Person:
YILDIRIM, HATİCE SELİN

Loading...
Profile Picture

Email Address

Birth Date

Research Projects

Organizational Units

Job Title

Last Name

YILDIRIM

First Name

HATİCE SELİN

Name

Search Results

Now showing 1 - 10 of 32
  • Publication
    Perı̇odontal olarak etkı̇lenmı̇ş dı̇şlerde stanöz florür içeren dı̇ş macunu ile dentı̇n tübüllerı̇nı̇n tıkanması: SEM çalışması
    (2021-12-25) DOĞAN, ÇİĞDEM; YILDIRIM, HATİCE SELİN; KURU, LEYLA; DOĞAN Ç., GÜNGÖRMEK H. S., GÜRSOY H., KURU L.
    Amaç: Periodontal doku kaybı nedeniyle ağız ortamına açılan dentin tübüllerinin termal, kimyasal veya mekanik uyaranlara maruz kalmasıyla dentin hassasiyeti ortaya çıkar. İçinde çeşitli etken maddeler bulunan diş macunları vasıtasıyla dentin tübüllerinin kapatılması, hassasiyet tedavisinde en çok kabul gören yöntemlerden biridir. Bu çalışmanın amacı periodontal harabiyetli dişlerde stanöz florür (SnF₂) ve sodyum florür (NaF) kombinasyonu içeren hassasiyet giderici diş macununun dentin tübüllerinin kapanması üzerine etkisinin Scanning Electron Microscopy (SEM) ile incelemektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya periodontal harabiyet nedeniyle çekilmiş tek köklü premolar dişlerden elde edilen 30 dentin örneği dahil edildi ve 3 gruba ayrıldı, Grup I (kontrol): yalnızca sitrik asit; Grup II: SnF₂ ve NaF kombinasyonu; Grup III: NaF içeren diş macunu uygulandı. Uygulama elektrikli diş fırçası kullanarak 10 saniye süre ile günde 2 kez yapıldı, 7 gün boyunca tekrar edildi ve fırçalama aralarında örnekler yapay tükürükte bekletildi. Daha sonra örnekler 24 saat oda sıcaklığında kurutularak SEM ile incelendi. Alınan mikrofotoğraflarda x2000 büyütmede Image J yazılım programı kullanılarak açık ve kapalı dentin tübüllerinin sayımı yapıldı. Gruplar arası çoklu karşılaştırmalarda Kruskal Wallis testi ve ikili karşılaştırmada Bonferroni düzeltmeli Mann Whitney U testi kullanıldı. Bulgular: Grup II (%99.70±0.41) ve Grup III (%95.64±2.35)’ün Grup I'e (%0.84±0.19) göre tübül kapanma yüzdelerinin istatistiksel olarak anlamlı daha yüksek olduğu tespit edildi (p<0.001). 100 µm²’ye düşen açık tübül sayıları ise Grup I'de (1.33±0.44), Grup II (0.00±0.01) ve Grup III'e (0.06±0.03) göre istatistiksel olarak anlamlı daha az olduğu tespit edildi (p<0.001). Sonuç: Bu çalışmanın sınırları dahilinde, her iki macun da periodontal harabiyet nedeniyle çekilmiş dişlerde dentin tübüllerini kapamada etkili olmakla birlikte SnF₂ ve NaF kombinasyonu içeren diş macunu 7 günlük kullanımdan sonra en fazla sayıda dentin tübülünün kapanmasını sağlamıştır.
  • PublicationOpen Access
    Osteocalcin and cross‑linked C‑terminal telopeptide of type I collagen in gingival crevicular fluid during piezocision accelerated orthodontic tooth movement: A randomized split‑mouth study
    (2023-04-01) YILDIRIM, HATİCE SELİN; KURU, LEYLA; Yıldırım H. S., Ateş M., Oktay Gün I., Kuru B., Çakırer B., Kuru L.
    Background: Piezocision, a minimally invasive surgical procedure, has been used to accelerate tooth movement. Aim: The aim of this randomized split‑mouth study was to evaluate gingival crevicular fluid (GCF) osteocalcin (OC) and type I collagen cross‑linked C‑terminal telopeptide (ICTP) levels during canine distalization with and without piezocision acceleration. Material and Methods: Fifteen systemically healthy subjects (M:F 7:8, 16.27 ± 1.14 years) requiring extraction of maxillary first premolars before retraction of canines were included in the study. Piezocisions were randomly carried out on one of the maxillary canines while bilateral canines served as controls. Canine distalization was conducted using closed‑coil springs applying a force of 150 g/side by using miniscrews as anchorage. GCF sampling was performed from maxillary canine mesial and distal sites at baseline, 1, 7, 14, and 28 days. The GCF levels of OC and ICTP were detected by enzyme-linked immunosorbent assay (ELISA). The rate of tooth movement was evaluated at 2‑week intervals. Results: The amounts of canine distalization from baseline to 14 and 28 days in the piezocision group were significantly higher than the control group (P < 0.05). The GCF OC level of the piezocision group on the tension side and the ICTP level of the same group on the compression side were higher than the respective sides of the control group on day 14 (P < 0.05). Conclusions: Piezocision was found to be an effective treatment procedure for accelerating canine distalization accompanied by increased levels of OC and ICTP.Keywords: ICTP, osteocalcin, piezosurgey, tooth movement
  • Publication
    Effect of non-surgical periodontal treatmenton salivary IL-13 levels in periodontitis with andwithout type 2 diabetes
    (2022-06-10) YILDIRIM, HATİCE SELİN; İYİGÜN, SEZGİ; DOĞAN, BAŞAK; YILDIRIM H. S., KALKAN Y., İYİGÜN S., DOĞAN B.
    Background & Aim: Interleukin (IL)-13 is an anti-inflammatory and fibrogenic cytokine activated by T helper 2 cells. It has been shown that IL-13 inhibits pro-inflammatory cytokine synthesis and osteoclastogenesis. The aim of the study was to determine the effect of non-surgical periodontal treatment (NSPT) on salivary IL-13 levels in periodontitis patients with and without type 2 diabetes mellitus (T2DM). Methods: A total of 48 subjects, 12 systemically and periodontally healthy (H), 12 periodontitis with well controlled T2DM, 12 periodontitis with poorly controlled T2DM and 12 systemically healthy periodontitis, were recruited for the study. All periodontitis patients belonged to either Stage III or IV periodontitis. At baseline, all clinical parameters including plaque index, gingival index, bleeding on probing, probing depth and clinical attachment loss were recorded, and the saliva samples were collected from all subjects, at 3 months following the NSPT only from periodontitis groups. Salivary IL-13 levels were analysed by enzyme-linked immunosorbent assay. This study was supported by the grant from Marmara University Scientific Research Projects Coordination Unit #SAG-A-080519-0172. Results: All clinical parameters were higher in all periodontitis groups than the healthy subjects at baseline (p < 0.05) and improved 3 months after NSPT in all periodontitis groups (p < 0.05). At baseline, salivary IL-13 levels were lower in all periodontitis groups compared to H group (p < 0.05) but were similar among 3 periodontitis groups (p > 0.05). At 3 months following NSPT IL-13 levels were increased in all 3 periodontitis groups compared to baseline (p < 0.05). Conclusions: This study has revealed that low levels of salivary IL-13 are associated with periodontitis not T2DM. IL-13 may be used as a biomarker for both the diagnosis and treatment of periodontitis.
  • Publication
    İstanbul Anadolu 5. Tüketici Mahkemesi
    (2023-05-01) YILDIRIM, HATİCE SELİN; GÖKER KAMALI, SELİN; UĞURLU, FAYSAL; Yıldırım H. S., Göker Kamalı S., Uğurlu F.
  • Publication
    Sağlıklı ve diyabet oluşturulan sıçanlarda topikal olarak uygulanan hyalüronik asidin palatinal yara iyileşmesi üzerine etkisi: Klinik ve histomorfometrik bir çalışma
    (2022-10-19) KURU, LEYLA; YILDIRIM, HATİCE SELİN; AKÇE E., DEMİRCİ DELİPINAR S., KURU L., GÜNGÖRMEK H. S.
    AMAÇ: Çalışmamızda, sağlıklı ve deneysel olarak diyabet oluşturulmuş sıçanlarda, hyalüronik asitin (HA) gargara formunun topikal olarak uygulamasının palatinal yara iyileşmesi üzerine etkilerinin klinik ve histomorfometrik olarak incelenmesi amaçlandı. GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmamızda 60 adet erkek Wistar albino sıçan kullanıldı. Sıçanlar sağlıklı ve deneysel diyabet oluşturulan 2 ana gruba ayrıldı. Rastgele seçilen 30 sıçana intraperitoneal olarak 110 mg/kg nikotinamid uygulanmasından 15 dakika sonra distile su içinde çözündürülen streptozotosin tek doz 65mg/kg intraperitonal olarak enjekte edilerek diyabet oluşturuldu. Her iki gruptaki sıçanların palatinal bölgelerinin ortasında 5 mm çapında kemiğe kadar mukozal defekt oluşturuldu. Takiben her iki gruptan 6’şar sıçan 0. günde sakrifiye edildi. Ardından sağlıklı ve diyabetik gruplar kendi içlerinde HA ve salin uygulanan 2 alt gruba ayrıldı. Yara bölgesine günde iki kez 1 ml HA veya salin uygulandı. Defektler oluşturulduktan 0, 7 ve 14 gün sonra, yara alanları (YA) fotoğraflar üzerinden ölçüldü. Örneklere rutin histolojik doku takibi uygulandıktan sonra alınan kesitlere hematoksilen-eozin boyaması yapıldı ve epitelyal kenarlar arasındaki ortalama mesafe (EKM) histomorfometrik olarak belirlendi. BULGULAR: Ortalama YA tüm gruplarda zamanla istatistiksel olarak azaldı (p<0.05). Sağlıklı ve diyabetik HA grupları, sağlıklı ve diyabetik salin grupları ile karşılaştırıldığında YA’ da önemli bir azalma gözlendi (p<0.05). EKM, diyabetik salin grubu hariç tüm gruplarda başlangıca kıyasla önemli ölçüde azaldı (p<0.05). Sağlıklı ve diyabetik HA grupları, sağlıklı ve diyabetik salin gruplarına kıyasla EKM ‘de önemli bir azalma gösterdi (p<0.05). SONUÇ: HA’nın topikal uygulamasının, diyabetik sıçanların palatinal bölgelerinde oluşturulan yaralarda epitelyal kapanmayı hızlandırdığı görüldü.
  • Publication
    Prevalence, etiology and treatment protocols of periimplant diseases: A survey of periodontists in Turkey
    (2021-04-25) YILDIRIM, HATİCE SELİN; YILDIRIM H. S., YAVER D., MAMAKLIOĞLU D.
  • Publication
    Comparison of oral health outcomes and treatment recevied in intellectually disabled age groups: a comparative study
    (2023-05-10) BERKEL, GÜLCAN; BAYRAM, FERİT; YILDIRIM, HATİCE SELİN; GÜNGÖR F., BERKEL G., BAYRAM F., GÜNGÖRMEK H. S.
    Objective: Evaluation of dental treatment of intellectually disabled (ID) people is often confusing, since the wide range of ages (children,teenagers and adults), oral health problems and concomitant diseases. There have been many studies in pediatric ID patients but little is known about the differences between age groups in children or adults. Materials-Methods: We hypothesize that children and adults with ID may have different oral health outcomes and that differences will be statistically significant. The DMFT/DMFS results, Community Periodontal Index of Treatment Needs (CPI-TN), functional occlusal pairs and units.Study population is the ID patient operated in general anesthesia between 2021-2023. All patients aged 14-65 were before general anesthesia and DMFT/DMFS, CPI, TN, occlusal unit and functional occlusal pairs data was collected. The patients were grouped according to ages on 14-24(group A) and >25 (group B) years. Study parameters were compared between this study groups. Results: The number of patient of groups A and B were 17 and 21, respectively. The values of DMFT, DMFS, occlusal unit, functional occlusion pairs, number of missing teeth and number of missing tooth surfaces in our patients were in group A and group B have no difference between before surgery, after surgery and difference after surgery-before surgery. CPI data have difference between groups. TN data have no difference between groups Conclusion: It was concluded that if patients are given tooth brushing education at an early age or if they are taken to multidisciplinary surgery, better results will be obtained in terms of the health of periodontal tissues and the treatment needs of patients will be reduced.
  • Publication
    Aşırı kron harabiyeti ve sınıf 2 derece A furkasyon defekti bulunan alt molar dişin multidisipliner tedavisi: Bir olgu sunumu
    (2022-10-19) ŞANIVAR ABBASGHOLIZADEH, ZELİHA; YILDIRIM, HATİCE SELİN; BABALI S., KIRMACI S., ÇANAKÇI M., ŞANIVAR ABBASGHOLIZADEH Z., GÜNGÖRMEK H. S.
    AMAÇ: Hemiseksiyon, sıklıkla aşırı kron harabiyeti, periodontal hastalık veya kök kırığı bulunan çok köklü dişlerin iki parçaya ayrılması işlemi olarak tanımlanır. Dental oklüzyonun devamlılığının sağlanması, tedavi işlemlerinin kısa sürmesi ve maliyetinin düşük olması gibi nedenlerle günümüzde tercih edilen bir tedavi yöntemidir. Bu işlemi takiben, tek kron veya köprü protetik restorasyonu ile estetik ve fonksiyon sağlanmış olur. Bu olgu raporunda, çürük nedeniyle aşırı kron harabiyeti ve sınıf 2 derece A furkasyon defekti bulunan sağ alt 2. molar dişin multidisipliner tedavisi sunulmuştur. OLGU SUNUMU: 50 yaşındaki, kronik böbrek yetmezliği hikayesi olan erkek hastanın ağız içi klinik ve radyografik muayenesinde; 6 ay önce endodontik tedavisi tamamlanmış olan #46 numaralı dişinde sekonder çürüğe bağlı aşırı kron harabiyeti ve sınıf 2 derece A furkasyon defekti tespit edildi. Düzenli diyalize giren hastanın doktorundan alınan konsültasyona göre tedavileri planlandı. Her hafta bir seans olmak üzere 4 seans başlangıç periodontal tedavi yapıldı. Takiben lokal anestezi altında flep operasyonu yapıldı. Tam kalınlık flep kaldırıldıktan sonra granülasyon dokuları degranüle edildi. Ardından elmas frezler ile dişin kronuna ve köklerine furkasyon hizasından hemiseksiyon işlemi uygulandı. Dişin kron kenarı ile alveol kreti tepesi arasında biyolojik mesafeyi oluşturabilmek için osteoktomi ve osteoplasti işlemi yapıldı. Flep 3-0 ipek sütur kullanılarak kapatıldı. Operasyon sonrası hastaya parasetamol içerikli analjezik antienflamatuar (2x1, 5 gün), amoksisilin içerikli antibiyotik (2x1, 1 hafta) ve klorheksidin içerikli gargara (2x1, 1 hafta) reçete edildi. Dikişler 1 hafta sonra alındı. Postoperatif 6. haftada iyileşmenin sorunsuz olduğu gözlemlendi. Premolar formundaki dişlere prefabrik post uygulaması yapıldı. Dişler basamaklı preparasyonun ardından metal destekli porselen kronlarla restore edildi ve okluzyon ideal koşullara göre düzenlendi. Operasyon sonrası 6. ay klinik ve radyografik incelemede periodontal dokuların sağlıklı olduğu gözlendi. SONUÇ: Aşırı kron harabiyeti ve sınıf 2 derece A furkasyon defekti bulunan alt molar dişin tedavisinde, hemiseksiyonu takiben metal destekli protetik restorasyonun kısa dönem takiple başarılı bir tedavi seçeneği olduğu görüldü.
  • PublicationOpen Access
    Türkiye’deki diş hekimlerinin perspektifinden dentin hassasiyetinin prevalansı, etiyolojisi, tanı ve tedavi yaklaşımları: Anket çalışması
    (2023-05-01) YILDIRIM, HATİCE SELİN; KURU, LEYLA; Doğan Ç., Yıldırım H. S., Kuru L.
    GİRİŞ ve AMAÇ: Dentin hassasiyeti (DH), yetişkin popülasyonu etkileyen ve diş hekimlerinin klinikte sıklıkla karşılaştıkları ağrılı bir durumdur. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’deki diş hekimlerinin DH hakkındaki görüş, davranış ve tutumlarını anket aracılığıyla değerlendirmektir.YÖNTEM ve GEREÇLER: Önceki çalışmalardan Türkçe’ye çevrilerek düzenlenen 27 soruyu içeren bu anket, Survey Monkey programında oluşturuldu. Türk Diş Hekimleri Birliği’ne kayıtlı diş hekimlerine e-posta yoluyla gönderilen anketi 217 katılımcı eksiksiz yanıtladı. Veriler tanımlayıcı istatistik, ki-kare ve Fisher exact test kullanılarak analiz edildi.BULGULAR: Hekimlerin %58.06’sı uyguladıkları tedaviler içinde DH tedavisi oranının %10’dan az ve %70.97’si kliniklerine DH şikayeti ile başvuran hastaların sıklıkla 30-39 yaş aralığında olduğunu bildirdi. Hekimlerin %64.52’sinin, hassasiyetin dentin tübüllerindeki sıvı akışı nedeniyle sinirlerin uyarılmasından kaynaklandığını düşündüğü ve %93.03’ünün hava ile uyarma yöntemiyle tanı koyduğu saptandı. Hekimler, hassasiyet tedavisinde en çok zemin hazırlayıcı faktörlerin giderilmesi (%89.40) ve evde hassasiyet giderici ajanların uygulanması (%88.48) seçeneklerini tercih ettiler. Zemin hazırlayıcı faktörlerin giderilmesi, flor verniği, periodontal cerrahi işlemler ve lazer uzman hekimler tarafından istatistiksel olarak anlamlı daha fazla uygulanmaktaydı (p<0.05). Meslekte geçirdiği süre 10 yıldan az olan hekimler, daha tecrübeli hekimlere kıyasla daha çok hassasiyet giderici ajan önermekte ve rezin uygulamaktaydılar (p<0.05). Tedavi sonrası şikayetlerin genellikle 1 hafta içinde geçtiği ve %96.77 oranında nüks ile karşılaşıldığı belirtildi.TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak, ankete katılan Türkiye’deki diş hekimlerinin çoğunluğunun DH hakkında güncel bilgilere sahip olduğu görülmekle birlikte, hekimler DH tedavisinin başarılı ve uzun süreli sağlanamadığını belirtmişlerdir. Bu çalışma DH’nin ülkemizde çalışan diş hekimleri tarafından hala çözülmesi zor bir sorun olarak görüldüğünü ortaya koymaktadır.