitel karşılaştırmalı analiz (NKA) metodu kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda incelemeye alınan ticaret anlaşmaları ilk olarak içerik yönünden irdelenmiştir. Böylelikle Latin Amerikalı aktörlerin ticaret anlaşmalarında hangi konulara yer verdikleri tespit edilmiştir. Bunun neticesinde her aktör için ayrı ayrı niş inceleme alanları ortaya çıkarılmıştır. Devamında tespit edilen bu niş inceleme alanları, çalışmanın değişkenleri olan Uluslararası Liberaz Düzene Uyum (ULDU), Devlet Merkezli Yaklaşım (DMY) ve Toplum Merkezli Yaklaşım (TMY) kapsamında analiz edilmiştir. Bu analiz sonucunda doğruluk tabloları oluşturulmuş ve bu doğruluk tabloları R programında teste tabi tutulmuştur. Gerçekleştirilen test neticesinde DMY değişkeninin gerekli koşul olduğu sonucuna erişilirken, ULDU ve TMY değişkenlerinin de dikkate değer etkilerinin bulunduğu tespit edilmiştir.Erişilen sonuçlar incelendiğinde Latin Amerikalı aktörlerin ticaret anlaşmalarını gerçekleştirirken yönetici elitlerin belirleyici konumda oldukları göze çarpmaktadır. Bununla birlikte toplumsal çıkar gruplarının da -çevre örgütleri, işçi sendikaları, işveren grupları ve yerel topluluklar gibi- aktif bir şekilde anlaşma süreçlerinde etkide bulundukları görülmektedir. Bu durum, Latin Amerika bağlamında ticaret anlaşmalarının karmaşık bir sosyo-politik sürecin ürünü olduğu çıkarımının yapılmasına olanak vermektedir.Publication Metadata only STK’ların iletişim düzeyleri ve itibarları arasındaki etkileşim: Türkiye’de kadın hakları odaklı STK’lar üzerine bir araştırma(2024) Karapınar Eyvel, Kübra; Peltekoğlu, Filiz Balta; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Halkla İlişkiler Anabilim Dalı; Halkla İlişkiler Bilim DalıGünümüz dünyasında hem küresel hem de yerel düzeyde sivil toplum kuruluşlarının (STK'lar) etkisi artmış ve bu kuruluşlar, demokrasi, şeffaflık ve yönetim başarısı gibi unsurların ölçütü haline gelmiştir. STK'lar, vatandaşların gönüllü katılımıyla karar alma süreçlerine dahil oldukları için katılımcı demokrasinin önemli bileşenleri olarak kabul edilirler. Bu kuruluşların gelişimi, demokratik yönetimler tarafından teşvik edilir çünkü sivil toplum, bireylerin kendi iradeleriyle oluşturdukları yapıları temsil eder. Ancak, ülkemizde sivil toplum kuruluşları niceliksel biçimde büyümesine rağmen, niteliksel açıdan hâlâ bazı eksiklikler mevcuttur; kurumsal kapasitelerin iletişim faaliyetleri ile kamuoyu oluşturma etkilerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Bu çalışma, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılmasının ve kadına yönelik şiddetin giderek olağanlaştığı bir bağlamda, kadın haklarına odaklanan sivil toplum kuruluşlarının (STK'ların) etkinliğini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Araştırma, söz konusu STK'ların iletişim stratejilerini ve toplum nezdindeki itibarlarını inceleyerek, bu iki dinamik arasındaki etkileşimi analiz etmeyi amaçlamaktadır. Metodolojik yaklaşım, STK'ların toplumsal etki düzeylerini ve kamuoyundaki algılarını anlamak için tasarlanmış olup, sosyal dönüşümdeki rollerini ve faaliyetlerinin etkinliğini anlamaya yöneliktir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular, STK'ların iletişim yöntemleri ile kamuoyundaki itibarları arasında belirgin ilişkiler olduğunu saptamıştır.Publication Metadata only Kurum içi iletişimde dijital eşitsizliğin kurumsal bağlılığa etkisi: çalışanlar üzerine bir araştırma(2024) Şevik İnal, Elif; Peltekoğlu, Filiz Balta; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Halkla İlişkiler Anabilim Dalı; Halkla İlişkiler Bilim DalıTeknolojik gelişmelerin hızıyla ilgili olarak içinde bulunduğumuz çağ her ne kadar farklı farklı adlandırmalara sahip olsa da hepsinin ortak noktası aslında teknolojinin gelişme hızının karşısında yaşanan değişimlerdir. Her alanda her disiplinde olduğu gibi Halkla İlişkiler mesleğinin uygulandığı ortamlarda ve araçlarda da dijital gelişmelerden söz etmek olasıdır. Dijitalleşme ile birlikte halkla ilişkilerin yol haritası ve yöntemleri de dijitalleşmektedir. Kurum içi iletişim, çalışan performansını iyileştirdiği, kuruma olan aidiyeti artırdığı ve bunların devamlılığı için kurum içi iletişimi sağlıklı sürdürmek gerekmektedir. Aksi durumlarda stratejik ve etkili bir iletişimin kurgulanamaması çalışanların bağlılıklarını etkileyerek kurumda motivasyon kaybı ile başlayan süreci işten ayrılma davranışı ile sonuçlandırabilmektedir. Bu çalışmada; kurum içi iletişim, dijital eşitsizlik ve kurumsal bağlılık üçgeninden ilerleyerek Türkiye’de kurum içi iletişimde dijital eşitsizliğin bağlılığa olan etkisine dikkat çekmek amaçlanmaktadır. Tüm bu amaçlar doğrultusunda 609 kişilik çalışan grubuyla nicel araştırma yöntemlerinden anket tekniği kullanılarak saha çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmayla çalışanların; kurumlarındaki kurum içi iletişim faaliyetleri, kurum içi iletişim faaliyetlerindeki dijital eşitsizlik ve bunların çalışanların bağlılıklarına olan etkileri ortaya konmuştur. Çalışanlardan alınan yanıtlar; dijital eşitsizliğin kurumsal bağlılık üzerinde anlamlı bir etkisi olduğunu göstermiştir. Özellikle dijital araçlara erişimi sınırlı olan çalışanların, kurumsal iletişime katılım düzeylerinin düşük olduğu ve bu durumun kuruma olan bağlılıklarını olumsuz etkilediği görülmüştür. Elde edilen veriler, kurum içi iletişimde dijital eşitsizlik ile ilgili iyileştirmelerin kurumsal bağlılığı artırmada önemli bir rol oynayabileceğini göstermektedir. Sağlam ve etkin bir kurum içi iletişim yapısının oluşturulması ve bu yapının düzenli aralıklarla değerlendirilmesi, dijital eşitsizliğin önüne geçilmesinde kritik öneme sahiptir. Kurumların, kurum içi iletişim araçlarının erişilebilirliğini artırarak ve çalışanlarının bu araçları etkin kullanmalarını sağlayarak kurumsal bağlılıklarını artırmaları olasıdır.Publication Metadata only Sözleşmesel sorumlulukta ağır kusur ve ağır kusurun uygulama alanları(2024) Kara, Burak; Topuz, Murat; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Özel Hukuk Anabilim Dalı; Özel Hukuk Bilim DalıSorumluluk hukukunun temel kavramlarından biri olan kusurun yasal bir tanımı bulunmamaktadır. Değişen hayat ilişkileri, ekonomik ve sosyal yapı, dönemlere göre kusurun farklı şekillerde anlaşılmasına sebep olmuştur. Sübjektif kusur anlayışı, kusuru irade üzerinden değerler felsefesiyle bağlantılı olarak ahlaki bir içeriğe sahip olduğunu savunurken, objektif kusur anlayışı kusuru, iradeyle bağlantısını kopararak davranışın hukuk düzenince uygun bulunmaması olarak sunar. Ancak iradeden dolayısıyla ayırt etme gücünden vazgeçilmesi genel olarak reddedildiği için kusurun sübjektif bir yönünün olduğu ve bunun da ayırt etme gücüne karşılık geldiği çoğunlukla kabul edilir. Kusurun ağırlığı ise sübjektif yön üzerinden değil objektif yön olarak kusurun formları olan kast ve ihmal üzerinden belirlenir. Sorumluluğun doğması için kusurun ağırlık derecesinin kural olarak bir rolü olmasa da diğer deyişle sorumluluğun doğması için hafif kusur dahi yeterli olsa da Türk Borçlar Kanunu bazı hallerde ağır kusura sonuçlar bağlamıştır. Tazminat miktarının belirlenmesi, sorumsuzluk anlaşmasının geçerliliği, bağışlayanın sadece ağır kusurundan sorumlu olması bu kapsamda zikredilebilir.Publication Metadata only Küresel şehirlerde kentsel ulaşım yönetimi ve İstanbul için bir model önerisi(2024) Tetikol, Adnan; Eryiğit, Burak Hamza; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Yerel Yönetimler Anabilim Dalı; Yerel Yönetimler ve Kent Politikaları Bilim Dalıİnsanların, malların, kültürlerin, fikirlerin kolayca ulaştığı ve üzerinden diğer yerleşim yerlerine dağıldığı kentler; tarih boyunca gelişme imkânı bulmuştur. Küreselleşme sürecinde de bu durum değişmemiştir. Küresel kentler ve küreselleşme sürecinde öne çıkmaya çalışan diğer kentler; küresel ölçekte ekonomik, siyasi, kültürel vb. alanlarda önemli kavşak noktaları olmak istemelerinin yanında, çevrelerindeki kentsel alanlarda oluşan enerjiyi de küresel rekabette kendi lehlerine kullanmaya çalışmaktadır. Böylece; küresel ulaşım ve etkileşim ağları içerisindeki konum, kentleri öne çıkaran önemli bir unsur olurken, kentlerin çevresindeki diğer kentsel alanlarla girdiği etkileşim ve bu kentsel alanlarla arasında sağlıklı işleyen ulaşım altyapısına sahip olması kentleri güçlendiren bir diğer unsur olmuştur.Farklı küresel kent endekslerinde öne çıkan, Londra, New York, Tokyo, Paris ve Hong Kong kentlerinin kentsel ulaşım yönetim yapıları incelendiğinde; küresel kent rekabetinde öne çıkmalarını sağlayan düzenlemeler yapıldığı tespit edilmiştir. Kentlerin özgün koşullarında farklı düzenlemeler yapılmış olsa da bu düzenlemeler genel olarak; metropoliten alanlarda eşgüdümün sağlanması ve etkin ulaşım otoritelerinin kurulması şeklinde olmuştur. Küresel kent rekabetinde öne çıkmaya çalışan İstanbul’da ise; çevresinde oluşan metropoliten alanları içine alan Kuzey Marmara Megapolü’nde ortak ulaşım planlarının yapılması için bir eşgüdüm mekanizmasının kurulmadığı görülmektedir. Tespit edilen bir diğer sorun ise, İstanbul’da gerçekleşen kentsel ulaşım faaliyetlerini planlayacak ve yönetecek güçlü bir otoritenin eksikliği olmuştur. Çalışma kapsamında geliştirilen model ile Kuzey Marmara Megapolü ve İstanbul’da, kentsel ve bölgesel ulaşım yönetimi koordinasyonunun sağlanması ve İstanbul’da etkin bir ulaşım otoritesi oluşturmak hedeflenmiştir.Publication Metadata only Trokoidal takım yolu ile işleme için performans arttırıcı kesici takım tasarımı ve imalatı(2024) Yüksel, Semih; Ay, Mustafa; Marmara Üniversitesi; Fen Bilimleri Enstitüsü; Makine Mühendisliği Anabilim DalıHızla gelişen küresel ekonomi, üretim verimliliğinin artırılmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu bağlamda, araştırmacılar, işleme sürelerini kısaltan ve takım ömrünü uzatan parametreler ve yöntemler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu çalışma, kuru kesme koşullarında standart trokoidal takım yolu kullanılarak 316L paslanmaz çelik üzerinde gerçekleştirilen farklı kesme hızları ve devirlerde, nümerik analiz, sonlu elemanlar analizi ve deneyler kullanarak en uygun kesici takım geometrisini belirlemeyi ve üretmeyi amaçlamaktadır.Öncelikle, mevcut takımlarla gerçekleştirilen kalibrasyon deneyleri sonucunda mesh kriterleri belirlenmiş ve sonlu elemanlar analizleri ile aşağı yönlü frezeleme yöntemi kullanılarak takımın iş parçası üzerindeki radyal kesim sırasında etkili olan takım açıları tespit edilmiştir. Bu açı değerleri, trokoidal kesme parametreleri ile birleştirilerek parmak freze takımları üretilmiştir. Deney sayısını optimize etmek amacıyla Yanıt Yüzey Metodu (Response Surface Methodology) kullanılmış ve varyans analizleri ile tahminsel hesaplamalar gerçekleştirilmiştir. Bu sayede, farklı açı değerlerinin kesme performansı üzerindeki etkileri incelenmiş ve elde edilen bulgular doğrultusunda en uygun takımlar ve parametreler belirlenmiştir.Çalışmanın temel amacı, trokoidal frezeleme yöntemi için maksimum talaş kaldırma oranını ve minimum takım aşınma faktörünü sağlayacak optimum kesici form ve açıyı belirlemek ve bu kesici takımı sanayiye kazandırmaktır. Ayrıca, kesme esnasında oluşan momentler, kesme kuvvetleri ve takım kırılma ihtimalleri detaylı bir şekilde incelenmiş; takım aşınması üzerine tahminsel değerlendirmeler yapılmıştır.Bu çalışma, trokoidal frezeleme yönteminin üretim verimliliğini artırma ve işleme sürelerini kısaltma potansiyelini araştırmakta olup, sanayiye yönelik yenilikçi çözümler sunmayı ve literatüre katkıda bulunmayı hedeflemektedir.Publication Metadata only Dijital ışık işleme yöntemi ile mikroiğne içeren kulak zarı yaması üretimi(2024) Bedir, Tuba; Gündüz, Oğuzhan; Üstündağ, Cem Bülent; Marmara Üniversitesi; Fen Bilimleri Enstitüsü; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Anabilim Dalı; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bilim DalıBaşlıca orta kulak enfeksiyonları, yabancı cisimlerin kulağa girmesi ve akustik travma nedeniyle oluşan timpanik membran (TM) perforasyonları, işitme anormalliklerine ve kulak enfeksiyonlarına yol açmaktadır. Çoğu akut perforasyon genellikle dışarıdan bir uyaran olmadan kendiliğinden iyileşme potansiyeline sahiptir ve bir hafta ila bir ay içinde iyileşebilir. Ancak kronik perforasyon durumunda, perforasyonlar doğal olarak iyileşemez ve onarmak için cerrahi müdahale (miringoplasti veya timpanoplasti) gereklidir. Tipik olarak, küçük merkezi perforasyonlar için cerrahi bir prosedür olan miringoplastide pirinç kağıdı, yağ veya Gelfoam gibi emilebilir iskele malzemeleri kullanılır. Başarısız bir miringoplasti veya büyük kronik perforasyon durumunda ise otolog greftler (fasya veya perikondrium) kullanılarak timpanoplasti gerçekleştirilir. Cerrahi prosedürler mevcut durum için en iyi tedavi olmasına rağmen, genel anestezi ihtiyacı, cerrahın özel mikrocerrahi becerilere sahip olması gerekliliği ve ameliyatın yüksek maliyeti gibi dezavantajları vardır. Ek olarak, yeniden perforasyon oluşma durumu veya cerrahi başarısızlıklar birden fazla ameliyat gerektirebilir; bu da donör bölgesi morbiditesine ve otolog greft materyallerine sınırlı erişime yol açabilir. Cerrahi tedavinin eksikliklerini gidermek ve kronik TM perforasyonlarının iyileşme sürecini hızlandırmak için, fonksiyonel malzeme özellikleri ve 3B geometriler sergileyen TM iskelelerini kullanan alternatif tedavilerin geliştirilmesine ihtiyaç vardır.Bu tez çalışmasının amacı, doku mühendisliği yaklaşımıyla TM perforasyonlarının tedavisinde kullanılmak üzere biyouyumlu, biyobozunur ve fotoçapraz bağlanabilir jelatin metakriloil (GelMA) ve keratin metakriloil (KerMA) hidrojellerini içeren yeni bir kompozit yamanın tasarımı ve üretimini gerçekleştirmektir. GelMA-KerMA yamaları daire şeklinde tasarlanmış ve kenarları perforasyon alanına daha iyi tutunması için konik mikroiğnelerle donatılmıştır. Mikroiğneler içeren GelMA-KerMA yamaları, dijital ışık işleme (DLP) 3B baskı yöntemi kullanılarak geliştirilmiştir. Bunu takiben, kompozit yamalar elektrohidrodinamik atomizasyon (EHDA) yöntemi ile gentamisin (GEN) ve fibroblast büyüme faktörü (FGF-2) yüklü polivinil alkol (PVA) nanopartikülleri ile koaksiyel bir kaplama uygulanarak biyofonksiyonel hale getirilmiştir. Geliştirilen 3B baskılı GelMA-KerMA, GEN@PVA/GelMA-KerMA, FGF-2@PVA/GelMA-KerMA ve FGF-2@GEN@PVA/GelMA-KerMA yamaları kimyasal, morfolojik, mekanik, şişme ve bozunma davranışları açısından analiz edilmiştir. Ayrıca, yamaların GEN ve FGF-2 salım profilleri, antimikrobiyal özellikleri ve biyouyumlulukları in vitro olarak incelenmiştir. Morfolojik değerlendirme, 3B baskılı GelMA-KerMA yamalarının istenilen boyut (100 µm kalınlık) ve geometride üretildiğini; GEN ve FGF-2 yüklü PVA nanopartikülleriyle başarılı bir şekilde kaplandığını doğrulamıştır. In vitro ilaç salım çalışmalarına göre, ilk 12 saat içinde GEN@PVA/GelMA-KerMA yamalarından %60.4 ± 1.3; FGF-2@PVA/GelMA-KerMA yamalarından ise %64.2 ± 0.5’lik bir patlama salımı gerçekleşmiştir. In vitro antibakteriyel testlerin sonuçları, GEN@PVA/GelMA-KerMA yamalarının Staphylococcus aureus, Pseudomonas aeruginosa ve Escherichia coli’ye karşı önemli antibakteriyel etkinlik sergilediğini göstermiştir. In vitro hücre kültürü çalışmaları, 3B baskılı GelMA-KerMA yamalarının insan adipoz kaynaklı mezenkimal kök hücreler (hADMSC’ler) ile biyouyumlu olduğunu ve herhangi bir sitotoksisite olmaksızın hücre bağlanmasını ve çoğalmasını desteklediğini ortaya koymuştur. Sonuç olarak bu tez çalışması, biyofonksiyonel 3B baskılı GelMA-KerMA yamalarının TM perforasyonlarının tedavisi için umut verici bir terapötik yaklaşım olabileceğini göstermiştir.Publication Metadata only Köprülüzâde Abdullah Paşa’nın “el-İfâdetü’l-mukni‘a fî kırâ’âti’l-e’immeti’l-erba‘a” isimli eserinin tahkîk ve tahlîli(2024) Türkmen, Kübra; Akdemir, Mustafa Atilla; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı; Tefsir Bilim DalıBu çalışmanın amacı şâz kıraatler alanında Köprülüzâde Ebû Nâile Abdullah Paşa’nın kaleme aldığı el-İfâdetü’l-mukni‘a fî kırâ’âti’l-e’immeti’l-erba‘a isimli eserin tanıtımı, tahlîli ve tahkîkidir. Müellif Abdullah Paşa, İbn Muhaysın el-Mekkî, A‘meş el-Kûfî, Hasan-ı Basrî ve Yahyâ el-Yezîdî kıraatlerini bu kapsamda ele alarak tanıtmış ve değerlendirmiştir. Çalışma üç bölüm olarak planlanmıştır. Birinci bölümde kıraat ilmi ile ilgili genel bilgilere yer verildikten sonra şâz kıraatler başlığı altında, şâz kıraatlerin kavramsal süreci, hükmü, Kur’an’dan sayılıp sayılmamaları, şâz kıraat imamları, şâz kıraatlere dair eserler, şâz kıraatlerin genel özellikleri, kırâat-ı aşereden ayrılan vecihleri ve Osmanlı döneminde müfredatta yer alması gibi konular ele alınmıştır. İkinci bölümde Köprülüzâde Ebû Nâile Abdullah Paşa’nın hayatı, ilmî şahsiyeti, resmî görevleri, Köprülü ailesinin Osmanlı Devleti’ndeki konumu, sosyal ve ilmî faaliyetleri ve Köprülüler döneminde kıraat ilminin durumu gibi konular kaleme alınmıştır. Yine tezimize konu olan eserin tanıtımı ve tahlîli bu bölümde yapılmış, üçüncü ve son bölüm eserin tahkikli metnine tahsis edilmiştir. Bu çalışma ile Abdullah Paşa’nın, Osmanlı’da şâz kıraatler alanındaki eksikliği görerek kaleme aldığı söz konusu eseri, müellifinin kastına en uygun şekilde kıraat ilmi literatürüne kazandırmak gibi bir sonuç hedeflenmiştir.Publication Metadata only Ceza kanunlarının zaman bakımından uygulanması(2024) Dizdar, Emre; Alşahin, Mehmet Emin; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Kamu Hukuku Anabilim DalıCeza kanunlarının zaman bakımından uygulanması sorunu, ceza hukukunun temel sorunlarından birisidir. Kanunların toplumun ihtiyaçlarına ve zamanın koşullarına göre değişmesi kaçınılmazdır. Ceza kanunlarında da değişim ihtiyacı zaman zaman duyulmaktadır. Bu ihtiyacın sonucu olarak, belirli fiillerin suç hâline getirilmesi ya da suç olmaktan çıkarılması, belirli fiiller ile ilgili cezanın veya güvenlik tedbirinin tür ve ağırlığının değiştirilmesi gündeme gelmektedir. Ceza hukukunun kişi hak ve hürriyetlerini ciddi boyutta ilgilendiren mahiyeti gereği, ceza kanunlarında yaşanan değişikliklerin, kişilerin işledikleri fiillerin ceza hukuku yönünden nitelendirilmesine ve bu fiillerin doğurduğu cezaî sonuçların belirlenmesine etkisi üzerinde ayrıca durulmalıdır. Konunun önemi nedeniyle anayasal ilke düzeyinde ele alınmasına ihtiyaç duyulmuş ve ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi temel insan hakları ile ilgili uluslararası metinlerde ceza kanunlarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin ilkelere yer verilmiştir. Bu çalışmada ceza kanunlarının zaman bakımından uygulanması sorunu ele alınmış, öncelikle konuyla ilgili temel kavramlar açıklanmış; ardından ceza kanunlarının zaman bakımından uygulanmasına hâkim olan ilkeler tüm boyutlarıyla irdelenmiştir. Konunun özüyle bağlantılı olduğu ölçüde, maddî ceza hukukuna dair temel kurum ve kavramlara değinilmiş; böylece temel sorunun çözümüne elverişli bir teorik altyapı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmamızda, özellikle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun yürürlüğü sonrasında gündeme gelen yeni sorunlara yer verilmesine gayret edilmiştir. Bu bağlamda, konuyla ilgili Yargıtay ve Anayasa Mahkemesinin önemli kararları incelenmiş, ayrıca AİHS'in 7. maddesine ilişkin AİHM tarafından verilen başlıca kararlar da analiz edilmiştir.Publication Metadata only Nörobilimsel gelişmeler ışığında İslam hukukunda ehliyet arızaları (cünûn ve ateh özelinde)(2024) Hasdemir, Merve Sena; Boynukalın, Ertuğrul; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı; İslam Hukuku Bilim DalıKlasik kaynaklarda ehliyet arızaları ile ilgili olarak cünûn ve ateh gibi belli başlı kavramlar bulunurken son dönemlerde -sınırları bilimsel olarak tartışılan- nörolojik, psikolojik ya da psikiyatrik rahatsızlıklar belirginleşmiştir. Bu çalışmada söz konusu rahatsızlıkların İslam hukukundaki ehliyet arızalarının (cünûn ve ateh özelinde) kapsamını teorik ve pratik düzlemde nasıl etkilediği vurgulanacaktır. Bu durum pek çok alanın kesişim noktasında bulunduğundan ilgili çalışmalar fıkıh, psikoloji, nöroloji, psikiyatri ve hukuki veriler merceğinden değerlendirilmiştir. Çalışmada öncelik teorik bir usul temeli oluşturmak olup pratik verilerden desteklik mahiyetinde faydalanılmıştır, problemleri kesin bir çözüme kavuşturmak iddiası yoktur. Teorik temellendirme için ehliyet arızası, özgür irade, niyet, maksada uygunluk, maslahat, hukuki benlik ve hukuki bilinç kavramları kullanılmıştır. Buna ilaveten adli psikiyatri etiği, nörohukuk, nöroetik tartışmaları değerlendirilerek konuya daha özgün bir katkı sağlanması hedeflenmiştir. Çalışma sonucunda söz konusu literatür çerçevesindeki güncel meselelerin fıkhî koordinatları ve adli bilimler desteği ile ele alınması belirginleşmiştir.Publication Metadata only Sebe yazıtlarında din-siyaset ilişkisi(2024) Güler, Büşra Nur; Uyar, Gülgün; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı; İslam Tarihi Bilim Dalıİslâm’ın kökeni tartışmaları bağlamında Arap Yarımadası’nın İslâm öncesi durumu, Kitâb-ı Mukaddes arkeologları, oryantalistler ve Geç Antikçağ araştırmacıları tarafından incelenmiştir. Spesifik odaklarından birini Arap Yarımadası’nın güneybatısına tekabül eden Yemen ve çevresi olarak belirleyen bazı çalışmalar, çok tanrıcılık, Yahudilik ve Hıristiyanlığın da etkin olduğu Yemen’den göç eden kabilelerin dinî-siyasî geleneklerinin kuzeye hangi surette taşındığının, İslâm’ın inanç ve ibadet esaslarına, İslâm toplumunun teşekkülüne muhtemel etkilerinin izlenmesini önermektedir. Bu itibarla, Hz. Peygamber’in nübüvvet zemininin ve İslâm’ın orijinalliğinin tespitinin bir adımını, İslâm öncesi Yemen’in çok tanrılı ve tek tanrılı dönemleri içeren dinî-siyasî geleneklerinin detaylarını, sosyo-politik atmosferi belirleyen dinî-siyasî âmilleri incelemek oluşturmalıdır.İslâm öncesi Yemen ve çevresinde hâkim dine- iman esaslarına, ibadetlerine ve ibadet biçimlerine, kulların tanrı karşısındaki hukukî-sosyal statü ve mesuliyetlerine ilişkin normatif veriler günümüze ulaşmamıştır. Buna karşılık MÖ. I. binyıl-VI. yüzyıla tarihlendirilen, inşa ve tapu kayıtları, ziraî kararlar, kraliyet fermanları, askerî harekatlar, günah itirafları ve hamd takdimelerini içeren yegâne yazılı kaynak olarak yazıtlar, metnin kaydedildiği dönemdeki kişilerin tanıklıklarının bugüne taşınmasına imkan sağlamaktadır. İçerik analizine dayanan bu çalışma, Sebe yazıtlarında yer alıp dine aidiyetine dair şüphe oluşturmayan fenomenler ekseninde bölgede etkin tanrı tasavvurunun tespitine, bu tasavvurun sosyo-politik hayattaki rolüne ve bu rolün yüzyıllar içerisindeki evrimine odaklanmıştır. Araştırmayla bölgede sosyo-politik yapının koruyucu tanrı-kral-halk unsurlarına dayandığı, bir kimlik oluşturma mekanizması olan koruyucu tanrıların halk ya da krallıklar için siyasî varlığın sancağı hükmünde olduğu, değişen siyasî dinamiklere koruyucu tanrıların da adapte edildiği, tek tanrılı dönemde değişen tanrı tasavvurunun bölgede siyasî istikrarsızlığa yol açtığı, bu sürecin Hz. Peygamber’in tebliğ sürecindeki sosyo-politik şartlarla uyumlu olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.Publication Metadata only Ulusal fotoğraf yarışmalarının fotoğraf sanatına katkısı(2024) Yeşiltaş, Bekir; Erutku, Bülent Ümit; Marmara Üniversitesi; Güzel Sanatlar Enstitüsü; Fotoğraf Anasanat DalıBu çalışma, 2004-2022 yılları arasında Türkiye’de düzenlenen ve Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu (TFSF) tarafından onaylanan ulusal fotoğraf yarışmalarının, ülkemizdeki fotoğraf sanatına katkılarını detaylı bir şekilde incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırma, bu dönemde en fazla jüri görevi üstlenmiş ve en fazla ödül almış katılımcılar ile fotoğraf sanatının çeşitli alanlarında uzmanlaşmış otuz önemli isimle yapılan detaylı görüşmelerle zenginleştirilmiştir.384 katılımcı ile gerçekleştirilen ve 60 sorudan oluşan bir anket çalışması ile yarışmaların fotoğrafçılar üzerindeki etkileri; demografik bilgiler, fotoğrafçılıkla ilgili eğitim ve deneyimler, yarışmalara katılım ve fotoğraf sanatına yönelik tutum ve davranışlar açısından analiz edilmiştir. Araştırma bulguları, fotoğraf yarışmalarının fotoğrafçılar için motive edici, öğretici ve gelişim sağlayıcı bir rol oynadığını ortaya koymaktadır.Tezde elde edilen veriler, fotoğraf yarışmalarının sanatsal bakış açısını güçlendirdiğini ve fotoğrafçılığın Türkiye’de bir sanat formu olarak kabul görmesini desteklediğini göstermektedir. Ayrıca, yarışmaların katılımcılar üzerinde teknik becerilerini geliştirme, sanatsal estetiklerini genişletme ve kültürel değerleri koruma açısından önemli etkiler yarattığı vurgulanmıştır. Bu bağlamda, çalışma, ulusal fotoğraf yarışmalarının fotoğraf sanatının yaygınlaşmasında ve kültürel hafızanın oluşturulmasında önemli bir araç olduğunu ortaya koymaktadır.Publication Metadata only ZnO nanomalzemelerde oluşan kusurların optik,manyetik ve elektriksel özelliklerine etkisinin incelenmesi(2024) Kandil, Yusuf; Güler, Adil; Boyraz, Cihat; Marmara Üniversitesi; Fen Bilimleri Enstitüsü; Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim DalıSon yıllardaki teknolojik ilerlemere paralel olarak geçen yüzyılın ikinci yarısı yarı iletken elektronik çağı olarak isimlendirilir. Bu çağda, teknolojik ilerlemere bağlı olarak insanlık, yaşam kalitesi ve gereksinimleri bakımından önemli değişiklikler gerçekleşmiştir. İlk ticari transistörlerden, bu günkü birçok elektronik aygıtlara bilgisayarlar ve elektronik cihazlar, elektrik yüklerinin iletkenlik özelliği temel alınarak tasarlanmıştır. Fakat son senelerde micro-elektronik cihazların geliştirilmesinde aynı çipler bilgiyi hem kullanmak hem de kaydetmek gibi işlevlerde, elektronların spinlerinin karakteristik özelliği daha fazla kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonraki senelerde, iletim elektronlarının spini dikkate alınarak yeni elektronik devre elemanları tasarlamak için çalışmalar yoğunlaştı. Bu tür yeni cihazların elektronik devrelerdeki işlevleri üzerine çalıştırmalar başladı. Yarı iletkenlerde 2 düzeyli spin durumlarının enerjileri hemen hemen eşittir. Bu sebeple, manyetik-kaydedici olarak kullan spin serbestlik derecesi yarı iletken cihazlarda uzun süre pek kullanılmadı. Bununla beraber, son yıllarda yarıiletken cihaz teknolojisindeki gelişmeler sayesinde, yarı iletkenlerdeki serbest elektronların spin derecelerinin kontrolü ve bu kontrolün elektronik devre elemanlarında kullanılmasına imkan verdi. Bu sebeple, yarı iletken cihaz teknolojisinde arzu edilen yoğunluk ve hızda bütünleşmiş devreler yapmak için karşılaşılan zorluklar azalmaya başlamadı. Bundan önceki çalışmalarda pek dikkat edilmeyen taşıyıcı yükleri arasındaki değiş-tokuş (exchange) etkileşimleri, bu araştırmalar için dikkate alınmalıdır. Spintronik ile ilgili teknolojik ve bilimsel araştırmalar, yarı iletkenlerdeki spine bağlı etkileşimleri dikkate alan devre elemanlarıyla çalışmamızın kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.Yarı iletken-elektronik devrelerin kalitesi, yarı iletkendeki elektronların serbestlik derecesine bağlıdır. Lazer ve transitörlerde kullanılan Si, Ge ve GaAs gibi yarı iletkenlerin başarısı elektron spin bakımından tamamıyla bağımsız ve manyetik olmamalarından kaynaklanır. Bu maddelerin aksine, manyetik özelliğe sahip yarı iletkenler hem manyetik malzemelerin özelliklerine hem de yarı iletkenlerin karakteristik fiziksel özelliklerine sahiptirler. Son zamanlarda, geçiş metali katkılı ZnO, gelecek vaat eden DMS adaylarından biridir. Hem deneysel hem de teorik olarak çok sayıda ilham verici çalışmalar olmasına rağmen, çok sayıda fiziksel özelliği daha fazla araştırılmalıdır.Bu tez çalışmasında yarıiletken Çinko Oksit içerisine Cu-Eu, element çiftleri belirli oranlarda katkılanarak elde edilen saf olmayan kristal yapılardan elde edilen partiküllerin kusurların, yapısal morfolojik ve manyetik alanın etkileri incelendi.Üzerinde çalışma yaptığımız çinko asetat dihadrat (ZnAc) metanolde (MetOH) çözüldükten sonra Cu-Eu, element çiftlerinden farklı oranlarda toplam 6 tane farklı solüyon hazırlandı. 450°C 10 dk, ardından 600°C 30 dk süreyle ısıl işleme tabi tutularak elde edilen kristaller, partikül haline getirilerek bu partikülleri üzerinde oluşan kusurların optik, manyetik ve elektrik sel özelliklerine etkisi incelendi.