Tübitak Proje Çıktıları
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Tübitak Proje Çıktıları by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 302
Results Per Page
Sort Options
Publication Open Access Tipik ve atipik aside dayanıklı basiller ile infekte kobaylarda meydana gelen immuno-elektroforetik bulgular(1967-01-10) Rıdvan Gülbaran;Sina Emre; Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Kliniği, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Kliniği, İstanbul, TürkiyePublication Open Access Intravenöz madde bağımlılarında humoral ve hücresel immünolojik durum(1987-15-02) M. Mahmut Bayık;Selim BADUR;Can Tuncer;Seval Başaran;Enver Tali Çetin;Şükran Yalçındağ;Roger Lawrence; Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul, TürkiyePublication Open Access Diesel motorlarında partikül filtrasyonu(1987-15-03) Oğuz BORAT; Marmara Üniversitesi, Teknik Eğitim Fakültesi, İstanbul, TürkiyePublication Open Access Kanser ve derioymacıkları:Ailesel çalışma(1989-15-11) Metin Atasu; Marmara Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı, İstanbul, TürkiyePublication Open Access Çocuk tüberkülozunda saf mikrobakteriyel antijen kullanılarak yapılan serolojik testlerin tanı değeri(1991-15-05) Müjdat BAŞARAN;Işıl BARLAN;Mehmet Göral; Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Pediatri Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Pediatri Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Pediatri Anabilim Dalı, İstanbul, TürkiyePublication Open Access Behçet hastalığında nötrofil-endotel adezyonunda sorumlu faktörlerin araştırılması(1992-01-09) Şükran ÖZGÜN;RAFİ HANER DİRESKENELİ;Tevfik AKOĞLU;Sabahattin YURDAKUL; Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Hematoloji İmmünoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Boş;Boş;BoşBehçetli Vıasta serumları normal not rof i l lerin vasküler endotel hücrelerine (VEC) adezyonunu artırmaktadır. Sağlıklı insan serumu varlığında adezyon oranı %15.6±5.8 iken,hasta serumu varlığında bu oran %45 . l-ı-26 . 3 olarak bulundu (P<0.001). Hasta serumları hem nötrofiller hem de c-ndotel hücreleri üzerinde etkilidir. Hasta serumu ile sadece endotel hücresi uyarıldığında adezyon oranı %44, sadece nötrofil uyarıldığında %16, her iki hücre birlikte uyarıldığında bu oran %58 olarak bulundu. Hasta serumu normal nötrofil yüzeyinde CDlla molekülünün kalitatif ve kantitatif artışına neden olmaktadır (%49.2 den, %86.4'e). CDllb ise hasta serumu etkisi ile hücre yüzeyinde kantitatif olarak artmaktadır. Hasta serumu ayrıca endotel üzerinde ICAM-1 ve ELAM-1 moleküllerini artırmaktadır. Behçetli hastalarda CDlla molekülünü taşıyan nötrofil sayısı normal kişilerden yüksektir (hastalarda CDlla pozitif hücreler %95.2±6.3, normal insanlarda %54±14.7, p <0 . 001 ) . Hasta nötrofi llerinin IL-1, TNF ve LPS ile uyarılmış endotel hücresine adezyonu normal kişilerden daha yüksek bulundu. Uyarıdan önce adezyon oranı hasta PMN için %23.6, normal PMN için %18.5 olarak bulundu. IL-1 ile uyarıdan sonra adezyon hasta PMN için %61.5, normal PMN için %37.8;TNF ile uyarıdan sonra hasta PMN için %57.4, normal PMN için %35; LPB ile uyarıdan sonra hasta PMN için %55, normal PMN %31.A idi. Hasta serumlarının adezyonu artırıcı etkisi CDlla, CDllb, CD18, ICAM-1 ve ELAM-1 e karşı üretilmiş monoklonal antikorlar (mAb) ile inhibe edilebilmektedir. Inhibisyon oranı anti-CDlla ile %83, anti-CDllb ile %63, anti-CD18 ile %83.4, anti-ELAM-l ile %70, anti-ICAM-1 ile %48.8 , anti-CD18+CDlla ile %89.4, anti-CD18 + CD11b ile %90.9, anti-CD18+CDlla+ELAM-l ile ise %86.9, olarak bulundu. Hasta serumlarında ELİZA ile ölçülen IL-8 düzeyi artmış bulundu (hastalarda 490±470 pg/ml, normal insanlarda 92,5±88.5 pg/ml p<0.001). Behçetli hasta serumlarında nötrofi llerin endotel hücresine adezyonunu artıran faktör (veya faktörler) hasta serumlarında yüksek oranda bulunan IL-8 olabil ir, Ancak bu konunun başka faktörleri de dikkate alarak araştırılması gerekmektedir.Publication Open Access Türkiye'de yetişen Ferulago aucheri Ferulago humilis ve Ferulago asparagifolia türlerinde fotokimyasal araştırmalar(1992-01-09) Solmaz Doğanca;Ayhan ULUBEN;Ertan Tuzlacı; Marmara Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, İstanbul, Türkiye;İstanbul Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, İstanbul, Türkiye;İstanbul Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, İstanbul, TürkiyePublication Open Access Open-shell relaxation, polarization, and relativistic efffects in the atomic photoabsorption processes(1992-01-10) Zikri ALTUN; Marmara Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, İstanbul, TürkiyeTÜBİTAK tarafından desteklenen TBAG-988 no'lu proje kapsamında Öncelikle atomik olayların araştırılmasında kullanılan ve değişik işletim sistemleri altında çalışan programların IBM RISC/6000 model 520 bilgisayar işletim sistemi olan AIX ortamında çalışabilmeleri için gerekli değişiklikleri yapılmıştır. Mevcut programların çoğu CDC Cyber 180/855, IBM 3090 ve CONVEX Cl bilgisayar ortamlarında çalışacak şekilde hazırlanmışlardı. Bu programlar sayesinde basit ve kompleks atomların taban ve uyarılmış bağlı hallerini LS ve LSJ kuplaj sistemlerinde temsil edebilen toplam dalga fonksiyonaları, atomdan fotoiyonlaşan pozitif enerjili elektron orbitallerinin hesabı, tek ve çok elektron ve uyarılmalı fotoiyonlaşma tesir kesitleri, "inter" ve "intra" kabuk korelasyonları, resonans profilleri, ve fotoelektron açısal dağılım parametreleri yüksek duyarlıklarla hesap edilebilmektedir. -Bu programları çok cisim tedirgi ve "relativistic random phase" yöntemleri içerisinde kullanarak açık kabuklu kükürt atomunun kısmi ve toplam fotoiyonlaşma tesir kesitleri ile kripton ve bromi negatif iyonunun 3d kabuğuna ait fotoiyonlaşma parametreleri hesap edildi. Her iki halde de hesaplar hem hız hemde uzunluk ayar formalizminde hesaplanarak nümerik hatalar minimuma indirildi. Kükürt atomunun 3s ve 3p alt kabuklarından kaynaklanan 3p ->nd(ns) ve 3s -> np bağlı geçişlerine karşı gelen rezonaslar çok kuplajlı denklemler tekniği bünyesinde oluşturulan K-matrix özdeğerleri kullanılarak hesap edildiler. Elektron konfigürasyonları aynı fakat çekirdek yükleri farklı olan Kr atomu ve Br~ iyonunun 3d toplam fotoiyonlaşma tesir kesitlerinin hemen hemen tüm enerji aralığında birbirlerine oldukça benzer profilleleri olduğu bulundu. Elde edilen sonuçlar daha önce elde edilmiş deneysel verilerle karşılaştırılıp gerekli yorumlar yapıldıPublication Unknown Kan basıncının regülasyonunda rolü olan muskarinik reseptörler(1993-01-01) Şule OKTAY;Uğur ÖZKUTLU;İmer OKAR;Filiz ONAT; Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Biyofizik Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Girilmedi;Mersin Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Dahili Tıp Bilimleri Bölümü, Farmakoloji Anabilim Dalı, Mersin, TürkiyeSantral kolinerjik reseptörlerin uyarılması hipertansif yanıtlara yol açmakta ve deney hayvanlarında oluşturulan hemorajik şokun düzelmesini sağlamaktadır. Ancak bu etkilerin ortaya çıkmasında hangi santral sinir sistemi yapılarının ve reseptör alttiplerinin rol oynadığı henüz kesin olarak bilinmemektedir. Bu çalışmada normotensif sıçanlara intravenöz yoldan fizostigmin ve oksotremorin verilmesiyle ortaya çıkan presör yanıtın selektif M2 kolinoseptör antagonistleri AF-DX 116 ve metoktramin tarafından nasıl değiştirildiği incelendi. Her iki antago'nistin de kullanılan düşük dozlarda fizostigmin ve oksotremorinin kan basıncını artırıcı etkilerini inhibe ettiği, yüksek dozlarında ise .fizostigminin hipertansif etkisini artırdıkları halde, oksotremorinin etkisini değiştirmedikleri gözlendi. Bu sonuçlar, gerek direkt etkili muskarinik reseptör agonisti oksotremorinin, gerekse indirekt . etkili asetilkolinesteraz inhibitörü fizostigminin normotensif sıçanda gözlenen hipertansif etkilerinde'santral sinir sisteminde bulunan pre- ve postsinaptik M2 muskarinik reseptörlerin rol oynadığını düşündürmektedir. Çalışmanın ikinci bölümünde hemorajik şoktaki sıçanlarda oksotremorinin presör ve -yaşama oranını artırıcı etkilerinin birbirinden bağımsız olduğuna, presör etkinin santral muskarinik reseptörler aracılığı ile olmasına karşılık, yaşama oranını iyileştirici etkide santral nikotinik reseptörlerin rolü olabileceğine dair veriler elde edildi. Yine hemorajik şoktaki hayvanlarda beyin sapı ve hipotalamusta bulunan muskarinik reseptörlerin sayısında bir değişiklik-bulunamazken, radyoliganda. afinitede anlamlı artış . olduğu bulundu. Son olarak da kardiyoyasküler düzenlemede katkısı bulunan bölgelerden biri olan AV3V. .bölgesinin oksotremorinin gerek presör, gerekse antişok etkilerine aracılık ettiği gösterildi.Publication Unknown Hastanede kazanılan Clostridium difficile kolonizasyonu ve buna bağlı hastalık insidansının araştırılması(1993-01-04) Güner SÖYLETİR;Ayşegül ESKİTÜRK;Günay Kılıç;Nurdan TÖZÜN;VOLKAN KORTEN; Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, İstanbul, TürkiyeClostridium difficile asemptomatik taşıyıcılıktan pseüdomembranöz enterokolite dek değişebilen klinik tablo oluşturmakta ve antibiyotiğe bağlı ishallerin % 15-25 'inden, pseudomembranöz enierokolitlerin % 99'undan sorumlu tutulmaktadır. Bu çalışma hastaneye yattıkları süre içinde Clostridium difficile ile kolonize olan hasta sayisını; bu kolonizasyon için gerekli risk faktörlerinin neler olduğunu ve bu hastalarda ishal gelişme oranını saptamak amacıyla yapılmıştır. Çalışma süresince 346 hastadan ilki hastaneye yattıkları ilk 24 saat içinde olmak Üzere ilk iki hafta haftada iki, daha sonra haftada bir olacak şekilde toplanan 1154 rektal sürüntü örneği alınmiş ve Clostridium difficile izolasyonu için CCFA besiyerine ekilerek 48 saat anaerob ortamda inkübe edilmiştir. 114 hasta hastanede 48 saatten az yattıkları için kolonizasyon için gerekli risk faktörlerinin istatistiksel değerlendirilmesi 202 hasta ile yapılmıştır.202 hastanım 45'inde (%22.3) hastane enfeksiyonu olarak ishal gelişmiştir.Yaş, cins, antiasid ve laksatif kullanımı dışında taranan tüm faktörlerin ishal gelişimi için risk oluşturduğu gözlenmiştir.202 hastanın 14'ü(% 6.3) hastanede yattıkları süre içinde Clostridium difficile ile kolonize olmuş ve bunların 10'unda (%71.4) bu mikroorganizmanın toksinine bağlı ishal gelişmiştir. 3 hastada endoskopi bulgusu olarak pseudomembranöz enterokolit gösterilmiştir. Clostridium difficile kolonizasyonu için risk faktörleri olarak ampisilin, sefalosporin gibi beta laktamların kullanılması; tıbbi girişim uygulanması ve yoğun bakıma yatış belirlenmiştir(p<0.05).Publication Unknown Skin explant testi yardımı ile graft versus Host hastalığı patogenezinin incelenmesi(1993-01-11) Tevfik AKOĞLU;Şükran ÖZGÜN;Oya GÜRBÜZ;Tülin ERGUN;Sevgi KÜLLÜ;Aydın SAV;Rengin AHISKALI;Nüket TÜZÜNER;Gülen DOĞUSOY; Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Hematoloji İmmünoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Hematoloji İmmünoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Hematoloji İmmünoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Hematoloji İmmünoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Hematoloji İmmünoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Hematoloji İmmünoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Hematoloji İmmünoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Hematoloji İmmünoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Hematoloji İmmünoloji Anabilim Dalı, İstanbul, TürkiyeGraft Versus Host hastalığı (GVHH) Kemik iliği.transplantasyonlarından (KİT) sonra en önemli komplikasyon ve ölüm nedenidir. Bu hastalığın başlıca donör kemik iliğindeki immünokompetan T hücreleri tarafından oluşturulduğu gösterilmiştir. GVHH nın önlenebilmesi amacı ile bu hücrelerin ayıklanması ise hem kemik iliği yerleşimini (engraftment) önlemekte ve hem de kemik iliği transplantasyonunun belkide en önemli amacı olan graft-versus-lösemi etkisi ortadan kalkmaktadır. GVHH dan sorumlu olan hücrelerin tüm T hücreleri olmayıp bunun bazı subgrubları olduğu şeklinde bulgular vardır. Bu araştır-manın amacı kısa bir süre önce tanımlanmış olan bir in-vitro test ( skin explant testi ) yardımı ile GVHH dan sorumlu olan T hücre alt grupları ve yardımcı mekanizmaların incelenmesi idi. Ancak skin-explant testi orijinal tanımına uygun şekilde kurulup transplant hastalarına uyguladıktan sonra örneklerin değerlendiril-mesinde bazı uyumsuzluklar olduğu ve ayrıca pozitif1 test ile klinik olarak GVHH arasında da tam uyum'olmadığı farkedildi. Bu nedenle projede öngörülen ve GVHH dan sorumlu olan T hücre subtipinin ayırt edilmesi amacından uzaklaşılarak testin güvenilirliği, klinik GVHH nı önceden ortaya çıkarmadaki değeri ve inter-observer uyumun araştırılmasına yönelindi. Projede öngörüldüğü şekilde kemik iliği transplantasyonuna hazırlanan çiftler ile (minör HLA bariyerine karşı GVHH incelenmesi için) anne-baba-çocuk gibi haploidentik çiftlerde (majör HLA antijeni farkı ile oluşan GVHH incelenmesi için) skin explant testi yapıldı. Test sonunda doku örnekleri üç ayrı patolog tarafından "kör" olarak değerlendirildi. Toplam 24 çiftte uygulanan test, GVHH nı önceden saptamada yetersiz kaldı. Kontrol Örneklerinde ağır GVHH belirtileri ortaya çıkarken, ağır GVHH ile uyumlu değişiklikler beklenen örneklerde negatif bulgular rapor edildi. Ayrıca üç patolog arasında da doku örneklerinin değerlendirilmesi açısından istatistik olarak ta doğrulanan çok önemli uygunsuzluk olduğu bulundu. Bu bulgularla testin tekrarlanabilir olmadığı, klinik bulgularla uyumsuz olduğu ve GVHH nın önceden saptanmasında kullanılamayacağı kanısına varıldıPublication Unknown Türkiye'de görülen beş kalıtsal hastalıkta topluma özgü mutasyon ve polimorfizmlerin tanımlanması(1994-01-06) A. Nazlı BAŞAK;Betül KIRDAR;S. Hande ÇAĞLAYAN;Nalan GÖKGÖZ;Hilmi ÖZÇELİK;Ayşe ÖZER;Yeşim GÖKMEN;Şükrü TÜZMEN;Serpil ÜNLÜ;Anıl AKSU; Marmara Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Biyomühendislik Bölümü, İstanbul, Türkiye;-;-;-;-;-;-;-;-$\beta$-Talasemi, DuchenneXBecker kas distrofisi (DMDXBMD), kistik fibrozis (CF) ve hemofili A ve B ülkemizde sıklık ile görülen kalıtsal hastalıklardır. Türk toplumunda bu hastalıklara neden olan mutasyonların araştırılması amacı ile proje kapsamında yürütülen çalışmalarda, polimeraz zincir reaksiyon (PCR) temeline aayanan yeni gen teknolojileri kullanılarak $\beta$-talasemiye neden olan 2 yeni mutasyon ve hemofili B' ye neden olan 5 mutasyon tanımlandı. Türk CF hastalarında, olguların %15"inde hastalığın deltaFBOS mutasyonundan ve %5.5'inde 1677delTA mutasyonundan kaynaklandığı belirlendi. Bu çalışmada olgulardan bir G542X için üçü R560T için heterozigot bulundu. Bu çalışmaya dahil edilen CF hasta ve taşıyıcılarında V520F, C524X ve R347X mutasyonlarının bulunmadığı saptandı. DMDXBMD ve hemofili A ve B aileleri için, uygun bir prenatal tanı stratejisi geliştirmek amacı ile değişik gen içi ve gen dışı polimorfik markörlerin Türk toplumunda görülme sıklıkları saptandı. DMDXBMD ailelerinde delesyon taşıyıcılarının belirlenmesi amacı ile yeni bir kantitatif PCR analiz yöntemi geliştirildi.Publication Unknown Türkiye'de kronik karaciğer hastalarında serum HBV DNA düzeylerinin DOT-BLOT yöntemi ile belirlenmesi ve precore mutant virüslerin sıklığının saptanması(1994-01-07) Cem KALAYCI;Ayşe ÖZER;Müge CANER;Nurdan TÖZÜN;Beyazıt ÇIRAKOĞLU; Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı, İstanbul, TürkiyeKronik hepatit, siroz ve hepatoselüler karsinoma gibi ciddi karacijğer hastalıklarının etkenlerinden biri olan HBV enfeksiyonu, ülkemizde önemli bir sağlık sorunu teşkil etmektedir. HBV'nin replikasyonunu gösteren en duyarlı parametre olan serum HBV DNA düzeyi, tedaviye alınacak hastaların seçiminde, tedaviye .verilen yanıtın izlenmesinde ve prognozun belirlenmesinde önem taşımaktadır. Bu nedenle, çalışmamızda kronik karaciğer hastalarında serum HBV DNA düzeyleri, duyarlı, güvenilir, özgül ve ucuz bir yöntem olan dot-blot, hibridizasyon yöntemi ile saptanmış ve 100 hastanın 17 sinde serum HBV DNA pozitif olarak bulunmuştur.Publication Unknown Sıçanlarda soğuk-immobilizasyon stresinin mukoza bütünlüğüne etkisi: Endojen EDRF' nin rolü(1994-01-08) HIZIR KURTEL;YAŞAR İNCİ ALİCAN;Tamer COŞKUN;Önder PEKER;Berrak YEĞEN; Yeditepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Atatürk Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü, Erzurum, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Hastanesi, İmmünoloji Laboratuvarı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Hastanesi, İmmünoloji Laboratuvarı, İstanbul, TürkiyeBu çalışmanın amacı; 1) mukozal bariyer fonksiyonun hassas bir göstergesi olan permeabilite ölçümleri yaparak mukozal bütünlüğün ve fonksiyonun soğuk immobilizasyon stresinden nasıl etkilendiğini incelemek, 2) mukozal bütünlüğün korunmasında önemli bir rolü olan endojen nitrik oksidin (NO) stres nedeni ile meydana' gelebilecek ülser oluşumu ve permeabilite değişiklikleri üzerindeki etkisini araştırmaktır. Yapılan çalışmada soğuk-immobilizasyon stresine maruz kalan hayvanların midelerinde ülser indeksi 3.87±0.97 mm olarak bulunmuş, 51 Cr-EDTA ile ölçülen mide mukozal permeabilitesi değişik zaman noktalarında kontrol grubuna göre anlamlı olarak artmıştır. NO sentezinin NG-nitro-L-arginin metil ester (L-NAME) ile inhibisyonu (10 mg/kg iv bolus, 2 mg/ml/saat infüzyon) stres nedeni ile artan mukozal permeabilitenin daha da artmasına neden olurken ülser indeksini etkilememiştir. Deney hayvanları L-NAME'in inaktif enantiomeri olan D-NAME veya NO sentezinin prekürsörü L-arjinin (100 mg/kg bolus, 20 mg/kg/saat infüzyon) ile tedavi edildiğinde, D-NAME 'in tek başına etkisiz olduğu, Morfininin ise L-NAME nedeniyle artan mukozal permeabiliteyi geriye döndürdüğü gözlenmiştir. Ayrı bir grup deney hayvanında ise mukozal permeabilite ölçümleri yerine 1 saat süreyle mideden absorbe veya sekrete olan net siyi miktarı ölçülmüş, deney bitiminde ise mukozal biopsi örnekleri alınarak doku myeloperoksidaz (MPO) düzeyleri (nötrofil infiltrasyonunun göstergesi) tayin edilmiştir. Stres sonrası, kontrole göre bozulan sıvı absorpsiyonu ile artan doku MPO düzeyleri, NO inhibisyonundan etkilenmemiştir. Bu bulgular, soğuk-immobilizasyon stresinin mukozal bütünlüğü bozduğunu ve endojen NO sentezinin stres nedeniyle bozulan gastrik mukozal hasarın patogenezinde önemli bir rol oynadığını göstermiştir. Ayrıca NO inhibisyonunün mide mukoza permeabilitesini arttırıcı etkisinin, doku ndtrofilleri veya net sıvı sekresyonu ile ilgili olmadığını ortaya koymuştur.Publication Unknown Behçet hastalığında nötrofil endotel adezyonundan sorumlu faktörlerin araştırılması - II(1994-01-08) Özgün Şükran ŞAHİN;Tevfik AKOĞLU;Cemile MANTAŞ;Hasan YAZICI;Sabahattin YURDAKUL; Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Hematoloji İmmünoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Hematoloji İmmünoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Hematoloji İmmünoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Hematoloji İmmünoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Hematoloji İmmünoloji Anabilim Dalı, İstanbul, TürkiyeBiz daha ö.nçe Behçet'li hastalarda nötrofillerin endotel hücresine, adezyonun arttığını göstermiştik . (TAG-765). Ayrıca bu hastaların nötrofillerinde $\beta$ 2 integrinlerin yüksek oranda eksprese edildiğini ve hastaların serum IL-8 düzeylerinin de sağlıklı kişilerden daha yüksek olduğunu bulmuştuk. Bu çalışmada, artmış adezyonun muhtemel mekanizmaları incelendi. Behçet'li hastalarda nötrofil yüzeyinden LECAM molekülünün kolayca döküldüğü görüldü. Hücre yüzeyinin sodyum azid ilave edilerek korunmasından sonra yapılan çalışmada o LECAM düzeyi hastalarda %98.6±3.6, kontrollerde %98±2 olarak bulunckı. Sodyum azid ilave edilmeden yapılan çalışmada ise LECAM molekülü hasta nötrofi llerinde %26±28.5 kontrol nötrofi llerinde % 93.4 + 7.l olarak bulundu (p<0.001). Behçet'li hastaların plazmalarında, soluble LECAM (sLECAM) düzeyinin ise sağlıklı kişilerden daha düşük-olduğu görüldü. Sodyum azid ilave edilerek elde edilen plazmada sLECAM, hastada 1.58+0.4 $\mu$ g/ml, kontrolde 1.98+0.6 ug/ml olarak ölçüldü (p<0.05). Sodyum azid ilave edilmeden elde edilen plazmada ise sLECAM, hastada 1.82+0.5 ug/ml, kontrolde 2±0.5 $\mu$ g/ml olarak ölçüldü (p>0,5). Kontrollerin sodyum azidli ve sodyum asidsiz plazmalarında sLECAM düzeyleri arasında anlamlı fark görülmedi. Hastada ise sodyum azidli ve sodyum azidsiz plazmalarda sLECAM düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p < 0.1) . Hasta monositlerinin yüzeyinde aktivasyon belirteci olan CD14, 25F9 ve G16/1 moleküllerinin artmış olduğu görüldü. Hastada, CD14 %94.9±3.7, 25F9 %/48.1±32.4 ve G16/1 %15±16.2, kontrolde ise, CD14 %87.3+7.8, . 25F9 %16.4±15 ve G16/1 %1.4±1.4 olarak saptandı. Hasta serumlarında solubl CD14 (BCD14) düzeyinin artmış olarak bulundu, sCD14 hastada, 8.1+9.2 $\mu$ g/ml, kontrolde 1.39±0.73 $\mu$ g/ml olarak saptandı. Hasta monosit kültür süpernatanlarının PMN-endotel adezyonunu artırdıkları görüldü. Adezyon oranı, hasta monosit kültür süpernatanı varlığında %53.4±17.9 kontrol monosit kültür süpernatanı varlığında ise %38.4±9.7 olarak bulundu (p<0.05).Lipopolisakkarid (LPS) ve forbolmiristatasetat (PMA) ile uyarıdan sonra da adezyon artırıcı etkide fark olmasına rağmen bu fark istatiksel olarak anlamlı bulundu.Publication Unknown Farede defibrotid' in allogeneik kemik iliği transplantasyonuna sekonder komplikasyonlara etkisi(1994-01-10) M. Mahmut Bayık;Berrak YEĞEN;ÜMİT İNCE;YAŞAR İNCİ ALİCAN;Şükran ŞAHİN ÖZGÜN;Önder PEKER; Marmara Üniversitesi, Hastanesi, İmmünoloji Laboratuvarı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Hastanesi, İmmünoloji Laboratuvarı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Hastanesi, İmmünoloji Laboratuvarı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Hastanesi, İmmünoloji Laboratuvarı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Hastanesi, İmmünoloji Laboratuvarı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Hastanesi, İmmünoloji Laboratuvarı, İstanbul, TürkiyeBu araştırmada C57BL6 inbred farelerden Fi (C57BL6 X BalbC) farelere semiallogeneik Kemik iliği transplantasyonu yapılarak (KİT Grubu) bir endotel koruyucu ajan olarak hareket eden defibrotid'in,transplantasyona bağlı toksisite,Graft versus Host Hastalığı (GUHH),hematopoietik - :.:. yeniden yapılanma ve yaşam süreleri üzerine etkileri incelenmiştir.Bu parametreler bir kez de semiallogeneik kemik iliği üzerine semiallogeneik dalak hücresi katılarak transplantasyon yapılan grupta (KİT+Dalak Grubu) incelenmiştir.Böylece özellikle GUHH olmak üzere transplantasyon sonrası komplikasyonlar daha ağar şekilde oluşturulduğunda defibrotid'in etkinliği,bir imnünosüpressif ajan olan ve GVHH profilaksisinde kullanılan siklosporin A (CsA) ve plasebo olarak serum fizyolojik (SF) ile karşılaştırılmıştır.Deneyler sırasında ölen farelere otopsi yapılarak her tedavi grubunun başta dalak,kemik iliği,deri,karaciğer,akciğerler olmak üzere çeşitli organlara ait patolojik bulguları karşılaştırılmıştır. Sonuçta intraperitoneal (ip) yolla verilen defibrotid'in ip CsA ve ip SF verilen farelerle karşılaştırıldığında KİT Grubu ve KİT+Dalak Grubu farelerde transplantasyon sonrası konplikasyonları iyileştirici etkisinin olmadığı hatta KİT Grubu farelerde hematopoietik yeniden yapılanmayı bozabileceği, farelerin transplantasyon sonrası komplikasyonlarını,ip enjeksiyonlarla eklenen stresler sonucu (enfeksiyon gibi) daha da ağırlaştırdığı anlaşılmıştır.Publication Unknown İnsan DNA parmakizi tekniğinin kemik iliği transplantasyonlarında kullanılması(1994-15-02) Beyazıt ÇIRAKOĞLU;Berrin YÜKSEL;İlter GÜNEY;Fevziye FURTUNA; Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi, Orta Öğretim Fen ve Matematik Alanları Eğitimi Bölümü, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi, Orta Öğretim Fen ve Matematik Alanları Eğitimi Bölümü, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi, Orta Öğretim Fen ve Matematik Alanları Eğitimi Bölümü, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi, Orta Öğretim Fen ve Matematik Alanları Eğitimi Bölümü, İstanbul, TürkiyeBu çalışmada insan DNA parmakizi yöntemi DAF (DNA Amplification Fingerprinting) yaklaşımıyla geliştirilerek kemik iliği transplantasyonlarında kullanılabilir hale getirilmiştir. İncelemeye alınan 85 adet DNA örneği değişik dokulardan (kemik iliği, kan, saç kökü) saflaştınlmış ve sekiz nükleotitlik bir primer kullanarak PCR yöntemiyle çoğaltılmıştır. Çoğaltım ürünleri agaroz gel elektroforezi ile incelenmiş ve bunların arasında aynı bireyin farklı dokularından çoğaltılan DNA çoğaltım ürünlerin aynı olduğu gözlenmiştir. Ayrıca, 81 bireye özgü DNA çoğaltım ürünleri elde edilmiştir. Kemik iliği transplantasyon işlemi için alıcı ve verici çiftlerinden DNA çoğaltım ürünleri elde edilmiş ve vericinin ve transplantasyon sonrası alıcının aynı DNA çoğaltım ürünlerine sahip olduğu bulunmuştur. Elde edilen sonuçlar bu tekniğin kemik iliği transplantasyonlarında transplante edilen iliğin etki oranının saptanması yönünde rahatlıkla kullanılabileceğini ortaya koymuştur.Publication Unknown Many electron correlations in the photoionization cross section of 3D metal atoms including single and double electron resonances(1995-01-06) Zikri ALTUN; Marmara Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, İstanbul, TürkiyeTÜBİTAK tarafından desteklenen TBAG-1188 no'lu proje kapsamında öncelikle çok cisim tedirgi kuramı çerçevesinde çok kuplajlı denklemler yöntemi, taban seviyesinde tam ve kısmi işgal edilmiş esas kuantum sayıları aynı olan kabuklar arasındaki rezonans geçişlerini temsil eden bağlı halleri bağımsız birer kanalmış gibi işleme sokabilecek hale getirip gerekli bilgisayar programları yazıldı. Programların hazırlanmasının ardından çok cisim kuramı çerçevesinde ve LS kuplaj sistemine uygun olarak scandium atomunun taban ve fotoiyonlaşma kanallarını temsil eden açısal ve radyal dalga fonksiyonları hesap edildi. Bu dalga fonksiyonları kullanılarak önce taban korolasyonları hesap edilip en düşük mertebeli geçiş genliklerinde gerekli düzeltmeler yapıldı. Son hal korolasyonları ise tek tek grafik hesabı yerine fotoiyonlaşma kanalları arasında oluşturulan çok kuplajlı K-matrix türü denklemlerin çözümünden elde edildi. Scandium atomunun 3p, 3d ve 4s alt kabuklarından kaynaklanan rezonasların profil parametreleri de yine çok kuplajlı denklemlerin çözümünden elde edildi. Scandium atomunun 3p, 3d, ve 4s alt kabuklarından fotoiyonlaşan elektronlar atomu nihai simetrileri P, D ve F olan toplam 32 kismi kanaldan uygun biri ile terk eder. Bu kanalların her biri için korelasyonların etkisi ile düzeltilmiş tesir kesitleri hesap edildi. Problemin karmaşık ve meydan okuyan karakteri olmasına karşın, raporumuzda uygun grafikler ile sunduğumuz neticelerimizin, mevcut deneysel sonuçlar ile umut verici uyum içinde olduğunu tesbit ettik. Şu ana kadar yaptığımız literatür taramalarından bu çalışmanın Scandium atomunun 3p -> 3d rezonas bölgesindeki ilk kuramsal çalışma olduğu görülmektedir.Publication Unknown Kanser kemoterapisinde kullanılan ilaçların etkinliğini ve uygulanabilirliğini saptamaya yönelik hızlı in vitro tarama sistemi(1995-01-07) Atıf AKDAŞ;Levent TÜRKERİ;Ferruh ŞİMŞEK;Yalçın İLKER; Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı, İstanbul, TürkiyeGeçmişte değişik kemoterapötik ajanların farklı malignitelere karşı klinik etkinliğini saptamak için ilaç duyarlılık testi geliştirmeye yönelik pek çok girişim olmuştur. Test edilen ilaçların ancak çok az sayıda olanından klinik olarak fayda sağlanabildiğinden, tedaviye cevabı önceden belirleyebilecek in vitro sistemlerin geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Bu projenin konusu olan tarama sisteminin amacı, antikanser ilaçları, ürogenital sistemin sık görülen bir neoplastik hastalığı olan mesane kanseri hücreleri ile laboratuvar şartlarında karşılaştırarak etkinliklerini saptamak ve böylece her hasta için en etkili ilacı bulmaktır, Bu ise kanser hastalarının tedavisinde oldukça önemli gelişmeler sağlayabilir. Bu proje kapsamında gerçekleştirilen Trypan mavisi testi ile LDH testinin birbirleri ile olan uyumu araştırıldığında hastalarda her iki teste ait sonuçların anlamlı derecede korrelasyon gösterdiği görülmüştür (p < 0.05). Çalışma grubunda toplam 9 hastada (%47.4) 1 veya daha fazla ilaca karşı direnç saptanmıştır, ilaçlar tek tek incelendiğinde, Cis-platin e karşı 3 hastada (%15.8), Methotrexat a karşı 6 hastada (%31.6), Vinblastin e karşı 7 hastada (%36.8), Epirubicin e karşı 2 hastada (%10.5) ve Adriamycin e karşı 2 hastada (%10.5) direnç olduğu görülmüştür. Hastalar yüzeyel ve ileri evre tümör varlığjjna göre sınıflandırdığında ilaç direncinde istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p < 0.005). Sonuç olarak, her iki yöntem arasında belirgin bir korrelasyon olması nedeniyle, bu testler antineoplastik ilaçların farklı tümörler üzerindeki etkilerini değerlendirmek amacıyla kullanılabilirler, Ayrıca bu çalışma ile Türkiye'de ilk defa düzenli olarak kısa dönem mesane tümörü kültürlerinin başarılı bir şekilde yapılması gerçâk'eştirilmiş ve buna ait yöntem rutin olarak kullanılabilir hale getirilmiştir.Publication Unknown Prostat ve mesane dokularında PZR (Polimeraz zincir reaksiyonu) ile insan papilloavirüs (HPV) tanısı(1995-01-08) Beyazıt ÇIRAKOĞLU;İlter GÜNEY;ULUHAN SİLİ; Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye;Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı, İstanbul, TürkiyeHPV'nin onkojenik tiplerinin kadınlarda serviks kanserinin gelişmesinde önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Bu çalışmada ürogenital bölge kanserlerinden mesane, testis ve prostat kanserleri HPV açısından değerlendirilmiştir, örnek olarak mesane kanserli dokunun kültürü, testis kanserli ve prostat kanserli dokuların da parafın kaplı patolojik bloklarından alman kesitleri kullanılmıştır. Bu örneklerden uygun yöntemler ile DNA izole edilerek, PZR (polimeraz zincir reaksiyonu) ile HPV pozitifliği ve negatifliği tespit edilmiştir. PZR' de kullanılan primerler HPV-Lİ bölgesine özel olup îüm HPV tiplerim saptayabilmektedir. Alınan ilk sonuçlarda testis kanserli örneklerden sadece bir tanesinde HPV pozitifliği saptandı. Mesane ve prostat kanserli örneklerde ise HPV pozitifliğine rastlanmadı. Sonuçlarm epidemiyclojik anlara kazanabilmesi için örnek sayılan arttırılacak, aynı zamanda HPV tiplsndirmesi de yapılacaktır.