Person: ATASOY, BESTE MELEK
Loading...
Email Address
Birth Date
Research Projects
Organizational Units
Job Title
Last Name
ATASOY
First Name
BESTE MELEK
Name
5 results
Search Results
Now showing 1 - 5 of 5
Publication Metadata only Grad III anaplasti̇k gli̇al tümör tanili hastalarda radyoterapi̇yle eş zamanli adjuvan temozolami̇d sonuçlari tek merkez deneyi̇mi̇(2014-05-23) ATASOY, BESTE MELEK; ÖZGEN, ZERRİN; DANE, FAYSAL; Sahibov E., Atasoy B. M., Şeker A., Özgen Z., Dane F., Ziyal M. İ., Abacıoğu U.Publication Metadata only Kanser tanisi alan hastalarda poli̇kli̇ni̇k şartlarinda üç farkli test İle nütri̇syonel durum değerlendi̇rmesi̇(2012-04-19) ATASOY, BESTE MELEK; ÖZGEN, ZERRİN; DANE, FAYSAL; YUMUK, PERRAN FULDEN; Atasoy B. M., Aygör H. A., Günaydın D., Özlen T., İbrahimov R., Özgen Z., Dane F., Yumuk P. F.Publication Metadata only Nüks yüksek gradli gli̇al tümörlerde bevasi̇zumabin sağkalim üzeri̇ne etki̇si̇(2012-04-19) DANE, FAYSAL; ATASOY, BESTE MELEK; ÖZGEN, ZERRİN; ALSAN ÇETİN, İLKNUR; YUMUK, PERRAN FULDEN; Dane F., Atasoy B. M., Aktaş B., Özgen Z., Alsan Çetin İ., Abacıoğlu U., Yumuk P. F.Amaç: Bu çalışmada, yüksek gradlı glial tümör tanısı alarak standart tedaviler sonrası nüks etmiş hastalarda tedaviye bevasizumab eklenmesinin sağkalıma etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç-Yöntem: Şubat 2005-Temmuz 2010 tarihleri arasında 17’si glioblastoma olmak üzere yüksek gradlı glial tümör tanısı almış ortanca yaşı 50 (aralık, 25-62 yaş) toplam 21 (12K:9E) hastanın geriye dönük verileri incelendi. Subtotal eksizyon yapılmış iki ve biyopsi ile tanı konmuş bir hastanın dışında tüm hastalarda (n=18) primer tümör total olarak eksize edilmişti. Postop radyoterapi, eş zamanlı temozolamid 75 mg/m2 ile ortanca 60 Gy olarak uygulanmıştı. Adjuvan dönemde temozolamid 150-200 mg/m2/1-5.günler/28 günde bir olmak üzere ortanca 8 kür (aralık 2-19 kür) devam etmişti. Klinik ve radyolojik progresyon izlenen hastalarda bevasizumab (10 mg/kg/1-14. günler 28. günde bir) tek başına (n=19) ya da irinotekan (n=2) ile birlikte uygulandı. Sağkalım sonuçları Kaplan-Meier eğrisi çizdirilerek elde edildi. Bulgular: Tüm hastalarda cerrahiden itibaren ortanca takip 25 ay (aralık 12-68 ay) idi. Nüks eden hastalardan dördüne cerrahi, altısına Gamma Knife ile stereotaktik radyocerrahi ve altısına da adjuvan temozolamid sonrası yeniden temozolamid (2-10 kür) uygulandı. Standart adjuvan tedavi (kemoradyoterapi ve adjuvan temozolamid) sonrası nüks durumunda doğrudan bevasizumab başlanan dokuz hasta vardı. Nüksten sonra bevasizumab ortanca 6 kür (aralık, 2-27 kür) uygulandı. Hiçbir hastada bevasizumaba bağlı ölüm izlenmedi. Tüm hastalarda cerrahiden itibaren iki yıllık genel sağkalım %62.5 idi. Bevasizumab sonrası ortanca progresyonsuz sağkalım 5 ay (%95 güven aralığı 2.2- 7.8 ay) ve ortanca genel sağkalım 8 ay (%95 güven aralığı 5.1-10.9 ay) idi. Altı aylık progresyonsuz sağkalım %49.1, 6 ve 12 aylık genel sağkalımlar sırasıyla %73.7 ve %39.3 oldu. Sonuç: Nüks yüksek gradlı glial tümörlerde bevasizumab uygulaması diğer tedavilere göre daha yüksek progresyonsuz sağkalım ve genel sağkalım sonuçlarıyla ümit verici bir tedavi olma özelliği göstermektedir.Publication Metadata only Kemoradyoterapi̇ sonrası geç dönem böbrek hasarı tolerans dozlar üzeri̇ne kli̇ni̇k fonksi̇yonel ve dozi̇metri̇k bi̇r İnceleme(2014-04-23) DEDE, FUAT; ARIKAN, İZZET HAKKI; ÖZGEN, ZERRİN; DANE, FAYSAL; ATASOY, BESTE MELEK; İbrahimov R., Dede F., Özen Z., Arıkan İ. H., Özgen Z., Dane F., Atasoy B. M.Amaç: Bu çalışmada, mide kanseri tanısı ile üst abdominal bölgeye eş zamanlı kemoradyoterapi almış hastalarda geç dönem klinik, anatomik ve fonksiyonel böbrek hasarının doz-hacim parametreleri ile ilişkisi ve tolerans doz kavramı açısından analizi amaçlandı. Gereç-Yöntem: Ocak 2005-Haziran 2010 tarihleri arasında Anabilim Dalımızda lokal ileri evre mide kanseri tanısı ile fl orourasille eş zamanlı radyoterapi (RT) almış ve dosya bilgilerine eksiksiz ulaşılabilen 13 hasta çalışmaya alındı. Tüm hastalara rehber ve önerilere uygun hedef hacim, normal doku ve doz tanımlamaları yapılarak üç boyutlu planlama sisteminde konformal tedavi planlandı. Toplam 4500 cGy (1.8 Gy/gün, 5 gün/hafta) ön-arka iki alandan, 18 MV foton enerjisiyle verildi. Böbrek hacimleri RT öncesi ve son kontrol bilgisayarlı tomografi incelemesi üzerinden hesaplandı. Fonksiyonel değerlendirmede RT başında istenen kreatinin değerleri ile son kontrolde istenen değerler karşılaştırılarak GFR hesaplandı. Böbrek fonksiyonu ve toplayıcı sistemler hakkında bilgi edinmek üzere Tc-99m MAG3 sintigrafisi kullanılmıştı. Bu incelemede RT öncesi fonksiyonel değerlendirilmesi açısından her iki böbreğin fonksiyona eşit (%50-%50) katıldığı kabul edildi ve inceleme sonucu sol böbreğin normal fonksiyona katkısındaki kayıp %50’den çıkarılarak hesaplandı. Dozimetrik analizlerde doz volüm histogram (DVH) verileri temel alındı. Hem sol böbrek hem de bilateral böbrekler için V5, V10, V35, V40’ın yüzde değerleri ile maksimum doz (Vmaks) ve ortalama doz (Vort) değerleri kullanıldı. Kreatinin, GFR, böbrek hacmi ve MAG3 (sol böbrek) için RT başı ve analiz sırasında elde edilen sonuçların arasındaki fark yüzde olarak hesaplandı. Bu faktörler ile DVH’dan elde edilen doz-hacim sonuçları arasındaki ilişki Spearman korelasyon testiyle incelendi. Bulgular: Analiz sırasında hiçbir hastada klinik olarak böbrek yetmezliği yoktu. Sol böbrek ve bilateral böbreklerin aldığı medyan dozlar 11.7 Gy ve 9.7 Gy; sol börekte V5, V10, V35, V40’ın medyan değerleri sırasıyla %45.7, %35.01, %19.4, %15.7 idi. Aynı değerler toplam böbrek hacmi için ise sırasıyla %32.9, %24.4, %11.6, %9.3 idi. Bununla birlikte GFR’de (p=0.03), toplam böbrek hacminde (p=0.02) ve sol böbrek hacminde anlamlı azalma (p<0.0001) vardı. Sol böbrekte hacim kaybı ve fonksiyonel kayıp açısından V35 (p=0.035 ve p=0.027) ve V40 (p=0.031 ve p= 0.019) arasındaki ilişki anlamlıydı. Ayrıca bazal GFR’si düşük olan hastalardaki doz-hacim sonuçları sol böbreğin daha düşük dozlarda da (V5-10-40, Vort) fonksiyonel olarak etkilendiğini göstermekteydi. Bilateral böbrekler açısından V10-V40’ın yüksekliği ile fonksiyonel kayıp arasındaki ilişki anlamlıydı. Sonuç: Çalışmamız, önerilen tolerans dozların altında dahi böbrekte subklinik ve fonksiyonel hasarın olduğunu göstermesi açısından anlamlıdır. Özellikle küratif tedavi edilen ve uzun sağkalım beklenen hastalarda; komorbid hastalık ve kemoterapi varlığında tolerans dozların düşürülmesinin gerekebileceğini düşünmekteyiz. Anahtar kelimeler: böbrek geç toksisitesi, tolerans dozPublication Metadata only Rektum kanseri̇ni̇n adjuvan tedavi̇si̇nde oral floropi̇ri̇mi̇di̇n foli̇ni̇k asi̇tle eş zamanli radyoterapi̇ uygulamasinin yaşam kali̇tesi̇ne etki̇si̇(2012-04-19) ÖZGEN, ZERRİN; DANE, FAYSAL; ATASOY, BESTE MELEK; YUMUK, PERRAN FULDEN; Özgen Z., Dane F., Özden S., Akgün Z., Atasoy B. M., Yumuk P. F., Mayadağlı A., Turhal S., Abacıoğlu U.Amaç: Bu çalışmada rektum kanserinin adjuvan tedavisinde oral fl oropirimidin-folinik asitle eş zamanlı radyoterapi uygulamasının yaşam kalitesine etkisinin araştırılması amaçlandı. Gereç-Yöntem: Prospektif planlanan bu faz II çalışmada Ekim 2003-Aralık 2005 tarihleri arasında WHO performans skoru 0-1, evresi pT3-T4pN+, histopatolojisi adenokanser olan ve yazılı onamı alınmış yaşam kalitesi formlarını dolduran 25 hasta analize dahil edildi. Protokole göre pelvik radyoterapi (RT) konvansiyonel fraksiyon şemasıyla kemoterapi (KT) oral fl oroprimidin-UFT 300 mg/m2/ gün, folik asit 30 mg/m2/gün eş zamanlı olarak toplam 50.4 Gy/28 fraksiyon/5 haftada uygulandı. Çalışmada Avrupa Kanser Araştırma ve Tedavisi Organizasyonu (EORTC) yaşam kalitesi grubunun izni alınarak EORTC-QLQC30 genel sağlık ve EORTC QLQCR38 kolorektal kanser yaşam kalitesi formlarının Türkçe sürümleri kullanıldı. Formlar kemoradyoterapinin (KRT) başında (KRT1) ve tedavi bitiminde (KRT2) birer kez uygulandı. Yaşam kalitesi skorları 0-100 arasında hesaplandı ve ortalama değerleriyle (±standart sapma) verildi. Yüksek skor, fonksiyonel skalada sağlık durumunun iyiliğini semptom skalasında semptomun fazlalığını göstermekteydi. Zamana bağlı değişkenlerin ortalamalarının karşılaştırılmasında ilişkili örneklemler için t testi (paired-sample t test) kullanıldı. Anlamlılık için p değeri <0.05 seçildi. KRT sırasında görülen yan etkilerin değerlendirilmesi genel toksisite kriterleri (CTC) v2.0’a göre yapıldı. Bulgular: Tüm hastalar RT’yi planlandığı şekilde tamamlandı. Eş zamanlı KT uygulaması %84 hastada kesintisiz gerçekleşti. Yan etkilerden derece 2 diyare %25, derece 2 dizüri %10, derece 3 dizüri %10 oranında izlendi. Hastaların tamamı KRT başında yaşam kalitesi formalarını doldurmuşken KRT sonu tamamlama oranı %96 idi. Formlarda yer alan sorulardan genel sağlık durumunu, fiziksel fonksiyonları ve semptomları sorgulayan sorulara hastaların tamamı cevap verdi. Buna karşılık seksüel fonksiyon sorularına erkek hastalar %76 oranında cevap verirken kadınların hiçbirisi sorulara cevap vermedi. KRT başı ve sonu ortalama skorlardan anlamlı fark görülenler şu şekildeydi: diyare (KRT1:18.66±32.03; KRT2:43.99±35.64, p=0.01), idrar problemleri (KRT1: 34.66±24.49; KRT2:51.55±30.41, p=0.006), kemoterapiye bağlı yan etkiler (KRT1: 21.33±15.35; KRT2: 29.33±24.40, p=0.05). Bu parametreler dışında yer alan global sağlık durumu skoru, fonksiyonel durum parametreleri ve semptom skorları arasında KRT1-KRT2 karşılaştırmasında anlamlı fark bulunmadı. Semptom skalasında emosyonel ve insomnia skorları KRT başında kadınlarda kötü iken, fiziksel skorlar erkeklerde daha kötüydü. KRT sonu bu farkların kaybolduğu izlendi. Sonuç: Çalışmamızda rektum kanseril tanısı alan hastalarda oral fl oropirimidin ile eş zamanlı KRT uygulamasının diyare ve idrar probleri dışında yaşam kalitesine olumsuz etkisinin olmadığı görülmüştür. Çalışmamız yüksek hasta sayılı ve uzun takipli çalışmalarla desteklenmelidir.