Person:
FİLİZOĞLU, NUH

Loading...
Profile Picture

Email Address

Birth Date

Research Projects

Organizational Units

Organizational Unit

Job Title

Last Name

FİLİZOĞLU

First Name

NUH

Name

Search Results

Now showing 1 - 10 of 76
  • Publication
    F-18 Florodeoksiglukoz Pozitron emisyon tomografi/bilgisayarlı tomografide metabolik superscan bulgusu: Sekonder hiperparatiroidiye bağlı renal Osteodistrofi
    (2021-05-28) ÖNEŞ, TUNÇ; ENGÜR, CEREN ÖZGE; FİLİZOĞLU, NUH; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; ÖZGÜVEN, SALİH; KESİM, SELİN; KESİM S., ÖNEŞ T., ŞAHİN C. Ö., FİLİZOĞLU N., NİFTALİYEVA K., KISSA T. N., BALABAN GENÇ Z. C., ÖKSÜZOĞLU K., ÖZGÜVEN S., ŞEN F., et al.
  • PublicationOpen Access
    Role of baseline Ga-68-PSMA PET/CT-derived whole-body volumetric parameters in predicting survival outcomes of metastatic castration-resistant prostate cancer patients receiving first-line treatment
    (2022-08-01) AKIN TELLİ, TUĞBA; ÖZGÜVEN, SALİH; FİLİZOĞLU, NUH; ÖZTÜRK, MEHMET SAADEDDİN; ARIKAN, RUKİYE; DEMİRCAN, NAZIM CAN; BAŞOĞLU TÜYLÜ, TUĞBA; ALSAN ÇETİN, İLKNUR; ÖNEŞ, TUNÇ; DANE, FAYSAL; YUMUK, PERRAN FULDEN; AKIN TELLİ T., ÖZGÜVEN S., Alan O., Filizoglu N., ÖZTÜRK M. S. , Sariyar N., Isik S., Arikan R., DEMİRCAN N. C. , BAŞOĞLU TÜYLÜ T., et al.
    Objective We aimed to evaluate whether baseline Ga-68-PSMA PET/CT-derived whole-body volumetric parameters could be used as predictive biomarkers for survival in metastatic castration-resistant prostate cancer (mCRPC) patients receiving first-line treatment. Materials and methods This retrospective study included 54 mCRPC patients, who underwent baseline Ga-68-PSMA PET/CT imaging within 1 month before starting first-line treatment. Pre-treatment prostate-specific antigen (PSA) levels and treatments were recorded. SUVmax, SUVmean, whole-body PSMA-derived tumor volume (wbPSMA-TV), and whole-body total lesion PSMA (wbTL-PSMA) were calculated for all patients. PSA response was defined as a decline of >= 50% from pre-treatment value at 12 weeks. Overall survival (OS) was measured from the start of the first-line treatment for mCRPC. Results Docetaxel and abiraterone/enzalutamide were administered to 32 and 22 patients in the first-line setting, respectively. wbPSMA-TV (rho = 0.582, p = 0.004) and wbTL-PSMA (rho = 0.564, p = 0.007) showed moderate positive correlations with PSA levels. Older age (p = 0.02), higher wbPSMA-TV (p = 0.007), higher PSA (p = 0.01), higher number of bone metastases (p = 0.02), and lack of PSA response (p = 0.03) were significantly associated with an increased risk of mortality. Multivariate analysis determined wbPSMA-TV (HR: 1.003, 95% CI 1.001-1.004, p = 0.001) and PSA response (HR: 2.241, 95% CI 1.189-4.222, p = 0.01) as independent predictors of OS. Conclusion The wbPSMA-TV may be a useful tool to reflect tumor burden and predict survival outcomes in patients with mCRPC.
  • Publication
    POEMS sendromu FDG PET/BT bulguları
    (2022-05-01) KESİM, SELİN; ÖZGÜVEN, SALİH; ENGÜR, CEREN ÖZGE; FİLİZOĞLU, NUH; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Kesim S., Özgüven S., Engür C. Ö., Filizoğlu N., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Öksüzoğlu K., Şen F., Öneş T., et al.
    Amaç: POEMS sendromu, polinöropati, organomegali, endokrinopati, M-proteini, deri değişiklikleri ile karakterize, altta yatan bir plazma hücre diskrazisinin neden olduğu nadir görülen bir paraneoplastik sendromdur. Bu olgu sunumunda, POEMS sendromu şüphesi ile takip edilen ve sonrasında yapılan kemik iliği biyopsisi sonucunda plazma hücreli neoplazi raporlanan hastanın florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografi (PET/BT) bulguları sunulmaktadır.Yöntem: Kilo kaybı olan ve sol ayak üzerinde büllöz ekimotik lezyonu gelişen, yapılan tetkiklerinde bisitopeni ve monoklonal gamopati saptanan, 54 yaşındaki kadın hastaya malignite araştırılması amacıyla FDG PET/BT tetkiki yapıldı. Bulgular: F-18 FDG PET/BT tetkikinde; bilateral plevral efüzyon, hepatosplenomegali ve dalak/karaciğer metabolik aktivite oranında dalak lehine artış izlendi. Sol ayak dorsal yüzde deride izlenen kalınlaşma alanında orta düzeyde FDG tutulumu (SUVmaks =5,47) saptandı. Bu bulgulara eşlik eden aksiyel ve appendiküler iskelette diffüz intramedüller hipermetabolizma dikkati çekti. Hastanın PET/BT tetkiki sonrasında yapılan kemik iliği biyopsisi plazma hücreli neoplazi ile uyumluydu. Sonuç: POEMS sendromu, tanısı bir dizi klinik ve laboratuvar bulgulara dayanan multisistemik bir hastalıktır. F-18 FDG PET/BT tetkiki POEMS sendromundan şüphelenilen olgularda tanıda, tüm vücut metabolik görüntüleme avantajıyla hastalığın yaygınlığının saptanmasında ve tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde önemli role sahiptir. Anahtar Kelimeler: POEMS, F-18 FDG PET/BT
  • Publication
    Metastazı taklit eden brown tümörler: Paratiroid sintigrafisi ve PET/BT bulguları
    (2022-05-01) KESİM, SELİN; TUROĞLU, HALİL TURGUT; UĞURLU, MUSTAFA ÜMİT; ÖZGÜVEN, SALİH; ENGÜR, CEREN ÖZGE; FİLİZOĞLU, NUH; ÖNEŞ, TUNÇ; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Kesim S., Turoğlu H. T., Uğurlu M. Ü., Özgüven S., Engür C. Ö., Filizoğlu N., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Balaban Genç Z. C., Öksüzoğlu K., et al.
    Amaç: Kronik böbrek yetmezliğinde sürekli ve aşırı üriner kalsiyum atılımı, serum kalsiyum seviyelerini düşürerek parathormon düzeyinde artışa neden olur. Serum kalsiyum seviyelerini normal sınırlar içinde tutmak için kompansatuvar olarak oluşan hızlı osteoklastik kemik döngüsü brown tümörlerin oluşmasına neden olabilir. Bu olgu sunumunda, sekonder hiperparatiroidiye ikincil multipl brown tümörleri olan olgunun dual faz Tc-99m metoksiizobutilizonitril (MIBI) paratiroid sintigrafisi ve florodeoksiglukoz (F-18 FDG) pozitron emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografide (PET/BT) bulguları sunulmaktadır. Yöntem: Son dönem böbrek yetmezliği ile takip edilen, diyaliz bağımlı, serum fosfat, alkalen fosfataz ve paratiroid hormon seviyesi yüksek iken, serum kalsiyum seviyesi düşük olan, 57 yaşındaki kadın hastaya sekonder hiperparatiroidi etiyolojisi araştırılması amacıyla dual faz Tc99m MIBI paratiroid sintigrafisi yapıldı. Paratiroid sintigrafisi ile toraks BT görüntülemesinde kemik metastazlarını taklit eden osteolitik lezyonlarraporlanan olguya primer malignite araştırılması amacıyla F-18 FDG PET/BT görüntülemesi yapıldı. Bulgular: Tc-99m MIBI paratiroid sintigrafisinde erken ve geç fazda sağ ve sol alt paratiroid lojunda izlenen nodüler lezyonlarda multiglandüler paratiroid patolojisi ile uyumlu olarak değerlendirilen artmış aktivite tutulumu izlendi. Ek olarak, SPECT/CT (Tek foton emisyon bilgisayarlı tomografi) görüntülerinde sağ 4. ve 7. kosta anterolateralinde artmış MIBI tutulumu gösteren ekspansil osteolitik lezyonlar dikkati çekti (Şekil 1). Tanımlanan ekspansil lezyonların metastaz olma olasılığı açısından F-18 FDG PET/BT tetkikine refere edilen olguda; PET/BT görüntülemesinde aksiyel ve apendiküler iskelette yaygın yoğun hipermetabolik litik/yer yer ekspansil karakterde multipl lezyonlar izlendi. Ayrıca tiroid glandı her iki lob alt pol komşuluğunda yoğun hipermetabolik heterojen dansiteli nodüler lezyonlar saptandı (Şekil 2). Paratiroidektomi operasyonu yapılan hastada biyopsi sonucu paratiroid hiperplazisi ile uyumlu olarak raporlandı. Sonuç: Brown tümörler, neoplastik olmayan, hipervasküler kemik tümörleri olup hiperparatiroidizmin ciddi bir komplikasyonudur. Bu osteolitik lezyonların ayırıcı tanısısında dev hücreli onarım granülomu, metastaz, multipl myelom-plasmositom ve görüntüleme yöntemleriyle veya histolojik olarak ayırt edilemeyen dev hücreli kemik tümörü bulunur. Bununla birlikte, hastanın biyokimyasal profili tanı koymaya yardımcı olabilir. Brown tümörlerin kemik sintigrafisinde ve MIBI sintigrafisinde saptanabileceği gösterilmiştir. Ayrıca PET/BT tetkikinde osteoklast-benzeri dev hücreler ile makrafojlardaki artmış glukoz metabolizması sebebiyle FDG tutulumu gösterebilmektedir. Ayrıca, brown tümörlerin hiperparatiroidizm tedavisini takiben FDG afinitelerini kaybettiği bildirilmiştir. Kronik böbrek hastalığı ve hiperparatiroidi anamnezi olan olgularda; metastaz şüpheli osteolitik lezyonlar değerlendirilirken ayırıcı tanıda Brown tümörler göz önünde bulundurulmalıdır. Anahtar Kelimeler: Hiperparatiroidi, brown tümör, Tc-99m MIBI paratiroid sintigrafisi, SPECT/BT, F-18 FDG PET/BT
  • Publication
    Plevraya Metastatik Timomanın F-18 FDG PET/BT Bulguları
    (2023-04-26) BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; KESİM, SELİN; FİLİZOĞLU, NUH; ÖZGÜVEN, SALİH; DEDE, FUAT; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; Balaban Genç Z. C., Kesim S., Filizoğlu N., Kıssa T. N., Niftaliyeva K., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Şen F., Dede F., Öneş T., et al.
    Amaç: Timus bezi yaşla birlikte regresyona uğrayarak yerini yağ dokuya bırakan, anterior mediasten yerleşimli lenfoid bir organdır. Timoma, anterior mediasten yerleşimli en sık primer malignitedir. Lenfoma, germ hücreli tümörler gibi diğer anterior mediasten yerleşimli tümörlerden ayrımı biyopsi ile yapılır. Timoma nadiren tanı anında metastatiktir, ek sık plevraya metastaz yapar. Bu olgu sunumunda; plevraya metastatik timomatanılı olgununF-18 florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografi/ bilgisayarlı tomografi (PET/BT) tetkiki bulguları sunulmuştur. Yöntem:Anterior mediasten yerleşimli kitlenin araştırılması amacıyla, 49 yaşındaki erkek hastadanF-18FDG PET/BT tetkiki istendi. Bulgular: F-18 FDG PET/BT tetkikinde; anterior mediastende malign karakterde hipermetabolik lobüle kontürlü kitle lezyon, sağ hemitoraksta plevral yüzeylerde metastatik yoğun hipermetabolik nodüler lezyonlar ve sağ anterior diyagragmatik alanda metastatik lenf nodu saptandı.F-18FDG PET/BT tetkikinde plevral alanda raporlanan lezyonlardan biyopsi yapıldı ve bu lezyon alanlarının patolojisi timoma metastazı olarak raporlandı. Sonuç: Timoma her yaş gurubunda karşılaşabilir, genç yaştaki timoma olgularında myastenia gravis ile prezentasyon daha sıklıkla rastlanır. Asemptomatik seyredebileceği gibi ses kısıklığı, dispne gibi belirtilerle veya eşlik eden paraneoplastik sendromlar ile tanı alabilir. Radyolojik görüntülemeler ile anterior mediastende yumuşak doku kitlesi varlığı gösterilir. Anterior mediasten kökenli malignitelerin tanısına, tüm vücut görüntüleme ile evrelendirmesine ve uygun tedavi prokolünün seçimine katkı sağlaması ile F-18FDG PET/BT tetkiki bulguları ayırıcı tanıda önemli bir yere sahiptir. Anahtar Kelimeler:F-18 FDG PET/BT, timoma, plevra, metastaz
  • Publication
    Kolon kanserinin spermatik kord metastazı F-18 FDG PET/BT bulguları
    (2023-04-26) KESİM, SELİN; FİLİZOĞLU, NUH; ÖZGÜVEN, SALİH; DEDE, FUAT; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; Balaban Genç Z. C., Kesim S., Filizoğlu N., Niftaliyeva K., Kıssa T. N., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Şen F., Dede F., Öneş T., et al.
    Amaç: Kolon kanseri dünya genelinde erkeklerde en sık görülen üçüncü ve kadınlarda en sık görülen ikinci malignitedir. Sıklıkla adenomatöz polip zemininden gelişen kolon kanserlerinin tanı anında uzak metastaz olasılığının yaklaşık dörtte bir oranında olması nedeniyle uzak metastaz saptanması, takipte tedavi yanıtının değerlendirilmesinde ve nüks maligniteyi göstermede F-18 florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografi (PET)/bilgisayarlı tomografi (BT) tetkiki önemli bir yere sahiptir.Bu olgu sunumunda; kolon kanserinin spermatik kord metastazı F-18 FDG PET/BT tetkiki bulguları sunulmuştur. Yöntem:Opere sigmoid kolon kanseri tanılı, akciğerdeki metastatik lezyon ve sol inguinal lenfatik istasyonda metastatik lenf nodlarıyla takipli 63 yaşındaki erkek hastadan tedavi yanıtının değerlendirilmesi amacıyla, F-18FDG PET/BT tetkiki istendi. Bulgular: F-18 FDG PET/BT tetkikinde; sol inguinal kanal boyunca devamlılık gösteren yumuşak doku dansiteli alanda yoğun hipermetabolizma saptandı. Ayrıca sol akciğer üst lob anterior segmentte yoğun hipermetabolik metastatik lezyon ve batında distal paraaortakaval alanda yoğun hipermetabolik metastatik lenf nodları saptandı. F-18FDG PET/BT tetkikinde raporlanan sol inguinal kanaldaki lezyonun eksizyonu yapıldı ve bu lezyon alanının patolojisi kolon adenokarsinomu spermatik kord metastazı olarak raporlandı. Sonuç: Kolon kanserleri, tümörün yerleşimi çekum ile transvers kolon ⅔ proksimal kesimindeyse sağ kolon, transvers kolon ⅓ distal kesimden rektuma kadar ise sol kolon tümörü olarak adlandırılır. Kolon kanserinde ilk tedavi seçeniği cerrahi olmakla birlikte, metastatik ileri evre hastalıkta sistemik tedaviler ön plana çıkar. Kolon kanserlerinin en sık uzak organ metastazı karaciğer olmakla birlikte, akciğere metastaz ve peritoneal tutulumlar da sık görülür. Spermatik korda metastazı literatürde az sayıda bildirilmiş olup, kolon kanserinin spermatik korda metastazı çok nadir rastlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: F-18 FDG PET/BT, kolon kanseri, spermatik kord, metastaz
  • Publication
    Miyokard perfüzyon SPECT/BT’de apikal anevrizma ve diverjans bulgusu
    (2020-11-20) KESİM, SELİN; FİLİZOĞLU, NUH; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ÖZGÜVEN, SALİH; ENGÜR, CEREN ÖZGE; ERDİL, TANJU YUSUF; KESİM S., FİLİZOĞLU N., TUROĞLU H. T., ÖZGÜVEN S., ŞAHİN C. Ö., Öksüzoğlu K., ERDİL T. Y.
    (MI) yaygın bir komplikasyonudur. Tüm anevrizmaların % 80’i anterior duvar ve/veya apeksi içerir. Sol ventrikül anevrizmaları, mural tromboz oluşumu, trombüs kalsifikasyonu, anevrizma duvarının kalsifikasyonu, arteriyel embolizasyon, konjestif kalp yetmezliği ve ventriküler taşikardi gibi komplikasyonlara yol açabilir. Bu olgu sunumunda Tc-99m MIBI ile Miyokard Perfüzyon Sintigrafisinde diverjans bulgusu ile saptanan ve miyokard atenüasyon düzeltmesi amaçlı kontrastsız nondiyagnostik BT görüntüleri ile doğrulanan apikal anevrizma vakası sunuldu. Yöntem: Bilinen KAH tanılı (RCA’da stent ile LAD ve Cx total tıkalı), sigara (40 yıldır) risk faktörü olan 55 yaşındaki erkek hastaya; miyokard perfüzyonunun değerlendirilmesi amacıyla Tc-99m MIBI ile Miyokard Perfüzyon Sintigrafisi uygulandı. Bulgular: Stress ve istirahat Tc-99m MIBI görüntülerinde apekste, anterior duvar ile bitişik anteroseptal segmentin apikal-mid kesiminde, inferior duvarın apikal ve mid kesitlerinde sabit perfüzyon defekti izlendi. Bununla birlikte anterior ve inferior duvarlar ile septum ve lateral duvarın apekse doğru birbirinden uzaklaştığı dikkati çekti. Bu diverjans bulgusu ile korele olmak üzere, miyokard atenüasyon düzeltmesi amaçlı, kontrastsız BT görüntülerinde; sol ventrikülün apikal kısmında sınırı kalsifiye olan belirgin balonlaşma (apikal anevrizma) izlendi. EKG ile senkronize gated SPECT miyokard perfüzyon görüntülerinde ise; apekste, anetrior duvar ile bitişik anteroseptal segmentin apikal-mid kesiminde, inferior duvarın apikal ve mid kesitlerinde akinezi, apekste diskinezi ile birlikte sol ventrikülde global ve şiddetli hipokinezi izlendi ve sol ventrikülün ejeksiyon fraksiyonu % 16 olarak hesaplandı. Sonuç: MI öyküsü olan hastalarda sol ventrikül anevrizması varlığı, boyutlarına bağlı olmakla birlikte prognozu kötü yönde etkiler. Literaturde bazı ventriküler anevrizmaların rezeksiyonunun sağkalımı artırabileceğine dair yayınlar vardır. Bu nedenle anevrizmanın erken saptanması proflaktik antikoagülan tedavi başlanması ve/veya cerrahiye yönlendirmede önem arz etmektedir. Miyokard Perfüzyon Sintigrafisinde apekse yaklaştıkça sol ventrikül duvarlarının normal konverjans yerine diverjans göstermesi (birbirinden uzaklaşması) apikal anevrizmalar için karakteristik bir bulgudur. İlave olarak, miyokard atenüasyon düzeltmesi amaçlı, kontrastsız BT görüntülerinin incelenmesiyle; tanıyı doğrulayan morfolojik bilgi sağlanabilir. Miyokard perfüzyon sintigrafisi bulguları raporlanırken bu sintigrafik patern akılda bulundurulmalıdır.
  • Publication
    PSMA tutulumu gösteren safra kesesi: Akut kolesistit bulgusu
    (2021-05-28) ENGÜR, CEREN ÖZGE; KESİM, SELİN; FİLİZOĞLU, NUH; BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; ÖZGÜVEN, SALİH; ÖNEŞ, TUNÇ; ŞAHİN C. Ö., ÖKSÜZOĞLU K., KESİM S., FİLİZOĞLU N., KISSA T. N., BALABAN GENÇ Z. C., NİFTALİYEVA K., ÖZGÜVEN S., ŞEN F., ÖNEŞ T., et al.
  • Publication
    Kseroderma Pigmentozum Tanılı Olguda F-18 FDG PET/BT bulguları
    (2023-04-26) BALABAN GENÇ, ZEYNEP CEREN; KESİM, SELİN; FİLİZOĞLU, NUH; ÖZGÜVEN, SALİH; DEDE, FUAT; ÖNEŞ, TUNÇ; TUROĞLU, HALİL TURGUT; ERDİL, TANJU YUSUF; Balaban Genç Z. C., Kesim S., Kıssa T. N., Filizoğlu N., Niftaliyeva K., Öksüzoğlu K., Özgüven S., Şen F., Dede F., Öneş T., et al.
    Amaç: Kseroderma pigmentozum (KP), fotosensitivite ve deride pigment bozuklukları ile giden DNA onarım defekti bozukluğunun neden olduğu, otozomal resesif geçiş gösteren nadir bir deri hastalığıdır. KP artmış olasılıkla ve tekrarlayıcı bazal hücreli karsinom (BCC), skuamöz hücreli karsinom (SCC), malign melanom (MM) gibi deri kanserleri ile beraber seyir gösterir. Sık tüm vücut deri muayenesi ile takip edilir.Bu olgu sunumunda; KP tanılı, yüzde ve üst ekstremitede multipl lokalizasyonlardan BCC ve SCC tanısı almış olgunun F-18 florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografi (PET)/bilgisayarlı tomografi (BT) tetkiki bulguları sunulmuştur. Yöntem: KPtanılı, yüzde ve üst ekstremitedeki lezyonların histopatolojisi BCC ve SCC olarak raporlanan, 13 yaşındaki kız hastadanF-18FDG PET/BT tetkiki istendi. Bulgular: F-18 FDG PET/BT tetkikinde; yüzde infraorbital alanda, zol zigomatik kemik komşuluğunda ve sol posterior üçgen seviyesinde deride malign karakterde hipermetabolik lezyonlar saptandı. Ayrıca her iki servikal, supraklaviküler, aksiller lenfatik lojlarda, paravertebral alanlarda, mediastende ve batındaaktif kahverengi yağ dokusu uyumlu yoğun FDG tutulumu izlendi. Sonuç:KP, ultraviyole ışınlarının neden olduğu DNA hasarının onarılması kusurudur. KP’de bulgular; güneş ışınlarına vücudun diğer bölgelerine kıyasla daha fazla maruz kalan yüz, boyun, eller gibi bölgelerde daha sıklıkla olmak üzere, pigmente deri lezyonları şeklinde başlayıp BCC, SCC ve MM gibi malign süreçlere zemin hazırlar. Deri maligniteleri sıklığı belirgin artmışKP olgularında, F-18 FDG PET/BT tetkiki; tüm vücut görüntüleme ile lezyonların saptanabilmesi, tedavi sonrası yanıt ve nüks değerlendirilmesi ve eksize edilecek lezyonların belirlenmesini sağlaması nedeniyle önemli bir yere sahiptir. Anahtar Kelimeler:F-18 FDG PET/BT, xeroderma pigmentosum, BCC, SCC
  • Publication
    Paraneoplastic cerebellar degeneration: initial presentation of occult breast cancer
    (2020-10-22) FİLİZOĞLU, NUH; KESİM, SELİN; ENGÜR, CEREN ÖZGE; ÖNEŞ, TUNÇ; ÖZGÜVEN, SALİH; ERDİL, TANJU YUSUF; FİLİZOĞLU N., KESİM S., ŞAHİN C. Ö., ÖNEŞ T., ÖZGÜVEN S., ERDİL T. Y.
    Aim/Introduction: Paraneoplastic cerebellar degeneration (PCD) is a rare type of paraneoplastic syndrome characterized by the progressive onset of cerebellar dysfunction as a result of immune-mediated response against neoplasm rather than metastasis. We present a case of occult breast cancer who had PCD at initial presentation with diffuse cerebellar uptake depicted on the FDG PET/ CT scan. Six months after the treatment, a follow-up FDG PET/CT scan revealed complete resolution of the cerebellar hypermetabolism. Materials and Methods: FDG PET/CT was performed to A 64-year-old female patient presented with complaints of progressive dysarthria, ataxia, nystagmus, headache and gait disturbance. Results: FDG PET/CT showed diffuse and intensely increased uptake in both cerebellar hemispheres and vermis (A). FDG PET/CT images also depicted moderate hypermetabolic lymph node in the right axillary region; however, no hypermetabolic foci was detected in breast tissues (A). Histopathology of the right axillary lymph node revealed metastasis of breast cancer. Based on these findings, the diagnosis of paraneoplastic cerebellar degeneration associated with occult breast cancer was made and treatment with doxorubicindocetaxel-trastuzumab-pertuzumab was initiated. After four cycles of chemotherapy, follow-up FDG PET/CT showed complete regression of cerebellar hypermetabolism (B). Conclusion: PCD is a rare central nervous system disorder that is triggered by an immune system response to a neoplasm. PCD affects 1-3 % of all cancer patients, and it occurs typically in patients with cancer of the ovary, uterus, breast cancer, small-cell carcinoma of the lung and Hodgkin lymphoma. Patients typically develop subacute cerebellar ataxia, dysarthria, diplopia, and vertigo, which often precede the detection of the primary tumor. PCD is characterized by extensive loss of Purkinje cells and the presence of highly specific antineuronal antibodies in the serum and cerebrospinal fluid. Proteins expressed by tumors induce the production of onconeural antibodies leading to a T-cell mediated destruction of Purkinje cells in the cerebellum. The treatment of the underlying malignancyis considered the optimal treatment for PCD. FDG PET/CT is crucial in the early detection of the unknown primary tumors. Most of the recently published studies emphasizing the potential of FDG PET/CT in the assessment of the functional neurologic consequences of the disease in the brain as well as changes that follow after therapeutic interventions. To the best of our knowledge, this is the first case in the literature that uses FDG PET / CT to assess the current state of occult breast cancer with PCD and subsequently following up the disease